Günay: Askeri yöntemler ve yayılmacı politikalar dünya barışını tehdit ediyor: Acilen ateşkes sağlanmalı

Parti Sözcümüz Ebru Günay, haftalık olağan basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi:

Parti Sözcümüz Ebru Günay, haftalık olağan basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Ukrayna krizi ve patlak veren savaşı da değerlendiren Günay şunları söyledi:

Ukrayna’da yaşanan gelişmeler NATO ve Rusya arasındaki hegemonya savaşıdır

Değerli halkımızı bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyoruz. Bütün dünya Ukrayna’daki gelişmeleri yakından takip ediyor, bizler de kaygıyla izledik. Bu sabah korkulan son gerçekleşmeye başladı. Halklar ve dünya barışı yeniden büyük bir tehdit altına girdi. Ukrayna’da yaşanan gelişmeler NATO ve Rusya arasındaki hegemonya savaşıdır. Bu savaşın halklara ölüm ve yıkım getirmenin ötesinde bir şey getirmediğini hepimiz biliyoruz. Rusya ve NATO arasındaki hegemonya savaşının Afganistan ve Libya’da yarattığı etkiler ortada, halklar hala burada yaşanan savaşların bedelini ödemeye devam ediyor. Yeni bir yıkım süreci de maalesef Ukrayna açısından başladı. Bizler buradan bir kez daha sorunların askeri yöntemlerle, hegemonya savaşlarıyla çözülemeyeceğini dile getiriyoruz. Parti olarak her seferinde müzakere, barışçıl yöntemler ve diplomatik yöntemlerin kullanılması gerektiğini hep söyledik, söylemeye de devam ediyoruz. Burada da yapılması gereken şey bir an önce müzakere, diplomatik yöntemlerle, diyalog ve barışçıl yöntemlerle sorunların çözülmesi. Küresel barış adına NATO ve Rusya’nın askeri yayılmacılığı, sorunların çözümünde asla çözüm değildir, aksine sorunları daha da derinleştiren sorunları  daha da çözümsüz bırakan bir yöntemdir. 

Askeri yöntemler ve yayılmacı politikalar dünya barışını tehdit ediyor: Acilen ateşkes sağlanmalı

Daha da önemlisi askeri yöntemlerle yürütülen yayılmacı politikalar dünya barışını tehdit etmektedir, kabul edilemez. Buradan bir kez daha uluslararası güçler ve BM’ye Ukrayna'da yaşanan gelişmelerde barışın hakim olması için devreye girmesini barış ve diyalogla sorunların çözülmesi için üzerlerine düşenleri yapmaya çağırıyoruz. Bağımsızlık isteyen bölgelerde de kuşkusuz BM, AGİT gibi uluslararası güçler devreye girerek o bölgede yaşayan halka sorulmalıdır, çünkü halklar için esas alınması gereken şey halkların iradesidir. Halkın kendi geleceklerini tayin hakkı halklara bırakılmalıdır. Halkın iradesine saygı duyacak bir çözüm perspektifi gerçekleştirilmelidir. Dolayısıyla buradan bir kez daha özellikle BM’nin Ukrayna’da devam eden ve bu sabah çatışmalı sürecin başlamasına neden olan gelişmeler karşısında ateşkesin sağlanması acil önlemler alınması ve harekete geçilmesi çağrısı yapıyoruz.

AKP dış politikada savaşları kışkırtarak pozisyon alan bir iktidardır

İktidara da çağrımızı yapıyoruz. Bildiğiniz gibi AKP iktidarı bütün siyasetini savaş üzerine kuran bir iktidar. Özellikle dış politikada savaşları kışkırtarak pozisyon alan bir iktidar. Bizler bir kez daha savaşın toplumlar için yarattığı yıkımı, yurtsuzlaşmayı ve ölümü hatırlatarak savaştan yana değil halkların iradesinden yana, barıştan yana tavrını koyarak barışçıl bir rol oynaması gerektiğini iktidara hatırlatıyoruz. Sonuçta iktidarın savaş politikalarının Türkiye’yi getirdiği durum da ortada. Hem içteki hem de dışa yönelik yürüttüğü savaş politikaları maalesef Türkiye’yi hem büyük bir siyasi hem de büyük bir ekonomik krizin içine çekmiştir. 

AKP’nin savaşçı politikaları Türkiye’yi daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacak

Yeni bir savaş süreci Türkiye’deki sorunları daha da derinleştirecektir ve çözemeyecektir. Zaten Ukrayna’daki gelişmelerin dünya ekonomisi ve piyasalarına yansıması herkes tarafından biliyor. Bunun Türkiye’ye de yansımaları olacaktır. Türkiye’deki ekonomik kriz de düşünüldüğünde Türkiye’nin bir an önce barışçıl siyasetten tavrını koyarak ülkenin geleceğini, halkların geleceğini düşünen bir yerden siyasetini kurmalı. İktidar barıştan yana tavır almalıdır. Parti olarak bunları hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Bizler, barış esaslı politika yürüten ve kuruluşları esas itibariyle müzakere ve diyalogu esas alan bir partiyiz. Her koşulda bunu iktidara hatırlattık, bundan sonra da hatırlatmaya ve daha kapsamlı tartışmaya ihtiyaç olacaktır. Zamanı geldikçe bunları yeniden hatırlatıp tartışmaya ve bu kriz aşıldıktan sonra daha kapsamlı tartışmaya ve konuşmaya ihtiyaç olacaktır. 

Külfet ödeme sırası AKP iktidarındadır; halklar bu külfeti ödetecektir

İktidarın savaş politikaları ve ülkeyi yönetememe sonucu yaşanan ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşiyor. Halkımız açlık, yoksulluk ve sefaletle yüz yüze bırakılıyor ve bununla mücadele etmeye devam ediyor. Yurttaşların ekonomik gidişata dair somut tepkiler vermesi TÜİK ve Merkez Bankası verilerine de yansımaya başladı. Alım gücü temel ihtiyaçlara yönelik tüketim eğilimi her geçen gün azalıyor, mali durum geriliyor ve harcama yapma eğilimi azalıyor. Bu bile ekonomik durumun içerisinde olduğu durumu açık bir şekilde göstermektedir. Ekonomik çöküş ortamında AKP Genel Başkanı "külfet ortak şekilde çekilmeli" diye açıklama yapıyor. Bakın Türkiye halkları yıllardır AKP’nin yarattığı külfeti tek başına ödemeye devam ediyor. Külfet ödeme sırası AKP iktidardadır ve halkımız elbette bu külfetin faturasını iktidara çıkacaktır. Bugün halkımız için gelecek hayalleri kurmak, geleceğe umutla bakmak her geçen gün zorlaşıyor, çünkü yoksulluk derinleşiyor. 

Bütün zamlar geri çekilmeli, belirli seviyelerdeki tüketim limitleri ücretsiz verilmelidir

AKP iktidarının yaptığı her açıklama ise bir aldatmaca, kandırmaca. Her açıklamaları akıllara ziyan, Türkiye toplumunun aşıyla, yoksulluğu ile dalga geçen açıklamalar yapılıyor. Elektrik ile ilgili 210 kw indirimli tarife uyguladıklarını açıkladılar ama bu tarifede indirim yok esasında. Bu limitte bile en az yüzde 50 zam var. Türkiye halkları zamlardan indirim istemiyor, zamların tümüyle geri çekilmesini ve belirli seviyelerdeki tüketim limitinin ücretsiz hale getirilmesini istiyor. Bunlar haklı ve meşru talepler, bunlar bizim de taleplerimizdir, bunları sonuna kadar destekliyoruz. İktidar ne yapıyor? İktidarın tek derdi yandaş firmaları ve kendisini korumaktır. Sadece yandaşlara ayrılan kaynaklar durdurulsa, iktidarın israfları durdurulsa, savaş politikalarından vazgeçilse halka elektrik ücretsiz verilebilecektir. İktidarın derdi halk olmadığı için halkı kandırmaya çalışan zamları devam ettiren bir politika ile ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Ağır ekonomik kriz yoksullaştırmaya devam ediyor ama iktidar hala savaş politikalarında ısrar ediyor. Türkiye’nin bütün kaynakları neredeyse savaşa gidiyor. Savaşın Türkiye toplumu açısından yıkım, felaket ve geleceksizlik olduğunu belirterek savaştan çekilmesini istiyoruz. Sağa sola tehditler savurmaktansa, hegemonik savaşlarda tutum almaktansa yanı başınızdaki yoksulluğu görerek Türkiye halklarının sorunlarını çözmeye çalışmanız bu ülkenin geleceği için atacağınız en hayırlı adımlardır. 

İmralı tecrit sisteminde ısrar demek savaşta ısrar demektir

Tabii ki savaş politikaları doğrudan İmralı tecrit politikalarıyla ilişkili. Çünkü Sayın Öcalan'ın Türkiye'nin barışçıl politikalarındaki etkisi ve rolü tüm Türkiye tarafından bilinen, tartışmasız bir konudur. İmralı tecrit sisteminde ısrar demek savaşta ısrar anlamına geliyor. İktidarın İmralı adasına tecrit konusundaki ısrarı savaştan yana ısrar demektir. İktidar bu konudaki tavrını savaştan yana bir kez daha ortaya koymuştur. Sayın Öcalan’ın avukatları, Asrın Hukuk Bürosu avukatları İmralı'ya ilişkin 2021 yılı tespit raporunu açıkladı. Rapor çok kapsamlı, detaylı ve herkesin bunu okumasını öneriyoruz. İmralı raporu Türkiye’nin hukuk ve demokrasi raporudur. Türkiye’de hukuksuzluğun ve demokrasinin olmadığını, temel hak ve özgürlüklerin nasıl kısıtlandığını gösteriyor. Sadece rapordaki birkaç veriyi açıklamak istiyoruz. İmralı adasıyla en son 25 Mart 2021 birkaç dakikalık telefon görüşmesi gerçekleştirilerek haber alındı. O bile yapılırken hukuk sistemi ayaklar altına alındı, hukuk çiğnendi. 2021 yılı boyunca ailesi tarafından 71 kez görüşme talebinde bulunulmuş ve 71 görüşme başvurusu da reddedilmiştir. Avukat 202 avukat görüş talebinde bulunmuş ve bu 202 başvuru da maalesef reddedilmiştir. Yasak ve cezalar üretilerek son 10 yılın en ağır tecrit koşulları son bir yıl içinde yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor.  

Öcalan’ın öngördüğü onurlu barış Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacaktır

Bir kez daha anayasanın AİHS’nin ve tüm hukuksal normların yok sayılması ile tecrit ve savaş politikalarında ısrar etmiş olduğunu iktidar bir kez daha göstermiş oldu. Bizler buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki sayın Öcalan Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her defasında, tüm kısıtlı imkanlara rağmen çekinmeden deklare etti. 23 yıl boyunca çözüm karşıtı güçlere karşı barış ve yaşatma siyasetini inşa ederek tarihsel rolünü oynamıştır. Öcalan’ın öngördüğü onurlu barış tüm çözüm karşıtı güçlere rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak Ortadoğu'yu daha da yaşanabilir hale getirecek niteliktedir. Yarın geç olmadan bir an önce sayın Öcalan'la doğrudan temaslar sağlanarak Sayın Öcalan'ın görüşlerinin kamuoyuna yansıması ve tecrit politikalarından vazgeçilmesi Türkiye’nin geleceği, demokrasisi ve Ortadoğu barışı açısından olmazsa olmazdır. 

İktidarın sömürü çarkına karşı mücadele eden işçinin, emekçinin, yoksulun yanında olmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz

İktidarın savaş ve tecrit politikalarındaki ısrarına ve saldırı politikalarına rağmen, bizler her alanda halkımızla omuz omuza mücadele ettik ve mücadele etmeye de devam edeceğiz. İktidarın sömürü çarkına karşı mücadele eden işçinin, emekçinin, yoksulun yanında olmaya, onlarla alanlarda mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadına yönelik her türlü şiddetin, cinayetlerin engellenmesi ve ayrımcılığın sona ermesi için birlikte değiştireceğiz. "Şimdi Kadın Zamanı" diyerek alanlarda kadın mücadelemizi yükseltmeye devam ediyoruz. Çözümsüzlüğü bir yöntem olarak uygulayan iktidarın demokrasi ve halk düşmanlığını engellemek için barışın sesini yükseltiyoruz. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Kendi bekası için partimizi tehdit edenlere karşı, bütün baskı zor politikalarına karşı demokratik siyasette ısrar etmeye devam ediyoruz. Bu ısrarımız doğrudan alanda, sahada, sokaklarda devam ediyor. Bunu görmek için 13 Şubat’ta yaptığımız İzmir İl Kongremize, 20 Şubat'ta Mersin İl Kongremize, Aydın Nazilli Kongremizden Van İpekyolu Kongremize baktığımızda HDP’nin direniş ve mücadele fotoğrafını tüm Türkiye görüyor. AKP ve MHP’nin tüm tehditlerine, yargı sopasına karşı haklarımız ile birlikte omuz omuza mücadele ederek, geri adım atmadan umutla ve cesaretle yürüyoruz ve mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu umudun ve cesaretin en güzel örnekleri, son dönemlerde örgütlülüğümüzü güçlendirerek büyüttüğümüz kongrelerimizdi. Önümüzdeki hafta Antalya ve Osmaniye il kongrelerimizi, Antep ve Hatay il kongrelerimizi, Muş Varto’dan Manisa Turgutlu’ya birçok ilçe kongrelerimizi gerçekleştirerek bu resmi daha da büyüteceğiz. 

HDP ülkenin geleceğini inşa edecek anahtardır ve bunu toplumun tüm kesimleri görüyor

Halklarımız her alanda partisine sahip çıkmaya, mücadeleyle cesaretle ve umutla sürdürme kararlılığındadır. Bizim esas aldığımız gösterge de budur. Bizim dayandığımız güç de halkımızın bu kararlılığı umudu ve cesaretidir. Türkiye halkları HDP’nin umut ve cesaret olduğunu her defasında yeniden tescil ediyor. Toplumun her katmanı, HDP’nin ülkenin geleceğini inşa edecek anahtar olduğunun artık daha fazla farkında. Artık daha inanarak HDP’yi savunuyor. Bunun için "şimdi HDP zamanı" diyelim, gelin şimdi özgürlük zamanı diyelim, eşitlik barış ve adalet zamanı diyelim. Buradan halkımıza, barıştan, eşitlik ve özgürlükten yana olan bütün güçlere çağrımızdır; kuvvetlerin tek adamda, yürütmede birleştirildiği, yargının taraflı ve bağımlı olduğu, hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun uygulandığı, halkın vergileri ile oluşan devlet kaynaklarının rant ve yolsuzluk için kullanıldığı, devletin partileştiği, kadın erkek eşitliğinin bulunmadığı bir ülkede tek gerçekçi yol üçüncü yoldur. Üçüncü yol inşacısı ve öncüsü olduğumuz demokrasi ittifakının büyütme zamanıdır. HDP bu ülkedeki 100 yıllık sorunların çözüm adresidir. 100 yıl önce bölge halklarını görmeden masa başında cetvellerle sınır çizen güçler, halkın direnişiyle boşa çıkan anlaşmalardan yeni planlar yapıyorlar. Hegemonya savaşları yeniden kızışıyor, bizler uluslararası krizler karşısında uluslararası dayanışma ağlarını güçlendirmek, güçlü enternasyonalist bağlar için çalışacağız. Dünyanın her yerindeki toplumsal ve siyasal demokratik direniş hareketleriyle savaş planlarına karşı barış gücünü ve barış sesini yükseltmeye devam edeceğiz. Küresel güçlerin hegemonya savaşlarına karşı tek egemenin halkların iradesi olduğunu söylemeye devam edeceğiz. 

Em îradeya gelan diparêzin; şer û alozî pirsgirêkan kûrtir dikin

Çapemeniya hêja, krîza Ukraynayê xirabtir bû. Şerekî dijwar dest pê kir. Ev şer aramî û aştiya gelan dike bin xetereyeke mezin. Em dizanin ew şer, şerekî hegemonîk e, li ser Ukraynayê tê meşandin lê belê di navbera Rûsya û NATO’yê de ev şer tê meşandin. Ev şer, şerê hegemonîk e û mixabin pirsgirêkan çareser nake. Pirsgirêkan hîn kurtir û xerabtir dikin. Ji ber vê yekê em wekî HDP li hemberî şer aştiyê, li hemberî krîz û aloziyan jî aramî û îradeya gelan diparêzin. Rêbazên aştiyane diyar e, ew jî muzakere, diyalog e. Em cardin bangî li sazî û dezgehên navneteweyî dikin; ji bo aştî û aramiyê rolên xwe bilîzin. îradeya gelan nas bikin, ji ber ku em her tim alîgirê vîna gelan e. Em ê heya dawiyê vê vîn û îradeya gelan biparêzin.

Em li her derê têkoşîna xwe bi gelê xwe re mezin dikin

Kar û xebatên me li her qadê didomin. Wêneyên ku di kongreyê me de derdikevin holê wêneyê hêvî, aştî û têkoşîneke mezin e. Me li Îzmîr, Mersîn, Nisêbîn li gelek deveran kongreyên xwe çêkir, niha dor li Dîlokê ye, dor li Hatayê ye, Varto û Turgutluyê ye. Gelê me li her derê xwedî li partiya xwe derdikeve. Ji ber ku HDP li her aliyê hêvî û aştiyê mezin dike. Em ê vê aştiyê, aramiyê û wêrekiyê bi gelê xwe re saz bikin. 

24 Şubat 2022