Eğitim raporumuzu açıkladık: AKP ile eğitimdeki sorunlar kronikleşiyor

Eş Genel Başkan Yardımcımız Sevtap Akdağ, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyelerimiz Mehmet Rüştü Tiryaki ve Mahmut Toğrul, genel merkezimizde eğitim raporumuzu açıkladı. 

Sevtap Akdağ

HDP komisyonu olarak 2017-2018 yılında AKP’nin eğitim icraatlarını gözlemledik bu konudaki görüşlerimizi paylaşıyoruz. Raporda, ilköğretimden yükseköğretime kadar olan sorunlara odaklandık. Bundan sonra Yükseköğretim sorunlarını içeren bir rapor açıklayacağız. İçinden çıkılmaz hale gelen eğitim sorunlarının beli başlı sorunlarına dikkat çekmeye çalıştık. 

AKP eğitimin sorunlarını çözme kapasitesine sahip olmadığını kanıtlamıştır.
 
En son söylenecek şeyi en başta söyleyelim: Türkiye’nin eğitim sisteminin köklü sorunları var ve bunlar 16 yıl içinde daha da derinleşti. 
 
AKP’nin elinde adeta yapboz tahtasına dönüşen eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav esaslı eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, en temel işlevlerini yerine getiremez haldedir. 2017-2018 Eğitim öğretim yaşananlar ekseninden bakalım duruma.
 
Neler mi var bu sorun yumağının içerisinde? Doğru soru, ne yok ki!

Niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimde özelleştirme uygulamaları, kamu kaynaklarının teşvik adı altında özel okullara aktarılması, ikili öğretim hala devam ediyor olması, kalabalık sınıflar, karma eğitimi tasfiye etme girişimleri, çocukların ve özellikle kız öğrencilerin örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, eğitimde kademeler arası geçiş sistemlerinde ve merkezi sınavlarda yapılan değişiklikler, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, taşımalı eğitim, altyapısı bozuk okullar, okullarda öğretmenlere yönelik olarak yaşanan şiddetin artması, Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik piyasacı müdahaleler, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik, ataması yapılmayan öğretmenler vb.  Her biri birer büyük sorun alanı olan, saymakla bitiremeyeceğimiz bir liste şeklinde uzuyor. Elinizdeki raporda çok daha kapsamlı şekilde görebileceğiniz sorun alanlarından birkaçına burada da değinelim.

Kamusal Eğitime Para Yok

OECD ülkeleri ortalamasında ilkokuldan üniversiteye kadar geçen eğitim sürecinde öğrenci başına yapılan yıllık harcama 10.759 dolardır. Türkiye, 4.259 dolarlık eğitim harcamasıyla Meksika (3.703 dolar) ile birlikte öğrenci başına yapılan yıllık eğitim harcamasının en düşük düzeyde olduğu ülkeler arasındadır.

MEB verilerine göre bu çağda ikili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71’dir, diğer bir deyişle her dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. Bu eğitim öğretim yılı başında ben yaptım oldu anlayışıyla değiştirilen lise kayıt sisteminin yarattığı kaosu çözmek için fazladan daha kaç okulun ikili eğitime geçirildiğine dair verilere ulaşmak da mümkün olamıyor maalesef.

Okulların yapısı öğrencilerin çoklu gelişimine uygun değildir. Okulların yüzde 87’sinde spor salonu yok. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62’dir.

2016 yılı ilkokul düzeyi net okullaşma oranı yüzde 94.87 iken, 2018 yılında yüzde 91,54’e gerilemiştir. Yüzde 100 okullaşma hedefiyle yol çıkıp bu noktaya nasıl gelindiği cevaplanmayı hak eden bir soru olsa gerek.

Açıköğretimde patlama

2003-2004 eğitim öğretim yılında açık öğretim okulları bünyesinde sadece 267 bin 235 öğrenci bulunuyorken, 2017-2018 eğitim öğretim yılında bu rakam 6 kata yakın artışla 1 milyon 586 bin 823 kişiye çıkmıştır.  Açık ortaokula devam eden toplam 191 bin 202 kişiden 117 bin 216’sının yani yüzde 61,3’inin kız öğrenci olması özellikle kız öğrencilerin daha ortaokul yıllarının başında örgün eğitimin dışına itildiğinin açık bir göstergesidir.

1 milyon 334 bin 48 öğrenci taşımalı eğitim kapsamında taşınarak ‘Taşımalı Eğitim’de tüm zamanların rekoru kırılmıştır. Taşımalı eğitim ile yaklaşık 17 bin köy okulu kapatılmıştır. 

Özel okullara kamu kaynakları akıtılıyor

MEB’in açıkladığı,  2017-2018 örgün eğitim istatistiklerine göre geçen yıl yüzde 7,6 olan özel öğretimin payı bu yıl binde 7’lik artış ile yüzde 8,3 olmuştur. Toplamda 306 bin öğrenci için özel okullara ödenen eğitim öğretim desteğine tam 1 milyar 278 milyon TL bütçe ayrılmıştır.

2017-2018 eğitim öğretim yılında özel öğretimin payı da tüm zamanların rekorunu kırmıştır. 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibariyle özel ilkokullarda okuyan öğrenci sayısı 4+4+4 düzenlemesiyle birlikte yüzde 40 artışla 233.740’e; özel ortaokulda yüzde 96 artışla 321.779’e ve özel liselerde ise yüzde 305 artışla 559.838 sayısına ulaşarak, özel öğretimde öğrenci sayısı bakımından da tüm zamanların rekoru kırılmıştır. AKP özel eğitimde rekorlara doymuyor.  

OECD Bir Bakışta Eğitim 2017’ye göre, Türkiye Kolombiya’dan sonra ilkokuldan ortaöğretim sonrası-yükseköğretim öncesi kademeye kadar eğitime en fazla özel harcamanın yapıldığı ülkedir. 

“Benim için ‘özel okulculuktan geliyor, özel okulları patlatacak’ diyorlar. Bu olabilir mi? Toplumun dokusu bozulur. Ben özel okullara yatırım yapmayacağım” diye göreve başlayan Milli Eğitim Bakanı’na kendi döneminde yayınlanan özel okullara teşvik genelgesinden haberi olup olmadığını sormak isteriz.

Okullar ve Yurtlar tarikatlara emanet

Devlet okulları ve yurtlarının yetersizliği çocuklarımızı birçoğu çocuk istismarı ile gündeme gelen okul ve yurtlara mahkum etmiştir. Türkiye’de tarikat okul ve yurtlarındaki öğrenci sayısı 210 bin dolayındadır (üniversiteler hariç). 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılı iken bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı 224 bini bulmaktadır.

İmam hatipler ayrıcalıklı

2015-2016 eğitim yılı verilerine göre toplamda bin 622 olan imam hatip ortaokulu sayısı, 2017-2018 yılı sonunda yüzde 76 artışla 2 bin 859’e çıkmıştır. Bin 149 olan toplam imam hatip lisesi sayısı, iki yılın sonunda yüzde 40 artışla bin 604’e ulaşmıştır. İmam hatiplerde okuyan öğrenci sayısı yüzde 9 azalmışken temel yatırımın hala imam hatiplere yapılıyor olması, fiziki koşulları en iyi olan okulların imam hatibe çevrilmesi, yatırım bütçesinin yüzde 96’sının bu okullara ayrılması hem devlet eliyle ayrımcılığa işaret etmektedir, hem de iktidarın kendi siyasal hedeflerine biat eden nesil yetiştirme gayretinin dışa vurumudur.

Anadili eğitiminde yeni bir şey yok

Halklar mozaiği olan coğrafyamızda onlarca yaşayan dil bulunmaktadır. Anadilinde çok dilli eğitim hem bu mirası geleceğe taşımada, hem de çocuklarımızın gelişimine en üst düzeyde katkıda bulunmada vazgeçilmez bir eğitim ilkesi iken, buna gözünü kapatma yaklaşımı devam etmektedir. Seçmeli anadili dersi almak isteyen öğrenci sayısı 85 bine ulaşmıştır. Bu seviyede bir talep olmasına rağmen 2014 yılında Yaşayan Diller ve Lehçeler dersi için 17 öğretmenin ataması yapılmış, Aralık 2015 atamalarında bunlara 9 öğretmen daha katılmış ve 2017 Şubat atamalarında ise Kürtçe dili için sadece ve sadece 2 Kurmanci ve 1 de Zazaki  branşında olmak üzere toplam 3 öğretmen kadrosu açılmıştır. 

Müfredat delik deşik. Milliyetçi/mezhepçi/cinsiyetçi

2005'den beri (2005, 2009, 2012, 2015) mevcut programların, Program Değerlendirme İlkeleri dikkate alınarak bilimsel yöntemlerle değerlendirilmeden, hemen hemen her Milli Eğitim Bakanı değişikliğinde gerekçesi de belirtilmeden yenilenmesi, eğitim sistemine büyük zararlar vermiştir ve vermeye devam etmektedir.

Ataerkinin okullarda en çok kurumsallaştığı, cinsiyetçiliğin hızla yaygınlaştırıldığı geçen dönem, aynı zamanda okullarda mekânların cinsiyete göre bölündüğü ya da başka bir şekilde söylemek gerekirse siyasi iktidarın karma eğitim uygulamasına son vermek için adeta nabız yoklandığı bir dönem olmuştur. Karma eğitim konusundaki yönetmelik değişikliği bunun güncel ipucunu oluşturmaktadır.

Sınav kaosu

Her çözümsüzlük yeni çözümsüzlükle değiş tokuş ediliyor. Müfredat ve sınav sistemi değişiklikleri herkesi mağdur etti. AKP ve MEB tarafından yaratılan sınav kaosunun sonucunun çocuklarımızda nasıl bir travmaya neden olduğunu 2 Haziran 2018’de yapılan sınav günü okul bahçelerinde, soru kitapçıklarının başında ağlayan yüz binlerce çocuğun gözyaşları ve ailelerinin öfkesi göstermiştir. Son düzenlemenin yarattığı karmaşa hala MEB’in önünde durmakta. 

Eğitim emekçilerinin durumu 

Bir yandan performans kriterleri dayatması, bir yandan angarya uygulaması öğretmeni kıskaca alıyor. Kamudan ihraç edilenlerin 41 bin 705’i (yüzde 30,86) eğitim ve yükseköğretim kurumlarındandır. KHK’ler ile MEB’den 34 bin 393 kişi, Yükseköğretim Kurumlarından 7 bin 312 kişi ihraç edilmiştir.

2017 yılında MEB bünyesinde yapılan inceleme ve soruşturma sayısı 17 bin 113’tür. Öğretmenler sınav, mülakat ve güvenlik soruşturması kuşatması ile karşı karşıyadır.Diğer yandan (MEB) ataması yapılmayan öğretmen sayısını 438 bin, resmi öğretmen açığını ise 109 bin olarak açıklamıştır.

Kısaca alıntıladığımız bu rakamlar bile göstermektedir 2017-18 eğitim öğretim yılı, eğitim sisteminde yaşanan ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adına hayata geçirilen politikaların daha da belirgin hale geldiği bir dönem olmuştur. AKP’nin eğitim alanında, büyük ölçüde kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yaptığı değişiklikler, başta öğrenciler, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini her zamankinden daha çok etkilemiştir. 

Ekonomik, sınıfsal, cinsiyete bağlı vb. eşitsizlikler ve anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar,AKP iktidarının çözmeye yanaşmadığı aksine çeşitli düzenleme ve uygulamalarla giderek daha fazla çetrefilli hale getirdiği temel sorunlar olarak gündemdeki yerini almaya devam etmiştir. Yıllardır yapısal sorunlar biriktiren eğitim sistemi AKP iktidarının elinde “eğitim krizine” dönüşmüştür.

Bu eğitim sisteminin temelinde AKP'ye ve devlete sadık bireyler, sermayeye ucuz işgücü, erkek egemenliğine boyun eğen kadınlar yetiştirmek var. Oysa eğitim sistemi toplumun üretken kapasitesini geliştirmek, bireyin kendisini gerçekleştirebilmesini sağlayacak, bireyi özgürleştirecek, demokratik bir toplum düşüncesini destekleyecek şekilde oluşturulmalıdır. Bilimsel temellerde yükselmeli, insanlık tarihinin kazanımları olan evrensel değerlerle uyumlu olmalıdır. Herkes için eşit seviyede ulaşılabilir olmalıdır. Bütün bunları hayata geçirmek hayal değildir, HDP’nin eğitim politikası bu eksendedir. HDP,  bireyleri üretimle, toplumsal gelişimle ilişkilendiren, onları hayata hazırlayan, ezberci değil yaratıcı düşünceyi geliştiren bir eğitim sistemi öngörmektedir. Müfredatı geleceğin mesleklerine uygun şekilde düzenleyecek, sanat eğitimine özel önem verecek, kültürel mirası sahiplenecek, dünyanın neresinde olursa olsun edindiği yeteneklerle ayakları üzerinde durabilecek gençler yaratmayı hedeflemektedir. Anadilini, ortak dili ve en az bir yabancı dili dört dörtlük konuşturacak bir eğitim sistemi inşa etme hedefindedir.

HDP, nitelikli okulların sayısını arttırana kadar adil, istikrarlı, öğrencinin okulunda hazırlanabileceği bir sınav sistemi inşa edecektir. Bütün bunları velisinden, öğrencisinde öğretmeninden eğitim sendikalarına kadar eğitimin tüm bileşenleri ile yan yana gelerek, birlikte tartışıp, ihtiyaçları birlikte belirleyip, birlikte eyleyerek gerçekleştirecektir.

Eğitim AKP iktidarının insafına bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir, bu temelde bütün emek ve demokrasi güçlerini bu meseleyi birlikte ele almaya, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğine sahip çıkmaya ve bu yolda mücadele etmeye çağırıyoruz.
 
Soru: Eğitim sorunlarını gidermeye yönelik somut projeniz var mı?
 
M. Rüştü Tiryaki: Velilerden kayıt altı altında para toplanması. Aslında bu yasak. Bütün eğitim kurumlarında zorla değil ama gönüllü olarak bağış toplanıyor. Okulların giderlerin büyük bölümü MEB tarafından karşılanmıyor bu yüzden velilerden para toplanıyor. Okul personellerinin büyük bir bölümü MEB personeli değil. Bunlar  okul aile birliği tarafından velilerden toplanan para ile istihdam ediliyor. Atanamayan öğretmenler konusunda farklı rakamlar var. Bu konuda yasa değişikliği önerilerimiz var. Atanamayan değil, atanmayan öğretmen sorununu çözecek yasa değişikliği tekliflerimiz olacak. Öğretmenlerin maaşları diğer ülke öğretmenleri ile kıyaslanamayacak kadar düşüktür. Öğretmenlere angarya işler veriliyor. Cemaatler ve Tarikatlarla ortak protokoller yapılıyor ve öğretmenlerin bunun gereğinin yerine getirmesi isteniyor. Farklı biçimlerde öğretmenler istihdam ediliyor, sözleşmeli, kadrolu… Bütün öğretmenler mülakatla alınıyor. AKP babasının şirketine çalışan almıyor, MEB’e öğretmen atıyor. Birkaç dakikalık mülakatla öğretmen atanmasını kabul etmez. Hiç bir AKP’li kendilerinin iktidar olmadığı bir dönemde böyle bir uygulamayı kabul etmez.  

Sevtap Akdağ: Fen, Matematik gibi temel bilimleri öğretemeyen bir müzik aleti çalmayı öğretemeyen eğitim sistemi öğrencilere itaati öğretiyor. Bu evrensel değerlere uygun değildir. 

Mahmut Toğrul: AKP politikasının  temel saç ayağı  ticarileşme, özelleştirmedir. 16 yıllık iktidarında AKP’nin en sıkıntılı alanı eğitim sistemidir. Şimdiye kadar 7 bakan değiştirdi, her gelen bakan bu sistemle olmaz bunu değiştirmemiz gerekiyor. Bu sistem gerçekten tıkanmış bir sistemdir. Çocuklarımızı doğru dürüst okullara yerleştirmeyi beceremeyen bir sistemle iş yürütülüyor. Her gelen düzeltmek isterken daha da kaotik hale getiriyor. Bu eğitim sistemi konusunda bu sorunlara ilişkin önerilerimiz olacak hemde köklü değişiklikler için yarın karar verilmeden, çözümleri tartıştıracak bir zemin yaratma görevimiz var. Raporda açıkladığımız rakamlar kur yükselmeden önceki rakamlardır. Şimdiki rakamlar daha dramatik durumdadır. Öğretmenlerin şimdiki maaşı 300--400 dolar civarındadır. Kadrolaşmaya dayalı bir eğitim politikası sürekli dayatıyorlar. Mulakat sistemini ne kadar boş ve kadrolaşmaya dayalı bir sistem olduğu çok açıktır. İlgisi alakası olmayan sorularla öğretmenler elenmek isteniyor. Öğretmen açığını 109 bin öğretmen olduğunu açıklıyor MEB, birde öğretmen niteliği taşımayan yüzbinlerce sözleşmeli personel istihdam ediyorsun. Bunu da bir seçim malzemesi yapan bir çalışma yaptıklarını görüyoruz. 
 
Soru: Anadili eğitimine ilişkin somut bir çalışmanız var mı? 
 
Sevtap Akdağ: Anadil meselesi HDP’nin temelli çalışmalardan biri. Bu hem pedogojik hemde toplumsal barış açısından çocuğun kendi kimliği ve kültürü açısından temel nosyonlardan biridir. Bizim için vazgeçilmez kriterlerinden birisidir. Bu taleplerin karşılık bulması gerek meclis çatısı altında mücadele etmeye gerekse de yerel yönetimlerle ve toplumsal kesimlerle bu taleplerinin karşılık bulmasını sağlayacak çabalarımız her zaman oldu. Önümüzdeki dönem bunları daha sistematikleştirmek söz konusu. 
 
Mahmut Toğrul: Anadil eğitimi HDP ile AKP’nin ayrıştığı temel noktalardan biridir. Bu tekçilik ile çoğulcu iki anlayışın çarpışmasıdır. 25 milyon insanın konuştuğu bir yok sayılıyor hatta asimilasyona tabii tutuluyor. Çözüm sürecinde Artuklu Üniversitesinde kurulan ve daha sonra ismini değiştirdikleri Yaşayan Diller Enstitüsünün neler yaşadığını biliyoruz. Bu Enstitünün 9 üyesi herhangi bir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiler. Sadece yaşayan diller enstitüsünde bilimsel kaliteli yayın yaptıkları için ihraç edildiler. Ondan sonra hiç bir öğrenci o kadroya alınmadı. Tekçi, ırkçı asimilasyoncu bir bakış açısı ile çoğulcu herkesin kendi dili ve kimliği ile yaşayacağı iki paradigma çatışıyor. Anadolu halklar, kültürler mozaiğidir. Bu çoğulcu bir eğitim politikasına da ihtiyacı ortaya koyuyor. 

Eğitim Politikaları, Kültür-Sanat Komisyonu'muzun raporuna buradan ulaşabilirsiniz.

14 Eylül 2018