İstanbul Milletvekilimiz Filiz Kerestecioğlu, ''Hadım Yönetmeliğine'' dair Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada şunları ifade etti:

26 Temmuz günü Adalet Bakanlığı tarafından bir yönetmelik çıkarıldı, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi Hakkında Yönetmelik. Yönetmelikte kamuoyunda "hadım" olarak da bilinen kastrasyon işleminin cezai bir yaptırım olarak düzenlendiğini görüyoruz.

Bu yönetmelikte cinsel saldırı suçluları için ilaçla veya ilaçsız olarak cinsel dürtünün ve isteğin azaltılmasını veya yok edilmesini sağlayan tedaviler verileceği belirtiliyor. Üstelik yönetmeliğe göre bu tedaviler kişinin iradesi dışında zorunlu olarak da yapılabilecek.

Kastrasyon veya hadım, kanunla karara bağlanmamış olmasına rağmen, bu uygulama, âdeta yönetmelikle bir cezai yaptırım olarak düzenleniyor.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa'yla koruma altın alınmış olan kişi dokunulmazlığı, yaşam hakkı ve işkence yasağı gibi yasakları ihlal eden bu ağır cezanın bir yönetmelikle düzenlenmesi de ayrıca Anayasa'ya aykırıdır.

"Kadınların beklentisi İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasıdır"

Bu ceza cinsel saldırı suçunun önlenmesini sağlamaktan kesinlikle uzaktır. Çünkü bireyin fiziksel, psikolojik bütünlüğüne yönelik en ağır saldırı suçlarından biri olan cinsel saldırı suçuyla ilgili, kadınların, kadın örgütlerinin, feminist mücadelenin biriktirdiği deneyimler özellikle yetişkin kadınlara yönelik cinsel saldırıların cinsel bir eylem değil, cinselliğin sadece araç olarak kullanıldığı bir şiddet suçu olduğunu gösteriyor. Neredeyse tüm cinsel saldırı suçlarında esas neden cinsel dürtüler ya da hormonal bozukluklar, hastalıklar değil, mağdura yönelik öfke, erkeklik güçlerini ve üstünlüğünü gösterme, erkekliğini ispatlama, hükmetme ve saldırganlık gibi duygu ve eylemlerdir ve bu duygu ve eylemlerin esas nedeni erkek egemenliğine dayalı toplumsal rollerin yarattığı eşitsizliklerdir. Eğer bu erkek egemenliğine dayalı rollere ve erkek egemenliğine karşı bu saldırganlığa karşı mücadele etmezsek, cinsel suçlarla ilgili kamu duyarlılığını artırmazsak cinsel saldırıları bu tür kastrasyon, hadım gibi yöntemlerle önlemek asla mümkün olmayacaktır.

Adalet Bakanlığı'nın da toplumsal sorunun çözüleceği yanılgısını yaratacak böylesi popülist ve insan haklarına aykırı cezalar getirmek yerine yapabileceği çok fazla şey vardır. Örneğin, kadınların beklentisi, İstanbul Sözleşmesi'nin etkin bir şekilde uygulanmasıdır, yargıdaki cezasızlığın ortadan kaldırılmasıdır, yargı görevlilerinin toplumsal cinsiyet eğitiminden geçmesidir, yapılması gerekenler bunlardır. Evet, Türkiye Psikiyatri Derneği de, "Evrensel etik ilkeler ve Biyotıp Sözleşmesi hükümlerine göre, hiçbir birey onaylamadığı bir tıbbi işleme zorlanmamalıdır." demektedir.

Bu yönetmelik hazırlanırken üyesi olduğum Çocuk İstismarını Önleme Komisyonu'nun da hiçbir şekilde görüşü alınmamıştır. Yönetmeliklerin Meclis denetiminden uzak, komisyonlardan uzak bir şekilde hazırlanması demokrasi adına kaygı vericidir.

Bugünün gündemiyle ifade edersem, darbeler daha çok özgürlük ve demokrasiyle önlenebilir, cinsel suçlar ise kadınların özgürleşmesi ve çocukların güçlendirilmesiyle önlenebilir. Bu nedenle, olağanüstü hâl de, hadım da baskılayıcı, çözüm getirmeyen popülist politikalardır ve hiçbir çözüme bunlarla ulaşmak mümkün değildir.

28 Temmuz 2016