Günay: İktidarın içeride ve dışarıdaki yayılmacı savaş politikasının sonu hüsrandır

Parti Sözcümüz Ebru Günay, genel merkezimizde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay şöyle konuştu:

Sakarya’da yaşanan patlamalarda hayatını kaybeden herkese Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz.  

Partimiz kurulduğu günden bu yana topluma nefes aldıran kale olduğunu gösterdi 

Partimiz, kurulduğu günden bu yana çok çeşitli saldırılara, baskıya maruz kalmasına rağmen hâlâ direnişin ve topluma nefes aldıran bir kale olduğunu defalarca gösterdi. Partimiz, 7 Haziran’da özellikle toplumsal barışın derinleşmesi, Türkiye’de demokratik bir sistemin inşası için verdiği mücadele ve demokratik yaşama olan tutkusu ile bu iradesini milyonların desteğini alarak gösterdi.

HDP çözümün ne olması gerektiğini, AKP iktidarının 7 Haziran’ın sonuçlarını tanımadığı ve 1 Kasım’da toplum iradesine karşı geliştirmeye çalıştığı siyasi darbe ve başlattığı saldırılara karşı halkı korumak için takındığı tutum ile gösterdi. Dokunulmazlıkların kaldırılması, seçilmişlerin rehin alınması ve son siyasi darbeye karşı halk iradesinden yana takındığımız tavırla toplumla beraber, cesaretle bu baskı rejimine karşı nasıl direnmesi gerektiğini gösterdi. 

Her türlü saldırıya rağmen dimdik ayaktayız 

24 Haziran seçimlerinde her türlü hakarete ve engellemeye rağmen hala dimdik ayakta olduğumuzu gösterdik. 31 Mart’ta bütün ayrıksı duruşlara rağmen birlikte hareket etmenin zorbaları, tek adamları nasıl gerilettiğini ve demokrasinin nasıl kazanabileceği ile gösterdik. 

Mücadele programımız kararlılık ve azmimizin göstergesidir 

1 Haziran’dan bu yana sokakta, meydanda ve Meclis'te kesintisiz olarak sürdürdüğümüz Demokratik Mücadele Programımız bu konudaki kararlılığımız ve mücadele azmimizin somut göstergesidir. Elbette bizler bu konudaki ısrarımızı sürdürürken Saray ittifakı/iktidarı çatışma ve savaştan beslenerek yeni saldırı gerekçeleri oluşturmaya devam etti. İktidar, doğayı talan etmeye ve tüm ülke zenginliklerini sermayeye peşkeş çekmeye çalışarak gerçek yüzünü göstermeyi sürdürdü. 

Toplum düşmanı yüzünü, emekçilerin haklarını daha fazla gasp ederek gösterdi. Erkek egemenliğini büyütmek için kadınlara saldırmaya, kameralar önünde, karakollarda ve evlerde işkence yapmayı sürdürdü. İktidar bilindik yüzünü bir kez deha cinsiyet kimliklerine ve cinsiyet yönelimlere nefretle bakarak gösterdi. Mültecilerin yaşamlarını pazarlık konusu yaparak gösterdi.

Partimiz tüm bunlara rağmen farklı bir mücadele yönteminin mümkün olduğunu; halka sadece nefes değil aynı zamanda cesaret aşılanabileceğini, umut verilebileceğini kanıtladı ve gösterdi. 

Mücadele Programımızın ikinci aşamasına Meclis'te start verdik 

Geçtiğimiz Pazartesi günü Meclis’te 3 aylık Demokratik Mücadele Programının ikinci aşamasının startı Meclis grubumuzun da katılımıyla Eş Genel Başkanlarımız tarafından verildi. Bu program 1 Haziran'da Eş Genel Başkanlarımızın açıkladığı 9 maddelik tutum belgesi ile başlamıştı. Mücadele programımızı Haziran ayı içinde Hakkari ve Edirne’den Ankara’ya bütün engellemelere, saldırılara rağmen kararlılıkla yürüyerek sürdürdük. Türkiye kamuoyu iktidarın zorba ve saygısız yöntemlerini değil bizim kararlılığımız, çözüm önerilerimizi konuştu. Çünkü bu yürüyüş Hakkâri’den, Karadeniz’in tulumu ve horunu ile başladı, Edirne ve Kandıra hapishanesinden yükselen direniş ve özgürlük sesiyle başladı. 

İlk aşamada Ankara’ya yürüdük, şimdi Ankara’dan yola çıkarak toplumun tüm kesimleriyle buluşacağız 

Birinci aşamada Türkiye’nin iki yakasından Ankara’ya yürümüştük, şimdi Ankara’dan yola çıkarak Türkiye’nin dört bir tarafında toplumun her kesimiyle buluşacağız. “Hep Birlikte” sloganıyla başlattığımız mücadele programımızın ikinci aşamasında da bu iktidara karşı büyük bir toplumsal muhalefet örebileceğimizi ve öncü güç olabileceğimiz göstereceğiz. 

Çoklu Baroya karşı tüm gücümüzle direnme kararı aldık 

Bugün Demokrasi Buluşmaları temamızın bazı detaylarını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Savunma Hakkını gasp etme konusunda kararlı olduğunu gösteren AKP-MHP blokuna karşı bizler de Hep Birlikte savunma hakkını korumak için program takvimimizi 6 Temmuz’da başlattık. Meclis’te iktidarın teklifini geri çekmesi veya Genel Kurul'dan geçmemesi için tüm gücümüzle çalışma ve direnme kararı aldık. Bu anlamıyla bu ucube yasa tasarısına karşı baro başkanlarının ve avukatların yaptığı Ankara yürüyüşünü bir kez daha kutluyoruz. 

Savunma hakkını gasp etmek isteyenlerin getirdiği çoklu baro yasası ve 20 Temmuz OHAL darbesinin yıldönümünde büyük bir Adalet Buluşması yapmamız siyasallaşmış yargı yerine hukukun bağımsızlığı ve üstünlüğüne olan inancımızdandır. Ankara’da yapacağımız bu buluşmada aynı zamanda Türkiye’nin her yerinden KHK ile işinden edilen öğretmenleri, akademisyenleri, emekçileri buluşturacağız. 

Herkese yönelen saldırılara karşı hep birlikte karşı çıkmak zorundayız

Adalet mücadelesini elbette sadece Meclis'teki Çoklu Baro Düzenlemesiyle sınırlı görmüyoruz. Hak, hukuk, adalet mücadelesi bugün Türkiye’de herkes için temel talep, temel gereksinim haline gelmiştir. Başta partimiz, Kürtler, mücadele edenler, muhalifler, farklı düşünenler olmak üzere, bugün Türkiye’de haksızlığa uğramayan, ötekileştirilmeyen hiç kimse kalmamıştır. Ayrım gözetmeden hepimize yönelen bu saldırılara, haksızlıklara Hep Birlikte karşı çıkmak zorundayız. 

AKP sistemli bir şekilde topluma hukuksuzluğu dayatıyor 

Hep söyledik bugün bir kez daha söylüyoruz; Türkiye’de yargı bağımlı hale getirilmiştir, AKP sistemli bir şekilde topluma hukuksuzluğu dayatıyor. Barolar düzenlemesi ile hukukun tabutuna son çivi çakılmak isteniyor. Bu hukuksuzluk ve adaletsizlik insanları canından ediyor, toplumu çürütüyor. Çeteler serbest bırakılırken siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde binlerce hasta tutuklu ölüme mahkum edildi. Milletvekili, belediye eşbaşkanı, siyasetçi, akademisyen, gazeteci, yazar, aydın, yani muhalefet eden  onbinlerce kişi hala tutsak. Meslektaşlarımız Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, aylardır ölüm orucu eylemi ile adalet talebinde bulunmaktadır ve bu eylem artık kritik aşamaya gelmiştir. Bu vesileyle bir kez daha Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın talepleri yerine getirilmesi çağrısı yapıyoruz. 

Şenyaşar ailesine karşı yapılan katliam siyasi nedenlerle yapılan planlı bir katliamdı 

14 Haziran 2018 tarihinde Şenyaşar ailesine yönelik gerçekleştirilen katliam davası dün Malatya Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Esvet Şenyaşar ve iki oğlunun katledilmesi siyasi nedenlerle planlı bir katliamdı. Dün milletvekili arkadaşlarımız bu davayı takip ettiler. AKP milletvekilinin devletin gücünü arkasına alarak sebep olduğu bu katliam sorumlularının adil bir şekilde yargılanacağı ve hak ettikleri cezaları alacağı konusunda son derece kuşkuluyuz. Çünkü şimdiye kadar benzer durumda olan binlerce katliam davasında sorumlular aklandı, katliamcılara cesaret verildi. Her ne olursa olsun Şenyaşar ailesinin yanında olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum. 

6 Temmuz’da başlattığımız program toplumun adalet talebini sahiplenmeye yöneliktir 

Bu iki örnek bile adalet mücadelesinin ne kadar hayati ve önemli hale geldiğini bizlere göstermektedir. Bu nedenle 6 Temmuz’da Meclis'te başlattığımız eylem planımız, Çoklu Baro hukuksuzluğuna karşı olduğu kadar toplumun genel olarak adalet talebini sahiplenmeye yöneliktir. 

Demokrasi Buluşmaları 5 başlıktan oluşuyor 

Değerli arkadaşlar bununla birlikte, Demokrasi Buluşmamız beş temel başlıktan oluşuyor. Halklar-İnançlar, Adalet, İş-Aş, Gençlik, Ekoloji ve bu başlıkları destekleyecek etkinlikler ile demokrasi mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. 

Saray iktidarının kutuplaşmayı etnik ve inanç üzerinden büyüttüğü bu dönemde Hatay’da yapacağımız Halklar ve İnançlar Buluşması birlikteliğin, çoğulculuğun, rengin önemine dikkat çekecek. Türk'ü, Kürd'ü, Arab'ı, Ermeni'si, Süryani'si, Sünni'si, Alevi'si, Hristiyan'ı, Êzidî'si, inanmayanı ile halklar ve inançlar bahçesi olan partimizin bu buluşma ile kutuplaştırıcı zihniyete karşı birlikteliği sarmalayacak bir tutkal görevi göreceğini düşünüyoruz. 

Kıdem tazminatı gasbına karşı iş-aş talebi buluşmamızın omurgasıdır 

Kıdem tazminatına karşı gaspın yeniden gündeme geldiği, güvencesiz çalışma yelpazesinin genişletildiği ve sermayeye yeni peşkeş paketlerinin hazırlandığı bugünlerde emeğin hakkını savunacak İş-Aş Buluşması, Demokrasi Buluşmalarının omurgası niteliğindedir. Emek ile ilgili iki farklı etkinliğimiz var. Birincisi tarımın öneminin ve mevsimlik işçiliğin yakıcılığının yoğun olduğu kentlerden biri olan Urfa’da büyük bir buluşma ile yapılacak. İkincisi büyük buluşma fabrikalarda hayatları hiçe sayılan işçilerin emeklerinin gasp edildiği bir fabrika buluşması olacak. 

İstanbul’da Büyük Gençlik Buluşması  

Bir diğer temel başlığımız ise Gençlik Buluşması olacaktır. Yaz dönemine girdik. Milyonlarca yeni mezun genç işsizler ordusuna katıldı maalesef. Milyonlarca genç güvencesiz koşullarda çalışıyor. Z kuşağı ile ilgili tartışmalar tüm mecraları sardı. Ayrıca hazırlığı yapılan yasa tekliflerinden birinin içeriğinde 25 yaş altı emekçilerin haklarını gasp etmeyi planlayan düzenlemeler var. Bunlarla birlikte gençler tüm topluma direnmenin metotları konusunda yeni yöntemlerin olduğunu gösteriyor ve öğretiyorlar. Gençler Saray'ın yaptığı etkinlikte ‘Oy Yok’ diyerek cesareti büyütebiliyorlar. Bu nedenle Gençlik Meclisimiz öncülüğünde İstanbul’da büyük bir Gençlik Buluşması yapacağız.

AKP’nin Türkiye’yi çölleştirme siyasetine karşı Türkiye’yi koruma misyonunu yerine getiriyoruz 

Başka bir temamız ise ekolojidir. Tüm dünyanın temel gündemlerinden biri olduğu gibi bu ülkenin de başat gündemlerinden biri doğa katliamları ve talanıdır. Doğa talanı büyük bir kapitalizm sorunu olduğu kadar iktidarların yaşama, hayata, kültüre ve toprağa nasıl baktığının da göstergesidir. AKP iktidarı kadar kendi coğrafyasına, tarihine, ağacına, hayvanına, suyuna, taşına düşman bir parti dünyada görülmemiştir. AKP’nin tüm Türkiye’yi çölleştirme ve patronlara peşkeş çekme anlayışına karşı partimiz HDP tüm Türkiye’yi koruma misyonunu sonuna kadar yerine getirecektir. 

İktidar ülkenin her tarafında talan politikası sürdürüyor 

Karadeniz’de yol ve santral projeleriyle; İstanbul’da 3. Havalimanı, köprü uygulamaları ve Kanal İstanbul hayaliyle; Ege’de Kaz Dağları’nın meşesini, çınarını, çamını, keçisini, geyiğini, yaban hayatını maden şirketlerine tercih etmesiyle ya da Aydın’da incir ağaçlarını kurutan Jeotermal santralleri ile; Kürdistan’da Munzur’un yeşilinin ve maneviyatının yok edilmesiyle ya da Cudi’nin, Gabar’ın yakılması veya Hasankeyf’te tarihi belleğin betona gömülmesi ile; Akdeniz’in suyuna ve geleceğine düşman bir şekilde nükleere teslim edilmeye çalışılması ile ülkenin her yanında talan politikası sürdürülmektedir. 

Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Kürdistan coğrafyasına bütün dereler akarsu yatakları Baraj- HES’lerin istilası altında. Baraj-HES projeleri, çıkartılan orman yangınları, maden ve taş ocakları yerel toplulukları ve halkların geçim kaynakları ellerinden alınmakta, zorunlu göçe ve asimilasyona tabii tutulmaktadır. 

Hasankeyf’te yaşananlar ekolojik, tarihi, kültürel soykırım fotoğrafı utanç vericidir 

Hasankeyf’te yaşananlar ekolojik, tarihi, kültürel soykırımdır. Doğu ve batı kültürünün izlerini günümüze kadar taşıyan, 12 bin yıldır insanların yaşadığı ve 19’uncu yüzyıla kadar bölgenin en büyük yerleşim yerlerinden birini oluşturan Hasankeyf antik kenti sular altında bırakıldı. Geçen hafta basına yansıyan fotoğraflar, AKP iktidarının utanç belgesidir. Ama utanacaklarına “Hasankeyf’in yeni yüzü” diyerek bir de utanmazlıklarını dışarı vurdular. 

Kültürel, sosyal ve ekolojik olarak Yukarı ve Aşağı Mezopotamya’da büyük yıkımları getirecek olan Ilısu Projesi’nin iktidarın iddia ettiği gibi sosyo-ekonomik hiçbir getirisi yoktur; tam aksine, talan, yıkım ve tahakküm projesidir. 12 bin yıllık bir tarih, onlarca medeniyet ve silinen insanlık hafızası. 

Dağ keçilerinin öldürülmesi için ihale açıyorlar 

İktidarın akıl almaz doğa düşmanlığından yaban hayvanları da payına düşeni alıyor.  Daha dün Tarım ve Orman Bakanlığı 15’inci Bölge Müdürlüğü, Dêrsim’de kutsal kabul edilen ve kimilerinin ‘Xızır’ın davarı’  diye tanımladığı dağ keçilerini avlatmak için ihale açtı. Müdürlüğün aldığı karara göre, Dêrsim’in Aliboğazı ve Salördek bölgesinde 5, Darıkent ve Gökçek bölgesinde 5, Büyükyurt ve Çıralı bölgesinde 5 ve Derindere ile Kocatepe bölgesinde 2 olmak üzere toplamda 17 dağ keçisinin katledilmesinin planlandığı ihale, 13 Temmuz günü yapılacak. 

İstanbul’da Büyük Ekoloji Buluşması 

Tüm bunlara karşı partimiz ekoloji mücadelesini dün yaptığı gibi bugünde sürdürmeye ve daha önemlisi büyütmeye kararlı olduğunu göstermek için Demokrasi Buluşmalarının bir ayağını bu başlığa ayırmıştır. İstanbul’da yapacağımız bu etkinlikte Derelerin Kardeşliğini savunanlar ile "Munzur Özgür Aksın" diyenler; Mezopotamya Ekoloji Hareketi ile Kaz Dağlarını Korumak isteyenleri ve Kanal İstanbul projesine karşı çıkmak isteyenlerin buluşmasına öncülük edeceğiz.  

Toplumsal talepler için İzmir’de Demokrasi Kürsüsü 

Tüm bu buluşmaların yanında cenazelerle beraber insanlığı da Kilyos’ta kaldırıma gömenlere karşı durmak için bir araya geleceğiz. İzmir’de büyük bir Demokrasi Kürsüsü kurarak her kesimin tepkisini, talebini, isyanını ve hayalindeki demokratik Türkiye’nin ne olduğunu duyuracağız beraber konuşacağız. Kürt coğrafyasının her yerinde süren saldırı, zulüm ve işgal girişimlerine karşı tüm Kürt siyasi yapılarıyla  beraber tepkimizi Amed’de göstereceğiz. 

İşkence Merkezi Diyarbakır ve Ulucanlar  Cezaevi önünde işkence karşıtı eylem 

Ayrıca bizleri insan hakları mücadelesinde bugünlere getiren hafızanın bir parçası olan Diyarbakır E Tipi Cezaevi ve Ulucanlar önünde tarihi bir günde 14 Temmuz'da açıklama yapacağız. Bu açıklama tarihe sahip çıkmak ve o dönemlerden bugünlere işkenceyi savunanları teşhir etmek için oldukça önemlidir. Bu vesileyle 14 Temmuz’da işkencedeki insan çığlıklarını dünyaya duyurmak için bedenini ölüm orucuna yatıran devrimcileri Kemal Pir şahsında saygıyla anıyoruz... 

12 Eylül’e rahmet okutan iktidar, cenazeye, canlıya, mezara işkence yapıyor 

Biliyorsunuz 12 Eylül faşizmi Diyarbakır E Tipi ve Ulucan Mahpushanelerini işkencehanelere çevirmişti. AKP-MHP iktidarı bu gün Kenan Evren’in yaptıklarına taş çıkaracak uygulamaları devreye koydu. Cenazeye, canlıya, mezara işkence yapılıyor. Görüntüler, fotoğraflar yayınlanıyor. Ama AKP temsilcileri, valiler, emniyet müdürleri açıklama yapma gereği duymadan işkencecileri savunuyorlar. Bu utanç tablosundan hiç mi rahatsız olmuyor bunlar? Olmuyorlar, çünkü bu işkenceler iktidarın onayı ile gerçekleşiyor.   

14 Temmuz’un direniş ruhuyla direniş gücünü büyüteceğiz 

Seçilmişlerin rehin alınması ve insanlık dışı işkence uygulamalarını o günlerde yapanlar deneyimlerini bugünkü iktidara aktarmıştır. O dönem yapılanlar sadece format değiştirerek bir bütünsellik içinde bugünde devam etmektedir. Bizler de geçmişin bütünselliği ve öğrettikleri ile bu mekanların önünden 14 Temmuz’un direngen ruhu ile direniş gücümüzü haykıracağız. 

Geniş bir şekilde sizlerle paylaştığımız Demokrasi Buluşmalarının bir diğer özelliği ise tüm bu eylemleri, etkinlikleri sadece parti olarak biz yapmayacağız. Biz toplumsal muhalefetin öncü görevimizi görerek her konu ile ilgili mücadele veren kesimlerle birlikte hareket edeceğiz. Hep Birlikte dememizin sebebi budur. 

AKP savaş siyasetiyle hiç kimseye güven vermeyen ne yapacağı kestirilemeyen bir pozisyondadır 

Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri de içeride ve dışarıda sürdürülen savaş siyasetidir.

Bildiğiniz gibi AKP iktidarı içeride ve dışarıda varlığını savaşa bağlamış durumda. İçeride duyarlı tüm toplumsal kesimlere yönelik görülmemiş bir baskı yürütürken, dışarıda da mezhepçi, yayılmacı ve Kürt düşmanı zihniyeti nedeniyle pek çok yerde sıcak savaştadır. Bu haliyle dünyada ne yapacağı kestirilemeyen, kimseye güven vermeyen ve önü alınması gereken bir iktidar pozisyonuna gelmiştir. 

İktidarın yayılmacı, maceracı savaş politikasının sonu hüsrandır; ülke içinde ve dışında sorunlar diyalog ve müzakereyle çözülmelidir 

Buradan açık bir şekilde tekrardan altını çizerek vurgulamak istiyorum. HDP olarak  AKP hükümetinin bölgede sürdürdüğü yayılmacı, maceracı savaş politikasına karşıyız. Bu yayılmacı siyasetin Türkiye toplumuna kazandıracağı bir şey yoktur. Tam tersi, AKP hükümetini uyarıyoruz, Kürde düşmanlık siyaseti temelinde sınırların dışına taşıdığınız savaş siyasetine karşı Kürt halkının rızası yoktur. Türkiye toplumu bu siyasetinizi onaylamıyor. Ülke dışındaki tüm askeri üsleri kapatın, operasyonları durdurun,  ülke içinde ve dışında sorunları diyalog ve müzakere ile çözmenin yolunu bulmalısınız. Aksi takdirde Türkiye’yi içeride ve dışarıda mecbur ettiğiniz karanlık yolculuğunuzun sonu iktidarınız için hüsran ve yenilgidir. 

Öcalan üzerindeki tecridi kaldırın, çözüme dair önerilerini dikkate alın 

Örneğin Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen hukuk dışı, siyasi tecridi kaldırıp, onun Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne dair düşüncelerinden yararlanarak bu çatışma ve savaş siyasetine son vermeye başlayabilirsiniz. 

Saldırılardan vazgeçin! 

Daha sonra barolara müdahale yasasını geri çekin, infaz eşitliğini sağlayın ki siyasi tutsaklar özgürlüklerine kavuşsun, ihraç ettiğiniz emekçilerin işlerini iade edin, mezarlardan elinizi çekin. Kadına karşı suç işleme özgürlüğüne son verin ve kadın kazanımlarına el uzatmaktan vazgeçin. El koyduğunuz belediyeleri halkın iradesine saygının gereği gerçek sahiplerine iade edin. 

Bu adımları atmanız elbette günahlarınızı tümden affettirmez ama bunları yaparak en azından toplumun sizi affetmesini isteyebilirsiniz, diyoruz. 

Pirs: Hûn dikarin bi kurdî jî hinek naveroka barnemaye xwe bi me re parve bikin? 

Bernameya me dualî ye, aliyekî wê bernameya Meclisa me ya Jinan e. Berxwedana jinan li her derê didome. Vê hefteyê li hin deveran, hefteya pêşiya me jî li hin deverên din xebatên wan û bernameya wan heye. Li aliyê din li ser hemû aliyên cuda li ser kar û xebat, aborî, şer, jin û ciwanan bernameya me dê bimeşînin. Beriya niha me bernameya xwe li Enqereyê bi dawî kiribû, niha di pêngeva 2’yemîn de em ê ji Enqereyê dest pê bikin û em ê biçin çar aliyê Tirkiyeyê û bi civakê re hevdîditinan pêk bînin. Yek jî di 14’ê Tirmehê de em ê li ber girtîgehên Amed û Ulucanlarê li hemberî işkenceyê û zilmê çalakî li dar bixin. 

10 Temmuz 2020