Gergerlioğlu: Hala bu halkın vekiliyim, cezaevine girsem de gözü açık gitmem

Milletvekilliği hukuksuzca düşürülen Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu, genel merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, şunları söyledi: 

Bugün Adalet Nöbetimizin 15’nci günü. Süreç hakkında bilgi vermek isterim. Malum Meclis’te hukuksuz bir şekilde vekilliğimizin düşürülmesinden sonra bir Adalet Nöbeti başlattık. Meclis Genel Kurulunda 5.5 saat bir sivil direniş sergiledik. Türkçe ve Kürtçe tüm dünya kamuoyuna düşüncelerimizi gösteren bir mesaj verdik. Mesajımız hem Türkiye hem de dünya kamuoyunda çok güçlü karşılık gördü. Çünkü bu yapılması gereken bir eylemdi. Halkın iradesinin haramilikle gasp edilmesine yönelik hukuksuz bir işleme karşı benim ve partimin sivil ve pasif direnişiydi. Sivil ve pasif bir direnişti ama çok etkili oldu, çok güçlü bir etkisi oldu. Bunu tüm kamuoyu gördü. Biz direnişimize devam ettik. Çok haklıydık ve bundan dolayı çok güçlüydük, kazanacağımızı biliyorduk. Hakkımızda haksız hukuksuz kararlar verebilirler ama biz direniş hakkımızla haklı olduğumuzu herkese gösterdik.

Meclis Başkanı ile savcının işbirliğiyle ve 10 polisin imzasıyla bir utanç belgesine imza attılar

Ardından Meclis’te HDP Grubunun toplantı odasında gece gündüz, 24 saat, arkadaşlarımızla birlikte bir direniş sergiledik. Oradaki nöbetimiz de çok güçlü bir şekilde devam etti. Kamuoyunda çok güçlü bir karşılık buldu. İşte bunu hazmedemeyenler iftira ve yalan dolu bir kurgu içeren bir tutanak ile 5 yıl önce beraat etmiş bir videoyu kullanarak hakkımızda algı oluşturmaya çalıştı. Meclis Başkanı ile savcının işbirliğiyle ve 10 polisin imzasıyla çok utanç verici bir şeye imza attılar.

İşin üzücü tarafı Meclis Başkanlığının bu iftira dolu kurguya imza atmasıdır

Meclis Başkanının göndermesiyle de utanç belgesi, utanç tutanağı savcılığa gitti ve hakkımızda yakalama kararı çıkarıldı. Güya sloganlarla HDP Grup katına çıkmışız. Böyle bir şey yoktu, bütün gazeteciler de oradaydı. Çok kısa sürede bunun yalan olduğu belgelerle ortaya çıktı. Ama işin üzücü tarafı koca Meclis Başkanlığının iftara dolu bu kurguya imza atması, savcının onaması ve bunun sonucunda partimize yönelik bir saldırı gerçekleştirilmeseydi.

Bir kişiyi almaya 158 polis geldi Meclis’e

Ardından da, hepiniz biliyorsunuz, çok üzücü ve vicdanları kanatıcı bir şekilde pazar sabahı 158 polis gönderildi. Bunu da kendileri ifade etti. 158 polis bir kişiyi almaya gelmiş Meclis’e. Biz o sırada sabah namazı için lavaboya gitmiştik. Pijamalı halimizle, kolumuza yapıştılar ve hızla koridandan asansöre doğru koşturdular. Utanç verici görüntülerdi bunlar. Oradaki danışmanlarımızı odalara kilitleyerek bu utanç verici görüntülerin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştılar. Polisler vekillerimizin kollarını sıkarak, önlerine geçerek görüntü almalarını engellemeye çalıştılar. 

Vekillerimizin çektiği görüntüler olmasa bir kılıf uyduracaklardı

Yaptıkları hukuksuzluğu, utancı kimse çekmesin istediler, her zaman yaptıkları gibi. Filiz Kerestecioğlu vekilimizin çektiği görüntüler olmasa bir kılıf uyduracaklardı. Ancak gerçek engellenemez, örtbas edilemez, burada da apaçık bir şekilde ortaya çıktı. Tüm Kürt halkı, demokrat Türkiye toplumu ve vicdanı olan herkes buna tepki gösterdi. 

Kağıt üstünde vekilliğim düşürülmüş olsa da hala bu halkın vekiliyim

Meclis bir başka utanç daha yaşadı. 1994 ve 1999'dan sonra Meclis’te vekil kovalaması şeklinde bir utancı yaşattılar. Meclis’te uyduruk gerekçelerle bir vekili yakalama kararı alarak çıkarma şeklinde bir utancı yaşattılar. Benim kağıt üstünde vekilliğim düşürülse de hala bu halkın vekili olduğumu inanıyorum. Çünkü gaspla haramilikle bu vekillik düşürüldü.

Hem yargı darbesi yapıldı hem Meclis Başkanı eliyle Meclis’e darbe yapıldı

AYM'nin esastan olan kararını bekliyoruz. Bütün bunlardan sonra bir kaç darbe yapıldı biliyorsunuz. Birincisi, yargı darbesiydi. İlk derece mahkemesinde bir haberi retweet ettiğimiz için bir karar verildi. İstinaf ve Yargıtay hakiminin çok kuvvetli itirazına rağmen karar onandı. Bu yargı darbesiydi, çok netti, Türkiye’de bir yargı darbesi yapıldı. İkincisi neydi? Meclis Başkanı eliyle "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" mevhumuna ve vekillik dokunulmazlığına, milletvekilinin haklarına ve hukukuna yönelik bir darbe yapıldı. Meclis Başkanının milleti koruması gerekirdi, boşuna orada görevli değildi. Meclis Başkanı hepimizin hakkını ve hukukunu korumak için vardır. Belli ki bir takım talimatlarla bu karar alındı. Dönem sonuna kadar bekletilebilirdi veya AYM kararı beklenebilirdi. Tercih etmediler ve okutuldu. Bu da Meclis Başkanı eliyle Meclis'e yapılan darbeydi. 

Milletin vekilini darp ederek çıkarıyorsanız bu da millete darbedir

Meclis’e, milletin kalbine sığınmış bir milletvekilini zorla darp ederek çıkarıyorsanız bu da millete darbedir. Bu, dünya ve Türkiye siyasi tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Bizi itibarsızlaştırmaya çalışarak, beni ve partimi itibarsızlaştırmaya çalışarak, ibadet özgürlüğümü, ifade özgürlüğümü gasp ederek güya akıllarınca itibarımı ayaklar altına almak için pijamayla karakola götürüp 3 buçuk saat pijamalı terlikli bir şekilde tutarak akıllarınca savunduğumuz düşünceyi, insan haklarını ayaklar altına almaya çalıştılar.

90 bin kişinin oyuyla Kocaeli’den Ankara’ya geldim

HDP’li olsun olmasın tüm kamuoyu buna karşı tek vücut oldu ve çok güçlü bir destek gördük. Biz işte bu üç darbeden sonra dördüncüsü olmasın diyoruz. Milletin vekili olmaya devam eden bir kişinin yok hükmünde olan kararın sonucunda cezaevine girmesi de yine millete darbedir. Ben 90 bin kişinin oyuyla Kocaeli’den Ankara’ya bir kar tanesi gibi geldim. Ankara’dan Türkiye’ye insan hakları mesajları sundum. Kocaeli’den adeta bir kar tanesi gibi geldim ama Ankara’dan tüm Türkiye haklarına, etnik ve dini kimlikleri birleştiren insan hakları mesajını birlikte verdik. Partimizin mantalitesini tüm topluma sunduk ve bu toprakların çimentosu olduk. Zorbalıkla iktidarlarını sürdürmeye çalışanlar darbe üstüne darbe yaparak bunu engellemeye çalıştılar. 

AYM’yi göreve davet ediyorum

Ben çok açık söylüyorum; bir kaç güne cezaevine girebilirim ama bu son darbeyi engelleyecek olan hepimizin son sığınağı olan AYM’dir. AYM yaptığımız esastan başvuruya hala bir karar vermemiştir. Bir milletvekili gaspla, haramilikle cezaevine girebilir birkaç gün sonra, ama alınabilecek bir kararla bu 4. darbe girişimi durdurulabilir. AYM’yi tekrar göreve davet ediyoruz. Son noktada haksızlıklara dur denileceğini düşünüyorum. Ceza dosyamla ile ilgili iktidara yakın tek bir hukukçu bile "bu karar doğrudur, Ömer Faruk Gergerlioğlu terör örgütü propagandası cezasına layıktır" diyemiyor. Tek bir kişi bile diyemiyor. Çünkü hiçbir suç işlemedim, hiçbir suç işlemeden milletvekilliği düşürülmüş bir kişiyim. Ben buna nasıl isyan etmem, en kuvvetli şekilde nasıl itiraz etmem! Tüm arkadaşlarımız ve ben buna itiraz ediyoruz. Partim başından sonuna kadar benim yanımda. Sadece partim değil tüm kamuoyu yanımızda. 15 gündür Adalet Nöbetindeyiz, toplumun her kesiminde çok güçlü bir destek aldık. 

AYM kararının ardından AİHM’e gidiyoruz

Bugünkü süreçle ilgili de size bilgi vereyim. Bu sabah AYM bir açıklama yaptı. Başvurumuzun yetkisizlikten reddine bir karar verdi ama kamuoyu bunu yanlış anlayabilir. Bizim AYM’ye iki başvurumuz var. Birincisi, 3 Mart’ta yaptığımız ceza dosyasıyla ilgili başvuru, bunun hakkında henüz karar verilmiş değil. Beklentimizin yüksek olduğu karar bu karar. Vekilliğin düşürülmesiyle ilgili geçen hafta yaptığımız başvurumuz bugün reddedildi. Bununla ilgili başvuru için AİHM’e gidiyoruz. Diğer başvurumuz için ise büyük bir beklentimiz var. AYM bu yanlışı hala durdurabilir, hala bu konuda bir karar çıkabilir. Milyonlarca kişi bu konuyu konuştu. Basit bir olay değil, 6 milyon oy almış bir partinin vekilinin, milyonların temsilcisi olan bir vekilin haramilikle vekilliği düşürüldü, zorbalıkla Meclis'ten atıldı ve bunun üstü kapatılmaya çalışılıyor. Biz diyoruz ki; yok öyle yağma, kabul etmiyoruz, sonuna kadar direneceğiz. Bu direniş halkımızla beraber oluyor.

Bu toplum için cezaevine girersem gözü açık gitmem

Bakın benim vekilliğimin düşürülmesi, Meclis’ten böyle yalan ve iftira dolu bir şekilde atılmam kamuoyunda büyük bir tepkiye sebep oldu çünkü kamuoyunun vicdanı sızladı. Çok haksız bir karardı. Bu haksızlığın devam etmemesi gerektiğini net bir şekilde söylüyoruz. Ben burada Adalet Nöbetinde ne gördüm onu da söylemek isterim size. Biz çok etkili bir eylem yaptık burada. Ben bir insan hakları savunucusu olarak Meclis’e geldim. Partimin İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olarak Meclis’te görev yaptım. İnsan hakları eksenli bir politika izledim, siyaset üretmeye çalıştım. İnsan Hakları Komisyonuna en çok başvuru yapan, Adalet Bakanlığına en çok başvuru yapan milletvekiliydim. Ve sonuçta eğer ki yarın öbür gün cezaevine girecek olursam bu toplum için gözüm açık gitmem. Çünkü ben uğraş verdiğim insan hakları ortak payda bilincinin az çok gerçekleştiğini görüyorum.

Umutsuz ve karamsar değilim

Bu 15 gün içinde Türkiye toplumunun A’dan Z’ye her kesiminden, her dini, etnik, siyasi görüşünden insanının buraya geldiğini, bizi desteklediğini gördük. Bu ne demek? İnsan hakları savunuculuğunda ve siyaset hayatımda oluşturmaya çalıştığım insan hakları anlayışının az çok yerleştiğini, karşılık bulduğunu ve devam edebileceğini gösteriyor. Toplumun farklı her kesimi haksızlığa, hukuksuzluğa karşı bir araya gelebiliyorsa ben bu noktada içim rahat olarak giderim cezaevine. Eğer gideceksem, ki gitmemem gerekiyor özellikle bunu vurgulamak isterim. Siyasette yaptığım her şey insan hakları anlayışının tesisi, tüm halkların eşit ve kardeşçe yaşaması, herkes için adalet diyebilmesi içindi. Çok umutsuz ve karamsar değilim. Önemli ilerlemeler var, cezaevine girersek tüm hak savunucularına, milletvekili arkadaşlarıma bu bayrağı vermiş olurum ve onlar da daha iyi bir yere getirirler.

Tek dayanağımız Türkiye halklarının ortak vicdanıdır

Toplumdan istediğimiz budur. İnsan hakları bilinci oluşmuştur. Toplumun kurtuluşunu da bundan başka yerde görmüyorum. Toplumun farklı kesimlerinin hukuk ve adalet duygusu ile bir araya gelmesinin toplumu kurtaracak tek şey olduğunu düşünüyorum. Salt ideolojilerle olacak bir şey değil. Biz sivil ve pasif direnişimizi devam ettiriyoruz. Bunu çok net söyleyelim. Biz esaslı bir duruşu sergiliyoruz ve tek dayanağımız Türkiye halklarının ortak vicdanıdır. Bu noktada bilsinler ki; yaptıkları her darbe girişimi toplumun vicdanını sızlatmıştır. 

Demir yumruklar ve balyozlar indirerek bu işi çözemezsiniz

Arkadaşlarımız cezaevinde bakın. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere pek çok arkadaşımız cezaevinde; Musa Farisoğulları ve Leyla Güven’in vekillikleri düşürüldü, cezaevindeler. Bu tutuklamalar Kürt meselesini halledemedi. Kürt meselesi böyle halledilmez, burada devlet eliyle oluşturulmuş büyük insan hakları ihlalleri var. Kürt halkının örfünü, kimliğini, yaşayış tarzını tanımalısınız, çok net. Biz barış ve çözüm arzumuzu söylediğimizde demir yumruklar ve balyozlar indirerek bu işi çözemezsiniz. Bir halkı nereye kovacaksınız? Bir halkın isteklerini ne zamana kadar göz ardı edecekseniz?

Kürt meselesi vardır ve bunu Kürt halkı çıkarmadı

Şunu da Türk halkına söylemek isterim. Kürt meselesi vardır ve bunu Kürt halkı çıkarmadı. Bu sorun devletin dayatmalarıyla çıktı. Kürt meselesini Kürtlere bırakmayın. Kürt meselesini çözecek olan Kürtler dışındaki halklardır. Zaten bu kadar acılar çekmiş bir halk, çözümün zorluklarını da mı onlara bırakacaksınız? Tüm Türkiye toplumuna sesleniyorum: Irk olarak Kürt değilim. Kürt meselesinin çözümünü savunduğum için işimden oldum. Millet bana bir onur bahşetti Meclis'e gönderdi. Orada da aynı şeyleri söyledim, bir milim geri adım atmadım. Zorbaca kararlarla milletvekilliğimiz düşürüldü, cezaevine atılma ihtimalimiz var ama yaptığımız hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum. Tek bir yanlış şey söylediğimi düşünmüyorum. 

Sorunu Kürt halkı çıkarmadı ki illa onlar çözsün

Tersine çok doğru söylediğim için zorbalıkla işimden atıldım, vekilliğim düşürüldü, cezaevine atılıyorum. Ama şunu söylüyorum; ağır bir sorumluluk Türk halkının üzerindedir, Türkiye halklarının üzerindedir. Kürt meselesinin çözümünü daha kaç yıl Kürt halkına bırakacaksınız? Bu olacak bir şey değil, böyle çözüm olmaz! Sorunu Kürt halkı çıkarmadı ki illa onlar çözsün. Sorunu çözecek Kürt halkı değil ki illa onlar çözsün, hepimiz birlikte bu sorunu çözmek zorundayız. Hepimizin çocukları ölüyor, hepimizin anaları ağlıyor. Bir sorun varsa sadece bu toprakların güneydoğusunda değildir; Edirnesi’nde, Sinop’unda, Rize’sinde, Antalya’sındadır. Bu konuyu bu ciddiyetle ele almamız lazım. Beni cezaevine atabilirsiniz, zaten birçok arkadaşımız rehine olarak orada tutuluyor, ancak hiçbir sorunu çözemezsiniz. Bir halk var burada, onların istekleri var. Kürtler gasp edilen haklarını istiyorlar. Bu kadar açık. Dün buraya Barış Anneleri de geldi. "Biz Türk haklarına ne kadar saygı gösteriyorsak onlar da bizim haklarımıza saygı göstersin" dediler. Halkın her kesiminden buraya insanlar geldi. İnanın ki sağdan sola kadar, her dini ve etnik kesimden insanlarımız buraya geldi ve insan hakları ortak paydası oluşturduk burada. Bu HDP Genel Merkezinde, Meclis'te oluşturulmuş çok değerli bir ortak paydadır. 

Benim topluma son sözlerim gelin insan hakları ortak paydasını koruyalım, bu çok değerlidir. Bu şansı kaybetmeyin. Biz tüm vekil arkadaşlarımızla bunu söylüyoruz. Bu parti bunun için gayret sarf ediyor. Bunu gerçekleştirdiğimiz oranda başarılı olacağız. Gerçekleştiremezsek de bu ülke için üzücü günler devam edecek. 

31 Mart 2021