Demirtaşın avukatlarının basın toplantısında paylaşılan metnin özeti

Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın avukatlarının bugün (2 Ekim Pazartesi) Diyarbakır'da Demirtaş'ın yargı sürecine ilişkin yaptıkları basın toplantısında kamuoyuyla paylaşılan metin:

Değerli Basın Mensupları;

Bildiğiniz üzere Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş, 4 Kasım 2016 tarihinde yapılan bir operasyonla gözaltına alınmış ve tutuklanmış; Adalet Bakanlığının talimatıyla ikametgahına en uzak yer olanEdirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevine konulmuştur.

 F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevleri, Ceza İnfaz Kanununa göre tutukluların konulabileceği tutukevleri değil, hükümlülerin cezalarının infazı amacıyla geliştirilenduygusal vesosyal tecrit modellerinin uygulandığı, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin yaygın pratik kazandığı merkezlerdir. Müvekkilimizin böyle bir cezaevinde, infaza tabi cezası varmış gibi halen tutulması başlı başına hukuksuzluktur.

Sayın Demirtaş hakkında, 1'i tutuklu, 31'i ise tutuksuz olmak üzere toplam 32 adet dava açılmıştır. Tutuksuz yargılandığı dosyaların bir kısmının kendi aralarında birleştirilmesi nedeniyle halen 21 adet dava değişik illerde görülmeye devam etmektedir.

Sayın Demirtaş, yargılandığı tüm dava dosyalarında, adil bir yargılamanın gerçekleşmesinin yegane yolunun tüm Mahkemelerde bizzat hazır bulunup savunma yapmaktan geçtiğini ısrarla belirtmiş ve SEGBİS ile savunma yapmayacağını her fırsatta dile getirmiştir.

Bizzat hazır bulunarak savunma yapma talebi, Ankara 35, Ankara 10, Diyarbakır 4 ve Şırnak 1. Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından kabul edilmiş, ancak bu güne kadar bu kararlar doğrultusunda Sayın Demirtaş hiç bir duruşmaya getirilmemiştir.

Müvekkilin, hazır bulunma kararı verilen duruşmalara getirilmemesi genel olarak, "tanınmış bir kişi, geniş bir çevreye sahip oluşu, yargılama gideri ve güvenlik" gibi idari kararlara dayandırılmaktadır. Basına da yansıdığı üzere bir dosyada ise, sevk sırasında kendisine kelepçe takılmak istenmesi ve kendisinin de bunu kabul etmemesi nedeniyle duruşmaya getirilmemiştir.

Bu konudaki keyfiliğin anlaşılabilmesi için şu hususlara dikkatinizi çekmek isteriz:

Müvekkilin tutuklu olduğu dosya güvenlik nedeniyle Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinden, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesine nakledilmiştir. Güvenli olduğu gerekçesi ile Ankara'da yargılanmasına karar verilen müvekkil ile ilgili Ankara'da bulunan bir başka Mahkeme (25. Asliye Ceza Mahkemesi) ise "güvenlik gerekçesi ile" Sayın Demirtaş’ın duruşmaya getirilmemesine karar vermiştir.

Diyarbakır ili "güvenli değil" gerekçesi ile tutuklu dosyası Ankara iline nakledilirken, Diyarbakır 4.Asliye Ceza Mahkemesi ise Sayın Demirtaş’ın Diyarbakır'daki duruşmaya getirilmesine karar vermiştir.

Her dosyaya göre değişen "güvenlik" mevzusunun tamamen keyfi bir uygulama olduğu, aynı ilin bir dosya için güvenli, diğer dosya için ise "güvenli olmadığı" yönündeki bu kararlardan da açıkça anlaşılmaktadır.

Sayın Demirtaş'ın duruşmalara getirilmemesini meşru kılacak hiç bir objektif neden bulunmamaktadır. Soyut güvenlik gerekçesi, müvekkilin adil yargılanma hakkını ortadan kaldıramaz.

Değerli Basın Mensupları;

694 sayılı KHK, 147. maddesi ile CMK'nın 196. maddesinin 4. Fıkrasında değişiklik yapılmış, SEGBİS uygulaması genişletilmiştir. Yapılan değişiklik ile "Hakim veya Mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda" SEGBİS ile sanığın savunmasının alınmasına veya duruşmalara katılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir.

Yasalar ve dolayısıyla da belli durumlarda çıkarılabilen KHK'ların temel özelliği "soyut ve gayri şahsi" oluşlarıdır. Bu özellik, belli bir kişi hedef alınarak lehe veya aleyhe düzenleme yapılmamasının teminatıdır. Eşitlik ilkesinin gerçekleşmesinin ve dolayısıyla haklar ve yükümlülüklerde eşit muamele görülmesinin yegane yolu, bu düzenlemelerin soyut ve gayrişahsi olmasından geçmektedir.

Açıkça ifade etmek isteriz ki, yapılan bu düzenlemede Demirtaş isminin bulunmayışı, bu düzenlemenin, SEGBİS konusunda müvekkilin onlarca dosyada sergilemiş olduğututum gözetilerek çıkarıldığı gerçeğini değiştirmemektedir. Müvekkil, yargılandığı tüm dosyalara beyanda bulunmuş, SEGBİS'in hukuka aykırılığını ileri sürerek duruşmalarda bizzat hazır bulunma taleplerinde bulunmuştur. Hemen tüm Mahkeme ve hakimliklerce gönderilen SEGBİS talimatlarına müvekkilin uymaması nedeniyle, bir kısım Mahkeme ve hakimlerce "SEGBİS odasına zorla getirme" şeklinde absürd sayılabilecek kararlar verilmiştir. KHK ile yapılan bu değişiklik, CMK 196. Maddesinin SEGBİS ile ile ilgili uygulama alanını genişleten ve müvekkilile ilgili yürüyen yargılamalarda, müvekkilin savunmasının SEGBİS ile alınması istemine hukuki kılıf yaratmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.

Bir hususun, yasa veya KHK yolu ile mevzuata konulması, onu asla hukuki kılmaz.

Müvekkilin SEGBİS ile duruşmalara katılmaması nedeniyle son olarak yargı eliyle geliştirilen ve adeta hukuksal şantaj niteliğinde olan bir husus da şudur: Müvekkilin SEGBİSE katılmaması halinde "susma hakkını kullandığının kabul edileceğine" ilişkin ara kararlar.

Hak nedir, sujesi kimdir? Hakkın kullanımı veya haktan vazgeçme/feragat mümkün mü, mümkünse kim yapar? Bunun bilinmemesi nedeniyle yargısal şantaj niteliğinde ara kararlar verildiğine üzülerek şahitlik etmekteyiz.

Ceza muhakemesi açısından “susma”temel bir hakka işaret eden bir kavramdır. Bu hak, hakkında bir suç şüphesi bulunan kişinin, bu suç ile ilgili olarak sessiz kalma tercihine devletin soruşturma veya kovuşturma makamlarını işgal eden kişiler tarafından saygı duyulmasını ve bu hakkın ihlal edilmemesini güvence altına alır. Yani susma hakkı kişi lehine getirilen bir düzenleme/hak olup, bu hakkı kullanıp kullanmayacağının kararını, suç şüphesi altında olan kişi verir.

Susma hakkının kullanılması veya kullanılmamasının yegane tasarrufçusu sanık ve şüphelinin kendisidir. Ceza Muhakemesinde bu hususun hiç bir istisnası da bulunmamaktadır.

Sanık sıfatı nedeniyle müvekkile tanınan bu hakkın kullanılıp kullanmayacağına sadece ve sadece müvekkil karar verir. Açıkça belirtmek isteriz ki; Sayın Demirtaş, HİÇ BİR HAL VE ŞARTTA SUSMA HAKKINI KULLANMAMIŞ VE BUNDAN SONRA DA KULLANMAYACAKTIR. HAKKINDAKİ TÜM SUÇLAMALARLA İLGİLİ MAHKEMELERDE BİZZAT HAZIR BULUNARAK SAVUNMA YAPMAK İSTEMEKTEDİR. Müvekkile ait bu hakkı, hukuksuzluğa karşı sergilemiş olduğu onurlu ve dik duruşu nedeniyle, ne herhangi bir Mahkeme kullanabilir, ne de her hangi bir Mahkeme "bu hakkı kullanmış sayılmasına" karar verebilir.

Son olarak müvekkilin tutuklu olarak yargılandığı ve halen Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde bulunup duruşma günü verilmeyen dosyası ile ilgili önemli bulduğumuz bir konuyu sizler aracılığı ile tüm kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz:

Ceza Muhakemesi Kanunu, tutuklu her sanık veya şüphelinin en geç 30'ar günde bir "tutukluluk durumunun" incelenmesi gerektiğini düzenlemektedir. Müvekkil ile ilgili yapılan son tutukluluk incelemesi 22.06.2017 tarihli incelemedir. Bu tarihten sonra müvekkilimiz ile ilgili herhangi bir tutukluluk incelemesi yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyetinde, Ceza yargılaması pratiğinde ilk kez bir kişi, Sayın Demirtaş, 108 gündür hiç bir tutukluluk incelemesi görmeden fiilen Cezaevinde tutulmaktadır.

Sayın Demirtaş ile ilgili 4 Kasım 2016 tarihinde verilen tutuklama kararı, yasal koşullara uygun bir şekilde gözden geçirilerek uzatılmadığından, ORTADAN KALKMIŞ olup, müvekkilin hali hazırdaki statüsünün tutuklu değil,hürriyeti tahdit suçunun mağduru olduğunu tüm kamuoyunun dikkatine sunarız.

Saygılarımızla.

2 Ekim 2017