Erdoğmuş: Güncelleme olacaksa devlet eliyle değil, özgürlüklerle olur

Diyarbakır Milletvekilimiz Nimetullah Erdoğmuş, dün Doğan Haber Ajansına verdiği demeçte 'İslam'ın güncellemesi' tartışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğmuş, şunları söyledi: 

İslam tarihinde de bu tartışma, bildiğimiz kadarıyla Emeviler ile başlar. Emevi dönemi din-devlet ilişkilerinin yeniden dizayn edildiği, daha açık bir şekilde saltanatın, iktidarın, devletin dine direkt müdahale ettiği bir dönemdir. Muaviye ile başlayan bu Emevi dönemi, kendisine muhalif görünen özellikle Ehl-i beyt'i durdurmanın, hatta mahkum etmenin yöntemlerini devlet üzerinden gerçekleştirerek din temelli bir yaklaşım ile onlara savaş açtı. Emevi iktidarı kendi meşruiyetini kurmak ve kendini ispat etmek için Cebir ideolojisini ve itikadını öne sürdü. 

Nedir Cebir ideolojisi? Şimdi İslam'da, kadere iman diye imanın ilkeleri bizim 'Amentu' dediğimiz esasların içerisinde birincisi de kadere imandır. Cebir ideolojisi de normalde o ilkeye dayandırılarak, Allah'ın kaza ve kaderine her halükarda teslim olmaktır. 'Kadere iman' diyerek, kendi iktidarlarını bu cebir ideolojisini meşrulaştırmaya çalıştılar. Yani o günkü Muaviye iktidarı topluma şunu söyledi, dedi ki 'Bizim şu anda iktidarda olmamız 

Allah'ın bir kazasının ve kaderinin sonucudur, bu sizin kaderinizdir, size düşünde kadere iman etmektir'. Hesap görücü olarak da 'Öbür dünyada Allah yeterdir' dediler ve insanları bu ideolojiye mahkum etmeye çalıştılar. İşte tam bu noktada bunun kader olmadığını Ehl-i beyt de bu konuda Ebu Zer'in ciddi mücadeleleri var. Bunun kader olmadığını, sizin dine müdahale ile aslında Allah'ın dini olan İslamiyet'i kendi iktidarlarınız üzerinden müdahale ederek dine hakaret ettiğinizi, dini müdahale edildiğini itiraz ile isyan etti.

Güncelleme olacaksa devlet eliyle değil, özgürlüklerle olur

Bugün Ortadoğu'da da biz bu sorunları yaşıyoruz. Eğer din, güncellenecekse onların tabiri ile ki dini terminolojide bunun adı tecdittir. Bunun adı ne reform ne güncelleme ne güncel konulara göre dinin bu şekilde izahıdır. Dinle bunun adı tecdittir. Eğer gerçekten bu tecdit düşüncesine, tecdit ihtiyacına bugün hepimiz muhtaçsak, ki böyledir, toplum buna muhtaçtır. O zaman devlet eliyle olmaz, özgürlüklerle olur. Yani dinde, düşüncede, inançta, özgürlükler olur ve özgürlük alanı o münakaşaların gelişmesinde, olgunlaşmasında ve ihtiyaçları teminde özgürlük alanı bir zemin oluşturur. Yoksa devlet eliyle o zaman çıkar bir kral, bir padişah, bir devlet başkanı, 'Hadi bundan sonra bu böyle olsun' der, ona göre de o şekilde gider. Tarihte bunun örnekleri çok. Fakat bunun adı asla ve asla dini alanda bir gelişme, bir soluklanma değil; bu devlet eliyle dine müdahaledir. Biz şiddetle buna itiraz ediyoruz.

Diyanet, yetersiz kaldığı için devletin müdahalesi oldu

Diyanet İşleri Başkanı, devlet adına yetersiz kaldığı için sanıyorum, direkt devletin müdahalesi var. Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı sonuçta böyle bir misyonu, yerine getirmek üzerine kurulan bir birimdir. Yani devletin dine bakışını, din- devlet ilişkilerinde devletin lehine bir takım tanzimin yapılması konusunda görevlidir zaten Diyanet İşleri Başkanlığı. Son dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı, bu kontrolü yapamayınca biraz daha cemiyetler, cemaatler, tarikatlar üzerinden bu yürütülmeye çalışıldı. Muhtemeldir ki o alanda da arzu edilen hedefe ulaşılmadı. Ben bunu tesadüfi bir çıkış, ya da yarın yeniden geri dönüşü olabilecek çıkış gibi görmüyorum. Bu, bir başlangıçtır. Buradan hareketle yeni birtakım bu anlamdaki Diyanet üzerinden ve Diyanet dışındaki cemiyet ve cemaatlerle ülkede bu yeni tartışmaların devlet üzerinden yürütüleceği kanaatindeyim

Dini skandal ve krizlerde patlama noktasına gelen süreci yaşıyoruz

İşin içinde devlet müdahalesi varsa dinin görevi hemen itiraz olmalıdır. Devlet'e itirazdır, iktidara itirazdır. Egemen güçlere itirazdır. Dinin itirazı da şudur. 'Siz, dini tanzimde, din ile ilgili birtakım düzenlemelerde asla ve asla hak sahibi değilsiniz'. Tam tersine devleti yönetenler, iktidardakiler, 'Din bize ne tavsiye ediyor, adalet konusunda ne tavsiye ediyor, ahlak konusunda neyi tavsiye ediyor, burada bizim sorumluluğumuz nedir' bunların dine karşı borçları var. Hele önce o mükellefiyetlerini ve borçlarını ödesinler, ondan sonra din adına yeni tanzim yeni düzenlemeleri tartışmaya açsınlar. Bunlar tehlikeli alanlardır. Eğer gerçekten de ki Ortadoğu'da buna ihtiyaç var, dini skandal ve krizlerde artık gelip bir patlama noktasına dayandığı süreci yaşıyoruz. Bunun temel şartı göreceksiniz tahakküme itirazdır ve dinin ilk itirazı da devletlerin tahakkümünedir. Öncelikle devlet ve iktidar buna hazır olmalıdır. 

15 Mart 2018