Dora: Demokratik olmayan bir seçim mevzuatıyla yapılacak seçimden demokratik bir sonuç beklenmez

Mardin Milletvekilimiz Erol Dora, kamuoyuna "ittifak yasa teklifi" olarak lanse edilen, AKP – MHP ortaklığıyla hazırlanan yasa teklifinin Meclis Genel Kurulunda devam eden görüşmelerinde söz aldı. Teklifin birinci bölümündeki hukuksuzlukları ve teklifinhayata geçmesi halinde yaşanabilecek sıkıntıları madde madde anlatan Dora, şu ifadeleri kullandı: 

Anayasa’nın 67’nci maddesinin ikinci fıkrasında; "Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.” denilmektedir. Bu bağlamda seçimlerin güvenli ve huzurlu bir ortamda gerçekleştirilmesi ve seçmenin hiçbir etkiye maruz kalmadan, hür iradesini sandığa yansıtabilmesi anayasal bir şarttır. Şimdi bu teklife baktığımızda, "seçim süreçlerinin şeffaflığını ve seçimde elde edilen verilerin denetlenebilirliğini artırmak ve daha güvenilir seçimler yapmak yolunda ilerlediğimizle ilgili bir kanaate ulaşmak gerçekten mümkün değildir.

Seçim mevzuatını yeni çelişkilere, yeni sorunlara yol açacak bir zemine çekiyor

Yasa teklifinin kanun yapım tekniği bakımından en büyük temel sorunu ise; mevcut mevzuatta hali hazırda devam eden problemleri gidermek, mevcut kanun maddelerinde yer alan muğlak, açık uçlu ve tartışmalı ifade ve konuları bir netliğe kavuşturmak yerine, seçim mevzuatını daha da muğlak ve yeni çelişkilere, yeni sorunlara yol açacak bir zemine çekiyor olmasıdır.

Seçmen kaydırma olarak bilinen seçim hilelerine zemin hazırlanıyor 

Bakınız teklifin daha 1’inci maddesinde; “aynı binada oturan seçmenlerin, hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgelerinde kalmaları şartıyla, farklı sandık bölgelerine kayıt edilebilecekleri” şeklinde bir düzenleme öngörülmektedir.  Bu düzenleme her şeyden önce kanun yapım tekniğiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü muğlaktır. Çünkü belirsizdir. Bu maddede öngörülen düzenleme, seçmenin sandık seçmen listesi üzerindeki denetim hakkını elinden almakta, aynı zamanda seçimlerde seçmen kaydırma olarak bilinen seçim hilelerine zemin hazırlamakta ve bu hilelere yasal meşruiyet kazandırılmaktadır. Geçmiş seçimlere ilişkin kısa bir basın taramasında bile seçmen kaydırmaya dair çok sayıda örnek olay ile karşılaşılabilmektedir. Benzer biçimde seçmen olduğu halde, çok sayıda yurttaşın sandık seçmen listelerinde yer almadığı, literatürde seçmen silme olarak bilinen hileye dair örnek haberler ile de sıkça karşılaşılabilmektedir. 

Hukuk devletinde rastgele yöntemden söz etmek son derece absürttür

Komisyon görüşmelerinde Yüksek Seçim Kurulu temsilcisi: “Aynı binada oturan haneleri rastgele başka sandık bölgelerine kayıt edecekleri” biçiminde bir ifade kullanmıştır. Hukuk devletinde bir usule bağlanmamış, çerçevesi çizilmemiş bir rastgele yöntemden söz etmek son derece absürttür. Buradan da anlaşılacağı üzere bu uygulama, son derece suistimale ve keyfi kararlara yol açabilecek problemleri beraberinde getirecektir.

Seçimlerin tarafsızlığı ortadan kaldırılıyor 

Bir diğer hukuk garabeti düzenleme ise; “mülki idare amiri olarak hükümet tarafından atanan valilere sandık taşıma, sandık birleştirme ve sandık seçmen listelerini karma hale getirme” gibi son derece muğlak, son derece açık uçlu, son derece suistimale ve keyfiyete açık yetkiler verilmesi “ yönündeki kanuni değişikliktir. Bu teklifin en kritik ve seçimlerin sivil ruhuna doğrudan zarar veren düzenlemelerinden birisi de bu değişikliktir. Bilindiği üzere seçimlerin siyasi partiler tarafından yüksek yargının denetimi altında yapılması esas olandır. Mülki idare amirlerinin/valilerin seçim süreçlerine dair böylesine doğrudan müdahale edebilmesine yetki veren bu düzenleme, seçimlerin SİVİL karakterini temelden tehlikeye sürükleyen niteliktedir. İktidar partisince kurulan hükümet tarafından, yani yürütme erkini temsil eden erk tarafından doğrudan atanan valilerin böylesine nötr olunması gereken bir konuda yetkilendirilmesi, seçimlerin tarafsızlığını da ortadan kaldırmaktadır. Kaldı ki, tüm antidemokratik uygulamalarıyla giderek baskıcı bir hal almış olan OHAL sürecinde, yapılması muhtemel bir seçimde valilerin böylesine bir yetkiyle donatılması, anayasada açıkça tarif edilen seçimlerin serbest ve eşit bir ortamda gerçekleşebilme ihtimalini dahi ortadan kaldırabilecek niteliktedir. 

Siyasi partiler, sandık kurullarına başkan önerme hakkından men ediliyor 

Teklifin bu bölümünde yer alan ve seçimlerin güvenilirliğini adeta ortadan kaldırmaya kasteden bir diğer düzenleme ise, sandık kurulu başkanlarının sadece kamu çalışanları arasından belirleneceğine ilişkin değişiklik ile, mühürsüz oy pusulası ve oy zarflarının geçersiz sayılmayacağına ilişkin değişikliktir. Anayasa’nın 68’inci maddesinde açıkça ifade edilmiş, öncelikle ve tekrar tekrar belirtmemiz gereken husus şudur: “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” Oysa bu teklifte ne yapılmak isteniyor? Anayasa’da demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları olarak tanımlanan siyasi partiler, sandık kurullarına başkan önerme hakkından men ediliyor.

Mühürsüz oy pusulası ya da zarfların geçersiz sayılmayacağı şeklinde bir ucube uygulama

Bununla da yetinilmiyor; 16 Nisan Referandumunda mühürsüz oy pusulalarına ilişkin YSK’nın son dakikada aldığı usulsüz ve hukuksuz kararın aynı zamanda kanunsuz bir karar olduğunu açıkça beyan eder nitelikte bir düzenlemeye daha gidiliyor ve bundan sonra mühürsüz oy pusulası ya da zarfların geçersiz sayılmayacağı şeklinde bir ucube uygulama getirilmek isteniyor.
Maalesef bununla da yetinilmiyor, oy verme süreci boyunca, oy sayım döküm süreci boyunca, yine birçok hak ihlalinin önünü açmaya dönük ve açıkça anayasaya aykırı bir başka uygulama daha getirilmek isteniyor. Seçmenlere “kolluk güçlerini sandığa çağırmak için” ihbar yetkisi getiriliyor. Yani seçim günü demokratik bir siyasi rekabetin en sağlam zeminini sağlamamız gerekirken, burada bu teklifle adeta bir siyasi tarafın, diğer bir siyasi tarafı, sandık alanında kriminalize edebilmesinin, ortamı terörize edebilmesinin, siyasi rekabetin siyasi bir engellemeye dönüşmesinin önü açılmaktadır.

Bu teklif ülkemizi itibarsızlaştırmaktan başka bir sonuca yol açmayacak

Meclis’in ve kamuoyunun huzurunda altını çizerek belirtmeliyiz ki; bu kanun teklifi maalesef ülkemizi dış dünyada küçük düşürmekten, itibarsızlaştırmaktan başka bir sonuca yol açmayacaktır. Bir an düşünmenizi öneririm: Seçim günü bu hakkı suistimal etmek isteyen insanlar, sürekli biçimde kolluk güçlerine sandıklara müdahale etmeleri için ihbarlarda bulunsalar ve kolluk güçleri de her ihbara karşılık sandığın başına gitse, gün boyu oluşacak görüntüyü tahayyül edebiliyor muyuz? Bu görüntünün oy kullanmak için sandığa gelen yurttaşlarımız üzerinde, hatta küçük çocuğunun elinden tutarak oy vermeye gelen yurttaşlarımız üzerinde nasıl bir etki yaratacağını tahayyül edebiliyor muyuz?Veya bu silahlı sandık görüntülerinin dış basında nasıl işleneceği, ülkemizi ziyaret etmek isteyen bir yabancı turistin kafasında nasıl bir algı oluşacağını tahayyül edebiliyor muyuz?

Demokratik olmayan bir seçim mevzuatıyla gerçekleşecek seçimden demokratik sonuçlar bekleyemeyiz 

Şunu kavramamız gerekir: Demokratik olmayan bir seçim sistemiyle, demokratik olmayan bir seçim mevzuatıyla ve demokratik olmayan OHAL koşullarında gerçekleşecek bir seçimden demokratik sonuçlar çıkmasını bekleyemeyiz. Böylesine bir süreçten; halkın hür iradesinin sandıklara yansıyacağı beklentisine giremeyiz. Bu anlayış; her şeyden önce halkı yanıltmak, halkı aldatmak ve halkın iradesine saygısızlık anlamına gelecektir.

Birbirinden farklı birçok kimliği ve kültürü bir arada yaşatabilmenin en sağlam enstrümanı, gerçek demokrasidir. Adaleti sağlamanın en sağlam enstrümanı hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığıdır. Çağdaş dünyadan kopmadan ve çağımızda mutlu yurttaşlardan oluşan bir Türkiye yaratabilmenin asgari koşulu da evrensel demokratik ilkelere doğru hızla yol alabilmektir. 

12 Mart 2018