
Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:
Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Açlık grevleri, ekonomik kriz, gençlik ve kadına yönelik saldırılar konusunda iktidarı eleştiren Günay, şunları söyledi.
Saygıdeğer halkımız, değerli basın emekçileri, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi ülkemizin yoğun ve iç içe geçen pek çok meselesi, sorunu, sıkıntısı var. Toplumumuzun değişim beklentisi, bu cendereden kurtulma isteği var elbette, süren bir mücadele ve direnenler var. Bütün bunlar bizim çözüm irademizi, ısrarımızı, mücadele azmimizi daha fazla büyütüyor.
Açlık grevi 64’üncü gününde
Değerli basın emekçileri; bugün itibariyle 107 cezaevinde 2 binden fazla siyasi tutsak tarafından süresiz-dönüşümlü devam eden açlık grevi eylemleri 64’üncü gününe girdi. İki aydan fazla bir süredir imkânsızlıklar içerisinde mahpuslar direniyor, bu mevcut gidişata itiraz ediyor.
Tutsakların talepleri çok açık. İktidar blokunun, kendisine muhalefet edenlerle doldurduğu cezaevlerinde, binlerce siyasi mahpus, başta İmralı’daki ağırlaştırılmış tecrit olmak üzere, OHAL şartları ile birlikte artık tahammül edilemez seviyeye gelen cezaevleri koşullarına itiraz ediyor, hak ihlali ve hukuksuzlukların kaldırılması için direniyor.
İnsanlar ellerinde fenerle adalet arıyor
Sadece son 10 yılda Türkiye’de haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı her düşünceden, her çevreden insanların bin bir çeşit eylem ve etkinlikleri söz konusu. İnsanlar ellerinde fener ile adalet arıyor ülkede artık. Bu son 10 yılda dünyada gündem olan 2 büyük açlık grevi yaşandı Türkiye’de. Peki bu grevlerin devlet aklına anlattığı, ifade ettiği tek bir şey yok mu? Bunca hukuksuzluk varken insanlar buna karşı bedenlerini açlığa yatırmak zorunda kalmışken hükümet yetkililerinin çıkıp “demokratik bir yönetim” olduklarına dair söylemlerde bulunması, bunu iddia etmesi tam bir trajedidir.
Bu meşru ve demokratik taleplerin kabul edilmesi için mücadeleyi yükselteceğiz
Açlık grevlerini izlemek için kurulan komisyonumuz ve sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan Açlık Grevi İzleme Komisyonları çalışmalarına devam ediyor. Süreci takip ediyoruz. Bu talepler meşru ve demokratik taleplerdir. Tutsakların taleplerinin kabul edilmesi için mücadeleyi biz de yükseltmeye devam edeceğiz.
Esenyurt baskını provokasyondur, iktidarın ‘ben hukuksuzlukta ısrar ediyorum’ mesajıdır
Saray iktidarı, karşısında gerilediği toplumsal muhalefeti ayrıştırmak ve bastırmak için her gün yeni bir saldırı biçimi geliştiriyor. Tutsakların taleplerine kulak vermek yerine Esenyurt’ta yine algı oluşturmak için Saray'ın kolluk güçleri tarafından parti binamıza gece yarısı korsanvari bir şekilde, hukuksuzca kapılar kırılarak yapılan operasyon tam bir provokasyondur. Siyaseten HDP karşısında tökezleyen, İstanbul’u ve İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’u seçim stratejimiz sebebiyle kaybeden Saray iktidarı, intikam operasyonlarının peşindedir. Neymiş efendim ilçe binamızda Öcalan’ın fotoğrafları asılıymış! Bu, tutsakların “tecridi bitirin, Öcalan çözüm için devreye girsin” talebine karşılık “Biz hukuksuzlukta, tecritte ısrar edeceğiz” mesajıdır.
Milyonlarca insan Öcalan’ı siyasi iradesi olarak kabul ediyor
Partimiz kuruluşundan beri Türkiye’de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için mücadele ediyor. Bir tek eve daha ateş düşmesin, toplumsal müzakere ve uzlaşma ile toplumsal barış sağlansın diye çabalıyor. Ve partimiz Sayın Öcalan’ı barışçıl bir çözüm adresi, iradesi ve imkanı olarak gördüğünü her platformda açıkça ifade etti ve dillendirdi. Milyonlarca insanın ‘Öcalan İrademdir’ dilekçeleri hala Meclis'te duruyor.
Ortada bir suç varsa Öcalan’ın fotoğrafları değil ilçe binamızın korsanca basılmasıdır
Öcalan’ın barış çabasını, onun fotoğraflarını suçmuş gibi göstererek engelleyemezsiniz. Saray'da kurulan tekçi koalisyonun aksine HDP dün ne dediyse bugün de aynısını söylemeye devam ediyor. Biz dün de "barışın temel aktörlerinden biri de Sayın Öcalan’dır" diyorduk bugün de diyoruz. Dün Öcalan ile müzakere yürütüp bugün kendisini kriminalize etmeye çalışan tekçi rejim gidecek ve tekrar toplumsal barış, Kürt meselesinin demokratik çözümü mümkün olacaktır.
Ortada bir suç varsa, o da Esenyurt ilçe binamızın hukuksuz, korsanvari bir şekilde basılması ve ilçe eş başkanlarımız Dilan Kılıç ve Ercan Sağlam’ın iki defa gözaltına alınmasıdır. Dünyanın hiçbir yerinde parti binaları bu şekilde basılmaz, basılamaz. Bu siyaset kurumuna yönelik bir saldırı demektir aynı zamanda.
Saldırılarınız nafile, halkımızın öfkesini artırmaktan başka işe yaramıyor
Biz buradan AKP-MHP rejimini bir kez daha uyarıyoruz. Partimizi kriminalize etme çabalarınız beyhudedir. Halklarımız bu yalanlara inanmıyor. Aksine sizin bu hukuksuzluklarınıza daha çok öfkeleniyor onları. Siz de farkına varın artık, partimize dönük bu faşizan saldırılar, ülkede hukukun kırıntısı kalmışsa eğer, onu da yok ediyor. Biz bu baskılara asla boyun eğmeyeceğiz. Partimiz, halkımız nasıl ki her seferinde size gereken cevabı verdiyse bu faşizan politikalarınıza da bir kez daha güçlü ve gereken cevabı verecektir.
Gençlerin geleceğini çalan ve karartmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız
Topluma karşı geliştirilen bu saldırıların öncelikli hedefleri arasında gençler ve kadınlar bulunuyor. Gençlerin geleceğini çalan ve karartmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu ülkedeki yönetim modellerinin gençlere dair sicili dün olduğu gibi bugün de bozuk. Türkiye devrimci önderlerini 20’li yaşlarında asan, 17’sine henüz basmayan Erdal Eren’i idam eden korkak zihniyet bugün gençleri kaçırarak, işkence tehdidiyle, gözaltı ve tutuklamalarla susturmaya çalışıyor.
Bu görünmeyenler kimdir, iktidar neden bu mesele karşısında neden sessiz
Gençlik örgütlendikçe AKP-MHP iktidarının en ağır saldırısına maruz kalıyor. Sorgulamayan, eleştirmeyen bir gençlik yaratılmak isteniyor. Son olarak İstanbul’da Gökhan Güneş isimli genç zorla kaçırıldı ve günlerce kendisinden haber alınamadı. Gökhan Güneş, 5 gün boyunca elektrik, kaba dayak ve soğuk su işkencesine maruz kaldığını ve dikey mezara konulduğunu kamuoyuna açıkladı. Bu vahşeti uygulayanlar kendilerini Gökhan Güneş’e “Görünmeyenler” olarak tanıtıyor.
Buradan Hükümete ve İçişleri Bakanlığı'na soruyoruz bu “görünmeyenler” kim, kimlere bağlı? Onları görünmez kılan kimler ve hangi güçler? Gündüz ortası kamera kayıtları olmasına rağmen bu çeteler yer yarıldı da içine mi girdi? Her konuya ilişkin sabah akşam algı operasyonları yapan sizler neden bu olay karşısında dut yemiş bülbül gibi suskunsunuz. Hükümeti derhal bu soruları yanıtlamaya çağırıyoruz. Gökhan Güneş’i kaçırarak işkenceye maruz bırakan, ajanlık dayatan bu çeteler hakkında etkin bir soruşturma yürütülmeli, failler açığa çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır.
AKP gençlikten, gençliğin cesaretinden, iradesinden ve ısrarından korkuyor
Yine, Partimize dönük siyasi soykırım operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Partimiz Gençlik Meclisi'ne yönelik hukuksuz, keyfi bir operasyon daha yapıldı ve 14 arkadaşımız hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Aralarında MYK ve PM üyemiz Sevim Akdağ’ın da bulunduğu 8 arkadaşımız şuan gözaltında.
Gençlik Meclisimize dönük kaçırma, ajanlık dayatması, işkence ve tehdit rutin bir hal aldı. Çünkü dediğimiz gibi, AKP gençlikten, gençliğin direngen cesaretinden, iradesinden ve ısrarından korkuyor, tüm faşist yönetimler gibi AKP de, gençliğin faşizme karşı mücadelenin öncüsü olduğunu biliyor ve bu onları korkutuyor.
Gençleri ve kadınları hedef almaktan vazgeçin, gözaltına alınanları serbest bırakın
Tıpkı Gençlik Meclisimize olduğu gibi Kadın Meclisi üyelerimize, TJA aktivistlerine, yani kadın mücadelemize yönelik siyasi soykırım operasyonlarının bir parçası olarak kadın arkadaşlarımıza sistematik gözaltı ve tutuklamalara maruz kalıyor. TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan hakkında tutuklama kararı çıkarılarak, gözaltına alınıp tutuklandı. Ayşe Gökkan siyasi faaliyetlerinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğünden dolayı şimdiye kadar hakkında 200 soruşturma açılmış, 83 defa keyfi şekilde gözaltına alınmış ve yıllarca cezaevinde kaldı. Fakat kadın özgürlük mücadelesinden asla geri adım atmamıştır. Gençlik Meclisi üyelerimizi ve kadın mücadelesi yürüten TJA aktivistleri Zeynep Ölbeci ve Ayşe Gökkan’ı derhal serbest bırakın.
İktidar kadınkırımın ortağı olduğunu gösterdi
Biliyorsunuz, kadına yönelik şiddeti önlemekle yükümlü Meclis'i, bu şiddeti, kadınkırımına dönüşen saldırıları önlemeye, gerekli tedbirleri almaya dönük acil toplanmaya çağırdık. Fakat genel görüşme talebimiz reddedilerek, iktidar hem kadına yönelik şiddete geçit vererek bu şiddetin devam etmesini istedi hem de önlem almayı reddederek bu şiddetin, kadınkırımın ortağı olduğunu bir kez daha kabul etti.
Kamu bankaları arpalığa dönüştürüldü; yandaşa sınırsız kredi, çiftçiye haciz
Değerli basın emekçileri, AKP iktidarı döneminde kamu bankaları siyasetçilerin, siyasetçi yakınlarının, şirketlerin ve holdinglerin arpalığı haline geldi. Hiçbir iktidar döneminde bu denli yağma ve talan yaşanmadı. Şirketlere ve holdinglere hesabı sorulmayan milyonlarca dolarlık krediler veriliyor, hesap dahi sorulmuyor. Ancak yurttaşa, çiftçiye verilen krediler son kuruşuna kadar alınıyor, malına mülküne haciz konuluyor. Bunun son örneğini Ziraat Bankası’nda yaşanan skandallarla gördük.
Biz söylemiyoruz, Sayıştay raporları söylüyor: Ziraat Bankasının 1,6 milyar dolar kredi verdiği ve ‘vergi cenneti’ olarak bilinen British Virgin Adalarındaki bir şirketten, 2020 Mart ayına kadar, sadece 17,5 milyon TL’sini geri tahsil edebildiği ortaya çıktı. Ayrıca geciken taksit ve faiz ödemelerinin toplamı 726 milyon dolar. Çalık Grubu'na ait Sabah ve ATV’nin satın alınması için oluşturulan 630 milyon dolarlık havuzun, 200 milyon dolarlık kısmının Ziraat Bankası karşılamıştı hatırlarsanız.
AKP kara propaganda yapan medyasını kamu bankalarından kredi vererek oluşturuyor
Daha iki yıl önce Demirören Grubu, Doğan Grubu’nu satın aldı. Ziraat Bankası’nın verdiği kredi 700 milyon dolar. Burada kirli bir tezgahın döndüğü açık. AKP iktidarı kendi medyasını kamu bankalarından kredi vererek oluşturuyor. Ve bu medya organları üzerinden de algı operasyonları ve kara propaganda ile muhaliflerine saldırıyor!
Patronlara verdiği kredinin peşine düşmeyen Ziraat Bankası çiftçinin peşine düşüyor
Peki Ziraat Bankası niye kurulmuştu? Çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için. Diğer kurumlar gibi Ziraat Bankası da kuruluş amacından bu şekilde kopartıldı. Çiftçiye değil yandaşa kredi verme, onları ihya etme derdine düşen bir banka var artık. Patronlara verdiği kredinin peşine düşmeyen Ziraat Bankası çiftçinin peşine düşüyor. Haciz koyuyor, arsalarını ihaleye çıkarıyor, traktörünü bağlıyor.
Çiftçilerden haczedilen 890’ı tarla, 120’si arsa toplam 1940 gayrimenkul satışa çıkarıldı
Bakın basına yansıdı: Ziraat Bankası’nın, bankaya olan borçlarını ödeyemeyen çiftçilerden eline geçen 890’ı tarla, 120’si arsa toplam 1940 gayrimenkulü satışa çıkardı. Böyle bir vicdansızlık nerede görülmüş? Ne yapsın bu çiftçiler? Niye çiftçinin malına mülkünü satışa çıkarıyorsunuz da milyonlarca dolarlık kredilerin peşine düşmüyorsunuz? Zaten ülkede tarımı bitirdiniz. Çiftçi 100 kuruşa ürettiği malı 90 kuruşa satıyor. Üzerine bir de ödeyemediği kredi için malına, mülküne haciz koyuyorsunuz! Çiftçinin aldığı üç kuruş krediyi ertelemek çok mu zor? Cengiz’in, Limak’ın vergi borçlarını bir gecede silebiliyorsunuz da gariban çiftçinin kredisini ertelemek çok mu zor?
Onlar patronları zengin etmenin derdine düşsün, biz çiftçinin yanında duracağız
İşte bu soygun düzenidir, halka karşı düşmanlık politikasıdır, yandaşı kayırma politikasıdır. Sizin kitabınıza sömürüden, adaletsizlikten başka bir şey yok mu? Çiftçiye yaptığınız bu zulme son verin. Biz HDP olarak bu zulmü dile getirmeye devam edeceğiz. Çiftçinin, köylünün yanında durmaya devam edeceğiz. AKP iktidarı Cengiz’in, Çalık’ın yanında durmaya devam etsin. Onlar patronları zengin etmenin derdine düşsün. Biz alın teriyle toprağa can veren çiftçinin yanında duracağız. Borçlarını ödeyemediği için sütünü Ziraat Bankası önüne döken çiftçinin yanında olacağız ve hesabını sormaya devam edeceğiz.
En yoksul 10 il, Kürt bölgesinde
Değerli basın emekçileri bakın size TÜİK verileriyle çok ibretlik bir ayrımcılık, “bölücülük” hikayesi anlatayım. TÜİK 2019 Yılı GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) il bazlı istatistikleri açıkladı: İl düzeyinde cari fiyatlarla GSYH hesaplamalarına göre; 2019 yılında İstanbul 1 trilyon 327 milyar 452 milyon TL ile en yüksek GSYH'ya ulaştı ve toplam GSYH'dan yüzde 30,7 pay aldı. 395 milyar 731 milyon TL ve yüzde 9,2 pay ile Ankara, 263 milyar 38 milyon TL ve yüzde 6,1 pay ile İzmir izledi.
İl düzeyinde GSYH hesaplarında son 10 sırada ise: Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Antep, Hakkari, Bitlis, Muş illeri var.
· Bölgesel eşitsizlik her konuda net bir şekilde ortada. Cumhuriyet tarihinden bu yana bölgesel anlamda değişen hiçbir veri yok.
· Türkiye haritası iki zıt renkten oluşuyor. Bu eşitsizlik ekonomik, sosyal, siyasal bütün konularda böyle.
Bu harita aynı zamanda OHAL, kayyım, saldırı haritası
Size bir harita göstereyim; Bu harita bölgesel ekonomik eşitsizlik haritasıdır. En yoksul iller ile en varsıl illeri gösteriyor. Bu harita 1980 yılında da böyleydi. 1960 yılında da böyleydi 2004, bu harita 2021’de böyleydi. Peki ayrımcılık sadece bu ekonomik haritayla mı sınırlı. Şu gördüğünüz en yoksul iller haritası aynı zamanda kayyım haritasıdır, aynı zamanda süreklileşen OHAL haritasıdır, aynı zamanda sokağa çıkma yasağı haritasıdır, aynı zamanda toplu mezar haritasıdır, Şark Islahat Planı, Umumi Müfettişlik haritasıdır…
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi önerimiz bu yüzden hedef alınıyor, bize bu yüzden saldırılıyor. Bu eşitsizlik devam etsin, sömürü derinleşsin diye bize saldırılıyor. İşte biz de bu yüzden direniyoruz direnmeye ve bu eşitsizliği, ayrımcılığı, bölücülüğü bitirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Ev pergal li çar aliyê Kurdistanê êrişê sivîlan dike
Hikûmeta AKP-MHP’ê, ne tenê li Tirkiyeyê, li Rojava û Başûr jî dijminatiya gelê Kurd didomîne. Ji Efrînê bigire heta Serêkanî û Girê Spî, ji Qamişlo bigire heta Başûr, li çar aliyê Kurdistanê êrişî sivîlan dike. Heta niha bi hezaran sivîl di operasyonên leşkerî de hatin kuştin. Li aliyekî kuştin, li aliyê din jî revandin, koçberkirin û talan.
Çend roj berê li Rojava, li Til Rifatê êrişek ji aliyê artêşa Tirk ve hate kirin û di encamê de 3 sivîlan jiyana xwe ji dest da, 6 sivîl jî birîndar bûn. Mixabin Wezareta Parastinê ya Neteweyî ev êriş girt ser xwe û ew sivilên ku hatine kuştin wek terorîst bi nav kirin.
Li gor AKP û MHP hemû Kurd û gelê Rojhilata Navîn terorîst in
Ji bo wan sivîl terorîst in, gelê Kurd terorîst e, gelên Rojava terorîst in û qetla wan jî rewa û heq e li gor nêrina AKP û MHP’ê. Hikûmeta AKP-MHP’ê hemû qanûnên navneteweyî binpê dike. Mafê jiyanê nas nake û bûye sebebê gelek sûcên li dijî mirovahiyê. Hikûmeta AKP sûcdar e. Em cardin li vir êrişên li hemberî gelê Kurd, êrişên li hemberî sivîlan şermezar dikin. Ên ku sivîlan qetil dikin bila baş bizanibin ku em ê li her derê têkoşîna ji bo edaletê bidomînin. Em ê heqê sivîlên bêguneh û gelê me yê Rojava ji wan bipirsin. Em tu carî vê yekê ji wan re nahêlin.
Politikayên îktidarê polîtîkayên dagirkeriyê ye
Ez dîsa li vir dixwazim bi bîr bînim ku polîtîkayên desthilatdariya AKP'ê yên li Başûr û Rojava ne ji bo çareseriyê û qenciya Kurdan e. Ev politika ji bo dagirkirin û desteserkirina Rojava û Başûr in. Pêwîst e rêveberiya Başûr û hemû Kurd vê rastiyê bibînin û bizanin… Ji ber vê yekê em dîsa dibêjin divê Kurd yekîtiya xwe pêk bînin…
Girtî ji bo edaletê û li dijî tecrîdê di nav berxwedanê de ne
Wek min got, hikûmeta AKP-MHP’ê êdî tu hiqûqê nas nake. Qanûnên xwe û yên navneteweyî binpê dike. Li hemberî birêz Ocalan tecrîdeke giran dide meşandin. Lê li zindanan bi hezaran girtî li hemberî vê tecrîdê 64 roj in di greva birçîbûnê de ne. Li dehan zindanan, bi hezaran girtî bangî hikûmetê dikin û dibêjin werin ser riya heq û heqîqetê. Qanûnên xwe binpê nekin û werin ser riya edaletê.
Guh bidin dengê girtiyan û daxwazên wan bi cih bînin
Greva birçîbûnê banga edaletê ye, banga hiqûqê ye. Pergala ku li Îmraliyê hatiye avakirin, pergala rewşeke awarte ye. Binpêkirina qanûnên Tirkiyeyê ye, nenaskirina qanûnên navneteweyî ye, êrişa li hemberî mafê jiyanê ye. Pergala ku li wir hatiye avakirin, dixwazin belavî temamî Tirkiyeyê bikin. Belavî temamî girtîgehan bikin. Ez careke din ji vir bang dikim. Rojek berî rojekê guh bidin deng û banga girtiyên li zindanan. Ji bo ku rewşa zindanan xerab nebe, ji bo ku xetere mezin nebe divê gav bên avêtin. Ew gav ne sibê, divê îro, divê niha bên avêtin. Ji bo ku ev grev bi dawî bibe, divê îro tecrîda li ser birêz Ocalan bê rakirin. Her saet, her roj xetereyê mezin dike. Ji bo mafê hiqûqî lazim e.
Soru: Siyasi partilerle ilgili bir program kamuoyuna yansıdı. Randevu taleplerinize karşılık geldi mi? Ziyaretin gündeminde ne var? Ziyaret programınız ne zaman başlıyor?
Muhalefet partilerini ziyaret etme programımız 1 Şubat’ta başlayacak. HDP olarak Türkiye’nin bütün sorunlarına ilişkin çözüm önerilerimizi, birlikte çalışma zemini; yargı, ekonomik sorunlar, demokrasi ve adalet meselesine dair yaşanan krizleri nasıl aşabileceğimize dair konuları istişare yapmak istiyoruz. Bu konudaki düşüncelerimizi ayrım yapmaksızın bütün muhalefet partileriyle tartışma zemini yaratmak istiyoruz. Biliyorsunuz iktidarın politikaları ülkeyi felakete sürüklüyor ve biz bu felakete karşı dur demek için mücadele eden bir partiyiz ve bunun için de özellikle muhalefette bulunan siyasi partilerin Türkiye’nin acil çözülmesi gereken sorunları konusunda, ekonomik kriz başta olmak üzere adalet, yargı, demokrasi meselesinde bir araya gelip görüş alışverişinde bulunmak istiyoruz. Bu muhalefet partileri için önemli. Eşbaşkanlık düzeyinde muhalefet partilerinden randevu taleplerimiz oldu geri dönüşler oldu. İlk ziyaretimiz 1 Şubat’ta olacak. Diğer randevu ve ziyaret tarihleri de zamanı geldikçe paylaşılacak. Geri dönenler oldu, dönüş beklediklerimiz var. Bunlar netleştikçe kamuoyu ile paylaşacağız.
Hûn jî dizanin HDP muxalefeteke mezin e. Di 1'ê Sibatê de li ser pirsgirikên Tirkiyeyê civak li benda çareseriye ye demildest in, yanî di warê aborî, hiqûqî û darizandinê de… Em dixwazin vê yekê bi partiyên muxalefetê re li ser hin esasan bi muxalefeta Tirkiyeyê re şîrove bikin, niqaş bikin. Nêzikatiya îktîdarê diyar e, ew dixwazin Tirkiyeyê bikin nav xetereyê, derdê wan berdewamkirina desthilatdariya wan e. Em dixwazin bi partiyên muxalefetê re di asta hevserokatiyan de hevdîtanan pêk bînin. Me randevû xwest. Hinek li me vegeriyan. Em li benda bersiva hinekan e.
Soru: Mahir Ünal "CHP ve HDP’yi ittifakta ayrı bir yerde, Saadet ve İyi Parti’yi ayrı bir yerde değerlendiriyoruz" dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim şuanda muhalefet ile yapmak istediğimiz görüşmelerde kesinlikle bir seçim ittifakı söz konusu değil. Türkiye’nin acil çözülmesi gereken sorunları var. Bunlar ekonomi, yargı, adalet temeli sorunlardır. Biz bu temelde muhalefetle bir araya geliyoruz, seçim ittifaklarından önce esas tartışılması gereken bu ülkenin demokrasi sorunudur. Bu ülkenin işçisinin, emekçisinin yoksulluk sorunudur. Kadınların yaşadığı şiddet sorunudur. Esas olan bunlar ve bunlar için asgari konularda buluşmak gerekiyor.
Pirs: Di meha Sibatê de çalakiyeke berfireh li pêşiya we heye. Gelo ev bername di çi astê de ye?
Komîsyona me li ser vê yekê dixebite. Hevsekorên me dê vê bernameyên me eşkere bikin. Em li benda 8’ê Sibatê ne.
29 Ocak 2021