HDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, çocuk ölümlerinin tüm boyutlarıyla araştırılması için Meclis Araştırması istedi.

Baluken, "Çocukların birey olarak kabul edildiği ve haklarının hukuksal olarak güvence altına alındığı modern zamanlarda çocuk hak ve ihlalleri de bütün hukuksal düzenlemelere rağmen hız kesmedi" diyerek, şunları ifade etti:

"Çocuklara yönelik şiddet, ayrımcılık ve istismar; evde, sokakta, okulda, ıslahevlerinde, cezaevlerinde kısacası çocuklara devletin ve yetişkinlerin elinin uzanabileceği her yerde görüldü. Çocuklara dönük hak ihlalleri ve istismarı salt şiddet, taciz, tecavüz biçiminde değil aynı zamanda neo-liberal politikaların da kıskacına alındı. Küresel pazarlama stratejileri yeni tütün ve alkol bağımlıları üretmek için 14 yaşından küçük çocukları hedef alıyor örneğin! Çevre sorunları söz konusu olunca da en çok zararı çocuklar görüyor. Dünyada 20 saniyede bir çocuk su ile ilgili hastalıklar nedeniyle ölüyor. Her yıl 5 yaşın altında 1.8 milyon çocuğun su ile ilgili hastalıklar nedeni ile ölmesine sebep oluyor."

Sağlıksız ve yetersiz beslenmeden şiddet, taciz, tecavüz ve ayrımcı politikalara varana kadar çeşitli başlıklardaki çocuk hakları ihlallerinde Türkiye'nin de kötü bir sicile sahip olduğunu dile getiren Baluken, Türkiye’de çocuk sorunlarında en büyük etkenin yoksulluk ve şiddet olduğunu belirtti. Dört çocuktan birinin yoksul, beş çocuktan birinin de çalıştığına dikkat çeken Baluken, sokaktaki çocuklar konusunda en sorunlu iki ilin ise İstanbul ve Amed olduğuna değindi.

Baluken, şunları kaydetti:

"Gündem Çocuk Derneği’nin, 2013 Yılı Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu’nda verilen bilgiler ise oldukça çarpıcı. Raporda 2013 yılına münhasıran 'Kolluk Güçlerinin Biber Gazı Kullanımı Sebebiyle Yaşam Hakkı İhlalleri'ne ilişkin özel bir bölüm de yer aldı. Raporda 2006-2014 yılları arasında kolluk güçlerinin sadece biber gazı kullanımı sebebiyle 8 çocuğun yaşamını yitirdiği, 146 çocuğun da ölümle sonuçlanmayan yaşam hakkı ihlaline maruz kaldığı belirtildi.

Aynı rapora göre Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle 8 çocuğun yaşamını yitirdiğini ayrıca 17 yabancı çocuğun da Türkiye sınırları içerisinde yaşamını yitirdiği belirtildi. Bu çocuklardan 12’sinin savaştan kaçarak çadır kentlerde yaşayan çocuklar olduğu belirtildi.

2013 yılında bir önceki yıla göre çocuk ölümlerinin artış gösterdiğine dikkat çekilen raporda, 'Devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinde' 33, devletin önlem almadığı için ortaya çıkan ihlallerde 600 çocuk olmak üzere toplam 633 çocuğun yaşamını yitirdiği kaydedildi. 2013 yılında toplumsal olaylara müdahale sırasında 3, kara mayını ve askeri mühimmat nedeniyle 5, yargısız infaz nedeniyle 4, bireysel silahlanma nedeniyle 8, nefret cinayetlerinde de 1 çocuğun yaşamını yitirdiği belirtildi."

"Kürt illerinde son 21 yılda polis ya da askerin açtığı ateş sonucu en az 376 Kürt çocuğu öldürüldü" diyen Baluken, en fazla çocuğun öldürüldüğü yılları 1992 ile 2006 olarak işaret etti. Polis veya asker kurşunu ile öldürülen çocukların yanı sıra birçok Kürt çocuğunun ya polis veya asker tarafından vurularak yaralandığını ya da yapılan operasyonlar sonucu tutuklanarak yaşlarından büyük cezalara çarptırıldığını hatırlatan Baluken, "Kasım 2010’da Bir Göz De Sen Ol İnisiyatifi verilerine göre, Türkiye'de güvenlik kuvvetleri 1989'dan 2010’a kadar 355 çocuğun canına kast ettiğini tespit etmiş durumda. 2009 Kasım ayından 2010 Ekim ayına güvenlik kuvvetlerinin öldürdüğü çocuk sayısı 13 olduğu da bir başka tespit" dedi.

Kasım 2010’da yayınlanan Mayın ve Misket Bombaları İzleme (Monitör)raporuna giren Mayınsız Türkiye Girişimi verilerine göre ise Türkiye'de sadece 2009'da, mayın ya da savaştan kalma patlayıcılar nedeniyle 23 çocuk öldüğü iddia ediliyor.

AKP’nin iktidara geldiği yıl olan 2002 yılından sonra çocuklara ilişkin 'Devlet eliyle ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinde' ciddi bir artış söz konusu olduğunu belirten Baluken şunlara dikkat çekti: “AKP Hükümeti döneminde çocukların yaşamını yitirdiği en önemli tarih ise 28 Mart 2006 tarihi oldu. Muş'un Şenyayla bölgesinde yaşamını yitiren 14 HPG'liden 4'ünün cenazesi Diyarbakır'a getirilerek defnedilmesinin ardından çıkan ve bölge illerine yayılan olaylar da güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu 14 kişi yaşamını yitirmişti. Yaşamını yitirenlerden 6'sı ise çocuktu. Olayların yaşandığı dönemde Başbakan Erdoğan'ın 'Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa kim olursa olsun terörün maşası haline gelmişse gerekli müdahale ne ise bunu yapacaktır. Bunun böyle bilinmesini istiyorum' açıklaması halen hafızalardadır."

"Bölge illerinde çatışmaların yoğunlaştığı 1989 yılından günümüze kadar asker veya polis tarafından 350'den fazla Kürt çocuğu öldürüldü. En çok çocuğun öldürüldüğü yıl ise 1992 yılı oldu. Anne karnında öldürülen çocuklar hariç yıllara göre öldürülen çocuk sayısı ise şöyle: 1989 yılında 2, 1990 yılında 41, 1991 yılında 22, 1992 yılında 115, 1994 yılında 94, 1995 yılında 17, 1997 yılında 7, 1998 yılında 8, 1999 yılında 12, 2000 yılında 3, 2004 yılında 1, 2006 yılında 8, 2008 yılında 5, 2009 yılında 7, 2010 yılında 7."

Baluken, 2011'de yaşanan Roboski katliamını hatırlatarak, "Roboski'de 28 Aralık günü, 21:30-22:30 sularında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu meydana gelen saldırıda 17 çocuk yaşamını yitirdi" dedi.

"2011 yılında 2 çocuğun ölümü kuşkulu kaldı. 30 çocuk intihar ederek yaşamını yitirdi. Toplumsal alanda şiddet, taciz ve tecavüz 33 çocuğun ölümüne yol açtı. 13 çocuk ise mayın ve sahipsiz bombaların patlaması sonucunda yaşamını yitirdi. 1 çocuk ise 'namus' gerekçesiyle öldürüldü."

"2014'te Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu komaya giren ve 269 gün sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan Türkiye’de devlet şiddeti sonucu ölen son çocuklardan biri.

Dünyada çocuklara armağan eden tek ülke olmakla övünen bir ülkede çocukların yaşam haklarının bu denli ihlal edilmesi katledilen çocukların faillerinin ortaya çıkarılmaması ve sorumlular hakkında etkin bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle çocukların ölümü 2014 yılında da devam etti.

Sonuç olarak 'dönemin atanmış ve seçilmiş sorumlularının, İçişleri-Emniyet-İstihbarat bürokrasisinin ve paralegal iç harp örgütlenmesinin sorgulanmasını talep etmek ve sorumluları açığa çıkartmak' için katledilen çocukların hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması ülkeyi büyük bir utançtan kurtaracaktır."

11.07.2014