Eğitim alanında fırsatçı uygulamalar kabul edilemez
Merkezi Eğitim Komisyonumuz adına MYK Üyemiz Gülsen Ülker'in açıklaması:

Darbe girişimine destek oldukları ya da yeni bir darbeye sebep olabilecekleri gerekçesiyle başlatılan tasfiyelerin en büyüğü eğitim alanında yaşanıyor. İktidar darbecilerle mücadele adı altında öğrenci ve öğretmenlerin haklarını gasp ediyor. 15 Temmuz’dan bu yana yürütülen idari işlemler sonucu, kamu ve özel öğrenim kurumlarında görev yapan 42 bini aşkın öğretmen bir kalemde işsiz kaldı, açıkta kalan 220 bine yakın öğrenci de aileleriyle birlikte mağdur ediliyor.
 
HDP Eğitim Komisyonu bünyesinde yürütülen araştırma sonuçlarına göre, kamuda çalışan 21 bin 738 öğretmen açığa alındı. Özelde çalışan 21 bin öğretmenin ise çalışma lisansları iptal edildi. Askeri liselerin tamamıyla birlikte, 15 vakıf üniversitesi, 109 öğrenci yurdu, 934 özel öğretim kurumu kapatıldı. Bin 176'sı devlet, 401'i vakıf üniversitesinde olmak üzere bin 577 dekanın istifası istendi. Devlet üniversitelerinde şu ana kadar 440'ı profesör olmak üzere 2 bin 239 akademisyen, 454'ü idari personel üzere toplam 2 bin 693 kişi; vakıf üniversitelerinde ise 79’u akademisyen toplam 97 personel hakkında işlem başlatıldı. Kapatılan üniversitelerde yaklaşık 60 bin öğrenci ve 3 bin akademisyen vardı. 934 özel kurumun kapatılması ile yaklaşık 150 bin öğrenci açıkta kaldı. Askeri liselerin kapatılmasıyla açıkta kalan öğrenci sayısı ise yaklaşık 8 bin oldu.
 
Hükümet kapatılan özel öğretim kurumlarına kayıtlı onbinlerce öğrencinin sorunlarını görmezden geliyor. Kapatılan üniversite ve askeri liselerdeki öğrencilerin sorununu ise nakil yoluyla çözebileceğini düşünüyor. Ancak nakil kararlarında öğrenciler ve ailelerin taleplerinin ne ölçüde göz önünde bulundurulacağı tam bir muammadır. Bu öğrencilerin burs ve kredileri de kesilerek mağduriyetlere yenileri ekleniyor.
 
İktidarın darbe ile mücadele adı altında öğrencilerin ve ailelerinin gelecek beklentileri ve umutları ile oynaması, devasa mağduriyetler yaratması, öğrenci ve ailelerini cezalandırması anti-demokratiktir ve hukuksuzdur. Çocukların üstün yararı gözetilmeden atılan bu adımlar en temel haklardan biri olan eğitim hakkının kullanımına engel oluşturuyor.
 
Bütün bu hukuksuzluğa ilave olarak demokrat, Kürt ve Alevi kamu çalışanlarına, muhalif sendika yönetici ve üyelerine yönelik göreve son verme, açığa alma ve sürgün cezalarının yoğunlaştığı görülüyor. Benzer bir fırsatçılıkla bazı üniversitelerde Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne imza atan öğretim elemanları da görevlerinden uzaklaştırılıyor. Bu ülkenin demokratik, muhalif kamu emekçilerinin OHAL fırsat bilinerek görevlerinden alınmasına sessiz kalmayacağız.
 
Bir yandan binlerce öğretmenin açığa alınması ile paralel devlet yapılanmasını tasfiye ettiğini iddia eden hükümet, öte yandan sözlü sınavla öğretmen ataması yaparak kadrolaşmanın önünü sonuna kadar açıyor. Üstelik geçtiğimiz yıllarda çalınan KPSS soruları ve kamuda yaygınlaştırılan sözlü sınav uygulamalarıyla Cemaatçilerin AKP eliyle devlet kadrolarına yerleştirildiği bilinen bir gerçektir. Öte yandan beş yıl önce son verilen sözleşmeli öğretmenlik gibi güvencesiz ve esnek çalıştırma modeli de bugün tekrar gündeme getiriliyor. Toplumun tüm kesimlerinde liyakatin önemi vurgulanırken, hükümetin bir kez daha yandaşlığı esas almaya karar vermesi kabul edilemez.
 
Hükümetin yapması gereken, asıl suçluları tespit ederek hukuka uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamaktır. HDP olarak, eğitim alanında yaşanan tüm bu gelişmelerin yakın takipçisiyiz. Fırsattan istifade ederek atılan adımlar sonucunda yaşanan hak kayıplarına karşı sessiz kalmayacağız.

Gülsen Ülker
Halkların Demokratik Partisi
Merkezi Eğitim Komisyonu
12 Ağustos 2016