Garo Paylandan Varlık Fonu eleştirileri

İstanbul Milletvekilimiz Garo Paylan, Varlık Fonu yasasına ilişkin Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında şunları ifade etti:

Türkiye'nin tarihini etkileyebilecek, geleceğini etkileyebilecek bir Türkiye Varlık Fonu'nu görüşüyoruz. Çok önemli Varlık Fonu yasa tasarısı Plan Bütçe Komisyonun da otuz altı saat içerisinde tartışıldı ve geçti.

Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşmasında "Ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmeliyiz" diye belirtmişti. Ülke bir anonim şirket gibi yönetilmez. Anonim şirket dediğinizin mantığı şudur: Yalnızca sermaye olarak bakar. İşçi kesimini düşünmez, kârı maksimize etmeyi düşünür, ekolojiyi düşünmez. Ancak bunların hepsini devlet düşünmelidir. Çünkü biz sosyal bir hukuk devletiyiz ve devlet, sermayedar gibi davranamaz. Devlet, bütün toplumsal kesimleri, ekolojiyi, kuşu, çiçeği, böceği, her şeyi düşünmek durumundadır. Ama anonim şirket mantığında bunlar yoktur. Yalnızca kârı maksimize etmek vardır. “Kamu kaynaklarını kamu dışına çıkaralım, bir anonim şirket mantığı içinde yönetelim ve geleceğimizi bu şekilde kurtaralım” bir bakışı, doğru bir bakış değil.

Gerekçede şu söyleniyor: "G20 içinde varlık fonu olmayan tek ülke biziz." Doğru değil. Her ülkenin bazı varlık fonları var ama "Bütün kaynaklarımı buraya aktaracağım, 150-200 milyar dolarlık bir fon yaratacağım." dediğiniz zaman, bu, gayrisafi yurt içi hasılanın üçte 1'i demektir. Bir anonim şirkete kalan varlıklarımızı bu şekilde aktarmak daha büyük bir sorgulama gerektirir.

Hangi ülkelerin varlık fonları var ve niye kuruyorlar? Mesela, emtiası olan ülkeler kuruyor; Katar gibi, Norveç gibi, Rusya gibi. Çünkü onların emtiası var ve emtiaları bugün var, otuz yıl sonra olmayacak diye "Bugünden varlık fonlarına yatıralım, belli yatırımlara koyalım ki gelecek kuşaklarımıza bazı kaynaklar emanet edebilelim." diyorlar. 

Diğer bir grup, katma değerli ürün üreten ülkeler. Emtiası yok ama katma değerli ürün üretiyor. Mesela Güney Kore. Emtiası yok ama katma değerli ürün üretiyorlar. Biz bunların hiçbiri değiliz. Ne emtiamız var, ne cari fazlamız var ne de katma değerli ürün üretiyoruz. Yalnızca, katma değerli ürün üretenlerin ürünlerini alıyoruz ve tüketiyoruz. Üreten bir ülke değiliz, tüketen bir ülkeyiz.

İşçinin parası fona aktarılıyor

Peki, bu fona biz ne koyacağız? Gerekçede var, hazine arazilerini buraya koyacağız. Başka ne koyacağız? Söylendi, İşsizlik Fonu iştah kabartıyor. Şimdi, 100 milyar TL var, eski parayla 100 katrilyon işsizlik sigortasında birikti. İşçinin koyduğu bir parayı ve işsizlik için konmuş bir fonu böyle bir fona aktarma düşüncesi var maalesef. Hükümetin buna yeltenmemesi lazım. Ancak işçi için harcanabilir o para, sermayeye peşkeş çekilemez.

Varlık Fonu’nda şöyle bir şey de var: "Kamu kurumlarına para aktaracağız." Neredeyse o para, Maliye Bakanı keşke gelse de söylese. Kamu dengesi fazla mı veriyor arkadaşlar? Hangi parayı aktaracaksınız? Evet, bütçemiz aşağı yukarı denk ama oradan kaynak aktardığınız anda mali disiplin berhava olmuş olacak, bütçemiz açık verecek ve bunu sermayenin önüne atacağız ve "bütçe dengesi" denen şey berhava olacak, ülkemiz daha kötü şartlarda borçlanacak. Bunu göze alabilir miyiz acaba?

Paralel merkez bankası mı geliyor?

Bu fona biçilen misyon şu: Ekonomik dalgalanma dönemlerinde yabancılar fon çıkışı yaparsa piyasa likiditesi azalırsa piyasayı stabilize edecekmiş bu fon. Merkez Bankamız ne iş yapıyor? Sizler paralel bir merkez bankası mı kuruyorsunuz?  Merkez Bankamızın da müdahale etmediği iki tane oyuncu koyuyorsunuz, bu paralel bir merkez bankasıdır. Böyle bir şey olamaz, her bir misyonda bir kurum olur, paralel iki kurum olmaz.

Diğer bir mesele, fiyat istikrarı. Bakın, tahvil ihraç edilecek, içeride enflasyon yaratabilecek. Bu noktada fiyat istikrarı ne olacak diye hiç düşündük mü arkadaşlar? Bakın, genişlemeci politikaları önümüze koyduk, bankaların karşılık oranlarını düşürüyoruz, pek çok noktada genişlemeci politikalar ortaya koyduk. Faizler düşsün diyoruz ama nerede düşsün diyoruz? Yalnızca konut faizlerinde düşsün diyoruz, üretimi teşvik eden bir düşüş yok. 

Paralel hazine mi geliyor?

Bütün bu genişlemeci politikalar eğer yalnızca Merkez Bankasına bırakılmazsa fiyat istikrarı, ikinci bir kurul konulursa ve genişlemeci politikalara devam edilirse enflasyon tekrar başımızın belası olabilir. Ne yapacağız peki? Kamu kaynaklarını teminat olarak koyacağız, Hazine arazilerini buraya koyacağız, kamu kaynaklarını koyacağız, uluslararası piyasalara çıkacağız, tahvil ihraç edeceğiz bu fonla. Peki, bu nedir? Paralel bir hazine. Hazine ne yapıyor? Uluslararası piyasalara çıkıp borçlanıyor. Bu kurum ne yapacak? Bu da uluslararası piyasada çıkıp borçlanacak. Bu ne demek? 2 tane hazine demek, 2 tane borç yönetimi demek. Peki, Türkiye'nin borç yönetimini Hazine son yıllarda yaparken, nispeten kamu borç oranımız yüzde 32'lere düşmüşken bu oranı yükseltmek ve borç yönetimini çift telli bırakmak paralel bir hazine yaratmak değil midir. Böyle bir şeye nasıl cesaret edebiliriz?

Varlık fonu nükleer santraller vaat ediyor


Şimdi, bu fon bu kaynaklarla peki ne yapacak? Ne vadediyor buradaki gerekçede? "Biz Kanal İstanbul ve nükleer santral yapacağız" diyor. Hani doğanın hakkı, hani ekoloji? Hayallerimiz Kanal İstanbul mu, nükleer santral mi? Büyük altyapı projeleri yapacakmış ve finansmanını bu şekilde sağlayacakmış. Bizler çevrenin, ekolojinin hakkını yok sayan bir kaynağa bütün kaynaklarımızı koyup Kanal İstanbul yapma hayalinde olamayız. Kanal İstanbul bütün İstanbul'un doğasını, bütün Marmara'nın ve bütün bölgenin doğasını tarumar edebilecek bir proje. Böyle çılgın projelerle çılgın bir şekilde doğamızı, ekolojimizi riske atamayız. Anonim şirket mantığıyla, kâr mantığıyla doğayı yok sayan, Rize'nin, Karadeniz'in, Ayder'in yaylalarını yok sayan mantığın artık esiri olmayalım. Bu bakıştan dönmemiz lazım, bu misyonu da buradan çıkarmamız gerekiyor.

Varlık Fonu yurt dışında yatırım yapacakmış


Misyonda bir şey daha var. Bu fon yurt dışına yatırım yapacakmış. Cari açık veren bir ülkeyiz, cari fazlamız yok ki. Aynı şekilde tasarruf açığı olan bir ülkeyiz, kendi tasarruflarımız dışında yurt dışından tasarruf ithal ediyoruz. Aynı şekilde istihdam açığı olan bir ülkeyiz, işsizliğimiz var. Ve biz diyoruz ki: Biz yurt içindeki kaynakları toplayacağız, İşsizlik Sigortası'ndan paraları koyacağız, hazine arazisini koyacağız, yurt dışından borçlanacağız, bu parayı alıp yurt dışında yatırım yapacağız. Bir bürokrat dedi ki, ismini vermeyeyim, mahcup olmasın: "Biz bu kaynaklarla Somali'de arazi alacağız, tarım ürünleri yetiştireceğiz, ülkemizdeki arz açığını kapatacağız. Afrika'da, başka bir ülkede hayvancılık çok ucuzmuş, gidip orada hayvancılık yapacağız, ülkemize et getireceğiz ve böylece et açığımızı kapatacağız." Kafaya bakın! Ülkemizdeki hayvancılık bitmiş, tarım ürünleri gerilemiş, çiftçi kan ağlıyor. Biz yurt içinde tarımı, hayvancılığı destekleyeceğimize piyasa mantığıyla hareket ediyoruz. İstihdama ve ülkemizin kaynaklarına ne oldu? Biz, sosyal bir hukuk devletiyiz, sosyal bir devletiz. Bunu es geçen bir yasayı buradan geçirmeyelim.

Varlık fonları ülkelerin itibarını gösterir. Varlık fonları olmalı, evet. Ülkeler de, icabında yabancı fon da buraya, bu ülkeye güveniyorsa gelip yatırım da yapmalı. Ama ülkeler, hangi ülkelerin varlık fonlarına yatırım yapıyorlar? Güvendikleri ülkelerin. Yani, demokrasilerine güvendikleri ülkelerin, hukuk sistemine güvendikleri ülkelerin fonlarına yatırım yapıyorlar. Bunun için de iş barışını sağlamış bir ülke olmamız gerekiyor, demokrasiye doğru koşan bir ülke olmamız gerekiyor. Bunlardan maalesef çok uzağız, daha bir ay önce bir darbe yaşadık. Darbe yaşamış bir ülke olmanın utancından bir an önce çıkıp, demokrasiye koşalım. Demokrasiye koşup, iş barışımızı sağlayalım ki içeride ve dışarıda bu fona yatırım yapılsın.

Bir teşvik yasası çıkardık. Bu fon da bu teşviklerden faydalanacak ve özellikle vergisiz, herkese "Gel vatandaş, gel buraya yatırım yap, ben de sana sermaye koyayım" diyecek bu fon. Kime diyecek? Apple’a diyecek. Kime diyecek? Wolksvagen'e diyecek, Mercedes’e diyecek. Bunlar hangi şirketler? Akıl üreten, inovasyon üreten, yeni teknoloji üreten şirketler. Peki, biz niye yaratamıyoruz?

Peki, ülkemizi, topraklarımızı ve emeğimizi niye böyle ucuza pazarlıyoruz? Çünkü biz yaratıcı bir toplum değiliz, üreten bir toplum değiliz, başkalarının fikirlerini ülkemize getirmeye çalışıyoruz. Böyle turkuaz halılar serip, fonlar çıkarıp, işçilerimizin ucuza sömürülmesine izin veriyoruz.

Fon kurulacaksa eğitime yatırım yapmalı

Peki, neden yaratamıyoruz? Bakın, bir örnek vereyim: Eleştirel düşünceye sahip yetiştirdiğimiz öğrenci oranı yüzde 1. Yani her 100 çocuktan 1'ini eleştirel düşünceye sahip olarak mezun ediyoruz. yani bir şey söylendiğinde sorgulayan bir çocuk 100 kişiden 1 kişi. Geride kalan ya Recep Tayyip Erdoğan ne diyorsa ona inanıyor ya Fethullah Gülen ne diyorsa ona inanıyor. Oysa Güney Kore'de bu oran ne? Yüzde 32, her 100 çocuktan 32'si eleştirel düşünceye sahip. Bu çocuklar da yaratıcı oluyorlar, Samsung'u ortaya çıkarıyorlar, işte bin dolar veriyorsunuz telefon alıyorsunuz, Apple'ı yapıyorlar, başka yaratıcılıklar geliştiriyorlar. o büyük şirketleri destekliyorum gibi olmasın, buna da karşıyız. Ama böyle bir fon kurulacaksa  önce eğitime yatırım yapmalı, çocukların yaratıcılıklarına kaynak ayırmalıdır. Böylelikle ülkemizi ucuz iş gücü cenneti yapmaktan kurtarırız.

Bu fonun bir diğer sorunu da denetimi. Hani Meclis denetimi? Hani halk denetimi? "Kanal İstanbul yapacağım." diyorsun, buradan rıza almayacak mısın, milletin rızasını almayacak mısın? Uluslararası bir kuruluşa da rapor yazdıracaksın, "Kanal İstanbul yaparsan çok şahane olur, büyük para kazanırsın" diyeceksin ama milletin denetimini yok sayacaksın. 

Varlık Fonu da denetçiler de Başbakan’a bağlı, böyle denetim mi olur?


Çok büyük bir sorun daha var. Bu fon nereye bağlı? Başbakana. Başbakan atayacak yöneticilerini. Peki denetçi kim? Şimdi üç kişilik bir denetçi heyeti konuluyor. O denetçiyi kim atayacak? Başbakan atayacak. Yani işi yöneten Başbakan, denetçiyi atayan Başbakan. Böyle denetim mi olur?

Varlık fonu, Hazine altında bir fon olmalı

Biz HDP olarak şunu öneriyoruz: Varlık Fonu, anonim şirket olmasın. Peki nasıl olsun? Hazine altında bir fon olsun. Sosyal projelere destek verebilecek, eğitime, sağlığa, pek çok yönde sosyal politikaya, yaratıcı gençlerimize destek verebilecek bir fon olsun. Biz yaratalım, biz üretelim başkalarının yaratıcılığını gelip burada ucuz işçi olarak pazarlanmasın. İşçimiz, emekçimiz sömürülmesin.