Günay: AKP, dün kendisini kapatmak için kampanya yürütenlerle bugün partimizi kapatmak için ortak kampanya yürütüyor

Parti Sözcümüz Ebru Günay, genel merkezimizde basın toplantısı düzenleyerek Demokratik Mücadele Programının detaylarını paylaştı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay şunları söyledi: 

1 Haziran’da Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Mithat Sancar tarafından İstanbul’da partimizin yeni döneme ilişkin tutum belgesi açıklandı. Tutum belgemizle 9 ana başlıkta, yaşananlardan rahatsız olan, kaygı duyan, mevcut durumun değişmesini isteyen toplumsal kesimlere ve muhalefete “Hep Birlikte” ortak mücadele çağrısında bulunmuştuk.

Muhalefetin bu gidişatı değiştireceğine inanıyoruz, kendi gücümüze güveniyoruz

Biz Türkiye’deki demokratik muhalefetin bu kötü gidişatı değiştirebileceğine inanıyoruz. Bu konuda kendimize, halkımıza, tarihsel birikimimize ve toplumsal mücadele dinamiklerine güveniyoruz. 

Partimiz kurulduğu günden beri siyaseti değiştirecek akışkan ve dinamik bir politika izliyor

Partimiz kurulduğu günden bugüne Türkiye siyasetine doğrudan müdahale eden, siyasi dinamikleri değiştirme gücünü gösteren, akışkan ve dinamik bir politika izledi. Yıllardır bize ve partimize yönelik ağır imha ve tasfiye saldırılarının nedeni aslında bu gücümüzden kaynaklanıyor. 

Durup beklemiyoruz, çağrımızın gereğini yerine getiriyoruz

İktidarın her türlü saldırısına rağmen partimiz bu gücünü kaybetmediği gibi misyonumuz ve rolümüz daha büyüdü. 1 Haziran deklarasyonumuz ve bunun çerçevesinde oluşturduğumuz “Demokratik Mücadele Programımız” bunun en somut göstergesidir. Bizler toplumsal muhalefete hak, hukuk, adalet, barış, özgürlük, demokrasi, iş ve aş için ortak mücadele çağırısında bulunurken durup beklemiyoruz, bunun kendiliğinden de gelişmeyeceğini çok iyi biliyoruz. Bunun için sorumluluk üstleniyoruz, pratik ve somut adımlar atıyoruz. Deklarasyonumuzu hayata geçirmek için hazırladığımız Demokratik Mücadele Programımız esas olarak bunu amaçlıyor. 

Darbeci anlayışı reddediyoruz

Programımız; Türkiye’de başta partimiz olmak üzere toplumsal muhalefet üzerindeki baskılara, toplumun ekmek, adalet ve özgürlükten mahrum bırakılmasına karşı güçlü bir itirazdır. Biz bu eylem programıyla; iktidarın demokratik siyasete yönelik gerçekleştirdiği darbeyi ve tasfiye reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Demokratik Mücadele Programımız ve bu kapsamda gerçekleştireceğimiz bütün basın açıklamaları, halk buluşmaları, kurum ziyaretleri Demokrasi Yürüyüşümüzün bir parçasıdır. Demokratik Mücadele Programı, Türkiye’deki tüm toplumsal kesimler ile demokrasi güçlerini bir araya getirecek, ortak demokratik mücadele bilincini artıracak bir programdır. 

Deklarasyonumuz ve programımız darbecilerin korkularını tetikledi

Hem 1 Haziran deklarasyonumuz ve hem de başlattığımız Demokratik Mücadele Programı başlar başlamaz darbecileri, demokratik siyaset düşmanlarını korkutmaya başladı. Geçmişin darbecileriyle bugünün darbecilerinin bize karşı birleşmesinin nedeni bu büyük korkularından kaynaklanıyor. Korkuyorlar, çünkü HDP var olduğu sürece bu ülkede faşizan, otoriter bir rejimi kurumsallaştıramayacaklarını çok iyi biliyorlar. 

Korkuyorlar çünkü HDP’nin her türlü saldırgan, baskıcı politikayı bertaraf ettiğinin farkındalar. Bunu en iyi 7 Haziran’da doğrudan kendi iktidarlarını kaybetme pratiğiyle deneyimlediler. 

Demokratik Mücadele Programımız 3 aylık bir süreyi kapsıyor

Biz kendi işimize bakıyoruz; toplumun bizden beklentilerine cevap olmaya, halkımıza layık bir duruş sergilemeye çalışıyoruz. Hazırladığımız Demokratik Mücadele Programı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan 3 aylık bir program. Demokratik Mücadele Programının ilk aşaması bir aylık bir süreyi kapsayacak şekilde planlanmıştır. Bu bir aylık aşamanın detaylarını bugün sizlerle paylaşacağım. 

Programımızın ilk aşamasında saldırıya maruz kalan, hedef alınan Iğdır, Kars, Batman, Siirt gibi il merkezleri Eş Genel Başkanlarımız ve beraberindeki heyetler tarafından ziyaret edildi; Diyarbakır’da saldırıya uğrayan diğer kurumlar ziyaret edildi ve görüşmeler yapıldı. Bu ziyaretlerde ilgili kesimlerin görüş ve önerileri alındı, karşılıklı istişarelerde bulunuldu. 

Programımızın ikincisi aşaması Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşüdür. Bu eylem 15-20 Haziran tarihleri arasında olacak şekilde planlanmıştır. Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşümüz biri Edirne diğeri Hakkâri olmak üzere iki koldan başlayıp Ankara’da sonlanacaktır. 

Edirne’den Hakkari’ye bir mücadele kuşağı oluşturuyoruz

Türkiye’nin coğrafi olarak birbirine en uzak iki yakası olan Edirne ve Hakkari’nin sorunlarının ancak ortak mücadeleyle çözülebileceğine inanıyoruz. Edirne ve Hakkâri aynı zamanda halklar arasında eşit/özgür kardeşliği pekiştirmenin adı ve siyasi sembolleridir bizim açımızdan. Edirne’den Hakkari’ye bir toplumsal mücadele kuşağı oluşturuyoruz. Edirne ve Hakkari’den başlayan ve Ankara’da buluşacak iki yürüyüş kolu yerel halkların, ülkedeki kimliklerin ve inançların tümünün yaşadığı sorunları kesecek bir siyasi rotaya işaret etmektedir. 

Edirne’de darbeye, Hakkari’de çözüme işaret edeceğiz

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın rehin tutulduğu Edirne Cezaevi önünde start verilmesinin amacı; cezaevlerindeki siyasetçiler, gazeteciler, aydın ve yazarlar ile cezaevlerindeki hak ihlallerine ve Meclis’te yaşanan son darbeye dikkat çekmektir. Hakkâri ise Kürt sorununun demokratik barışçıl çözüm iradesini göstermek için tercih edilmiştir.

Yürüyüş kollarımızın güzergahı ve durakları belirlendi

STK, demokratik kitle örgütleri ziyaretleri ve halk toplantıları ile yerelin talepleri dinlenecek ve bu yürüyüşe bileşen partilerimiz, STK ve DKÖ’lerin temsilcileri bazı siyasi partilerin sözcüleri katılacaktır. Bu amaç çerçevesinde yürüyüş kollarımızda belli bir güzergah esas alındı ve bazı duraklar tespit edildi. 

15 Haziran’da Hakkari’den başlayacak yürüyüş Van, Amed, Adana güzergahını takip ederek 19 Haziran’da Ankara’ya ulaşacaktır. Edirne’de başlayacak yürüyüşte ikinci durak olarak İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarında devam edecektir. 16-17-18-19 Haziran İstanbul’un 3 bölgesinde kurumsal ziyaretler, işçi-emekçilerle fabrika ve atölyelerde buluşmalar ve halk buluşmaları gerçekleştireceğiz. İstanbul’dan çıkan yürüyüş kolu 19 Haziran’da İstanbul’dan yola çıkarak 20 Haziran’da Ankara’da olacaktır. Amed, Serhat, Çukurova gruplarımız Hakkari yürüyüş koluna dahildir. Ege, Karadeniz ve Marmara bölgeleri de Edirne Kolu Yürüyüşü içerisinde yer almaktadır.

Eylem ve etkinliklerimiz kent merkezlerindedir

Yürüyüş boyunca eylem ve etkinliklerimiz kent merkezlerindedir ve şehirlerarası yollarda yürümek gibi bir yöntemimiz yoktur. 20 Haziran günü Ankara’da buluşacak olan Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşünün her iki kolunun katılımcılarıyla kitlesel bir açıklama yapılacak, yerelin talepleri ve beklentileri Ankara’da bütün yürüyüşçülerin katılımıyla kamuoyuyla paylaşılacaktır. 

İradesine el konulan toplumla buluşuyoruz

Görüldüğü gibi yürüyüşümüzün ruhu ve mantığı iradesine el konulan, iradesi saldırıya uğrayan toplumla buluşma esasına dayanmaktadır.  

Yürüyüşümüz demokrasi, özgürlük, barış, adalet yürüyüşüdür

HDP neden yürüyor, HDP neden bu yürüyüşü organize etti diye soranlar var? Elbette buradaki manipülasyonları ciddiye almıyoruz. Bu soruyu soranların çoğu gerçekten HDP’nin neden yürüdüğüyle ilgilenmiyor, HDP’nin ne istediğini öğrenme istekleri dahi yok. Ama iyi niyetle öğrenmek isteyenlere şunu söylemek istiyoruz: Bizi bilen bilir, demokratik siyaset anlayışı bu ülkede yıllardır kesintisiz bir şekilde halkla birlikte özgürlüğe yürüyor. O yüzden Hep Birlikte yürüyoruz, Hep Birlikte mücadele ediyoruz, Hep Birlikte geleceğe hazırlanıyoruz.

Bugüne kadar hiçbir darbeci ile uzlaşmadık, AKP-MHP darbesine de eyvallah etmeyiz

Bizim yürüyüşümüz demokrasi, özgürlük, barış, adalet yürüyüşüdür; kesintisiz saldırılara karşı kesintisiz bir mücadeledir. Siyasi darbeye ve her türlü tasfiye, imha politikasına karşı direnme programıdır. Biz bugüne kadar Türkiye’de gerçekleştirilen hiçbir darbeye karşı sessiz kalmadık, hiçbir darbeci yönetimle uzlaşmadık, hiçbir darbecinin dümen suyuna takılmadık, AKP-MHP’nin darbeciliğine de eyvallahımız olmayacak. 15 Temmuz’da Meclis'i bombalayan zihniyetin hazırladığı iddianamelerle milletvekillerimizin vekilliklerinin düşürülmesi aynı darbeci anlayıştır. Her ikisine de aynı yerden karşı çıkıyoruz. 

Halk iradesi bizim kırmızı çizgimizdir

Sadece bize karşı geliştiği için değil; her türlü darbeye aynı kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Halk iradesi bizim siyasi anlayışımızın kırmızı çizgisidir ve bunu kimseye çiğnetmeyiz.  Anlamayanlar varsa şunun altını bir kez daha çizelim. HDP darbelere karşı alerjisi olan bir partidir. HDP darbecilerle uzlaşmaz, onlarla mücadele eder. 

Bu yürüyüşü düzenlerken elbette bu manipülasyonları ve saldırıları ciddiye almıyoruz. Darbeci AKP-MHP iktidarı ve yandaşları kendilerinden bekleneni yapıyor, biz de halkımızın bizden beklediğini yapıyoruz; toplumla buluşuyoruz, halkla buluşuyoruz. Halkın taleplerinin temsilcisi ve taşıyıcısıyız. Bu hattımızı korumaya devam edeceğiz.

Pandemiye yönelik her türlü tedbiri aldık: Halkımız da tedbirlerini alarak darbeye itirazını yükseltmelidir

Ama bu yürüyüşü düzenlerken elbette ciddiye aldığımız önemli bir husus var. Salgın riskini ve halkımızın sağlığını ciddiye alıyoruz. Bu yüzden pandemi tehlikesine karşı da her türlü tedbiri almış durumdayız. Maske, mesafe, hijyen konusundaki bütün hazırlıklarımız hassasiyetle yerine getirildi ve getirilmeye devam ediliyor. Bu vesileyle halkımıza da sağlığına dikkat ederek, azami hassasiyet göstererek ama mutlaka darbeye karşı demokratik tepkilerini en üst düzeyde gösterme çağrısı yapıyoruz. Darbeye ve salgına karşı mücadele edebilecek durumdayız, bu gücümüz var ve bu ferasete sahibiz. 

Darbeciler boş durmuyor, en ahlaksız saldırıları gerçekleştiriyorlar

Biz bu kararlılıkla yolumuza devam ederken, darbeciler boş durmuyor. Partimize karşı tarihin en ahlaksız, en vicdansız, en ilkesiz, en acımasız saldırıları gerçekleştiriliyor. 1 Haziran deklarasyonumuzu yayınladığımızda buna milletvekillerimizin vekilliklerini düşürerek yani bir darbe ile cevap verdiler. Biz 31 Mart’ta bu ülkede umudun yeşermesine imkan sağladığımızda buna kayyım darbesiyle yanıt verdiler. 7 Haziran’da yarattığımız umuda 4 Kasım darbesiyle yanıt verdikleri gibi. Bunların tamamı demokratik siyaseti tasfiye etmeye yönelik çok yönlü ve çok boyutlu komplonun parçalarıdır.

Partimize karşı Darbe İttifakı gerçekleştirildi

27 Mayıs darbesini yapanlar, 12 Eylül darbesine destek verenler, 20 Temmuz OHAL darbesini hayata geçirenlerin tamamı bugün partimize karşı Darbe İttifakı gerçekleştiriyor. Size çarpıcı bir gerçeği söylemek istiyorum; 15 Temmuz’da Meclis'i bombalayan zihniyetin hazırladığı iddianamelerle 4 Haziran 2020’de Meclis'in iradesine yeni bir siyasi darbe yapıldı. Son bir hafta içinde bu darbeciliğin sözcülüğünü yapanlara bakın, tamamının ortak noktası darbeden beslenmeleridir. Saray'da yer kapmak için partimize saldırıyorlar.  

Yargıya talimat vermek suçtur, buradan suç duyurusundan bulunuyoruz

Bize karşı 5 yıldır yürüttükleri her türlü saldırıdan sonuç alamayanlar şimdi parti kapatma tehdidinde bulunuyorlar. Parti kapatma çağrısıyla yargıya talimat veriyorlar. Yargıya müdahale etmek, talimat vermek suçtur ve buradan açıkça suç duyurusunda bulunuyoruz. Yargıyı göreve çağırıyoruz, suç duyurumuzun işlem görmesini istiyoruz.

Darbecilerin yaptığı ne varsa hepsini iktidar bize karşı yapıyor

Gündeme getirdikleri Siyasi Partiler Yasası, seçim yasaları, baraj tartışmalarının tamamı partimizin yükselişini engellemeye yöneliktir. Biz bunlara darbeci dediğimizde küplere biniyorlar. Oysa bütün darbecilerin ilk işi siyasi parti kapatmaktır, siyasetçileri tutuklamaktır, milletvekillerini meclisten atmaktır. İktidar bugün bunların tamamı partimize yönelik gerçekleştirdi. 

Orduya kumpas kuruldu diyenlerle kandırıldık diyenlerle aynı safta 

Yargıtay'ın 2008 yılında AKP’ye açtığı kapatma davasını hatırlayın. Bugün iktidarla kol kola HDP kapatılsın diye kampanya yapan güçler o zaman AKP kapatılsın diye televizyon kanallarında bas bas bağırıyorlardı. İktidar o kapatma davasının mağduriyeti üzerinden yıllarca siyaset yaptı. Dün “Türkiye’nin bağırsaklarını temizliyoruz” diyenler bugün o bağırsakların içinde kaybolmuş durumda. İnsan arkasına hiç mi bakmaz? Yine dünün “orduya kumpas kuruldu” diyenleri, “kandırıldık valla” diyenlerle aynı safa yerleşti. 

Bunların durumu ancak cehaletle açıklanabilir. Bunlar tarih bilmiyor, gerçeğe yabancılaşmışlar. Şimdiye kadar onlarca parti kapatıldı, önümüze onlarca baraj konuldu, oyun içinde oyun kurdular, oyunun kuralını değiştirdiler ama hiçbiri sonuç vermedi, yine sonuç vermeyecek. 

Meşru olmayan bu darbeci iktidar ve zihniyettir

Partimizi var eden halkın meşru demokratik talepleridir. Meşru olmayan bu darbeci zihniyettir. Dolayısıyla biz asla mücadeleden vazgeçmedik, direniş halimizden geri çekilmeyi düşünmedik. 30 yıldır halkımız binbir emekle, canla başla mücadele ederek, büyük bedeller ödeyerek her türlü engeli aşarak partisini bu düzeye taşıdı. Geri çekilmesi gereken halkın iradesine zorla el koyan bu gayri-meşru darbecilerdir. Demokratik siyasette zor ve baskıyla iktidarda kalma anlayışına yer yoktur. Bu anlayış da kendisinden önceki bütün darbeciler gibi tarihin çöp sepetindeki yerini alacaktır. 

Bu darbeci anlayış Kürtlere düşmanlıkta sınır tanımıyor

Bu darbeci anlayış her yerde halklarımıza saldırıyor, Kürtlere düşmanlıkları sınır tanımıyor. Sınırları aşan bir Kürt düşmanlığı var. Üstelik bu saldırganlıklarını da insanlığa karşı suç işleyerek yapıyorlar. AKP-MHP iktidarının işgal ettiği Efrin’den her gün cinayet, taciz, tecavüz haberleri geliyor. 

Xelil’in tecavüze uğramasının ve katledilmesinin sorumlusu iktidardır

En son Melek Nebih Xelil isimli bir genç kadın AKP’nin desteklediği ÖSO’ya bağlı gruplarca kaçırıldı, tecavüze uğradı ve maalesef katledildi. Bu katliamlardan ve suçlardan çeteleri Efrin’e saldırtan siyasi iktidar sorumludur. Bunlar öylesine tekil suçlar da değil. Özellikle Efrin’de bu grupların kadınlara yönelik binlerce benzer saldırıları gerçekleşti. 

Suriye savaşının başından beri barış içinde yaşayan Efrin, AKP’nin saldırılarından sonra adeta çetelerin insanlığa karşı suç işledikleri bir alana dönüştü. Her türlü yağmayı, talanı, cinayeti, taciz ve tecavüzü bir iktidar aracı olarak kullanıyorlar.

Bu anlayış gittiği her yerde benzer suçlar işliyor. En son BM tarafından yayınlanan bir raporda AKP’nin desteklediği grupların Libya’da da benzer talan ve yağma suçları işlediklerini tespit etti. Tıpkı Efrin’de, Serêkaniyê'de, Girê Spî'de yaptıkları gibi. 

Bu saldırıları buradan şiddetle kınıyoruz. Bu insanlık suçlarını işleyenlerin tamamı tarih önünde, insanlığın vicdanında ve adil bir hukuk düzeninde mutlaka hesabını verecek, yargılanmaktan kurtulmayacaktır.

11 Haziran 2020