Günay: AYM önünde Cumhuriyet Başsavcısı değil, MHP sözcüsü açıklama yaptı

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde haftalık olağan basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay şunları söyledi:

Değerli basın emekçileri, Çalışan Gazeteciler Günü’nüzü kutluyorum. İyi ki Özgür Basın var, iyi ki hakikatleri açığa çıkaran gazeteciler var. 

Türkiye’de son bir kaç gündür AKP iktidarının sistematik olarak gerçekleştirdiği, anayasal düzenin ihlal edilmesi, Anayasa’nın ayaklar altına alınması, hukukun askıya alınması gündemde. Bu konunun en büyük mağduriyetini partimiz yaşıyor. Kapatma davasının ilk gününden bugüne tüm süreç baştan sona hukuksuzluk ve Anayasa ihlali ile gerçekleşti. Son olarak hesaplarının bloke edilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sözlü savunma yapması, bir kez daha gözleri ihlallere ve AKP’nin hukuku çiğnemesine çevirdi. Türkiye’nin saygın hukukçuları da bizler de hesaplarımızın bloke edilmesini hem de kapatma davasıyla ilgili kararın hukuki olmadığını açıkladık. Başta kamuoyu olmak üzere gerçekten bu ülkenin gerçek hukukçuları meselenin hukuk meselesi olmadığını, siyasi olduğunu çok iyi biliyorlar. 

Başsavcının dilekçesini okurken iktidar ortaklarının grup toplantı metnini okumuş gibi olduk

Bu karar Saray'ın karanlık dehlizlerinde alınmış bir karardır. Yargıtay Başsavcılığının talep dilekçesinin dili bile, bunun tek başına ispatıdır. Baştan sona savcının talep dilekçesini okudum. Meslek hayatım boyunca binlerce talep dilekçesi gördüm, ama böylesini görmedim. Sanırım bundan sonra da görmem mümkün olmayacak. Bunun savcılık elinden çıkmış bir dilekçe olduğuna inanmak sadece ve sadece saflıktır. Savcılar ne zamandan beri iddia değil, ithamlarda bulunmaya başladılar. Dilekçeyi okurken hukuki çerçevede hazırlanmış bir talep dilekçesi değil, iktidar ortaklarının grup toplantısı metnini okumuş gibi oluyor herkes, ben de öyle oldum.  

AYM önünde konuşan savcı değil Bahçeli’ydi

Partinin kapatma davası henüz neticelenmemişken, bu davadaki rolü Saray'ın katipliğini yapmaktan ibaret olan savcı hızını alamamış; sözlü mütalaadan sonra basına açıklama yapıyor. Nerede görülmüştür bir başsavcının basına demeç verdiği! Basına Saray'ın, Saray danışmanlarının sayıklamalarını üstelik gülerek ve sevinç içinde açıklıyor. Öyle bir konuşuyor ki sanırsınız konuşan savcı değil, her fırsatta HDP’yi hedef alan iktidarın sözcüsü Devlet Bahçeli. Devlet Bahçeli o gün orada konuştu. Savcı kesin olarak taraflıdır, talimat almıştır, görevini kötüye kullanmıştır. Oturduğu makamı hak etmeyecek kadar da hukuk bilgisinden yoksundur. Kendisine tavsiyem yeniden bir hukuk fakültesine kayıt yaptırarak yeniden hukuk öğrensin!

AYM siyasi baskılara dayanamayarak daha önce reddettiği talebi kabul etti

Seçim öncesi HDP’yi seçime dezavantajlı koşullarda sokmak için çevrilen kötü bir tiyatrodan başka bir şey değil bu karar. Bunun en büyük kanıtı da iddianame ile talep edilen bloke tedbirinin, hukuksuz bulunarak reddedilip seçim öncesi yeni tek bir iddia içermeyen bir talep ile bloke kararının verilmesidir. AYM siyasi baskılara dayanamayarak daha önce hukuksuz bularak reddettiği talebi gerekçesiz bir şekilde kabul etmiştir. 

Savcının iddianamesinde 7 Haziran rövanşını, Kürtlerin ve ötekilerin Meclis'te temsil edilmesinden duyulan rahatsızlığı görüyoruz

Biz savcının iddianamesinde HDP’nin 7 Haziran seçim zaferinin rövanşını görüyoruz. Biz bu iddianamede halkın temsil hakkının yok sayılmasını görüyoruz. Biz bu iddianamede Kürtlerin, Alevilerin, muhaliflerin, kısacası ötekilerin parlamentoda temsil edilmesinden duyulan rahatsızlığı, halkın yönetimde söz sahibi olmasının istenilmediğini görüyoruz. Çünkü HDP, bu ülkede gerçekleri cesurca dile getirenlerin, eşit hakları, eşit paylaşımı savunanların, barışın, umudun ve adaletin partisidir. 

Partimizin hesabının bloke edilmesi maddi bir mevzu değil. Halkımızın ve bize oy veren seçmenlerimizin yurttaşlık statüsünün askıya alınması talebidir. Evet yurttaşlık haklarının; seçmelerimizim HDP’lilerin, Kürtlerin, sol ve sosyalistlerin bu ülkedeki demokrasi güçlerinin elinden açık bir şekilde alınmasıdır. Bu açık biçimde HDP’li seçmenin kararına, tercihine, siyasi görüşüne bloke konulmasıdır. 

Biz barajları yıkarak geldik, bloke ile mi bizi durduracaksınız

7 Haziran seçimlerinde önümüzde barajlar vardı; yıktık da geldik. Şimdi bizi kapatma ile ekonomik yaptırımla mı durduracaksınız? Bir halkı durdurmak kolay değil, bunu bilin! HDP salt bir binadan mı ibaret sanıyorsunuz, HDP’nin siyaseti parlamento ile sınırlı mı sanıyorsunuz? Bizler barajları aşarak geldik bugünlere ve kendisinden doğan, kendisini büyüten bir mücadele bu yasaklarla küçülmez! Halk hareketiyiz, halkın gücüyle varız ve var olacağız, bunu kimse unutmasın. HDP’nin kapısına vuracağınız kilitle mi halkı ve halkın barış talebini durduracaksınız? Hiç mi tarih okumadınız? Geçmişe bir bakın, ardında halk gücü olmayan hangi siyasi hareket yaşayabildi? HDP ve evvelki geleneklerimize bir bakın. HEP’ten bugüne demokratik mücadelemiz milim sapmadı, sapmayacak. 

Mehmet Uçum’un sözleri talimattır, davanın Saray'ın talimatı ile açıldığının kanıtıdır

Ha bir de Saray'ın hukuk danışmanıyım diyen bir zat var. Kendini direkt yargıç yerine koyup partimiz hakkında karar veriyor, bunu da utanmadan sıkılmadan ilan ediyor. Bu zat bilsin ki söylediği şey, salt partimiz hakkında değil halkların kaderini etkileyecek bir şey. Halkların kaderi ile geleceği ile oynamanın vebali ağır olacak! Cumhurbaşkanı danışmanı sıfatıyla bu yorumları yapan bir hukukçu ülkenin yaşadığı karabasanı özetliyor. Bu ülkenin demokratik olmadığını, tek adam rejiminin yarattığı baskı ortamını özetliyor. Dahası partimize yönelik kapatma davasının Saray'ın talimatı ile açıldığının itirafıdır. Bir hukukçu anayasanın, yargının bağımsızlığı ilkesini bilmiyorsa ve buna göre davranmıyorsa kendisine hukukçuyum demesin. 

Hiçbir engelleme siyasi geleneğimizi küçültemez, aksine çığ misali büyümeye devam edeceğiz

HDP’yi kapatmaya çalışanlar şunu iyi bilsin ki: hiçbir engelleme bu siyasi geleneği küçültmedi. Tam tersi bir çığ misali büyüttü. Hiçbir karar bize demokratik siyaset çabamızdan geri adım attıramadı. Nasıl ki karanlığı bir kibrit çöpü ile yardıysak dün ve yıllar sonra milyonların elinde meşaleye döndüyse bu; geçmişten aldığımız miras ile cesaret ile kararlılık ile halk gücü ile büyüdük, büyümeye de devam ediyoruz.

Bugün bize yapılan yarın herkese yapılacak, bunun sayısız örneği var

Kısacık tarihimiz gösterdi ki AKP-MHP ittifakı muhalefeti susturmak için önce HDP’den başlıyor. Partimizi şeytanlaştırma, düşmanlaştırma, belediyelerine kayyım atama, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, gözaltı, tutuklama ve cezaevi... Tüm bunlar önce HDP’ye uygulanıyor, sonra da tüm muhalefete uygulanıyor. Bu ülkenin geleceğine talip olduğunu söyleyen 6’lı masa bileşenleri, bu tarihsel sorumluluktan oldukça uzak görünüyor. Bizler elbette kimseden demokrasi dilenecek değiliz ancak bir siyasi parti olarak, bizim hakkımızda kuracağınız her cümle, aynı zamanda seçmenlerimiz için ileriye dönük bir gösterge olacaktır. Tercihlerini belirleyecektir.

Tüm muhalefet partileri seçim güvenliği konusunda bir araya gelmelidir

Önümüzdeki seçim süreci hiç olmadığı kadar adaletsiz bir yarış olacak, adaletsiz bir ortamda gerçekleşecek. Bir tarafta vergilerimizle fonlanan, devletin tüm imkanlarını kendi çıkarlarına kullanacak bir Cumhur İttifakı, diğer tarafta seçim kampanyalarını sürekli engellemeler, yalan haberler ve manipülasyonlar ve çeşitli hilelerle mücadele etmek zorunda kalacak muhalefet partileri olacak. Bu nedenle muhalefet partilerine tekrar çağrıda bulunuyoruz. En azından “seçim güvenliği” ve manipülasyonlarla mücadele temelinde tüm muhalefet partileri olarak bir araya gelmeli ve seçmenlerimizin sandığa gitme ve oylarını güven içerisinde kullanmalarını sağlayacak bir işbirliğini sergilemeliyiz. Muhafazakar veya seküler, sağcı ya da solcu ayırt etmeksizin seçmenlerimize karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak, seçimlere katılacak olan tüm muhalif partilerin ortak bir seçim güvenliği platformunu oluşturmasını elbette zaruri görüyoruz, zira iktidarın oyunlarının sandık oyunlarıyla da devam ettiğini geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz. Ümit ederim ki, bu çağrımıza ve önerimize tüm muhalefetten aklıselim bir yanıt alabiliriz.  

AKP’nin türban düzenlemesi Türkiye’deki özgürlük demokrasi sorunlarına cevap vermiyor

Bizim, AKP’nin Anayasa değişikliği teklifi görüşmelerini reddetmemiz, halen kamuoyunda tartışılan önemli bir mesele olmaya devam ediyor. Bu konuda arkadaşlarımız kapsamlı açıklamalar ve değerlendirmeler yaptılar. Neden reddettiğimizi açıkça ifade ettiler. Ben bir kez daha tavrımızı burada açıklamak istiyorum. Tavrımız esasen iki önemli nedene dayanıyor. Birincisi: Özgürlüklerin olabildiğine kısıtlandığı, baskı ve zorun gün be gün arttığı, demokratik kazanımların her gün tırpanlandığı bir zamanda başörtüsü ile ilgili getirilen teklif, ülkenin özgürlükler ve demokrasi sorunlarına yanıt üretmenin çok çok uzağındadır. Bu teklif, AKP’nin seçim hesaplarının bir parçası olarak ortaya konmakta, toplumu ayrıştırmakta, toplumsal kutuplaşmayı artırarak seçimi kazanmaya hizmet etmek amacıyla getirilmiştir. Tüm kamuoyunun da bildiği gibi ortada ne türbanla ilgili ne de aile kurumu ile ilgili bir tartışma vardır. Her iki konuyla ilgili yapılan bu hamle, AKP’nin oyunu kendi sahasına doğru çekme, kendi seçmenini konsolide etme ve hayat pahalılığı, ekonomik kriz nedeniyle kendisinden kopmakta olan muhafazakar seçmeni tekrar kazanmaya dönük nafile bir çabanın ürünü olarak görülmelidir.

Bu saldırı koşullarında AKP’nin demokrasicilik oyununa alet olmayız

Görüşmeyi reddetmemizin ikinci sebebine gelirsek; iktidar ve küçük ortağının doğrudan yargıya müdahalesi sonucu yürütülen Kobanî Kumpas Davasındaki hukuksuzluklar, bunların parti kapatma davasına delil olacak şekilde yetiştirilme çabası, kapatma davasının hız kesmeden devam etmesi, son olarak da partimizin anayasal hakkı olan hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bloke edilmesi, bizim bu “demokrasicilik oyunu”nu oynamama kararı almamıza neden olmuştur.

Partimiz, tüm saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar, kayyum siyaseti, seçilmişlerine dönük ağır hak ihlalleri, seçmenlerimizin seçme ve seçilme haklarının açıkça elinden alınması hamlelerine karşın, ülkede barış ve demokrasinin tesisi için müzakereden yana tavrını korumaktadır. Ancak bu kanun teklifine destek vererek veya görüşmeleri sürdürerek AKP’nin demokrasi için yaptığı PR çalışmalarına cila atmak istemiyoruz. Onların oyunlarına dahil olmuyoruz. Bunun tüm kamuoyu tarafından açıkça bilinmesi gerekir. 

Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyerek yoluna devam ediyor 

Birçok kez söyledik, yine söylüyoruz. Bizler, ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların yüzyıllara dayanan bir mücadele ve direniş geleneğinin devamı ve temsilcileriyiz. Devraldığımız bu onurlu mirası, her türlü baskıya ve inkara karşı savunmaya ve daha da güçlendirmeye devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu coğrafyanın ezilenlerinin, yoksullarının, kadınlarının, gençlerinin, yaşam alanı savunucularının, yok sayılanlarının haklarını savunmak ve egemen iktidar bloklarına karşı halkların asıl birliğini temsil eden Emek ve Özgürlük İttifakımız, güçlenerek yoluna devam ediyor. 

Yoksulluğa, baskıya, sömürüye, tecride, faşizme en büyük cevabı 15 Ocak mitinginde vereceğiz

Emek ve Özgürlük İttifakımız sadece bir seçim ittifakı değil, özgürlüğün, demokrasinin, eşitliğin ve adaletin yolunun mücadeleden, sokaktan geçtiğini bilerek yoluna devam ediyor. Tam da bu çerçevede; yoksulluğa, baskıya, sömürüye, tecride, faşizme ve asimilasyona karşı en büyük cevabı, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 15 Ocak’ta İstanbul Kartal Meydanı’nda bir kez daha vereceğiz. Bizler ne restorasyonculara ne tek adamcılara mahkum değiliz. Bizim yolumuz, bütün ezilenlerin ittifakını ve birliğini esas alan özgürlüğün, eşitliğin ve emeğin yoludur. Bu anlayış ile HDP olarak halklarımıza dayatılan faşizme, yoksulluğa, işsizliğe ve emek sömürüsüne karşı, tecride karşı, yüreği emekten, özgürlükten ve eşitlikten yana atan herkesi 15 Ocak’ta Kartal Meydanı’na bir kez daha davet ediyoruz.

Em li hemberî êrişên AKP'ê her ku diçe bi hêztir meşa xwe didomînin 

Birêz Çapemeniya hêja, êrişên hovane li ser partiye me didomin. Herî dawî hesabên partiya me hatin blokekirin. Dozgerê Komarê mutalaya xwe ya dawî bi dadgeha mekazagonê re parve kir. Pişt re wekî berdevkê îktîdarê û şirîkê îktîdarê MHP li ber Dadgeha Bilind daxuyanî da. Gelo kîjan dozger daxuyanî dide çapemeniyê? Kîjan dozger derheqê angaştên xwe de, derheqê partiyeke mezin de bi manîpulasyonan û îthaman doz vedike. Em dizanin bi talîmatên desthilatdarê AKP'ê ev doz hate vekirin. Herî dawî şewirmendê wan ê hiqûqê bi aweyek eşkere diyar kir ku dê çi biryar derheqê partiya me de bê girtin. Ev herdu jî didin nîşan ku doza girtinê di heman demê de bi êrişên wan bi destê AKP û MHP tê meşandin. Me heya niha tu car serî netewand û em ji îro şûnde jî roj bi roj mezin dibin. Em roj bi roj rêxistinbûna xwe mezin dikin. Tifaqa Ked û Azadiyê di 15'ê Çile de dê li qada Kartalê mîtîngekê li dar dixe. Yên ku dixwazin riya 3’emîn ava bikin, em hemû kesên ku doza ked, azadî û demokrasiyê dimeşînin vedixwînin mîtîngê. 

SORU: HDP aday çıkaracağını söylemişti, aday kriterleriniz nelerdir öne çıkan aday var mı? 6’lı masa ile müzakereye kapalı değiliz demiştiniz. Açıklamadan sonra 6’lı masa ile müzakere girişiminiz oldu mu? 

Aday belirleme süreci ve kendi adayımızı belirlemekle ilgili Eş Genel Başkanlarımız kapsamlı değerlendirmeler yaptılar. Bu konuda çalışma yürüten komisyonlarımız çalışmalarına devam ediyor, bizi izlemeye devam edin. Aday belirleme prensiplerimiz yayınladığımız deklarasyona göre olacak. 

12 Ocak 2023