Eren: Diyanet, Kobanî Kumpas Davasına IŞİD’in Kürtlere karşı yayınladığı fetvanın devamını gönderdi

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kobanî Kumpas Davasına gönderdiği skandal niteliğindeki “müdahillik” dilekçesine ilişkin Yeşil Sol Parti Milletvekili Serhat Eren, HDP Genel Merkezinde basın toplantısı düzenledi. Eren, şunları söyledi: 

Partimiz IŞİD’in saldırılarına karşı bütün insanlığa duyarlılık çağrısı yapmıştı 

Bildiğiniz üzere 2014 yılında IŞİD barbarları Kürtleri soykırımdan geçirmek ve yurtlarından etmek için Rojava'ya saldırmış, o tarihte partimiz dönemin iktidar partisi olan AKP ile çok yönlü temaslarda bulunmuştu. Bizler bir katliamın yaşanmaması için IŞİD ile ilişkilerin kesilmesi, Rojava’ya insani koridor açılmasını iktidardan beklerken; AKP tersine Erdoğan’ın “Kobanî düştü düşecek” sözleriyle kendi beklentisini ifade etmiş, milyonlarca Kürt nezdinde infiale yol açmıştı. Partimiz Kürt halkına yönelik bu katliama ve IŞİD barbarlığına karşı bütün insanlığa duyarlılık çağrısı yapmış ve herkesi bu saldırılara karşı harekete geçmeye davet etmişti. 

Erdoğan “Kobanî düştü düşecek” sözleriyle demokratik protestoları provoke etmişti

Partimizin bu açıklamasından önce zaten sokaklarda demokratik barışçıl gösteriler başlamıştı. Partimizin açıklamasından sonra da Erdoğan “Kobanî düştü düşecek” sözleriyle devam eden bu demokratik barışçıl protestoları provoke etti. Erdoğan’ın sözlerinden sonra Varto’da bir yurttaşımız polisler tarafından katledilmiş, yine dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, devlet içerisinde kontrol edemedikleri güçlerin olayları provoke ettiğini ve olayların çığırından çıktığını söylemişti. Bu olaylarda pek çok insanın hayatını kaybettiğine tanıklık etmiştik. 

İktidar Kobanî protestolarını intikam davasına dönüştürdü

Kobanî’nin düşmesi ve Rojava’nın IŞİD kontrolüne geçmesi hayali boşa düşen iktidar partisi, yıllar sonra Kobanî protestolarını partimizi tasfiye etmek için partimize ve halkımıza karşı intikam davasına dönüştürdü. 3 yılı aşkın bir süredir devam eden Kobanî Kumpas Davasında bu intikam yaklaşımının bütün yönlerine tanıklık ettik. AKP iktidarı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, MİT ve devletin bütün güvenlik birimleri o dönemde yaşanan provokasyonlardan, yaşanan ölümlerden sorumludurlar. 

Yargılanması gereken kurumlar mağdur sıfatıyla davaya müdahil olma yarışına girmişler 

Bugün sanık olarak yargılanması gereken kurumlar, Kobanî Kumpas Davasına mağdur sıfatıyla müdahil olma yarışına girmişler. Kürtlere karşı açılan bu intikam davasında müdahillik yarışına giren bu kurumlar asıl hesap vermesi gereken kurumlardır. Bu kurumlar tarih önünde ve Türkiye halkları nezdinde kendilerini aklamak için, sorumluluktan kurtulmak için arkadaşlarımızı sorumlu tutmaya çalışmaktadır. Onca insanımızın yaşamını yitirmesinden sorumlu ve suçlu olanlar onlardır. Kobanî Kumpas Davası gerçeği tersyüz eden bir davadır; sorumlu olanların mağdur olanları sorumlu tutmaya çalıştığı bir davadır. 

Diyanet İşleri Başkanlığı IŞİD saldırılarına meşruiyet yaratmaya çalışan bir kurumdur

İşte o dönemin sorumlu kurumlarından biri de Diyanet İşleri Başkanlığıdır. IŞİD barbarlarını İslamiyet adına cihatçı olarak değerlendiren Diyanet İşleri Başkanlığı, IŞİD saldırılarına meşruiyet yaratmaya çalışan bir kurumdur. Diyanet İşleri Başkanlığı devam eden Kobanî Kumpas Davası dosyasında, mütalaaya karşı yargılanan arkadaşlarımıza ahlak sınırlarını aşan, haddini aşan bir değerlendirme ile saldırmıştır. Diyanet saldırgan bir dil kullanmıştır. 

Êzidî Katliamı Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı “fetva”ya benzer fetvalarla yapıldı 

Bakın arkadaşlar; bugün 3 Ağustos IŞİD’in Şengal’de gerçekleştirdiği katliamın yıl dönümü. O katliamda dini, inancı farklı olduğu gerekçesiyle yüz binlerce Êzidî katledildi, yüz binlercesi yerinden yurdundan göçertildi. Binlerce Êzidî kadın köle pazarlarında satıldı. Hem de 21’inci yüzyılda ve insanlığın gözü önünde bu insanlık suçları işlendi. Peki hangi zihniyetle yapıldı bu katliamlar? Tam da bugün Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı “fetva”ya benzer fetvalarla yaptı katliamı IŞİD. 

Diyanet bu dilekçesiyle adeta savcılık rolüne soyunmuş

Diyanet, Kobanî Davasına gönderdiği dilekçe ile adeta savcılık rolüne soyunmuş, bu haksız hukuksuz davayı haklı gösterme çabasına girmiştir. Açıkça söylüyoruz; Diyanetin bu yaklaşımı ve gönderdiği dilekçe IŞİD’in Kobanî ve Şengalî işgal ederken yayınladığı katliam fetvalarının bir benzeri ve devamı niteliğindedir. IŞİD’in Kürtler için yayınladığı “katli vaciptir” fetvasının benzerini Diyanet dava dosyasına gönderdiği dilekçe ile vermiştir. 

Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur

Diyanet dilekçesinde; önce kendi reklamını, “Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak amacıyla İslâm dininin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Başkanlığımız; toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli ayakta tutan, bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan, İslâm Dini ile ilgili her konuda referans alınan en etkin ve en saygın bir kurumdur” sözleriyle yaparak devamında şunları söylüyor: “Davaya konu kişilerin fiil ve davranışları, bu durumu temelden sarsan ve telafisi imkânsız sonuçlara sebep olmaktadır. Nitekim vicdanlara hitap eden din hizmetlerinde itimat ve güvenin kaybolması halinde boşluk kabul etmeyen bu alanın çeşitli sapık akım ve gruplara kalacağı tartışmasızdır.” 

Diyanetin gönderdiği bu skandal dilekçedeki fetvayı sizlerle paylaşacağız arkadaşlar. Ancak bu dil ve üslup IŞİD barbarlarının diline çok benziyor değil mi? Dilekçesinde tam da bunu ortaya koymuş Diyanet. Partimiz, rehin arkadaşlarımız ve avukatlarımız AKP’nin başından beri bu kumpas davasını IŞİD’in intikam davasına çevirdiğini boşuna söylemiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı dilekçesindeki diliyle adeta IŞİD'in sözcülüğüne soyunmuştur. 

Diyanet haddini aşan açıklamalarla İslam’a en büyük zararı vermiştir 

IŞİD barbarlarının Kürt halkını katletmeye çalıştığı dönemde sessiz kalıp IŞİD’e cihatçı diyerek saldırılarına karşı durmayan, o dönemde meydana gelen olaylardan sorumlu olan ve yargılanması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, haddini aşan açıklamalarla İslam’a en büyük zararı vererek arkadaşlarımızı cinayetle, ahlaksızlıkla ve yağmacılıkla suçlamaktadır. Bütün kimlikleri ve inançları ötekileştiren ve yalnızca devletin tekçi politikalarına hizmet eden Diyanet İşleri Başkanlığı, hukuk metni değil iftira-nameden ibaret mütalaaya karşı görev sınırlarını aşarak dosyayla ilgili adeta iktidarın taleplerini sunan bir fetva niteliğinde dilekçe göndermiştir dava dosyasına. Kobanî Kumpas Davasını, soruşturma aşamasından şimdiye kadar sürekli bir şekilde talimatla yürüten iktidar, savcının - mütalaa demeye dilim varmıyor - iftira belgesine güvenmemiş olacak ki  aynı zamanda Diyanet’i devreye sokarak arkadaşlarımız aleyhine haksız olarak açılan bu davaya fetva vermiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu dilekçe ile AKP-MHP iktidarının sözcülüğüne soyunduğunu göstermiştir. 

“Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” diyen Diyanet ahlaktan bahsedemez! 

Bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağladığını iddia eden bu kurum, tecavüzcü ve barbar IŞİD katliamlar yaparken onları fetvalarında masum cihatçı olarak gösteriyor. “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” diyen, 9 yaşındaki kız çocuğunun evlenebileceğini söyleyen, sapık akımlara adeta icazet veren, Alevilerin ibadet yerleri olan cemevlerine statü verilmesini “kırmızı çizgi” olarak değerlendiren, Süryanilere ait manastır ve kiliselere el konulmasına sessiz kalan, halkı yoksulluk ve açlığa mahkum edilirken milyonluk araçlara binen Diyanet ve kurum yetkilileri topluma ve arkadaşlarımıza ahlaktan ve hukuktan bahsedemez. Kendisini yargı yerine koyup arkadaşlarımızı hüküm giymiş gibi itham edemez. Hakkı da değil haddine de değil! 

Diyanet dini değerleri iktidarın çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmaktır

1993’te Sivas’ta canlarımız diri diri yakılırken, Diyarbakır’da Suruç’ta, Ankara Garı önünde insanlarımız katledilirken, hatta Diyarbakır’da İstasyon Meydanındaki cami duvarı kanla boyanırken Diyanet İşleri Başkanlığı barış ve güven içinde yaşamanın önemini anlatmaya gayret edip davalara katılmak için müdahil oldu mu? Tarikat yurtlarında meydana gelen vahşetlere bir gün olsun ses çıkardı mı? Karaman’da Ensar Vakfı’nda, İmam Hatip Mezunları Derneği misafirhanelerinde çocuklar istismara uğradığında, Aladağ’da kız yurdunda çocuklar ihmaller zinciri ile çıkan yangında yanarak can verdiğinde ülkeye dinin istismarı suretiyle zarar verdiğini beyan etti mi? Elbette yapmadı. Kaldı ki Kobanî Kumpas Davasında insanları katleden sorumlular ortadadır ve Diyanet İşleri Başkanlığı partimize saldırarak gerçek sorumluları korumaya çalışmaktadır. İşte asıl ahlaksızlık budur, bütün bunlara karşı sessiz kalmaktır. Asıl ahlaksızlık, dini değerleri iktidarın çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmaktır. 

Diyanet Kürtlerin cenaze işlemleri söz konusu olduğunda büyük bir sessizliğe gömülmüştür

Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına soruyoruz? Siz hangi din adına hareket ediyorsunuz, hangi dini referans alıyorsunuz? Nasıl milyonlarca Kürdü “sapkın eğilim” olarak tanımlama hadsizliğini gösterebiliyorsunuz? İktidarın aparatı olan Diyanet’in Kürtlere karşı düşmanlık yarışına yeni katılmadığını çok iyi biliyoruz. “Bütün insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan saygın bir kurum” olduğunu iddia eden Diyanet İşleri Başkanlığı, 2018’de Afrin’de Kürtlere yönelik saldırı yapılırken yatsı ve sabah namazı sonrası Fetih Suresi’ni okutarak savaş çığırtkanlığını yapmıştır. Kürtlerin cenaze işlemleri söz konusu olduğunda büyük bir sessizliğe gömülmüş; Garzan Mezarlığı iş makineleriyle yıkılırken, Kilyos Mezarlığından çıkarılan cenazeler kaldırım altlarına gömülürken sesiz kalmıştır. Yıllar sonra kemikleri ailesine gönderilen Agit İpek’in durumuna sessiz kalan Diyanet İşleri Başkanlığı; Kürt kimliğini ölüsüyle dirisiyle yok sayma, ölüye saygısızlık ve yas hakkını tanımama siyasetine karşı ses çıkarmayarak bu suçlara ortak olmuş bir kurum olarak barıştan, ahlaktan, kardeşlikten, manevi değerlerden bahsedemez. Biliyoruz ki Diyanet İşleri Başkanlığı her dönemde tarihi çarpıtarak, iktidarların çıkarları doğrultusunda onu biçimlendirmiş, halkın yanında olmaktansa daima iktidarların savunuculuğunu yapmış, felaketler karşısında kadercilik anlayışı ile halkın rızasını üretme çabasında olmuştur.

Ahlaksızlığa ortak olanlar uluslararası hukuk mekanizmaları önünde tıpkı IŞİD gibi mahkum olacaktır

Bir tarafta suçlu olan devletin bütün kurumlarının, diğer tarafta demokrasi ve özgürlük mücadelesinin temsilciliğini yürüten arkadaşlarımızın olduğu bu kumpas davasında er veya geç hakikatler ortaya çıkacaktır. En başından beri söylediğimiz gibi tarafsız ve bağımsız olmayan, bu dosyaya özel olarak yetkilendirilmiş heyetin rehin olarak tuttuğu siyasetçilerin IŞİD barbarlarına karşı ortaya koyduğu tutum bizim için bir onurdur. Kobanî Kumpas Davasında her gün hukuk ve siyaset tarihine utanç olarak yazılan yeni hukuka aykırılıklar yaşanmaktadır. Mahkemenin bu şekilde çeşitli kamu kurumlarını davaya dahil etme çabası kumpasın mizansenlerinin devamıdır. Diyanet İşleri Başkanlığının Savcının iftiranamesinden sonra arkadaşlarımızın cezalandırılması için uzun uzadıya yapmış olduğu gayrı ahlaki, gayri hukuki bu değerlendirmesine, arkadaşlarımızın cezalandırılması için yaptığı bu fetvaya karşı yargılanan arkadaşlarımız ve partimiz hukukun üstünlüğü, demokrasi ve barış mücadelesini sürdürecektir. Bu haksızlığa, ahlaksızlığa ortak olanlar da hem vicdanlarda hem de bir gün bağımsız ve tarafsız mahkemelerde, uluslararası hukuk mekanizmaları önünde tıpkı IŞİD barbarları gibi mahkum olacaktır. Bundan asla şüphemiz yok.

3 Ağustos 2023