HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, her geçen gün artarak devam eden ve toplumsal yaşamın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline getirilmeye çalışılan kadın katliamlarının nedenlerinin araştırılarak, kadına yönelik her türlü cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılıp, gerekli mekanizmaların oluşturulması yönündeki hususların tespit edilip bu yönlü tedbir alınması amacıyla Meclis araştırma önergesi verdi.

Aydoğan'ın önergesinin gerekçesi şu şekilde:

"AKP iktidarı ‘Yeni Türkiye’ şiarıyla anti demokratik tüm uygulamalarının ve güvenlikçi politikalarının üstünü örtmeye çabalarken kadın kırımının vardığı nokta içler acısı bir hal almıştır. Türkiye Kadına yönelik şiddette dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yerini alarak ‘Yeni Türkiye’ sıfatı ile hızla ilerlemektedir! Kadına yönelik şiddetin, tecavüzün aynı zamanda bir demokratik zihniyet sorunu olduğu medyaya yansıyan ve yansımayan haliyle, şiddetin ölüm, tecavüz ve taciz biçimiyle ortadadır. AKP iktidarı döneminde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ayrılan merkezi bütçe her yıl artmakta ve yine bu durum ile birlikte bakanlığın yetki alanı da genişlemektedir; ancak buna rağmen kadına yönelik sistemli erkek şiddeti de reform adı altında yapılan düzenlemelere rağmen artış göstermektedir.

Önceki dönemlerde adı Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanlığı olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın görev ve yetki alanının genişlemesi AKP iktidarının daha özgürlükçü, demokratik bir yapıya kavuşmasından değil aksine kadına aile dışında birey olarak var olma hakkı tanımadığından ve kadına birey olarak yaşam hakkı tanımayan muhafazakâr ve otoriter erkekliği egemen kılan geleneksel aile yapısını güçlendirme politikasından kaynaklanmaktadır. Bu durum somut olarak kendisini, toplumsal yaşam içerisinde iktidar dilinin kadına biçtiği anne ve eş olma rollerini birey olarak ‘kadın’ olma durumundan ayrı bir şekilde kullandığı çoğu örnekle de ortaya koymuştur.

Yine bu durumla birlikte her geçen gün artan kadın cinayetleri toplumsal yaşamın kadın için bir ölüm kuyusuna dönüştüğünü göstermektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2008 yılında 61, 2009’da 105, 2010’da 165, 2011’de 121, 2012’de 139, 2013’de 229 ve 2014’ün ilk 10 ayında 255 kadın katledilmiştir.

Konuyla ilgili Bağımsız Bilgi Ağı BİANET’in verilerine göre 2010 yılında en az 207, 2011' de en az 161, 2012’de 150, 2013’te 167, 2014’ün ilk 9 ayında ise 288 kadın ve kız çocuğu tecavüze uğrarken sadece 2014 yılı Ekim ayında ve basına yansıyan hali ile Ekim’de 28 kadın ve kız çocuğunu öldürürken, 10 kadına tecavüz etmiş ve 35 kadın ve kız çocuğuna şiddet uygularken 6 kadın ve kız çocuğuna da cinsel tacizde bulunmuştur.
Kamuoyunun bildiği üzere 2011 tarihli Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi İstanbul’da imzalanmış ve 1 Ağustos 2014 tarihi itibariyle de yürürlüğe girmiştir. Ancak Türkiye bu sözleşmenin ilk imzacılarından olmasına rağmen AKP iktidarının pratikleri kadına yönelik şiddetin deyim yerindeyse meşrulaştırdığını birçok defa göstermiştir.

Hükümet üyelerinin kimi dönemlerde “kadın erkek eşitliğine inanmadığını” tekrarlaması, “kız mıdır, kadın mıdır bilemem; kızlı-erkekli kalınan evlerde karışık şeyler oluyor, muhafazakâr bir parti olarak bunlara müsaade etmeyiz” gibi söylemleri, kürtaj ve sezaryen yasağı ile kadının kendi bireysel iradesi ile karar verebileceği doğurganlığına devlet müdahalesini meşrulaştırmıştır.

Hamile kadının sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğu televizyon ekranlarından normal bir durummuş gibi milyonlara aktarılırken Kürt kadınlarının kuma alınmasını Kürt Sorununun çözümü olarak gösteren, örtüsüz kadını satılık ya da kiralık perdesiz eve benzeten, erkekler için çok eşliliği savunan, kadın cinayetlerinde kadını suçlu gören belediye yöneticileri ve danışmanlarıyla kadının kahkahasını ve iffetini denetlemeye dair söylemler, AKP döneminde Kadına yönelik şiddetin her yıl nasıl ve neden arttığının da resmi olarak önümüzde durmaktadır.

Halkların Demokratik Partisi olarak Kadın cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak alınacak tüm önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir meclis araştırması açılmasının bir aciliyet teşkil ettiğini belirtmekte fayda görüyoruz."

25.11.2014