Darbe girişimini her alanda fırsata çeviren siyasi iktidar, hayalini kurduğu rejimin inşası için artık yeni ittifakçısı MHP ve CHP ile birlikte birçok yasal değişikliği hızla gerçekleştirme peşinde. Türkiye’nin hiçbir sorununu çözemeyeceği gibi, bu Yenikapı ittifakı var olan sorunları kuşkusuz derinleştirecektir. Son dönemde hayata geçirilen yasaların iktisadi, sosyal ve siyasal alandaki etkileri önümüzdeki dönemde toplumsal bir altüst oluş şeklinde kendisini ortaya koyacaktır. Bu toplumsal hareketliliğin yaratacağı olumsuz gelişmelerin boyutu, refleksif karakteri nedeniyle ittifakın boyutuyla yarışacaktır!

Darbeci bir zihniyetle hareket eden siyasi iktidar, fırsat bu fırsat anlayışıyla şimdi de devlet memurları kanunu olan 657 sayılı yasayı değiştirmek istiyor. Bu yasanın birçok sorunu içinde barındırdığı, kamu emekçilerinin taleplerini karşılamaktan uzak olduğu gerçeği uzun yıllardır KESK mücadelesi içinde olan emekçiler tarafından dile getirildi. Demokratik emek mücadelesi içindeki kamu emekçilerinin tüm hak talepleri siyasi iktidarlar tarafından sürekli görmezden gelinerek, yasanın çalışanlar üzerindeki baskıcı ve sömürücü karakteri korundu.

657’nin neden değiştirilmesi gerektiğine dair hükümetin ortaya koyduğu savlar ise belki de bu yasanın tek olumlu tarafı olan iş güvencesi kısmı ile sınırlı. Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı amaçlayan hükümet, emek alanında yaygınlaşan taşeronlaştırma ve güvencesizleştirme uygulamalarını kamu istihdam alanına taşımak istiyor. Cumhurbaşkanının kamu çalışanlarını aşağılayıcı sözleri son günlerde dozunu artırdı ve bu da yasal düzenlemenin kapıda olduğunu haber veriyordu. Çalışma bakanlığı da, emir komuta zinciri içinde geç kalmadan harekete geçti...

Kamudan uzaklaştırılan on binlerce çalışanın yerine yeni alımlar için HDP hariç, diğer partilerle yapılan ittifak, bu yasanın kolay değiştirilebilmesi için gerekli yolu açtı. Anayasal bir değişikliğe ihtiyaç duyulması nedeniyle mecliste nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Bunu da dokunulmazlıklar konusunda olduğu gibi sanırım CHP sağlayacak. Bu adımla devlet memurları bir gecede kamu çalışanı olacak.

Kamu çalışanı olurken, kamu emekçilerinin talep ettikleri hakların hiçbiri hayata geçmeyecek. Ne toplu sözleşme hakkı, ne iş güvencesi. Kamu çalışanı olur olmaz iş güvencesini yitirecek olan kamu emekçileri, kolay bir şekilde işten çıkarılabilecek. İş performans ölçümü denen bir çalışma anlayışıyla işe devam edip edemeyeceği belirlenecek olan çalışanların performans kriterleri aslında ‘Demokles’in Kılıcı’ndan başka bir şey değil. Giriş koşulu olarak da sözlü sınav, yani yeni bir politik torpil seçeneği getirilmekte.

Yapılmak istenen yeni bir kadrolaşma siyasetidir. Türk İslam Sentezci aklın yeni ittifak aklı kamu çalışanlarını biçimlendirirken, bu yeni yapılanma sayesinde de ‘ayrık otları’nı ayıklama peşinde. Özgürlükçü, eşitlikçi bir yaşamı savunan, emekçilerin haklarını toplumsal haklarla bütünleştiren, kamu hizmetinin kamusal hakların üretimi olarak ele alan, halkların meşru taleplerini tanıyan bu ayrık otlarını ayıklama anlayışı Mussolini tarzı bir faşizmi bize çağrıştırıyor. Devletin bekasını her şeyin önüne koyan ve bunu kendisine biat etmiş kadrolarla yürüten, bürokratik kurguyu 1930’larda olduğu gibi ele alan bu anlayış, yüksek bürokrasiyi ayrıcalıklı bir düzenlemeyle kadrolaştırıp, geri kalan yaklaşık üç milyon kamu emekçisini güvencesizleştirecektir. Kamu emekçilerinin güvencesiz olmalarının dışında, liyakat ölçütünün iğdiş edilmesinin yaratacağı sonuçlar nedeniyle de ortaya çıkacak maliyetlere tüm toplum katlanacaktır. Kamusal hizmetlere yönelik karar mekanizmasının ve üretiminin devleti anonim şirket gibi yürütme sevdalılarının elinde kalması, toplumun üzerinde müşterileşme baskısını da giderek artıracaktır. Vebali ittifakçıların boynuna, bize düşen de mücadeleye devam olsun...


Sezai Temelli