
Diyarbakır Milletvekilimiz Nimetullah Erdoğmuş, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz aldı ve şu ifadeleri kullandı:
Manevi miras olarak inandığımız ve temeli vahye dayanan, peygamberler vasıtasıyla da sürekli olarak insanlığa devredilen, eskimez, eskitilmez ve asla ve asla hiçbir zaman ihmal edilemez bir miras var. Biz buna "dini miras" diyoruz, "manevi miras" diyoruz. Mesela, peygamberlerden devredilen bu mirası, Hazreti İsa dönemine baktığınız zaman, 30 yaşında bir peygamber, 30 aylık peygamberlik süresi var ve kendisi bu mirasını havarilerine devretmek suretiyle insanlığa kıyamete kadar bu şekilde bir hizmetin öncülüğünü yaptı. Daha sonra Hazreti Muhammed (SAV) Efendimiz de bu insanlık mirasını arkadaşlarına ve ehlibeytine devretti. Dikkat edersiniz, İslam tarihine baktığımız zaman, ehlibeytin bu mirasın en büyük hissedarı olmasına rağmen, adeta tarihte ihanete uğradıklarını söylesek haksızlık yapmış sayılmayız. İşte, bu şekilde, tarihi mirasın zaman zaman emanete riayet edilmeksizin birtakım ellerde dolaşmış olması dini skandalların da kapısını aralamıştır.
Daha sonra bu mirasın varisleri olarak ulemayı tanıdık, ne yazık ki ulema da bu mirasa zarar verdi. Ulemamız, ehlisünnet uleması genel anlamda bu mirasa zarar verdi. Peki, iyi niyetli çabalar, gayretler, mücadeleler, bu mirasa karşı borcunu yerine getirenler olmadı mı? Elbette ki oldu, elan da var, yarın da olacak ancak en önemlisi, bu mirasın yenilenme gerçekliğinden, hakikatinden uzaklaştırılması tehlikesi sürekli olarak örtbas edildi. Bu mirasın karakterinde, bu mirasın tabiatında, bu mirasın özünde yenilenme vazgeçilmezdir. Dinî terminolojiyle yani dinin kendi, İslam'ın kendi kavramlarını kullanırsak tecdit bu mirasın vazgeçilmez şartıdır. İşte, bu tecdit yaşanmadığı için bugün de hepimizin şahit olduğu din meselesi, diğer dinler meselesi, diyanet meselesi kabul edilemez, zaman zaman bizi komik duruma düşürecek birtakım fetvaların âdeta konusu oldu.
Hazreti Peygamber Efendimiz'in (SAV) Veda Hutbesi'nin birinci paragrafında "insanlar" diye çağrısı var, insanlara çağrısı var ve bu çağrı oradaki ashabın yani Peygamberimizin arkadaşlarının muhatap alınarak bütün insanlığa yapılan çağrıdır. Buyurunuz, o paragrafı hayata geçirin. Biz sizin bu konuda getireceğiniz her türlü öneriye de açığız ve kabulümüz. Nedir o paragraf? Özet olarak, bir teşbihte bulunuyor Hazreti Peygamber. Hac günlerini ve hac ayını, bir de oradaki o kutsal mekânları mukaddes mekânlar olarak tanımlar ve der ki: "Bunlar nasıl mukaddesse, bu günler nasıl mukaddes günlerse, bu ay nasıl mukaddes bir aysa, şu anda Mekke nasıl bir mukaddes bir şehirse canlarınız, mallarınız, kanlarınız mukaddestir ve her türlü tecavüzden de muhafaza edilmiştir." Buyurunuz, bugün memleketimizde akan kanlarla ilgili, heder edilen canlarla ilgili, o kutsallıklarıyla ilgili bu paragrafı hayata geçirerek bu şekilde bu mirasa bağlılığımızı yerine getirelim.
Devletin bekası adaletle olur
"Terörle mücadele ediyoruz" diyorsunuz ve getirdiniz bunu devletin bekasıyla da taçlandırdınız. Devletin bekası adaletle olur. Eğer devletin bekasını istiyorsak, devletin daim olmasını istiyorsak, devletin kaim olmasını istiyorsak, birincisi, toplumsal olarak devletin adaleti kendisine bir ahlak olarak kabul etmesi gerekir. CHP'li bir arkadaşımızın Hazreti Ali'ye atfen, Kerremallahu Vecheh'ye atfen "Devletin dini olsa olsa adalettir" dediği gerçekliği bizim bugün kabul etmemiz gerekiyor.
Diyanet magazin konusu olacağına sürüklenilen uçurumun sorumluluğunu üstlensin
Defin hakkı, cenaze hakkı, ölüm hakkı yok mu? Yani insanlar öldükten sonra da bizden kurtulamıyorlar mı? Defin yapamıyoruz, aileler çocuklarını defnedemiyor. Diyanet İşleri Başkanlığımızın çıkıp deyin ki: "Evet, dinen bu konuda bu şekilde yapmamız gerekiyor." Yani çıkıp birtakım, işte "Boş ol, boş ol…" veya başka konulara şu anda magazin konusu olacağınıza bu ülkenin şu anda içten içe, içten içe sürüklendiği tehlikenin, sürüklendiği uçurumun neden manevi sorumluluğunu üstlenmiyorsunuz? Neden çıkıp demiyorsunuz ki: "Bu ülkeyi manevi bağlarla biz kenetleyeceğiz, bu ülke toplumlarını bir arada biz tutacağız". Çıkın, bunu söyleyin.
Bundan sonraki nesiller bizlere rahmet okumayacak
Buna ihtiyacımız var, toplumun ihtiyacı var. Devletler bir şekilde kendilerini ayakta tutmayı bilirler ama toplum gidiyor, toplum parçalanıyor. Bakınız, şu anda kopuşlar artık duygusal kopuşlar değil; adeta öyle kopuşlar yaşanıyor ki bundan sonraki nesiller emin olun bizlere rahmet okumayacak.
12 Aralık 2017