HDP Milletvekilleri Hasip Kaplan ve Adil Zozani, kamuyounda "Torba Yasa" olarak bilinen, "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" ve "Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" muhalefet şerhi koydu.

Şerhte ilk olarak usul yönünden değerlendirmelerde bulunulurken, AKP hükümetinin yasama faaliyetinin ayaklar altına alan "Torba" düzenlemeler yaptığına işaret edildi. Şerhte, "Evvelinde hem komisyon görüşmelerinde altını çizerek belirttiğimiz, hem de muhalefet şerhlerimizde defalarca vurgu yaptığımız hususu bir kez daha vurgulamak gerekir. Söz konusu tasarının esas komisyon olarak geldiği komisyonumuz haricinde, talî komisyon olarak sevk edildiği; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, Anayasa, Adalet Komisyonu ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu gibi ihtisas komisyonlarında görüşülmemesi ve bu komisyonlardan Plan ve Bütçe Komisyonu'na, ilgili düzenlemelere ilişkin bir rapor sunulmaması önemli bir eksikliktir" denildi. Şerhte, madencilerin çalışma koşullarında kısmi olarak da olsa düzeltmelere yol açacak maddelerle taşeronluk uygulamasının bütün alanlarda yaygınlaştıracak maddelerin iç içe olmasının ahlaki bir uygulama olmadığına vurgu yapıldı.

"Komisyonda defalarca, madende çalışanlara ilişkin bölümlerin torbadan ayrı olarak, derhal ele alınması ve yasalaştırılması yönlü talebimiz AKP tarafından dikkate alınmamış ve emekçilerin çalışma koşullarını daha da kötüye götürecek ve taşeron çalıştırmayı yaygınlaştıracak maddelerle aynı torbada yer almıştır" denilen şerhte, "Soma gibi karşımıza çıkacak nice felaketin asıl müsebbibi olan neo-liberal iktisadi politikalarının yarattığı aşırı kâr hırsının araçları olan emek sömürüsü, güvencesiz çalışma ve taşeron uygulamalarını kaldırmadığı gibi, maden işçilerinin temel haklarını da bir lütuf gibi göstermeye ve AKP'nin bunu siyasi bir propaganda aracı haline getirmesine neden olmuştur" vurgusu yapıldı. Şerhte, "Tasarı, çoğunluğu bürokratlarca hazırlanmış yüzlerce önerge ile, iç tüzük ve anayasal hükümler yok sayılarak, TBMM başkanlığına sunulmadan, muhalefetin konuya vakıf olmasına zaman tanınmadan, iç tüzüğün 23. Maddesine aykırı bir şekilde ihtisas komisyonlarına sunulmadan görüşülmeye başlanmıştır" ifadesi kullanıldı.

Muhalefet şerhinde "Torba Yasa"nın AKP'nin siyasal ideolojisinin bir yansıması olduğu vurgulandı. Şerhte, AKP'nin yerel siyasetinin tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn ettiğine vurgu yapılarak, "AKP döneminde hayatını kaybeden 13 bini aşkın emekçinin başına gelen iş kazalarının yaklaşık yüzde 90'ının önlenebilir kazalar olduğu, bu konunun uzmanları tarafından defalarca ifade edilmiştir. 1980'den günümüze emeğin kazanımlarının yarısından fazlası yok edilmiş, yasal ve fiili engellerle sendikal örgütlenmeler asgariye çekilmiştir. Asgari ücretler dahi halen 1970'lerin reel seviyesinin çok altında kalmaya devam ederken, istihdam rejiminin esnekleşmesi ve bu alanların sermayenin insafına terk edilmesi, bugün içinde bulunduğumuz işçi katliamlarına zemin hazırlayan temel koşullar haline gelmiştir" denildi. Şerhte, "Torba Yasa" tekniğinin her şeyden önce iç tüzüğe ve Anayasa'ya aykırılık içerdiği belirtilerek, şunlar kaydedildi: "Bir birinden bağımsız uzmanlık alanlarında görüşülmesi gerekli maddelerin tümünün tek bir komisyonda görüşülmesi ve tek yasa tasarısı altında toplanması hukuki değildir. AKP iktidarı bu noktada yasal ve anayasal suç niteliğinde ki işler yapmaktadır. Madencilerin çalışma koşullarını düzenleme görüntüsü altında, işçi cinayetlerini arttıracak taşeron sistemi yaygınlaştırılmakta, adata emekçiye kaşıkla verilen hakları, kepçeyle geri alınmaktadır. Soma katliamından sonra iktidarın gündemine giren çalışma koşulları, taşeron uygulamaları ve iş cinayetleri konusu bugün toplumun kanayan yaralarından biri. Ancak AKP'nin yaklaşımı halen bu sorunun ağırlığına denk bir yerden olmadığı gibi, çözüm diye sunduğu yasal çalışmalar da aksi yönde, sorunu daha da ağırlaştıracak nitelikte. AKP'nin rödövans sistemini ve taşeronu kaldırıyormuş gibi yaptığı açıklamaların, sadece toplumun gazını alma telaşıyla yapıldığı, hükümetin TBMM' ye gönderdiği bu tasarıda da ortaya çıkmıştır."

Muhalefet şerhinde Soma katliamına ilişkin getirilen maddelerde değerlendirildi. Şerhte, katliamın devletin denetimsizlik ve cezasızlıkta ısrarını birkez daha ortaya koyduğu kaydedilerek, "Soma Maden Katliamının, Hükümetin yıllardır uygulamakta ısrar ve teşvik ettiği özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmanın sonucu olduğu tüm çıplaklığıyla orta yerdedir. Tüm bunlara rağmen, Hükümet, Soma maden katliamıyla birlikte gündeme gelen maden işçilerinin hak ve taleplerini de istismar ederek, iki yıldır Meclis gündemine getiremediği "taşeron çalıştırmayla" ilgili yasa tasarısını meclise sevk etmiştir. Bununla da yetinilmemiş, alt komisyonda, ilk yapılan, maden işçisine müjde olarak sunulan günlük 6 saat, haftalık 36 saat çalışma süresinin tekrar 45 saate yükseltilmesi ve alt işverenlik ilişkisine aykırı davranan işverenlere her işçi için 2 bin lira idari para cezasına dair 8. Maddenin tasarıdan çıkarılması olmuştur. Nitekim 61 maddelik torba tasarı Alt Komisyonda yine AK Partili milletvekillerinin sermaye çevrelerinin çıkarları ve patron örgütlerinin telkinleri doğrultusunda verdikleri önergelerle 106 maddeye çıkarılmıştır. Tasarıda, sermaye çevrelerinin beklentileri doğrultusunda vergi, sigorta prim afları, kasa mevcudu affı,sermaye artırımı yoluyla vergi kaçırma ve kara para aklamanın önünün açılması, siyasi iktidara seçim öncesi partizanca kullanacağı çok sayıda üst düzey memur kadrosu ihdas eden, tüp bebekten, kamu ihalesine, aile hekimine nöbetten, avukatlıktan, malül, dul ve yetime, sigortadan, esnaf odalarına, idari yargılamadan, özelleştirmeye, gümrükten, SGK'ya kadar birbiriyle ilgisi olmayan sayısız düzenleme bulunmaktadır" denildi.

Muhalefet şerhinde, taşeronlaştırmaya ilişkin "Torba Yasa"nın yaptığı düzenlemeler ise şöyle sıralandı: "

* Tasarının 2. Maddesiyle; kıdem şartı kaldırılmaktadır.

* Tasarının 3 ncü maddesiyle; asıl işverenlere, alt işverenin işçilerine ücretlerini ödeyip ödemediğini denetlemek ve ödenmemiş ise, alt işverene yapacağı ödemeden kesip işçinin banka hesabına yatırma yükümlülüğü getirmektedir.

* Metnin 5. Maddesinde; maden işçilerine 4 gün izin getirilmektedir.

Asıl işverene yıllık ücretli izinlerinin yılı içerisinde kullanılıp kullanılmadığını denetlemek ve kullanılmasını yükümlülüğünü vermektedir. Ücretli yıllık izin süreleri, alt işvereni değiştiği halde, aynı işyerinde çalışmaya devam eden işçilerin aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanacağı hükmü yer almasına rağmen, uygulamada işçilerin senelerdir kullanamadıkları birikmiş yıllık izinlerinin nasıl çözüleceği belirsizdir.

*Tasarının 6 ncı maddesiyle, İşveren-alt işveren sorumluluğu düzenlenirken, asıl işveren konumunda olan kamunun sorumluluğu sınırlanmaktadır.

* Tasarının 7. maddesinde; yeraltında çalışan yeraltı işçilerinin çalışma sürelerinin günlük 6, haftalık 36 saati geçemeyeceği öngörülmüştür. Ancak, özellikle madenlerde çalışanlar lehine sonuç alıcı bir denetim sistemi kurulamadığı için bu uygulamanın pratikte karşılığının olmayacağı geçmiş birçok deneyimle ortaya çıkmıştır.

* Tasarının 8. Maddesinde, farklı alt işverene bağlı olarak aynı kamu kurumunda veya aynı alt işverene bağlı olarak farklı kamu kurumlarında çalıştırılan taşeron işçilerin kıdem tazminatlarının son çalıştıkları kamu kurumları tarafından ödenmesi düzenlenmektedir. Bu düzenleme, hükümetin bir lütfü olmayıp, işçilerin mahkeme kararlarına rağmen yıllarca gasp edilmiş, karşılığı ödenmemiş emekleridir.

* Tasarının 9'ncu maddesiyle, yeraltı madenlerde çalışan işçilerin ücretlerinin asgari ücretinin iki katı olacağı yazılıdır. Asgari ücrette vergiyi kaldırtmayan hükümet dünya standartlarının çok altında bir ücret anlayışı dayatmaktadır.

* Tasarının 10'ncu maddesi, geçici 21'nci maddesiyle, Sadece Soma'da yaşamını yitiren maden işçilerine verilen kısmi haklar nedeniyle; TKİ'nin rödovans sözleşmelerinin hükümet tarafından yenilenmesi yetkisiyle özel sektöre olası mağduriyetleri esas alınarak yapılan düzenleme insani, vicdani, hukuki ve ahlaki açıdan kabul edilemezdir. Acıların istismarı yapılmakta bazı kesimlere yeni rant kapıları açılmaktadır.

* Tasarının 1. Maddesinde; İş Yasasının 3'üncü maddesinin 2.fıkrasında yapılan değişiklikle, iş müfettişlerinin, belge üzerinden ya da başvuru üzerine muvazaayı bir rapor ile tespit ettiği takdirde, rapora 6 işgünü içinde yapılması gereken itiraz süresi, 30 işgününe çıkarılmaktadır. Yine, mevcut yasa hükümlerine göre, itiraz edilmezse ya da itiraz üzerine iş mahkemesi muvazaayı onarsa, muvazaa kesinleşmektedir. İş mahkemesinin vereceği karar Yargıtay'a temyiz edilememektedir. Böylece, muvazaalı bir taşeron ilişkisi söz konusu ise, muvazaanın hızlı bir biçimde tespit edilebilmesi mümkün olmaktadır. Ancak tasarı ile işveren, muvazaa tespit raporuna 30 gün içinde itiraz edebilecek ve mahkeme, muvazaa yönünde karar verse dahi, bu karar Yargıtay'a temyiz edilebilecektir. Gerek iş mahkemelerinin gerekse Yargıtay'ın yükü göz önünde bulundurulduğunda, tasarı maddesinde ifade edilen "itiraz üzerine görülecek bu dava basit yargılama usulüne göre 4 ay içinde sonuçlandırılır… Temyizi halinde Yargıtay 6 ay içinde kesin olarak karar verir." Hükmünün uygulamada mümkün olamayacağı birçok örnekle sabittir."

"Tasarıyla, kamuda çalışan taşeron işçinin tazminatını ve toplu sözleşme farkını ödemeyi kabul eden devlet, bütün maliyete katlanmayı öngörmesine rağmen, misliyle taşeron şirkete kamu kaynağı aktarıyor da, neden işçiyi kadroya almıyor? Bu işçi düşmanlığından başka nasıl izah edilebilir. Soma gerçeği, taşeronlaştırmaya derhal son verilmesi gerektiğini gözler önüne sermiş, ancak AK Parti hükümeti mevcut durumu sürdürerek, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkaran kuralsız ve kölece çalışma anlayışında ve politikasında ısrar etmektedir. Bu soruya kimi ekonomistlerce, taşeronlaşmanın, AKP'nin siyasette finansman kaynağı haline geldiği cevabının verilmesi dikkate değerdir" denilen muhalefet şerhinde, tasarının medyada işçiler açısından "Müjde" olarak yansıtılmasının yanlış olduğu kaydedildi. Muhalefet şerhinde, tasarıya karşı HDP olarak karşı oy kullanılacağı vurgulandı.

14.07.2014