Demirtaş: Savcı harıl harıl tanık, itirafçı ve gizli tanık aradı

Kobanî protestoları gerekçe gösterilerek önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız ile MYK üyelerimizin de aralarında bulunduğu 22’si rehin 108 ismin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası’nın 11’inci duruşması bir günlük aranın ardından Sincan Cezaevi Kampüsünde devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya milletvekillerimiz Murat Çepni, Fatma Kurtulan, Ankara il ve ilçe örgütü yöneticilerimiz ile çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde olanlar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. 

Tutuk incelemesinin yapılacağı periyotta AKP Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız’ın duruşmaya katılması dikkat çekti. Duruşma savcısı, ‘kuvvetli suç şüphesi’ gerekçesiyle tutuklu siyasetçilerin tutukluluğunun devamını talep etti. Savcının mütalaasının ardından önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş söz alarak şunları söyledi:

“Soruşturma savcısı bir siyasi saik, hedef aldığı siyasi perspektif doğrultusunda hareket ederken, delil oluşturmak zorundaydı. Bu tanıkların hiçbiri durup dururken biz Kobanî olayları hakkında bilgi vermek istiyoruz dememişler. Tanıkların hiçbiri ilk beyanlarında Kobanî olaylarına değinmemiş. Soruşturma savcısı elinde tek somut delil olmamasına rağmen delil yaratmak istiyordu. HDP’nin tweetlerine dair AİHM Büyük Daire’den bir karar çıkıyordu, bunu biliyordu. AİHM Büyük Daire tarafından çürütüldüğü için sağlam bir delil olmayacaktı. O yüzden sağlam bir delil üretmesi gerekiyordu.

“Soruşturma savcısı harıl harıl tanık, itirafçı ve gizli tanık aradı. Resmen ihaleye çıkardı, ihale şartnamesi yaptı. Sıfır delille beni ve Sevgili Figen’i tutukladılar. Recep Tayyip Erdoğan, köpürmüş zaten. Biz dava açamayız, yasa dışı, hukuk dışı diyecek bir hukukçu var mı? Varsa da o görevde değil. Bizim dosyalarımızla ilgilenecek savcı yoktur.

Bizi hedef alması karşılığında Kerem Gökalp'ı 93 gün tuttunuz

“Tanık Kerem Gökalp ‘6 gün sorgum sürdü’ dedi. Duruşmada söyledi bunu, tutanaklarda var. Elimizdeki tutanağa göre Şırnak TEM Şube’nin aldığı ifade 16 sayfa. 6 gün boyunca yapılan sorgu 16 sayfa mı tuttu? Sorgunun yapıldığı tarih ve saat var. Heyetiniz ve savcılığınız Kerem Gökalp’e tümüyle HDP’nin tüzel ve kurumsal kişiliğini hedef alacak sorular yönelttiniz. Üst düzey yönetici Kerem Gökalp’in, sorumlu olarak gösterebileceği tek bir örgüt militanı, kadrosu yok muydu? Beyanlara göre yok. Sizler de bunu güçlü, inandırıcı, sağlıklı bir tanık beyanı olarak değerlendirdiniz. Savcılık onun yalanı ortaya çıkmasın diye sorulara müdahale etti. Siz kime karşı mücadele ediyorsunuz? Adalet duygunuz hiç mi zedelenmedi? Beyanlarında hiçbir şey söylemedi. İsmen beni hedef göstermek, HDP’yi hedef göstermek. Biz 6 yıldır bu hücrelerde direniyoruz. İşte kumpas budur. Bize oradan ‘terörle mücadele’, ‘devletin birliği, bütünlüğü’ diye ayar vermeye çalışan savcılar içiniz rahat mı? Silahların susmasını isteyen, barış isteyen arkadaşlarımızın içi rahat değil üzgünüz. Bizi hedef alması karşılığında 93 gün tuttunuz.

Biz kimseden talimat almadık

“Kerem Gökalp beraat karşılığında Ankara’ya çağrıldı ve bu ifadeleri verdi. Muhtemelen önce söylemedi; tartıştılar, konuştular, vaatlerde bulundular ve en son Savcı Ahmet Altun beraata ikna etti ve hakkımda ifade vermesi için ikna etti. ‘Savcı bana bunu bunu söyledi tutanağa geçti.' dedi. ‘Bana Kobanî ile ilgili bir şeyler söyler misin? Ben de tamam dedim sonra beni Ankara’ya getirdiler.’ dedi. Ben benim açıklamamı nasıl kelime kelime hatırladığını sorduğumda ‘Savcı yazdı.’ dedi. Bu kumpası kuranlar yeterli zekaya sahip olmadıkları için yeterince düşünemiyor. Anlattığı her şey yalan. Bunun ötesinde heyet şunu bilmeli, biz kimseden talimat almadık.”

Tek ilişkimiz demokratik siyaset

“Yalanların teknik olarak ispatlanmasının yanı sıra diğer arkadaşlarımızla bizim tek örgütsel ilişkimiz demokratik siyaset ilişkisidir. Biz çocuk muyuz da, birileri gelip bize talimat verecek. Dağdan şu açıklamayı getirdik, diyecek. Biz bir açıklama yapamayacağız da ta Kandil mi bize gönderecek? Kerem Gökalp’in anlatımları duyumlara dayalı. Çok zeki, dikkatli ve anlaşmayı bozmamak için Ankara Emniyetindeki ifadeyi de kabul ediyor. Hukuken kendini zora sokacak bir şey yapmıyor. Beraat etmiş ama nasıl bir berat. ‘Ceza verilmesine yer olmadığına’ dair kararla tahliye olmuş. Bizim aleyhimize yalan tanıklık yapmış, tahliye edilmiş. Kendisi itiraf etti, ‘Ben bile beklemiyordum bu kadar hızlı tahliye olacağımı.’ dedi.

Kumpası kulaklarınızla duydunuz

“Bunun kumpas olduğunu imanınız gibi biliyoruz. Kumpastır, kumpas! Gözlerinizle gördünüz, yalan söylediniz. Ahmet Altun’un kumpas kurduğunu kulaklarınızla duydunuz. Halen savcı, dinlenen tanık beyanları diyor. Ne dinledin, hepimiz dinlendik, ne duydun? Tanıklar çelişkili beyanlarda bulunuyor. İki gizli bir açık üç tanık, üçü de talimatın geldiğini farklı şekilde anlatıyor. Ahmet Altun'un kumpas yaptığı o ifadelerle açığa çıktı. Her gizli tanığa başka bir şey söylemiş. O ucuz siyasetçi kafası. Biz ucuz olmadığımız için kendimizi alet etmiyoruz. Hukuk fakültesi öğrencileri bile bu kadar ucuz kumpas yapmaz. Ama siz bunların doğru olabileceğine kendinizi inandırarak bir buçuk yıldır bizi tutuklu yargılıyorsunuz.

“İmralı’da çözüm görüşmeleri var. Acil ve bağlantı mekanizma var Kandil ile Devletin de bildiği. 9 Ekim günü bir defa kullandığımız Kandil’de yarattığımız bir mekanizmaydı. Acil durumlar için ne olur olmaz iletişim kurulabilsin diye. O dönemde Kandil’e herkes gidiyordu. Aileler, gazeteciler gidiyordu. Biz gittiğimizde kuyruk vardı. Aileler çocukları dönecek diye bekliyordu. Böyle bir atmosferde Kandil bize bir talimat göndermek için üç olağan dışı yol kullanıyor öyle mi?” 

Kandil silah bırakmaya hazırlanıyordu 

“Kandil silah bırakmaya hazırlanıyordu. Kandil’in de Kobanî’deki yaklaşımı, durumun sağduyuyla çözülmesiydi. İmralı’nın da hükümetin de çabası buydu. Bunu yönetim toplantılarında arkadaşlarımıza sunduk. Kandil’i, hükümeti uyarıyorduk. Abdullah Öcalan uyarıyordu. Şiddet, ölüm kimsenin aklından geçmiyordu. Ahlaken, vicdanen de bizim çağrımızın sonucunda tek bir insanın burnunun kanayacağını bilsek asla çağrı yapmazdık. Bu bizim için ahlaksızlık olurdu. Bir insanın yaralanacağını, kafasının taşla yaralanacağını bilseydik çağrı yapmazdık. Kimsenin aklında böyle bir ihtimal yoktu. O dönemde biz siyaseten AKP’yi protesto etsek ya da insanları protestoya çağırırsak, süreci sekteye uğratır mı tartışması yaptık. İnsanlar ölecek mi diye bir tartışma yoktu. Biz o çağrıyı yaptığımızda da ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı, içişleri bakanı ve MİT müsteşarından, muhalefet liderlerinden bizim çağrımıza dair tek beyan yok.”

Kobanî soruşturulmadı

“Kimse 'HDP’nin çağrısıyla galeyana gelmeyin' demiyor. Çünkü bu çağrının bu anlama gelmediğinin herkes farkında. Elimizde istihbarat var, bunlar provoke edilebilir, deselerdi biz çağrımızı geri çekerdik. Ama öyle bir uyarı yok. Kimse bilmiyor. Anlık provokasyonlar yaratıldı. Kimse ne olduğunu bilmiyor. Hükümetin elinde böyle bir istihbarat yok. Kendi polisini, jandarmasını, valisini uyarmıyor. Kimse bilmiyor. Ortaya çıkan spontane durum. O demokratik eylemleri provoke edenler oldu. Kimlerdi bilmiyoruz, soruşturulmadı. Meclis’te araştırılmasını istedik. PKK’nin de bu konuda girişimleri olmadığını biliyorduk, onlar da Çözüm Sürecinin sekteye uğramamasını istiyordu. Açıklamalarınıza, eylemlerinize dikkat edin diyorduk tarafların hepsine. Öyle bir atmosferde 6-8 Ekim olayları oldu.

“Abdullah Öcalan’dan 9 Ekim’de not getirilmesi, İçişleri Bakanı ve MİT’in önerisiydi. Efkan Ala’nın kendisi başka bir şey olduğunu söylüyordu. Bana ileten onlardı. Ben 7’sinde şiddetin durması çağrısı yapmışım. Ne olduğunu İçişleri Bakanı bilmiyor. 6-9 Ekim deniyor ama değil. Olaylar, 7 Ekim öğleden sonra başladı, 9 Ekim akşamı bitti. 9 Ekim’de Abdullah Öcalan’dan gelen mektubu okuduk. Biz tabloyu öğrendiğimizde İçişleri Bakanı, Başbakan hakim değildi. 37 kişinin katledildiğini Bakan bilmiyordu. Oradan Hüda Par'a saldırı, Hüda Par'dan HDP’ye, AKP’ye saldırı vardı. Bir provokasyon olduğunun farkındayız. Herkes ile temasa geçmeye çalışıyoruz. Polis müdahale etmiyor. Van’da polis panzeri, yanan araçları araçların üzerine atıyordu.

Ölen ilk 7-8 kişi HDP’liydi

“Sonradan ortaya çıktı devlet içinde başka bir yapı var. İstihbarat örgütleri sızmış. İnsanların Kobanî hassasiyetini kullanarak bir HDP’li, bir Hüdapar’lı, bir polis ile savaş çıkarma provokesi yapılmaya çalışıldı. Cumhurbaşkanı 7 Ekim’de tahrik ediyor. 6 Ekim’de gösteri yapılmış, bitmiş. Tayyip Erdoğan ‘Kobanî düştü, düşecek' diyene kadar hiçbir eylem yok. Erdoğan onu söyleyince herkes panikliyor. İlk öldürme eylemi Varto’da Murat Paksur, polis kurşunuyla öldürülen ilk kişi. Muş Varto’da yaşanıyor bu. Provokasyon nasıl başladı hala bilinmiyor. 'Demirtaş çağrı yaptı, Yasin Börü katledildi' diyorlar ya, olay öyle değil anlattığım şekildedir. Ölen insanlardan ilk 7-8 kişi HDP’li. Sonra Hüda Par’dan insanlar ölüyor. Az önce Kandil’de telefonla acil durumlarda ulaşabiliyorduk dedim ya ilk defa Kobanî eylemi sırasında bu mekanizmayı kullandım. Efkan Ala hiçbir eylemi PKK’ye bağlamıyordu ama ne olduysa ölen polislerle ilgili ‘PKK ateşkesi bozdu’ dedi. Bunun üzerine biz ilk defa mekanizmayı kullanarak Kandil ile iletişime geçtik. Kandil de polisleri öldürmediğini söyledi.

Bahtiyar Çolak da kumpasın bir parçası olabilir

“30 Eylül 2014’te Kobanî dönüşü Suruç’ta yaptığı açıklamayı okuyan Demirtaş, “En üst düzey askeri komutan bize sınıra kadar eşlik etti ve Kobanî’den döndükten sonra da bizi aldı ve açıklama yapmamız için bize yer gösterdi. Ancak gizli tanık MAHİR’e göre ‘Örgüt talimatı doğrultusunda açıklamayı yapmışım’. Siz kendiniz dinlediniz. Elinizi vicdanınıza koyun. Siz bir buçuk yıldır binlerce yaralama, ölüm, yağmadan bizi yargılıyorsunuz. İlk duruşmalarda Bahtiyar Çolak’tan yaptığım açıklamanın tüm çözümünü istedim, reddettiniz. O da kumpasın bir parçası olabilir.” dedi. 

“Kerem Gökalp ‘Birileri bana sosyal medyadan bana itirafçı diyor. Ben itirafçı değilim’ dedi. Gücenmiş kendisine itirafçı denmesine. ‘Ahmet Altun bana bunu yazdırdı’ dedi Kerem Gökalp. Pazarlık budur. Partinin eş genel başkanına talimat getirdi’ dedi. O kadar utanıyordu ki ismimi bile söyleyemiyordu. Pazarlık karşısında serbest bırakılan bir tanık var karşımızda. AİHM Fikret Karahan kararı var. Etkin pişmanlıktan faydalananlara dair AİHM ‘Tanık beyanına güven duyulamaz.’ diyor. Menfaat olduğu çok açık ve AİHM menfaat karşılığında yapılan tanıklığa güvenilemeyeceğini söylüyor. Tanık ifadesinin hemen ardından tahliye ediliyor, hem de ‘ceza verilmesine yer olmadığına’ dönük bir karar veriliyor.” 

Duruşma öğleden sonra devam edecek.

7 Nisan 2022