Hatimoğulları: Saray kendi İslamını yaratmaya çalışıyor, buna uymayan din alimlerine zulmediyor

Halklar ve İnançlar Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Tülay Hatimoğulları Oruç, DİAYDER ve Demokratik İslam Kongresi mensubu din alimlerine yönelik yapılan gözaltılar ve saldırılara ilişkin basın toplantısı düzenledi: 

Bu toplumun kanayan önemli yaralarından birine işaret etmek için bir aradayız. Türkiye her zaman ifade ettiğimiz gibi halklar ve inançlar bakımından zengin bir coğrafyadır. Bu coğrafyada yaşayanlar, birlik ve kardeşlik içinde yaşamak isterken ne yazık ki bu iktidar ve sistem buna izin vermiyor. Bir kaç gün önce İstanbul merkezli bir operasyon düzenlendi. Bu sefer kimler gözaltına alındı? Din alimleri. Din alimlerini kim gözaltına aldırıyor? İsminde adalet ve kalkınma olan bir siyasi parti. Devletin bütün organlarını tek tek ele geçirmiş olan AKP iktidarı, din alimleri ile uğraşma vazifesini devam ettiriyor. Daha önce de biz benzer operasyonlarla karşılaşmıştık, tanıklık etmiştik. Şimdi de İstanbul merkezli bir operasyonla içinde DİAY-DER Eş Başkanı Ekrem Baran’ın da bulunduğu Din Alimleri Derneği Mensupları ve Demokratik İslam Kongresi mensupları gözaltına aldılar. 

Saray kendi islamını yaratmaya çalışıyor, buna uymayan din alimlerini gözaltına alıyor

Din alimlerini hukuksuzca 4 gün gözaltında yetmiyormuş gibi ikinci bir 4 günü uzatmayı uygun buldular. Şimdi buradan biz başta Müslüman toplumuna, İslam toplumuna sormak istiyoruz; İslam kisvesi altında bu zulüm kabul edebilir mi? Biz asla kabul etmiyoruz. Ve Müslümanım diyen hiçbir insanın da bunu kabul edeceğini sanmıyorum, kabul edilemez bu. Toplumun bütün unsurlarını sarayın emrine havale etmek istiyorlar. Buna din alimlerini de eklemek istiyorlar. Yani, saray aslında kendi İslam’ını yaratmak istiyor. Oysa birçok din alimi bunu reddetmektedir. Ve din alimleri demektedir ki, “İslamın evrensel değerleri vardır ve bizler bunu korumak için bir çaba içinde olacağız”. AKP iktidara geldiği zaman bir mazlum edebiyatı ile iktidara geldi, belki de mazlumdu. Bizler diyoruz ki; gerçekten AKP artık bütün toplumsal değerlere aykırı davranan zararlı bir oluşum haline gelmiştir ve bu toplum derhal bu iktidardan kurtulmak durumundadır. 

Namazında niyazında olan insanların özgürlüklerine neden el konulur, işkence yapılır

Ben yine sormaya devam ediyorum. Bütün İslam toplumuna soruyorum. Bu ülkede vicdan sahibi olan her insana, bu ülkede adalete inanan her insana soruyorum. Namazında niyazında olan din insanları neden ve hangi sebeple gözaltına alınır? Neden bu insanların özgürlüklerine el konulur ve gözaltı odalarında işkence yapılır? 

İnsanları zorla AKP’li yapmak, olmuyorsa zulmetmek hangi kitapta yazar

Cenazeleri kaldıran, topluma hizmet eden insanları gözaltına almak hangi vicdana sığar, bunu topluma nasıl izah edebilirler? Din alimlerine neyi yakıştıracaklar, bunu gerçekten merak ediyoruz? Din görevlilerini gözaltına almak hangi vicdana sığar. Bunların hepsini çok merak ediyoruz. Her Müslümanı zorla AKP’li yapmak, olmuyorsa ona zulmetmek hangi kitapta yazar? Hangi kitapta yazar bu kadar güç zehirlenmesi yaşayan bir siyasi partinin toplumun vicdanına değmesi, toplumun en hassas noktalarına, toplumun inanç değerlerine, toplumun evrensel değerlerine bu kadar vicdansızca saldırmak gerçekten merak ediyoruz hangi kitapta yazıyor diye. 

Artık yeter, haddinizi bilin, toplumun hassasiyetlerine saldırmaktan vazgeçin

Türkiye halklar ve inançlar bakımından zengin bir coğrafyadır. Bunu her fırsatta büyük bir gururla ve onurla ifade ediyoruz. Bu gözaltılarla kendileri gibi düşünmeyen, müslüman oldukları halde kendileri gibi düşünmeyen insanları hedef seçmişlerdir. Bu insanları veya bir kesimi sözüm ona terbiye etmeye kalkışmaktır. Buradan Cumhur İttifakı’na sesleniyoruz;. Yeter artık, artık haddinizi bilin ve toplumun hassasiyetlerine saldırmaktan vazgeçin.

Mezarları tahrip etmek, camiye, cemevine postalla girmek günah değil mi?

Değerli halklarımız, biz bu zalim iktidarı sizlere şikayet etmeye devam edeceğiz. Çözüm önerilerini de sizlerle birlikte bulmaya çalışacağız elbette. Bakın saraya yakın herhangi bir oluşum veya kişi şu soruları sorabilir mi? Mezarları tahrip etmek günah değil mi? Bu soruyu sorabilir mi? İbadethaneye, cemevine, camiye polislerin askerlerin postallarıyla girmesi, gaz sıkmaları kabul edilebilir mi? Bir cenazenin defin hakkı gasp edilebilir mi? Taybet Ana’nın cenazesi 7 gün sokakta kaldı ve vicdansızca bunu engellediler. Birçok din alimi ve kanaat önderi bunu dile getirme cesareti gösterdi. Ancak saraya yakın herhangi bir insan bunu sormaya cesaret edebilir mi?

Vatandaş açlıktan yoksulluktan kırılıyor. Hele ki bu Korona sürecinde açlık yoksulluk o kadar derinleşmiştir ki, işsizlik o kadar artmıştır ki, insanlar bir kuru ekmeğe, soğana muhtaç haldedir şimdi. Yandaş kesimlere soruyoruz; yoksulluk, yandaş kayırmacılığı yapmak, beyt-ül mal’a el uzatmak, beyt-ül mal’ı çalarak böyle bir sermayeyi yaptıklarını siz ifade edebilir miydiniz?  

Toplumun barışı ve geleceği için hareket eden din alimlerine bedel ödetilmek için gözaltına alındı

Eroin, kokain kullanımıyla mücadele ediyor gibi gözüküp, bu pazarın içine girmek günahların en büyüğü değil mi? İşte bunu dediklerini duydunuz mu? Sermayeye ve saraya yakın kesimlerin bunu sorduğunu gördünüz mü hiç? Savaş zararlıdır, gelin barış inşa edelim diyeni hiç duydunuz mu? Bizler hiç duymadık. Kürt, Türk, Laz, Çerkez ve ismini sayamadığım halklar, Alevi, Sunni, Hristiyan ve ismini sayamadığım bütün inançların “biz bu ülkede kardeşçe yaşamak istiyoruz” çağrılarına ses olabildiler mi? Hayır olmadılar. Kardeş kavgası coğrafyamızın yüzyıllardır sorunudur. Her zaman ifade ettik, petrol kadar insan kanı var bu toprakların altında. Saraya yakın olanlar şu çağrıyı yapmalar; “Gelin bu kavgaları yerin 7 kat altına gömelim, bir daha asla ve asla zuhur etmesine müsade etmeyecek şekilde tarihin çöplüğüne atalım” dediklerini duydunuz mu? Tabiki hayır. 

Deniz Poyraz’ın katledilmesi bütün vicdanları yaraladı, toplumun bütün kesimlerinde aynı duyarlılık oluştu. İşte saraya yakın olan kanaat önderleri veya din alimlerinin, kalkıp “Deniz Poyraz kızımız katledilmemeliydi, gelin bu sorunları çözelim” diyebildiklerine tanık olabildik mi? Tabi ki hayır. İşte toplumun barışı ve geleceği için hareket eden din alimleri birkaç gün önce İstanbul’da gözaltına alındılar. Böyle düşündükleri için bunlara bedel ödetilmek isteniyor. Sarayın değersiz değerlerini, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik düzenini topluma dayatıyorlar. Buna karşı çıkan herkes zaten terazisi bozuk olan adaletin sopasıyla eğitilmek ve dengelenmek isteniyor. 

Bu toplum iktidara zulümle abad olunmayacağını öğrecektir: Din alimlerine yaptığınız zulme son verin

Buna karşı, terazisi bozuk olan adaletin terazisini düzeltmek için elini taşın altına koymanın tam zamanı. Halkların yargıları siz zalim iktidarı elbette tedip edecektir. Bundan hiçbir kuşkumuz yoktur. Zulüm ile  abad olunmayacağı bu ülkenin Müslümanı, Hristiyanı, Alevisi, Sünnisi, Êzidîsi, Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi kanaat önderleri din alimleri yani bu topraklarda barış, kardeşlik, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen bütün kesimler birlikte yaşam arzusunda olan bütün kesimler zulümle abad olunmayacağını bu iktidara öğretecektir. Bütün ezilenler ve sömürülenler size zulümle abad olunmayacağını elbette gösterecektir. Biz buradan bir kez daha şunu ifade ediyoruz, din alimlerine dönük bu operasyon ve bu gözaltılar bir an önce son bulmalıdır. Din alimleri olmaları gereken yerde olmalıdır; cenaze kaldırmalı, camilerde görevlerini yerine getirmelidir, din alimleri kanaat önderleri olarak toplumun sorunlarına değebilmelidir. Toplumun yaralarını sarabilmelidir. Bunu yapmayan çalışan din alimlerine, DİAY-DER ve Demokratik İslam Kongresi üyelerine bu yapılanları kabul etmiyoruz, bunu hiçbir vicdan kabul edemez. Toplumun vicdanı yaralanmıştır, bir an önce gözaltılar son bulmalı ve bütün gözaltılar serbest bırakılmalıdır. 

7 Temmuz 2021