Her sene yaptığımız eylemlerle kaldırılmasını talep ettiğimiz YÖK, 6 Kasım 1981'de, 12 Eylül askeri darbesinin hemen ardından kurulmuştu. YÖK, 12 Eylül’ün ve bugüne dek tüm iktidarların hedefi haline gelen öğrenci gençliği sindirme mekanizmasının ve baskı aygıtının adı oldu. Üniversitelerde bilim ve akademik özgürlükler artık YÖK’ün kontrol ve denetiminin altındaydı. 6 Kasım, 90’lardan bu yana öğrenci muhalefeti için YÖK’e ve onun uygulamakta olduğu eğitim politikalarına karşı mücadelede önemli bir anlam taşıyor.

Tıpkı kendinden önceki hükümetler gibi AKP hükümeti döneminde de YÖK biz gençler için piyasacılığın, kar odaklılığın, tekçiliğin, cinsiyetçiliğin, homofobinin, transfobinin, ayrımcılığın, milliyetçiliğin üniversitelere nüfuz etmesi aygıtı olageldi. Yeni “reformlarla” demokratikleşme süsü verilmek istenen YÖK özünü korumakla birlikte, bugün bu reform adı altında girişimlerle üniversiteye yönelik saldırısının boyutlarını giderek arttırmış bulunuyor. ‘12 Eylül’ sistemiyle hesaplaştıklarını söyleyen AKP hükümetinin gerçek yüzü bu sistemin en belirgin unsuru olan YÖK’e verdiği destekle bir kez daha ortaya çıktı. YÖK eliyle üniversitelerdeki vesayetin arttırılmasını hedefleyen kimi değişiklikler, YÖK’ün yetkilerini arttırıp iktidarını pekiştirirken, yereli ve yerellerdeki mücadele pratiklerini ise boğmaya yöneliyor. Araştırma alanlarının YÖK tarafından belirlenmesi, üniversitelerin elde kalan tüm bağımsızlığına da el koyuyor. Keyfi yaptırımlar, öğrencilikten atılma ise en çok sol, sosyalist, muhalif, demokrat, yurtsever öğrencileri hedefliyor. Geçtiğimiz dönem başlayan ve yaz aylarının ardından giderek yoğunlaşan soruşturmalar, uzaklaştırmalar, disiplin cezaları buna örnek verilebilir. Piyasacılaşan eğitim, pek çok genci güvencesiz ve esnek koşullarda, ucuz iş gücü olarak çalıştırmaya zorluyor. Polis ve ÖGB, üniversitelerde korku havası estiriyor.

Bugün gençlerin mücadelesi üniversitelerden hayatın tüm diğer alanlarına dek, ulus-devlet sınırlarını anlamsızlaştırarak devam ediyor. Şengal’de, Ninova’da, Kobanê’de, Lazkiye’de direnen gençlerin mücadelesi tüm Ortadoğu’nun geleceğine umut oluyor. Bugün üniversitelerdeki mücadelemiz, Ortadoğu’da özgürlük ve demokrasi için direnen gençlerin mücadelesiyle, Ortadoğu gençleriyle dayanışarak ve bu mücadeleleri ayrıştırmayarak yükselebilecektir.

Ortadoğu’da vahşi bir çete örgütü olan IŞİD’in destekçilerinin haftalardır çeşitli üniversitelerde öğrencileri hedef alan saldırıları sürüyor. Öğrenciler ise mücadelesiyle her defasında bu çete destekçilerine hak ettikleri cevabı vermeye devam ediyor. Ortadoğu’dan yükselen direniş, üniversitelere de ulaşmıştır. IŞİD zihniyeti üniversitelerde kendini var etmeye çalışırken buna karşı öğrencilerin haklı direnişi büyüyor. Üniversite öğrencilerinin yüzlerini Kobanê’ye dönmeleri, üniversitelerin özgürleşmesinin bu mücadeleden bağımsız olmadığını gösteriyor.

Bizler, HDK-HDP Gençlik Meclisleri olarak Kobanê’deki direnişi üniversitelerimizle buluşturuyor, gençlerin ortak mücadelesini yükseltiyoruz. YÖK’ün kuruluş yıldönümünde, bu baskı aygıtının ancak üniversite idaresini hepimizin kılacak, öğrencileri ve tüm üniversite bileşenlerini karar mekanizmalarına dahil edecek, özerk, demokratik, anadilinde, alternatif bir üniversiteyle yıkılabileceğini vurguluyoruz.

Üniversitelerde eğitim; çıkar gruplarının, hükümete yakın çevrelerin, sermaye gruplarının ihtiyacına göre değil, üniversitenin tüm bileşenlerinin ortak talebi ve ihtiyaçları doğrultusunda akademik bilgiden, bilimden yana şekillenmelidir.

Üniversitelerden Kobanê’ye sesimizi, sözümüzü, mücadelemizi büyütmeye
6 Kasım’da alanlara!

HDK-HDP Gençlik Meclisleri
5 Kasım 2014