Filiz Kerestecioğlu: İşkencelere rağmen "barış" diyen kadınları susturamazsınız


İstanbul Milletvekilimiz ve Parlamento Kadın Grubu Sözcümüz Filiz Kerestecioğlu, Meclis Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmada şunları ifade etti:

Sevgili Gültan Kışanak 25 Ekim günü darbe teşebbüsünün araştırılması için Komisyona çağrıldı. Komisyonda AKP milletvekilleri darbecilerin sorgu yöntemleriyle Kışanak'ı birbiri ardına itham eden, yargılayan sorular sordular. Bu durumu utançla seyrettik. Susurluk Hükûmetinin Başbakanı Mehmet Ağar'a gösterdiğiniz saygıyı Gültan Kışanak'a göstermediniz. Belli ki bu aklı Süleyman Soylu'nun arkasındaki asıl içişleri bakanı olan Mehmet Ağar gibilerinden, devletin kadim kara kutularından alıyorsunuz. Kışanak, Komisyonda "Buraya barış inancıyla geldim, oluk oluk kan akıyor ülkede, silahlar susabilir, bu sorunu barıştan başka çözmenin yolu yok." derken karşımda oturan AKP'li vekil "Çözeriz, çözeriz." diyerek açıkça Sri Lanka'yı örnek gösteriyordu, 40 bin insanın öldüğü, bugün yöneticilerin hâlen savaş suçlarıyla suçlandığı Sri Lanka'yı...

Her zulmün bir miladı var

12 Eylülde askerî darbeyle hapsedilen 17 yaşındaki o genç devrimci kadını bugün, otuz altı yıl sonra tekrar bir darbede hapsettiniz. Ayrıca, 15 Temmuz'daki darbeciler Gültan Kışanak'a ne yapacaklardıysa bugün AKP’de aynısını yapıyor. Yani bugün darbe girişimi falan yok, darbe aslında devam ediyor, devam eden, süregiden bir darbe var. Bugün sıradan insanları hapsederken ve özellikle de bizimle, HDP'yle uğraşırken ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Kamuflaj, sadece kamuflaj. Darbeci siyasilere, yüksek mevkidekilere dokunamadığınız için hedef şaşırtmaya çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız. Her zulmün bir miadı vardır, bu da son bulacak.

Bize yargıdan söz etmeyin!

Bugün ihaleleri, kamu arazilerini yandaş şirketlerine veren, kamu binalarını yok pahasına paravan STK'lara devreden, kolayca aldıkları kredileri halkın yararına değil, birlikte iş tuttukları şirketlerin yararına kullanan belediyeler hâlen iş başlarında kendilerini zengin etmiş AKP'li belediye başkanlarıyla yönetiliyorlar. Oysa halkın parasının tek kuruşu heba olmasın diye gecesini gündüzüne katarak çalışan, kendi ikbali için tek bir adım atmamış tertemiz bir insan Gültan Kışanak ise AKP'nin savcılarının iddianamesiyle gözaltına alınıyor, evi aranıyor, halkın belediyesine el konuluyor. Bana yargıdan söz etmeyin, sıkıyönetim mahkemelerinde de avukatlık yaptım ben, o zaman da olanları gördüm; bugün olanların gerçekten daha beter olduğunu birçok meslektaşım da söylüyor. O nedenle, bugünkü savcıların kalkıp da talimatsız hareket ettiklerini bize anlatmaya, halka anlatmaya çalışmayın. Bakın, YARSAV'ı hareket edemez hâle getiriyorsunuz, Murat Arslan hâlâ gözaltında. Kadınlar için siyaset yapan, kadınlar için belediyede daire başkanlıkları açan, erkek ve devlet şiddetine karşı mücadele eden, hiçbir zaman, hiçbir mevkide gözü olmamış, kadın mücadelesiyle kadınlarla yan yana duran Kışanak bugün gözaltında. Unutmayın, kadınlar söz veriyor ve diyor ki: "Güçlenen, itiraz eden, boyun eğmeyen tüm kadınlara verilmiş bu gözdağını asla kabul etmiyoruz."

Kime boyun eğdirmeye çalışıyorsunuz!

Gültan Kışanak ne zamandır müfettişlerin belediyeden çıkmadığını, kent için yapılacak projelerin engellendiğini söylüyordu. Yine de belediyenin tüm kaynaklarını seferber edip çalışıyor, yeni projeler oluşturuyordu. 25 Ekim günü Komisyondan "Belediyede çok işim var." diyerek ayrıldı. Aynı zamanda da trajikomik ama şunu söyledi: "Ben gideyim bir an önce de ben gitmeden kayyum atanmasın." Şunu iyi bilin ki eşitliğe ve özgürlüğe inanmış hiçbir kadına diz çöktüremezsiniz. Diyarbakır Cezaevindeki işkencelerden çıktığında dahi barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen bir insanı ise asla susturamazsınız. 12 Eylülün açtığı yaraları onun ağzından dinleyin şimdi ama sizin de bugün aynı yöntemleri kullanarak, bunları yaptığınızı bilerek dinleyin Gültan Kışanak'ın sözlerini. Şöyle diyor: "Biz Türkiye'deki diğer insanlar gibi darbe olduğunu TRT'den öğrenmedik, Diyarbakır Cezaevinde dayak yiyerek öğrendik. Çok dayak yedik, mazgallardan izlenirdik. Cezaevi Komutanı Esat Oktay köpeğiyle beraber içeri girerdi, saatlerce bağırırdı: "Burası kadın koğuşu, burası bizim namusumuz." Esat Oktay bana altı ay boyunca, köpeği Co'nun kaldığı kulübede "Ben Kürt değilim, Türk'üm." demediğim için hücre cezası verdi. Yaşadıklarım, ruhumun derinliklerinde derin yaralar açtı. Hala vücudumda fiziksel izlerini taşıyorum. Ayak bileklerimde söndürülen sigaraların izleri, falaka izleri duruyor. Evet, Gültan Kışanak o güzelim beyaz saçlarını boşuna ağartmadı. Siz şimdi kimi alt etmeye, kime boyun eğdirmeye çalışıyorsunuz? Nedir bu düşmanlık?

Yaşam onurdur, yaşam herkes için başkalarına zulmetmeden var olmaktır. Bugün bütün demokrasi güçlerine de çağrımdır: Faşizme karşı karşı omuz omuza mücadele etmeden dünyanın hiçbir yerinde mücadele kazanılmamıştır.

26 Ekim 2016