16 Mart, Halepçe’de ve İstanbul Üniversitesi’nde yaşanmış olan iki önemli katliamın yıldönümüdür.

16 Mart 1988 günü Halepçe’de Kürt halkına yönelik bir katliam yaşandı. Saddam yönetimi, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanarak kadın, çocuk, yaşlı, genç 5 bini aşkın Halepçeli’yi katletti. Irak’ta Kürt halkının hak eşitliği ve özgürlük taleplerini birçok kez silah kullanarak bastırmak isteyen Saddam yönetimi, bu saldırısıyla insanlık tarihine katliamcı olarak geçti.

Bugünkü Irak Kürdistanı Federal Yönetimi altındaki topraklarda gerçekleştirilen bu katliam, insanlık tarihinin utanç sayfalarından biri oldu. Ancak Saddam’ın bu saldırısı da Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesini geriletemedi.

Bugün devam eden bu bölgesel mücadelenin önemli bir kazanımı, Batı Kürdistan’da ilan edilen kanton yönetimleri oldu. Suriye’deki Baas rejiminin baskılarına karşı, Rojava’da özgürlük ve eşitlik mücadelesinin yeni bir aşamasına ulaşıldı.

Türkiye’de de yeni bir Newrozun arifesinde Kürt halkının eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinin yeni bir evresine giriliyor. Yerel seçimlere yaklaşırken, Kürdistan coğrafyasında demokratik cumhuriyet ve özerk yönetimler mücadelesi sürüyor. Kürt halkı anadil, kimlik, kültür ve kendini yönetme taleplerini geliştiriyor.

Bundan 36 yıl önce, 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi önünde kontrgerilla ve sivil faşistler tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda 7 öğrenci hayatını kaybetti, 41 öğrenci yaralandı. Yıllarca süren hukuk mücadelelerine rağmen dava dosyası kapatıldı. Bu katliamın, polis şefleri Şükrü Balcı ve Reşat Altay gibi görevlilerin desteği ya da himayesi altında yapıldığı iddiaları açıklığa kavuşturulmadı. 16 Mart Beyazıt katliamı da Türkiye’de işlenen onca cinayet gibi karanlıkta bırakıldı, faili meçhul oldu.

Tarih de gösteriyor ki, baskı ve şiddetle özgürlük ve eşitlik mücadelesi bir süre bastırılabilir, ancak engellenemez. Kimyasal, biyolojik ya da konvansiyonel, hangi silahlar ve yöntemler kullanılırsa kullanılsın, katliamlarla, demokrasi ve adalet mücadelesi durdurulamaz.

Geçmişiyle hesaplaşmayan bir toplumda demokrasiyi inşa etmek, demokratik bir cumhuriyete kavuşmak gerçekleşemiyor. O nedenle de Türkiye tarihinin karanlık sayfalarının aydınlatılması mücadelesi sürüyor. Tarihimizin karanlık sayfalarını hatırladıkça, ‘Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu’ talebinin önemi bir kez daha görülüyor.

Halkların Demokratik Partisi olarak, 16 Mart Halepçe katliamını ve Beyazıt bombalamasını gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyoruz.

Sebahat Tuncel – Ertuğrul Kürkçü
HDP Eş Genel Başkanları
16 Mart 2014