Ergenekona ne oldu
Ergenekon sanıklarının kaderinin değiştiği gün, 17 Aralık 2013’tür. O gün, Cemaat ağlarıyla bağlantılı bir yolsuzluk operasyonu AKP’yi neredeyse iktidardan düşmenin eşiğine getirdi. Kadr-i mutlak görünen AKP iktidarının devlet içinde gerçekte çok güçsüz olduğu açığa çıktı. Ne orduya hâkimdi, ne de polise! Acilen devlet içinde “yeni paydaşlar” bulmalıydı. Böylece Erdoğan, 10 yıldır çatıştığı generaller partisinin kapısını çaldı. Milli Güvenlik Kurulu’nda yeni bir mutabakat oluşturuldu. Artık devletin yeni yönetici çekirdeği AKP ve generaller tarafından oluşturulacaktı. Ergenekon ve Balyoz sanıkları salıverilecek, davaları düşürülecekti. Çözüm süreci bitirilecek, Kürt halkına karşı savaş ilan edilecekti. Bunların karşılığında generaller de devlet içindeki bütün imkânlarını Gülen Cemaatinin “paralel devletinin” tasfiyesi için Erdoğan’ın hizmetine sokacaktı. Erdoğan generalleri “darbecilik” suçlamalarından aklayacaktı, generaller de Erdoğan’ı hırsızlık ve El Kaide’ye tırlarla silah yollamak suçlamalarından. Bu aslında bir suçlular ittifakıydı.

Böylece, 2002-2011 döneminde devlet iktidarı üzerine generaller partisi ile AKP arasında patlak veren büyük çatışma son buldu. Zira, generaller artık politik İslamcıları rejimin içine kabul etmiş; Erdoğan ise kendisini generallerin çizgisine, devletin 90 yıllık paradigmasına teslim etmişti. Doğrudur, Ergenekon adında bir örgüt yoktu. Yargılanan, adı konulmasa da, Genelkurmay’ın siyasete müdahaleleri ve darbe girişimleriydi. Generaller partisi, ABD’nin desteklemediği darbelere girişmekten yargılanıyordu. Ama açıktan bir darbe hesaplaşması yapmak orduyu tümden karşıya almak anlamına geleceği için, polis şefleri Ergenekon adlı bir örgüt uydurup yargılamayı bunun üzerinden yaptılar. Soruşturma metotları siyasi polisin devrimcilere yönelik her davada kullandığı alelade komplocu yöntemlerdi. Ama yargılananların elinde bu kez, bunları açığa çıkartabilecek güçlü imkânlar vardı. Tutuklananlar arasında çok sayıda kirli savaş suçlusu ve kontrgerilla elemanının yanı sıra, AKP iktidarına muhalif olduğu için hapsedilenler de vardı. Ne ki, Veli Küçük, Levent Ersöz, Arif Doğan ve gibi kontrgerilla şefleri de zaten, halka karşı işledikleri suçlardan dolayı yargılanmadılar. Gözaltında kayıpların, köy yakmaların, faili meçhullerin, Hizbulvahşetin hesabı sorulmayarak, bu unsurlara, Erdoğan iktidarıyla uzlaşırlarsa, ellerinin serbest bırakılacağı mesajı verilmişti. Nitekim, Ergenekon davasından yargılanan kontrgerilla elemanlarının, çıktıkları günden bu yana aktif biçimde Saray-Erdoğan için çalıştıkları görülüyor. Kimisi, sahada kontrgerilla faaliyetlerine geri döndü. Kimisi mafya şefi sıfatıyla miting yapıp oluk oluk kan akıtma tehditleri savuruyor. Kimisi CHP’den milletvekili oldu, Genelkurmay’ın mesajları üzerinden CHP siyasetini dizayn ediyor, dokunulmazlık tasarısına evet demek gibi garabetlerin arka planını oluşturuyor. Kimileri siyaseten Vatan Partisi ve Doğu Perinçek’in etrafında birleşti. Perinçek’in Saray’a biatı, öyle sıradan bir döneklik hadisesi değil, kontrgerillanın, MGK’da oluşturulan yeni mutabakata göre konum alışıdır.

17 Aralık’tan bu yana, devlette, tasfiye edilen Gülenci kadroların yerini kim doldurdu? Ağırlıkla ulusalcı-Kemalist ve MHP’li kadrolar. 2002-2013 dönemi boyunca devlette etkin görevlerden tasfiye edilenler. Böylece Saray-Ulusalcılar-MHP ittifakı, 7 Haziran’dan sonra siyaset sahnesinde görünmeden çok önce, devlet içindeki yeni güç ilişkilerinde zaten oluşmuştu.

7 Haziran’da ezilenlerin tarihsel blokunun sahneye çıkışı ve HDP’nin etrafında oluşan büyük özgürleşme enerjisi, egemen sınıfların bütün kesimlerini paniğe sevk etti. Sadece Erdoğan ve AKP değil, yaşananları “son Türk devletinin beka sorunu” olarak okuyan bütün faşist kesimler paniğe kapıldı. İlan edilen savaş, 2014 Ekim MGK kararlarının bir ürünüydü. Dolayısıyla bu savaşın en kararlı ve en vahşi biçimde sürdürülebilmesi için, generaller-Erdoğan mutabakatının pekiştirilmesi, ordunun her türlü darbecilik suçlamasından “aklanması”, kirli savaş suçlularının, kontrgerilla elemanlarının sırtının sıvazlanması gerekiyordu. Yargıtay’ın vermiş olduğu karar, tıpkı Ergenekon davasının kendisi gibi politik bir karardır. Bir süreci noktalayan bu kararla birlikte, Erdoğan grubu, kendi ipini de çekmiştir. Zira, generaller partisini yeniden siyasetin önemli bir aktörü, MGK’yı yeniden devlet hayatının belirleyici kurumu haline getirmiştir.


Alp Altınörs

Halkların Demokratik Partisi
Genişlemeden Sorumlu
Eş Genel Başkan Yardımcısı

Etiketler: #akp , #ergenekon