DEP’in mücadelesi ve kararlığı darbecilerin değil halklarımızın kazandığını gösterdi

DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, demokratik siyasetin Meclis dışına itildiği 2 Mart darbesinin yıl dönümüne ilişkin Merkez Yürütme Kurulumuzun açıklaması

“(…)Türkiye'de toplumsal uzlaşmayı ve iç barışı istemeyen güçlerin başlattıkları psikolojik savaş kampanyalarıyla, devletin resmi televizyonlarında günlerce teşhir edildik. İnanılması mümkün olmayan komplo ve senaryolarla kamuoyuna suçlu olarak sunulduk. (…) Mitinglerde, meydanlarda linç edilmesi gereken insanlar olarak tanıtıldık, hedef gösterildik. Yanı başımızda bombalar patladı, arkadaşlarımız öldürüldü, hakaretlere maruz kaldık (…) Düşüncelerimiz çok aykırı, çok uç ve ötesinde tahammül edilmez de olabilir. Ancak, bunların doğruluğu ya da yanlışlığı ellere kelepçe vurularak değil, burada tartışılarak anlaşılabilir. (…) Bizim, Kürt sorununun çözümüne ilişkin görüş ve düşüncelerimiz farklı olduğu içindir ki sanık sandalyesine oturmak üzereyiz.”

Yukarıda yer alan satırlar, bugün, bu dakika HDP’li bir milletvekili tarafından TBMM kürsüsünde okunsa, bu içerikte bir konuşma HDP’li bir milletvekili tarafından yapılsa hiç kimseye garip gelmeyecektir. Ama yukarıdaki konuşma, tam 27 yıl önce, 2 Mart 1994 günü, TBMM’nin 78. Birleşiminin ilk oturumunda DEP Milletvekili Orhan Doğan tarafından yapıldı. Bu konuşmanın ardından Kürt siyasetçiler Ahmet Türk, Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıkları kaldırılarak tutuklandılar.

Tarihe “2 Mart darbesi” olarak geçen bu saldırganlığın, demokratik siyasete yönelik tahammülsüzlüğün üzerinden 27 yıl geçmiş olmasına rağmen 27 yıl önce yapılan konuşma da, bu konuşmayı yaptıran siyasi atmosfer de güncelliğini koruyor. Geçen 27 yılda iktidarların Kürtlere bakışında, Kürt halkına ve Kürt halkının siyasi temsilcilerine yönelik saldırılarında ne yazık ki hiçbir değişiklik olmadı. Hatta çok daha düşmanca, çok daha nefret dolu yöntemler izleniyor bugün. Kürt halkına ve seçilmişlerine yönelik sadece son 5 yılda yaşatılanlar bile darbelerin sadece silahla, tankla, MGK bildirileriyle yapılmadığının açık kanıtıdır. Milletvekillerinin, eş genel başkanların, belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, hukuksuz yargılamalar, kayyım atamaları; darbe pratiklerinin sınırlı sayıdaki örneklerindendir. 4 Kasım ve kayyım darbeleriyle 2 Mart zihniyetini, 12 Eylül ve 28 Şubat zihniyetini sürdüren iktidar bu zihniyeti fezleke hazıklıklarıyla yeni kumpaslarla bir adım ileriye taşımaya çalışmaktadır. Oysa sonuç ortada; darbeciler tarih oldu biz ise dimdik ayaktayız, kararlılıkla ve büyüyerek geleceğe yürüyoruz. 

2 Mart 1994’ün üzerinden geçen 27 yılda çürümüş zihniyetin kötülüğünde ve zulmünde zerre değişiklik olmamışken Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin gücü, direngenliği, umudu çok daha fazla büyümüştür. Bizlere bu direngenliği aşılayan da 27 yıl önce darbe ile yok edeceklerini sandıkları siyasi gelenektir. AKP ve MHP’nin bu köhnemiş darbeci anlayışı ve ‘ilkel’ bile denilemeyecek yöntemleri, sadece Kürt halkı için değil tüm Türkiye için yok hükmündedir.

Bizler, 2 Mart darbesi dahil tüm sivil ve askeri darbeleri lanetliyor; Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’tan öğrendiğimiz gibi barışın, demokrasinin ve haklarımızın peşinden koşmayı bırakmayacağımızın, kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğimizin ve halkımızı utandırmayacağımızın sözünü veriyoruz.

Halkların Demokratik Partisi
Merkez Yürütme Kurulu
2 Mart 2021