Merkezi Kadın Koordinasyonumuzun açıklaması:

Fuat Uğur, Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan 13.08.2015 tarihli yazısıyla, ABD Konsolosluğu operasyonunda vurulan Hatice Aşkın ve Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ üzerinden kadınların politik mücadelelerinin kazanımlarına saldırdı.

Uğur yazısında, faşizmin en bilindik yöntemine başvurup tıbbi kavramlara, “bilimsel” yorumlara referans vererek, Aşkın ve Yüksekdağ’ın mücadelelerinin ölümcül bir hastalık olduğu imasında bulunuyor. Psikoloji biliminin üretmiş olduğu bilgileri cinsiyetçi bir şekilde yorumlayarak, Yüksekdağ’ın ilke ve davranışlarını libido eksikliğine, baba özlemine bağlıyor. Çünkü, Uğur’un eril zihniyetine göre; Kürtlere, yoksullara, eşcinsellere, ezilenlere yönelik düşmanlığa karşı politik mücadelede atılan olumlu adımlar, ancak ve ancak “devrim şehitliği”ne, yani kahramanlığa olan bir erkeklik özleminin sonucu olabilir.

Erkek egemen tarihin vaka-ı adiyelerinden biri, kadınların karşı çıkışlarının histerik davranışlar üzerinden açıklanması eğilimidir ve biz kadınların mücadele tarihi bu eğilime karşı mücadelelerle doludur. Uğur da bu erkek egemen tarihin taşıyıcısı olarak, yazısında, Yüksekdağ’ın Erdoğan’a yönelik eleştirilerini “psikolojik öz savunmaya” bağlıyor. Bunu yaparken, politik kadınların histerik olmalarından ötürü Erdoğan’a dair gerçekleri görme yeteneğinden yoksun olduğunu iddia ediyor. Böylece, erkek uyanıklığıyla, kadınların karşı çıkışlarını, Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin kadın düşmanı yasa, politika ve uygulamalarının maliyetini yine kadınlara yıkmaya çalışıyor.

Biz kadınlar, “politik kadın” ve “politik olmayan kadın” ayrımının kadınları bölmek üzere uydurulmuş son derece yanlış bir etiketleme olduğunu, yani kişisel olanın politik olandan ayrılamayacağını biliyoruz. Zira gündelik yaşamın her yerinde karşılaştığımız erkek egemenliği kadınları zaten politikleştiriyor; kimimiz Yüksekdağ gibi siyasi yaşama katılan, kimimiz “bulaşıkları da az sen yıka” diyen, kimimiz oğlunun cenazesinde “Bilal gitsin askere” sloganı atan kadınlar olarak politikleşiyoruz. Ve bu zamanlarda hepimiz, Uğur’un Yüksekdağ için işaret ettiği gibi dırdırcı, “ruh kanseri”, “hiç susmayan”, “otomatiğe bağlamış”, hırslı, “bir erkeğin eşi” veya “bir babanın kızı” olmakla itham ediliyoruz. Egemen erkekliğin bunu yapmaktaki amacının, biz kadınların karşı çıkışlarını, sözlerini, direnişlerini, apolitikleştirerek hiçleştirmek olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Yine, Uğur’un yazısındaki, Yüksekdağ’ın “çirkin ördek yavrusu öfkesi” erkek egemenliğinin kadınları bedenleştirme tavrının bir parçası olduğunu farkındayız. Erkek egemenliği, kadınların direnişlerini, aslen erkeklerin kadınlara yüklediği “güzellik sevdasına erişememiş olmanın hasedi” diye nitelendirip görünmez kılmaya çalışır ve bu, kadınların meydan okuyan siyasetine duyulan korkudan kaynaklanır. Bu yüzden Uğur’un bu yazısı, onun niyetinin tersine, kadınlar olarak mücadelemizin ve kadın dayanışmasında ısrarcı olmamızın haklılığını bir kez daha doğrulamaktan öteye gidemez.

Biz kadınlar, mücadele ve direniş tarihimizin getirdiği bilgi ve deneyimle şunu bir kez daha, yüksek sesle söylemenin öneminin de farkındayız: "Hasta" eden, egemen erkekliktir. Egemen erkeklik kalıplarında erkek kavgacı, büyük kavramlarla konuşmaya bayılan, yardım istemeyen, önüne gelene “van minut” diyebilen bir yalnız erkek figürüdür; erkeklik metafor olarak değil, erkekleri gerçekten hastalandıran bir zihniyet yapısıdır. Fuat Uğur’un cinsiyetçiliğinin yüksek dozuyla kadın kimliğine yönelttiği hakaret ve aşağılamalarının biz kadınları yıldırmayacağını duyuruyor, her yerde yürüttüğümüz kadın mücadelesine daha etkin bir şekilde devam edeceğimizi vurguluyoruz.

Halkların Demokratik Partisi
Merkezi Kadın Koordinasyonu
14 Ağustos 2015