HDP Milletvekilleri Selma Irmak ve A. Levent Tüzel Soma'da yaptıkları incelemeleri ve gözlemlerini, TBMM'de basın toplantısı düzenleyerek kamuoyu ile paylaştılar. HDP Milletvekillerinin paylaştıkları basın metinleri şöyle:

“BİR AVUÇ İÇİN BİR ÖMÜR VERENLERİN” anısını ve mücadelelerini yaşatacağız.

13 Mayıs’ta Soma maden ocağından ölüm haberleri gelmesi üzerine gece Şırnak milletvekili Selma Irmak, İstanbul milletvekili Levent Tüzel ve HDP heyeti olarak Soma’ya ulaştık. Gittiğimizde ilk olarak devlet hastanesini ziyaret ederek başhekimden bilgi aldık ve yaralılarla, aileleriyle görüştük. Daha sonra maden sahasına geçerek kurtarma çalışmalarının sürdüğü ocak ağzı, kriz merkezi, işçilerin dinlenme alanlarında görüşmelerde ve gözlemlerde bulunduk. İlk etapta bunları hızla kamuoyuyla paylaşmak; tespitlerimizi aktarmak isteriz.

Sayısı halen 300lere varmış ama, çok daha artacağı belli olan maden işçisi kardeşlerimizin ölümü ülkemizde derin bir acı, yas ve öfke doğurmuştur. Somalı madencilerin ailelerine, ulusal yas içindeki halklarımıza, işçi sınıfımıza başsağlığı diliyoruz. Ulusal yasın iş cinayetleri ve katliamlarının son bulması; bugün iş bırakarak genel grevle alanlara çıkan emekçilerin protestolarının sermaye sınıfının ve hükümetin uygulamalarına karşı uyarıcı olmasını; özelleştirme ve taşeronlaştırmalara son verilmesini dileriz.

Hep söyledik kaza değil cinayet. Kaza denebilmesi için öngörülebilir olmaması lazım. Oysaki yaşananlar öngörülebilirdir. Bu kez bu cinayet katliam boyutuna ulaşmıştır. Başbakan halen ısrarla “bunlar olmaz demeyin, bunlar normaldir” demeyi sürdürüyor. “Bu işin fıtratında var” diyerek hem kendi suçlarını gizlemelerini hem de maden işletme sahiplerinin vahşi sömürüsüne hamilik yapmalarını kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Onların halkın karşısına çıkacak yüzleri yok, ama hesap verme sorumlulukları var. Bunun takipçisi olacağız. Yaşanan büyük felaket ve katliam, iş cinayetleriyle hesaplaşmanın; bunu hazırlayan ortamın son bulması için çok kapsamlı bir çalışma ve mücadelenin yükseltilmesi görevini hepimizin önüne koymaktadır.

Ortada olan bugüne kadar yaşanan “kaza”larda olanın aynısıdır. Vahşi sömürü ve aşırı kar peşindeki patronların, onların hizmetindeki çıkar ortakları hükümet ve siyaset erbaplarının almadıkları tedbirler, yerine getirmedikleri sorumluluklar, güvencesiz çalışma ortamıdır. Bu kazaların önlenebilir olduğu; “kader” olmadığı; bütün bilimsel verilerin bunu gösterdiği ortadadır. 7 bin işçinin çalıştığı ve 10 yıldır burayı işleten Soma Holdingin maden sahasında işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri yoktur. Gazetelere yansıyan görüntü ve bilgiler bunu yeterince göstermektedir. Ötesine gitmeye gerek yok; 3 yıldır yerinden çıkartılmayan ve denetlenmeyen maskeler her şeyi izah etmektedir.

Kamuoyuna trafodan kaynaklı yangın, duman ve zehirlenerek ölüm şeklinde yapılan açıklamaların doğruluğu tartışılmaktadır. Oda yöneticilerin yaptıkları incelemeler ve edindikleri gözlem geçmişte açılan ocaktaki kömürün içten ısınma ve yanmasına bağlı ortaya çıkan gazın havalandırma kanalından işçilerin olduğu bölgelere ulaşması ve ölümlere yol açması şeklinde. İleride ayrıntılı incelemelerde netlik kazanacak olan öyle ya da böyle nedenlerle ortaya çıkan manzara “önlenebilir” bir tedbirsizliği göstermektedir. Bakanlık ve yetkililer bunlara kaçamak yanıtlar vermekte; ocak sahibini koruma tasası görülmektedir. Derinlikli bir araştırma buna neden ihtiyaç duyulduğunu da ortaya çıkartacaktır. Ancak işçilerin ve Soma’da yaşayanların bu açıdan söyledikleri düşündürücüdür.

Şirketin genel müdürünün eşinin hükümet partisinden meclis üyesi oluşu, genel müdürün sendika başkanıyla sıkı dost oldukları, şube yönetimine seçilenler içinde 2 tanesinin işveren kontenjanından olması gibi gariplikler, 3 yıl önce Cenk yeri kasabasında belediye hoparlöründen, şirkete alınacak 500 işçi için AKP ilçe binasına başvuru yapılsın diye çağrı yapılması, sendika genel başkanının kaza sonrası ilk açıklamasında işyerinde her türlü önlemlerin alındığı şeklinde şirketi koruyucu beyanları hayli düşündürücüdür. Sermaye, siyaset, sendika üçgeni işçiler nezdinde kirli bir ittifak olarak; baskı ve dikta altında çalışan işçilerin haklarını savunmayan, sessiz kalan bir sendika yönetimi olarak tepki toplamaktadır. Sendika yöneticileri işçilerden ve soru soran herkesten kaçmaktadır.

Enerji Bakanı geçen yıl bu işletmeyi Avrupa standartlarında çalışan örnek bir işletme olarak ilan etmiştir. Yaşanan felaket ve katliam ise ne kadar çağdışı çalışma ortamı olduğunu göstermektedir. Bakan ucuz kömür ithalatı yapmayı istihdam olsun diye tercih etmediklerini söylüyor ancak bu istihdam can alan bir kölelik dayatması şeklinde bir kefarete dönüştürülmesi kabul edilemez. Çalışma Bakanlığı mart ayında yaptığı denetimin sonuçlarını açıklamalı ve izah edebilmelidir. Yılda 2 kez yapılan göstermelik denetimlerin yetersizliği ortadadır. İşçiler denetim yapılacağı zamanlarda riskli alanların kapatıldığını, müfettişlerin “öylesine” denetim yaptıklarını söylemektedir. Bakanlık ve hükümet neden hala İLO 176 sayılı Madenlerde güvenlik ve sağlık sözleşmesini imzalamaktan kaçındıklarını da açıklamalıdır.

Soma maden sahasında faaliyet sürdüren ve adı iş cinayetleriyle anılan Uyar madenciliğe dönük Ekim 2013 tarihinde bakanlığa vermiş olduğumuz soru önergesinde bütün bu sorunlara işaret etmiş olmamız bu cinayetleri önleyici tedbirlerin alınmasını sağlamamıştır. Aynı şekilde mecliste yapılan görüşmelerde talep edilen araştırma önergeleri hükümetçe reddedilmiştir. Bugün meclisin yapması gereken ulusal yas adına meclisi tatil etmek değil bu konuları araştıracak bir çalışmayı hızla başlatmak olmalıdır.

Günde 10 bin ton kömür çıkartmak gibi aşırının ötesinde bir üretime zorlanan işçilerin canlarını çıkartan Soma Holding patronu maliyeti nasıl düşürdüklerini “özel sektörün çalışma tarzı” ile açıklamaktadır. Borçlarını ödemek için ölesiye çalışan ve nihayetinde toprak altında can veren işçilere kredi borçlarıyla geçirdikleri kısa ömürlerinde işsizlik korkusuyla bu koşullarda çalışmaktan başka şans tanınmamaktadır.

Bütün sermaye sınıfının temsilcileri yönettikleri, işlettikleri alanlarda işçinin canına, emeğine değer vermek yerine karlarını, maliyetlerini düşünmeleri bu kapitalist sistemin doğasıdır. Bu nedenle iş cinayetleri bu sistemin kaçınılmaz sonucu olmaktadır. Ancak buna karşı direnmek, hakkını korumak için örgütlenmek ve eyleme geçmek de işçilerin, emekçilerin en doğal hakkıdır. Halkların Demokratik Partisi bu mücadele içinde olacak emekçilerin yanında; emeğin ve özgürlüklerin safında yer alacaktır.

Soma Maden felaketi için öncelikle gözetilmesi gerekenlere dair söyleyeceklerimiz şunlardır:

*Madencilerin acılarına saygı gösterilmeli, cenazelerine kavuşmaları için ne gerekiyorsa gecikmeden yapılmalı; Soma devlet ve hükümet yetkililerinin siyasi gösteri alanına çevrilmemelidir.
*Sorumlu şirket ve yöneticileri hakkında adli takibat ve diğer sorumlular hakkında idari takibat gecikmeden yapılmalı; çocuk ve kaçak işçi çalıştırma iddiaları mutlaka aydınlatılmalı, Soma Holdingin ruhsatı iptal edilmeli, bütün maden sahalarındaki üretim iş güvenliği ortamı sağlanıncaya kadar durdurulmalıdır.
*Enerji ve Çalışma Bakanları, bu büyük kayıp ve acı karşısında, sorumluluklarını ortaya koyarak meclise açıklamada bulunmalı; gecikmeksizin meclis araştırma komisyonu kurularak maden sahalarındaki çalışma ve iş güvenliği sorunlarının ele alınması sağlanmalıdır.
* Özelleştirmeler durdurulmalı, yapılanlar yeniden kamulaştırılmalı, Taşeron çalışma sistemine son verilerek, güvenceli kadrolu çalışma her yerde uygulanmalı, taşeronlaştırma yasa taslağı geri çekilmelidir.

Selma IRMAK Levent TÜZEL
HDP Şırnak Milletvekili HDP İstanbul Milletvekili
15 Mayıs2014