HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ, Demokratik İslam Kongresi'nin İstanbul'da verdiği iftar yemeğine katıldı.

Fatih'te bulunan Renk 1 Düğün Salonu'nda düzenlene yemeğe HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Bilgen, HDP MYK üyesi Yazar Hüda Kaya, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) yönetimi, Anti-Kapitalist Müslüman Gençler, HDP İstanbul il ve ilçe yöneticileri ile çok sayıda kişi katıldı.

Etkinlikte konuşan DİK Koordinatörü ve HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Bilgen, günümüzde fiilen yaşanan İslam'ın huzuru ifade etmediğini tersine dinden uzak olan cehaleti ifade ettiğini vurgulayarak, DİK çalışmaları ile birlikte bu durumla yüzleşmeyi amaçladıklarını söyledi. Bilgen, "Kongreyi sadece düşünsel fıtrattan çıkartıp, yerel tartışma alanlarına çevirmeliyiz. Bugün buradaki buluşma da bu noktada önemli. Demokratik İslam Kongresi, hiyerarşik bir yapıya sahip olmamalı herkesin kendi aklını kullandığı bir örgütleme modelini ortaya çıkarmak gerekiyor. Biz Ramazan ayında daha çok iftarlarda kongrenin ne olduğuna ilişkin programlar düzenliyoruz. Bunun arkasından ise bölgesel konferanslar düzenleyeceğiz" dedi.

Demokratik İslam Kongresi'nin oluşumundan bugüne yoğun bir örgütlenme sürecinden geçtiklerini aktaran HDP MYK üyesi Hüda Kaya da "Bu süreçle birlikte toplumun tüm kesimleriyle birlikte gördük ki aslında din bize yansıtıldığı gibi değil. Aslında bizim öğrendiğimizin Kuran dini olmadığını gördük. Peygamber efendimizin getirdiği barış sisteminin bağnaz egemenler tarafından nasıl da işgale uğradığını gördük" dedi.

Yapılan konuşmaların ardından ezanın okunmasıyla birlikte iftar yemeğine geçildi. Yemek sonrası ise HDP Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş davetlilere hitap etti.

Demirtaş, salonda bulunanları selamlayıp, programın düzenleyicilerine teşekkür ederek sözlerine başladı. İlk olarak İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına değinen Demirtaş, "Bütün Müslümanların Ramazan orucuyla ibadet ettiği bu mübarek ayda mazlum Filistin halkına dönük saldırıları açıkça kınamak istiyorum. İsrail'in, dünyanın gözü önünde büyük bir cüretle katliam gerçekleştiriyor olması dünya için büyük kara bir lekedir" dedi.

Ardından da yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Demirtaş, "Bizler Türkiye'de önemli bir kampanyayı yürütüyoruz. Kısmet olursa ilk turda sandığa gideceğiz" dedi. Seçimlerin tam anlamıyla demokrasi seçimi olamayacağını ifade eden Demirtaş, adayların halk tarafından seçilmesinin önünün açılmamasına yönelik eleştirilerini sunarak, "Tam anlamıyla Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor diyemezsiniz. Ortada anti-demokratik bir süreç var. Adayların belirlenmesi anti-demokratik olmuştur. Bir adayı genel başkanlar kafa kafaya vererek belirlemiştir. Bir aday da bizzat kendisi kendini belirlemiştir. Sadece bir aday toplumun farklı kesimleri ile tartışmalar yürütülerek belirlenmiştir. Dolaysıyla halkın aday gösterdiği bir aday var. Diğer adaylar genel başkanların belirlediği adaylar olmuştur. Halk da aday göstermeliydi o zaman halk, gönül isteğiyle kendi istediği adaya oy verecekti. Üçümüzün toplamı Türkiye'nin yüzde yüzü etmiyor" şeklinde konuştu.

Adayların belirlenmesinin yanında bir de seçim yarışında eşitliğin olmadığına dikkat çeken Demirtaş, "Bu üç aday eşit bir şekilde yarışıyor mu? Hayır. İmkanları eşit derecede kullanabiliyor mu? Başbakanın istediği bütün imkanlar elinin altında. Sınırsız bir servetle çalışmasını yürütüyor" ifadelerini kullandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1999 yılında kullandığı "Günün birinde Recep Tayyip Erdoğan zengin olmuşsa bilin ki hırsızlık yapmıştır" şeklindeki sözleri hatırlatan Demirtaş, "Şuan da zengin mi değil mi bilemem ama bizim bu seçim kampanyasına harcayacağımız tek kuruşumuz varsa oda sizin helal kazancınızdır. Her gün bütün harcamaları açıklayacağız. Gizli saklı şeylerimiz yoktur" diye konuştu.

Konuşmasının devamında TRT'nin Cumhurbaşkanı adaylarından genellikle Başbakan Erdoğan'a yayın ayırmasını eleştiren Demirtaş, "TRT'yi hep eleştiriyoruz şimdi biraz vicdana geldiler ama bu yetmez eşit olmalıdır" dedi.

RTÜK'ün TRT'nin Başbakan Erdoğan'a verdiği süreye ilişkin yapmış olduğu açıklamalara da değinen Demirtaş, "RTÜK diyor ki; Başbakan dünyaca ünlüdür. Neyiyle ünlüdür. Sakın yolsuzlukla, hırsızlıkla olmasın. Kendi çocuklarını Roboski'de emri ile katlettiği Genelkurmay Başkanı'na ettiği tebrikle ünlü olmasın. Kimse AKP'ye oy verdi diye halkı suçlamasın. AKP'ye oy verdi diye insanları düşmanlaştırmayın asla. Bu düşmanlığı yaratanlar, hükümet yöneticilerinin kendisidir" değerlendirmesinde bulundu.

Halklar, inançlar arasında herhangi bir düşmanlığın olmadığını söyleyen Demirtaş, "Bizim topraklarımızda devlet bütün kimlikleri birbirine düşman etme politikaları yürütüyor. Kendisine oy vermeyen herkes kendisine düşmandır" diye belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarında sürekli olarak etnik gruplardan söz ettiğini açıklayan Demirtaş, Başbakan'ın hiçbir zaman Müslüman inancına tabi olmayan halkları dile getirmediğine dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti: "Sürekli etnik kimlikleri sayıyor. Tek bir tane örneği yoktur 'Benim Ermeni, Rum kardeşim' dememiştir, diyemez. Kendi inancından değil diye kardeşim bile diyemiyor. Kendisine gönderilen kitap, bizim kitapla aynı değilse kardeş olamaz mıyız. 13 yıldır Başbakandır. 13 yıldır kardeşlerini tek tek sayıyor aralarında tek bir Müslüman olmayan yok. Ona göre kardeşlik kendisine oy verenlerin kardeşliğidir. Allah haşa ona göre sadece AKP'ye oy verenleri yaratmıştır. Geriye kalanlar Allah'ın yarattığı kullar değil. Mantık bu, kafa bu. O zaman sen nasıl 76 milyonun Cumhurbaşkanı olacaksın."

Türkiye'de İslami yönetimin olmadığını da dile getiren Demirtaş, "AKP bildiğiniz klasik paraya tapan, paradan başka hiçbir şeyi ilah olarak görmeyendir. İslamiyet zulüm emri vermez" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, halkın kendi kendini yönetmesi için fırsat olduğunu söyleyen Demirtaş, Suriye'deki savaştan kaçarak Maraş'a sığınan mültecilere yönelik saldırılara da değinerek, bunun siyasetçilerin kışkırtmasının sonucu olduğunun altını çizdi.

14.07.2014