7 yıldır yakalandığı kan kanseri nedeniyle yapılan tahliye başvurularına rağmen tahliye edilemeyince tutuklu bulunduğu Midyat Kapalı Cezaevi'nde en son şuurunu yitirmesi üzerine kısa bir süre önce Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırılan hasta tutsak Şehmus Yetek (67) sağlık durumunun kötü olduğunun anlaşılması üzerine cezası ertelenerek 9 Temmuz'da tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra ailesince kaldırıldığı Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altında alınan Yetek, tahliye dilmesinin üzerinden daha 4 gün geçmesinin ardından bugün yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmesi sonrası ailesi tarafından Yetek'in hastaneden alınan cenazesi, HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Bismil Belediye Eş Başkanları Cemile Eminoğlu ve Resul Sarı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin katıldığı cenaze töreni sonrası Bismil'de Kooperatif Mahallesi Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Cenazenin defnedilmesinin ardından konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, "Apê Şehmus" olarak tanımladığı Yetek için "18 yıl boyunca zindanlarda tıpkı dışarıdaki halkının verdiği mücadeleyi yürütürken yakalandığı bu amansız hastalık sonucu yaşamını yitirdi. Apê Şehmus'un son isteği Amed'e gelip ailesi ve sizinle birlikte olmaktı. Ama ne yazık ki AKP hükümetinin tutsaklara yaklaşımın bir sonucu olarak yaşamının son günlerinde bile buna engel olarak bizimle birlikte olmasına izin vermedi. Hepinizin bildiği gibi Kürt halkının demokratik diyalog ve müzakere sürecinde istediği tek şey, sürecin önünün açılmasında kolaylık sağlayacağını düşündüğü hasta tutsakların serbest bırakılmasıdır. Ama buna rağmen Apê Şehmus'un sahsında da görüldüğü gibi atılmış tek bir adım bile yoktur" dedi.

Aydoğan, doktorların Yetek için ısrarla yaşamını yitirmesine çok az bir zaman kaldı uyarısında bulunmasına rağmen Adalet Bakanlığı'nın yapılan tahliye başvurularını dikkate almadığını söyledi.

Yetek'in dostları ve toprağıyla buluşamadan yaşamını yitirmesinden AKP hükümetini sorumlu tutuklarını dile getiren Aydoğan, "Çözüm için barış için adım atılacak böylesi bir dönemde hasta tutsaklara olan yaklaşımın böyle olmaması gerekiyor. Adli Tıp Kurumu'nun bu kadar siyasallaşmasının bir sonucu olarak hasta tutsaklarımız yaşamını yitiriyor. Adli Tıp ve diğer kurumlarda çalışan tüm hekimler, Hipokrat yeminini ederek görevlerine başlıyorlar. Hekimler hastalara eşit bir yaklaşım göstermek zorundadırlar. Ama görüyoruz ki Adli Tıp Kurumu siyasallaşmıştır. Kurumda çalışan hekimler, bize göre ettikleri Hipokrat yemininden fersah fersah uzaklaşmışlardır. Eğer böyle olmasaydı kan kanseri olan bir siyasi hasta tutsağın cezaevinden bırakılmaması mümkün müdür?" diye konuştu.

14.07.2014