Hatimoğulları: Bu ülkenin huzuru, barışı ve ortak yaşamı için tecridi kaldırın

Milletvekillerimizin tecride karşı başlattığı adalet nöbeti 8’inci gününde devam etti. Nöbete milletvekillerimiz Tülay Hatimoğulları, Erdal Aydemir, Ayşe Sürücü, Celadet Gaydalı, Şevin Coşkun, Hasan Özgüneş, Abdullah Koç, Hüseyin Kaçmaz, Mehmet Rüştü Tiryaki ve Kemal Bülbül katıldı. Burada açıklama yapan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Tecrit bir yönetim modeli haline gelmiştir

Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri olarak 21 Aralık’ta bir adalet nöbeti başlattık. 21 ayı aşkın bir süredir kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Sayın Öcalan ve beraberindeki tutsakların sağlıklarından kuşku duyduğumuz için, Kürt halkı Sayın Öcalan ve yanındakilerin sağlığından endişe duyduğu için bu nöbeti başlattık. Halklarımızın talebi üzerine bizler bu nöbeti başlattık. Artık tecrit bir yönetim modeli haline gelmiştir. 15 Temmuz askeri darbe girişiminden bugüne kadar yaşamımızın her alanında artık tecritle karşı karşıyayız. Kadınlar kamusal alanlardan tecrit edilmek isteniyor. Ekoloji mücadelesi verenlere doğayı, taşı toprağı sermayeye ve kapitalizme peşkeş çekenler yine tecrit uyguluyor. Düşünün ki gençlik bilim yuvalarından tecrit ediliyor, akademisyenler bilim yuvalarından tecrit ediliyor. Siyasetçiler yine 15 Temmuz ile birlikte neredeyse siyaset yapmaktan tecrit edilmek isteniliyor.

Seçme seçilme hakkı Kürt halkının elinden fiilen alınmaktadır

Bugüne kadar başta partimiz olmak üzere partimizin bileşenleri, müttefikleri ve muhalefete yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda sorulan sorulara baktığımızda, “Partinize neden gittiniz?”, “Basın açıklaması yaptınız” denilerek siyasete en ağır şekilde tecrit uygulanıyor. Aynı sistemi destekleyen kayyım rejimi de aynı dönemde başladı. HDP belediyelerine atanan kayyımlar, Kürt halkının seçme seçilme hakkını elinden alan bir uygulamadır. Türkiye seçme ve seçilmeye erken kavuşmuş bir ülkedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken ağır tecrit altında siyaset yapmaya çalışıyoruz ve hayatın her alanında kayyım ve tecritle karşı karşıyayız. Seçme seçilme hakkı Kürt halkının elinden fiilen alınmaktadır.

İmralı tecridi Türkiye’deki siyasi gelişmelerden asla kopuk değerlendirilemez

Bugün İmralı’da yaşanan tecridi Türkiye’deki genel siyasi gelişmelerden asla kopuk değerlendiremeyiz. AKP iktidarı eliyle bu ülkede bir tek adam rejimi, bir otoriter rejim inşa edilmek isteniyor. Otoriter rejime son noktayı “Cumhuriyetin parantezini kapatacağız” diyerek 2023’te önümüzdeki seçimlerde koymak istiyorlar. Ancak onlarla uzlaşmayan, onların çizdiği çerçeveye itiraz eden bizler bu otoriter rejime biat etmeyeceğiz. “İstibdata karşı hürriyeti savunacağız” diyen herkese tecrit uyguluyorlar. Gözaltılar, tutuklamalar, siyasete engeller, aklınıza ne geliyorsa. Hatta akla hiç gelmeyecek senaryoların peşinde gitmektedir bu iktidar. Kurtuluşu burada görüyor. Bizler bu iktidara bir kez daha diyoruz ki; böyle kurtulamazsınız, böyle kendi sonunuzu hızlandırıyorsunuz. Kürt halkının muhataplarını görmezden gelerek, siyasi iradelerini görmezden gelerek, yüzyıllık tarihe sahip olan Kürt sorununu ve son 40 yıllık mücadelesini görmezden gelerek, Kürdistan’daki mücadeleyi, Rojava’yı, Irak’ı, İran’ı görmezden gelerek asla geleceğiniz olmaz. Bu ülkeyi karanlığa götürüyorsunuz Kürt sorununda çözümsüzlükte ve çatışmalarda ısrar ederek. Kürt anaları beyaz tülbentleriyle sokağa çıktığında, onları beyaz tülbentlerinden yerlerde sürükleyerek “asla Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözmeyeceğiz” demiş oluyorsunuz.

Savaş denendi, bizler bu ülkede ortak yaşamı var etmek istiyoruz

Ama çatışmalar ve savaş denendi. Hala bütçede savaşa, çatışmalara, güvenlikçi politikalara ayrılan pay ortada iken, sizler ne söylemeye çalışıyorsunuz? Türkiye’de yaşanan açlık ve yoksulluğun, evimizde kaynamayan tencerelerin, insanlarla alay eder gibi artırılan asgari ücretlerin bir nedeni de bilelim ki Kürt sorunudur. Burada başta Türk halkı olmak üzere, Kürtler dışında bulunan bütün halklar, “Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü, bizim de kurtuluşumuzdur” dediği zaman bu sorun gerçekten çözülecektir. Bizler yaşanan bu açlık ve yoksulluğa karşı, bu ekonomik krizin daha fazla derinleşmesine karşı aynı zamanda barış diyerek bir çözüm de üretmek istiyoruz. 

Türkiye Çözüm Sürecinde rahat bir nefes aldı, neden aynı şeyi denemiyoruz?

Bugün Sayın Öcalan barış sürecinde yürütülen görüşmelerde bu sorunun çözülebileceğine dair çok önemli emareler sunmuştur. Dönüp soralım herkese, dönüp soralım bu alanda çalışma yürütmüş olan sosyologlara, akademisyenlere, bu sorunlar üzerinde çalışma yürütmüş insanlara: Çatışma varsa bu sorun nasıl çözülür? Bu sorun diyalogla çözülür, muhatapları ile masaya oturarak çözülür. Üçüncü göz oluşturarak, bir araya gelerek çözülür. Bunun denemesi yapıldı ve bu ülke o tarihlerde rahat bir nefes aldı. Diyoruz ki Türkiye halkları olarak, bu sorunun çözümünde hepimiz elimizi taşın altına koymaya hazırız. Bu iktidar bu sorunu çözmeden uzaklaştıkça kendi sonuna bir kez daha yaklaşmış olacaktır. Daha önceki iktidarlardan alınacak dersler vardır. Ama bu iktidar 40 yıllık devlet geleneğini sürdürerek ve çözümsüzlüğü dayatarak, sorunların derinleşmesine ve ortak yaşam duygusunun ortadan kalkmasına neden oluyor. Biz Kürt kardeşlerimizle aynı ülkede, aynı topraklarda yaşamak  istiyoruz. Onların anadillerinde eğitim görmesini hak olarak görüyoruz. Bu mücadeleyi verenlere ağırlaştırılmış bir tecrit uygulamak yerine, tıpkı barış döneminde inşa edilmeye çalışılan diyalogun oluşturulmasını istiyoruz. Bir an önce tecridin ortadan kalkmasını istiyoruz. CPT’yle görüşmemiş olmasının basına yansıması nedeniyle başta ailesi, Kürt halkı olmak üzere, bölgedeki bütün halklar ve demokrasi güçleri Sayın Öcalan’ın sağlığından artık büyük endişe duymaktadır. 

Sayın Öcalan avukatlarıyla ve ailesiyle bir an önce görüşmelidir

Bu konuyla ilgili açıklama yapmak başta Adalet Bakanı olmak üzere, aslında Saray’ın görevidir. Adalet Bakanı kendi görevini yapamamaktadır. Çünkü Adalet Bakanlığı’nın üzerinde o kararları veren Saray rejimi vardır. Bir kez daha ifade ediyoruz: Sayın Öcalan ve arkadaşlarının yaşamları ve sağlıklarıyla ilgili haberdar olmak istiyor kamuoyu ve bu talebe kulak verilmelidir. Aynı şekilde “umut hakkı” denilen durumu hatırlatmak isteriz. “Umut hakkı” cezaevlerinde ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet hapis cezası alan bütün insanlar için AİHM’in ve tarafı olduğumuz sözleşmelerin uygun gördüğü bir haktır. Umut hakkından yola çıkarak, Sayın Öcalan başta olmak üzere İmralı’da uygulanan tecridin ortadan kalkması ve anayasal bir hak olan avukatlarıyla, aileleriyle görüşmelerin bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz. Bu talepler gerçekleşene kadar da bizler bu nöbeti engellemelere rağmen devam ettireceğiz.

2 Ocak 2023

Etiketler: #tecrit , #adalet nöbeti