
Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi:
Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Şengal, Mexmûr ve Rojava’ya yönelik saldırıları değerlendiren, ekonomik gelişmelere ve işçi direnişlerine değinen Günay, şunları söyledi:
Bugün Cizre Bodrum Katliamlarının yıl dönümü. Asya Yüksel ve Mehmet Tunç başta olmak üzere hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Cizre Bodrum Katliamlarının üzerinden 6 yıl geçti, failler hesap vermedi, katliamı yapanlar yargılanmadı. Aynı zihniyet halen iş başında, katliamlar yapmaya, Kürtleri katletmeye, Kürtlere düşmanlık yapmaya devam ediyor.
Katliamları ve arkasındaki güçleri kınıyoruz
Hasekê’de IŞİD bir saldırı gerçekleştirdi ve bu saldırı sonucunda 121 kişi hayatını kaybetti. Buradan hayatını kaybedenleri ve insanlık değerlerini savunan 121 kişiyi anıyor ve Kuzey ve Doğu Suriye halklarına başsağlığı diliyoruz. Aynı zihniyet Federe Kürdistan Bölgesinde BM denetimindeki Mexmûr Kampı'na, Şengal bölgesi ve Kuzey ve Doğu Suriye topraklarındaki Dêrik kentine saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırıların hepsi aynı zihniyet, hepsi birbirinden güç alan zihniyetin ürünüdür. Bizler HDP olarak bu katliamları ve bu saldırıların arkasındaki bütün güçleri kınıyoruz.
Sivil yerleşim yerlerinde savaş ve insanlık suçları işleniyor
AKP sözcüleri, iktidar yetkilileri bu saldırılara terör adı altında meşruiyet yaratma peşindeler. Ama herkes çok iyi biliyor ki AKP-MHP iktidarı sivil yerleşim yerlerini bombalıyor. Sivil yerleşim yerlerinde sivil katliamlar gerçekleştiriyor. Savaş ve insanlık suçu işlemeye devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde sivillere yönelik saldırılara hiçbir ahlak, hukuk, siyasi ilke ve norm asla meşruiyet kazandıramaz. Asla kabul edemez bunları, asla tanımaz. Sivil katliamları hiçbir hukukta kabul edilemez. AKP iktidarı savaş suçu işlemeye devam ediyor.
Tezkerelerin yarattığı savaş içerde AKP-MHP’yi ve dışarıda DAİŞ’i sevindiriyor
HDP olarak tezkere her gündeme geldiğinde çokça anlatmaya çalıştığımız bir gerçek vardı. Bu tezkerelerin iktidar tarafından savaşçı ve keyfi bir düşmanlık politikalarına alet edileceği gerçeğiydi. Bu saldırılar bu gerçeği bir kez daha gösterdi. Bu tezkerelerin yarattığı savaş yıkıcılığına, keyfi düşman hukukuna AKP- MHP iktidarı, dışarıda ise DAİŞ çeteleri seviniyor. AKP’nin tüm bu bu saldırılarına ve politikalarına karşı tüm Türkiye halklarını, demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye için AKP’nin bu politikalarına karşı durmaya ve ses vermeye davet ediyoruz.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi tavrını AKP’den yana değil Kürt halkının barışından yana kullanmalı
Tüm bu saldırılar gerçekleşirken Kürdistan Bölgesel Yönetimi ise sessizliğini koruyor. Bu saldırılar devam ettikten hemen sonra Neçirvan Barzani, Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Saray’dan bir fotoğraf verdi. İşte o fotoğraf Kürtlere saldırıya onay vermenin fotoğrafıdır. AKP’nin savaş siyasetine, Kürt düşmanlığına, sınır ötesi diye gerçekleştirdiği bütün savaş, yok etme ve katliam politikalarına onay fotoğrafıdır. O fotoğraf zımni desteğin açık göstergesidir ve asla kabul edilebilir değildir. Burada Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne sesleniyorum. Tavrınızı, AKP’nin savaş siyasetinden yana değil, Kürt düşmanlığından yana değil, Kürt halkının geleceğinden, kazanımlarından ve barışından yana kullanın.
AKP, IŞİD yapamadığını tamamlarcasına bombaladı
AKP iktidarının DAİŞ’le olan ilişkisi ve yakınlığı bütün dünya tarafından biliniyor. Bütün bu saldırıların hemen Hasekê’den sonra gerçekleşmesinin tesadüf olmadığını bütün dünya biliyor. Bu saldırılar Hesekê’den sonra gerçekleştirildi. Tercih edilen yerler Şengal, Mexmûr ve Dêrik. Her 3 kent de IŞİD’e karşı insanlık mücadelesi verdi. Her üç kent de IŞİD’in bütün barbarlıklarına ve zorbalıklarına rağmen direnerek kazanımlarını korumaya çalıştı. AKP hükümeti ne yaptı? IŞİD’in tamamlayamadığını, yapamadığını adeta tamamlarcasına, yapmak istercesine adeta intikam alırcasına yüz binlerce sivilin yaşadığı bu kentleri bombaladı ve savaş suçu işlemeye devam etti.
AKP iktidarı geleceğini savaşta görüyor
Çünkü AKP iktidarı aynı bu zihniyetten, bu savaş politikalarından beslenerek Ortadoğu'da bir barış ve kardeşlik politikası değil bir düşmanlık politikası yürütmeye çalışıyor. Çünkü AKP iktidarı kendi geleceğini savaşta, yıkımda ve ölümde görüyor. Ama Türkiye halkları bu savaşı ve yıkımı kabul etmeyecektir. Türkiye’nin bütün demokrasi güçleri AKP’nin yürüttüğü bu savaş politikalarından ve AKP iktidarından rahatsızdır.
Öcalan’a mutlak tecrit ile barış umudu bitirilmeye çalışılıyor, savaş tırmandırılıyor
Türkiye’de birçok sorunun kaynağı olan Kürt Sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve özgürlük gibi yapısal sorunlarına karşı geçmişin bütün karanlık zihniyetiyle hareket eden bir AKP-MHP iktidar gerçekliği var. İşte geçmişin bütün karanlık ve kirli yöntemlerini kullanan AKP-MHP iktidarı ülkeyi felakete sürüklüyor. Kürt Sorununda çözüm ve diyalog yerine çözüm aktörü olan Sayın Öcalan’a yönelik mutlak tecrit ile barış umudu bitirilmeye çalışılıyor, savaş siyaseti tırmandırılıyor. Çünkü AKP ve MHP iktidarı savaş ve çatışmadan, ölümden besleniyor. Kürt Sorununun çözümsüzlük politikaları ve savaş, siyasi bütün muhalif kesimlerin de baskı altına alınmasına paralel bir şekilde yürütülüyor. Bir taraftan Kürt Sorununda çözümsüzlük bir taraftan da Türkiye muhalefetine yönelik baskı ve zorbalık devam ediyor. Çözümsüzlük politikaları bugüne kadar olduğu gibi Türkiye halklarına acı, felaket ve ölümden başka bir şey getirmeyecektir.
Kürt Sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için mutlak tecrit kaldırılmalı
Kürt Sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tarihsel sorunlarına ilişkin konuşan herkesin siyasi çıkarı aşan ciddiyetle meseleye yaklaşması önem taşımaktadır. Bu ciddiyeti taşımayan her söz her değerlendirme bu tarihsel sorunları ağırlaştırmaktan öteye gidemez. Sayın Öcalan ve Kürt Sorunu üzerine yapılan tartışmalar hem iktidar cephesinde hem de maalesef muhalefet açısından da demokratik çözümden yoksunlukta adeta birbiriyle yarışıyorlar. Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hususunda Öcalan'ın ağırlığı iyi anlaşılmalı ve basit hesaplarla ve daha önemlisi milliyetçi hamasetlere başvurmak sorunu çözmez. Basit siyasi hesaplar ve milliyetçi hamasetler bu ülkeye çözüm getirmez. Kürt Sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit bir an önce kaldırılmalı ve Öcalan'ın fikirlerinin kamuoyu ile doğrudan paylaşılmasının önü açılmalıdır. Bunlar Kürt Sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından olmazsa olmazlardandır.
Türkiye iktidarın değirmenine su taşıyan muhalefete mecbur değildir
Parti Meclisimiz bir toplantı gerçekleşti ve etraflıca ele aldığımız konulardan biri de HDP ve demokrasi güçlerinin öncülük ettiği gerçek çözüm alternatifi olacak demokrasi ittifakıydı. Türkiye halkları faşist uygulamalarla toplumu bezdiren iktidara rağmen her türlü çözüm projelerini ortaya koymayan, yeri gelince AKP’nin iktidarına ve değirmenine su taşıyan bir muhalefete mecbur değildir. İşte HDP bu iki seçeneğe karşı mücadele birliğini büyüterek 3’üncü yolu ve Türkiye halklarına gerçek bir seçenek sunmaya dönük mücadelesini büyütmeye devam edecektir.
3’üncü yolun genişlemesi için her türlü çabayı göstereceğiz
Bizler HDP olarak 3’üncü yolun genişlemesinde ittifak çalışmalarının tarihsel önemde olduğunu biliyoruz. Bu konudaki tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirmek için her türlü çaba ve emeği göstermeye devam ediyoruz. Bizler biliyoruz, bizler güçlendikçe demokrasi ittifakı güçlendikçe suç ve günah ittifakı olan AKP-MHP iktidarı kaybedecektir. Siyasetsizliği esas alan farklı ittifaklar ise gerçek demokrasi tercihiyle karşı karşıya kalarak ya gerçek bir demokrasiyi ya da başka bir tercih yapmak zorunda kalacaklardır.
Emekçilerin direnişlerini selamlıyoruz
Kuşkusuz AKP’nin yarattığı yönetememe krizi ve ekonomik kriz her alanda sonuçlar yaratmaya, toplumun her kesimindeki vatandaşı etkilemeye devam ediyor. AKP ve MHP ittifakının sömürü çarkındaki en büyük mağdurları ise ezilenler, emekçiler işçilerdir. Uzun çalışma saatleri, güvencesiz iş koşullarında ve buna rağmen çalışmak zorunda kalan kuryeler, emekçiler günlerdir direniş halindeler. Günlerdir alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. İktidarın tüm baskılarına rağmen direniyorlar. İktidarın onlara reva gördüğü sömürü düzenini, açlık ve yoksulluk sınırını kabul etmiyorlar. Güvencesiz çalışma koşullarını kabul etmediklerini söylüyorlar. Emekçilerin direnişlerine, alın terlerine ve emeklerine sahip çıkarak yürüttükleri bütün kazanımları selamlıyoruz. Sahada, alanlarda, fabrikalarda direnen bütün emekçilerle yan yana omuz omuza mücadele ettiğimizi ve dayanıştığımızı belirtmek istiyorum. Bütün grev alanlarında direnen emekçilerle vekillerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz direnmeye devam etti. Bir kez daha direnen bütün işçi ve emekçilerin direnişlerini selamlıyorum.
Saray kaç gösterirse göstersin halkın enflasyonu 3 haneli rakamlara yükselmiştir
TÜİK enflasyon rakamlarını açıkladı. Enflasyon aylık bazda yüzde 11.10 oranında artarken yıllık bazda ise yüzde 48,7’ye yükseldi. Oysa gerçekler ve halkın enflasyonu bambaşka. Bunu bütün Türkiye halkları, sonuçlarını görerek yaşıyor. Enflasyon Araştırma Grubu ENAG’a göre Türkiye tüketici fiyat endeksi ocak ayında yüzde 115,52, son 12 aylık artışta korkunç bir düzeye çıkarak yüzde 114.87 oranına ulaştı. ENAG ile Saray’ın hesap makinesi ile TÜİK rakamları arasındaki fark iki katından fazla. Çiçeği burnunda ilk TÜİK Başkanı ise ilk enflasyon verisiyle, algılarla oynamaya ne kadar muhtaç olduklarını, sorunları çözmekte ne kadar aciz olduklarını ve iktidarın sorunları çözemeyeceğini gösterdi. Hepimiz neden TÜİK Başkanının bir hafta önce değiştirildiğini anlamış olduk. TÜİK Başkanının değişmesi ile bir algı operasyonu yaparak enflasyon ve ekonomi değerlerinin iyi olduğuna halkımızı inandırmaya çalıştılar. Halkımız cebine, mutfağına, yanmayan sobasına, gelmeyen doğalgazına bakarak bu sonuca varıyor. Bugün Saray’ın algı operasyonları enflasyonu kaç gösterirse göstersin halkın enflasyonu 3 haneli rakamlara yükselmiştir. Bu ülkede enflasyonun üç haneli olduğunu inkar edenlerin halkla, sokakla bir bağı kalmamıştır. Sırça saraylarında gerçeklerden, halkın gerçeklerinden uzak, yalan dünyalarında bir hayat sürdürmeye çalışıyorlar. Gerçekler halkımızın yaşadıklarıdır ve halkımız bu gerçekleri sandıkta onlara elbette gösterecektir.
Mültecilerin güvenli bölgelere daha güvenli geçişleri sağlanmalıdır
Tabii ki Türkiye’de aynı zamanda göçmen ve mültecilerin yaşadığı sıkıntılar da söz konusu. İki gün önce Edirne sınırında 12 göçmen donarak yaşamını yitirdi. Buradan yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Şu bir gerçek, şeffaf, etkin bir sığınma prosedürü uygulanmalıdır. Mülteciler, göçmenler iktidarların siyasi pazarlıklarına alet edilecek meseleler değildir. İnsanların hayatları, yaşadıkları sıkıntılar iktidarın pazarlıklarına konu edilemez. HDP olarak yabancı düşmanlığına ve ırkçı saldırılara maruz kalan göçmenlerle ve mültecilerle dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim. Esas yapılması gereken mültecilerin yaşayabileceği daha sağlıklı, şeffaf bir sığınma prosedürünün oluşturulması ve güvenli bölgelere geçişlerinin daha güvenli sağlanmasıdır.
Demildest Aysel Tugluk û nexweşên girtî tehliye bikin
Birêz çapemeniya hêja, rewşa girtîgehan her roj xirabtir dibe. AKP û MHP girtîgeh kirin cihê kuştin û işkencexaneyan. Herî dawî li girtîgeha Boluyê girtiyê nexweş Mehmet Hanifi Bilgin jiyana xwe ji dest da. Pişt re Turgay Deniz jiyana xwe ji dest da. Herdu jî girtiyên nexweş bûn. Mehmet Hanifi Bilgin 29 sal in girtî bû, 5 meh mabû ku bê berdan lê mixabin, desthilatdaran girtiyê nexweş tehliye nekir, cenazeyê wî da malbata wî. Em van kirinan û pêkhatinên desthilatdaran qebûl nakin. Niha li Wan û Amedê malbatên girtiyan nobeta dadê li hemberî van îşkeyan digirin. Em bang li raya giştî dikin da ku ew hişyar bibin. Divê demildest Aysel Tugluk û nexweşên girtî bên tehliyekirin.
AKP-MHP dixwaze tola DAIŞ'e bigire
Li hemberî Kurdî di her aliyê de êriş û zordarî berdewam dikin. Hem li hemberî zimanê Kurdî hem li hemberî girtiyên nexweş û hem jî li derveyê sînor jî êrişên dijwar berdewam dikin. Herî dawî êriş li Şengal, Mexmûr û Dêrikê hate kirin. Em dizanin ew êriş, bombebarankirina AKP-MHP'ê, karê ku DAIŞ'ê temam nekiriye dixwazin ku temam bikin. Dixwazin tola DAIŞ'ê bigirin. Li tu deverê dinyayê êrişên li hemberî qadên sivîl nayê qebûlkirin. Tu exlaq, siyaset van êrişan qebûl nake û tu kes nikare van êrişan rewa bide nîşandan. Ev di heman demê de sûcê şer e. AKP sûcê mirovahiyê pêk tîne.
3 Şubat 2022