Aydın mitingimizde konuşan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Aydınlıları Türkiye’nin geleceği için HDP’ye oy vermeye çağırdı. Demirtaş Aydın halkına “Sizlerin oyu sadece HDP’nin barajı aşmasını sağlamayacak. Sizlerin oylarıyla birlikte ülkenin batısıyla doğusu, kuzeyiyle güneyi hiçbir zaman olmadığı kadar buluşmuş olacak. Helalleşme başlayacak” diye seslendi.
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Aydın İl Örgütümüzün düzenlediği mitingde halka seslendi. “Böylesine güzel bir coşku, muhteşem bir Aydın havası, böylesine bir barış, kardeşlik atmosferi yaratan o güzel gönüllerinize, o güzel yüreklerinize bin selam olsun” sözleriyle konuşmasına başlayan Demirtaş, alanda toplananlara “Sizlerin Aydın’da bugün ortaya koyduğu bu tablo aslında demokratik, özgür yarınlarımızın, ülkemizin barışının garantisidir” diye seslendi.
“Ezilenlerin yan yana, omuz omuza durması” olarak tanımladığı bu tablonun “Barajı ve bize dayatılan tek adam rejimini, diktatörlük rejimini yıkmanın garantisi” olduğunu belirten Demirtaş, Aydın mitingine katılanlara şöyle seslendi:
“Bu ülkede kardeşliğin teminatı sizlersiniz işte. Eğer huzur içerisinde, bütün farklılıklarımızla, bütün renklerimizle, bir çiçek bahçesi gibi bir arada yaşayacaksak bunun garantisi sizsiniz işte. Bu meydanı dolduranlar, her biri farklı sesiyle, farklı rengiyle, ‘İşte biz böylesine rengarenk bir Türkiye’yiz, böylesine bir arada beraberiz’ diyen sizlersiniz bu ülkenin garantisi.”
7 Haziran seçimlerini tarihi öneminde ve zorlu geçeceğine işaret eden Demirtaş, seçimlerin “Türkiye’de yeni bir kırılmanın, yeni bir yaşamın arifesi” olacağını belirtti. Yürütülenin sadece partiler arası bir seçim yarışı olmadığını belirten Demirtaş 7 Haziran seçimlerinin tarihi önemini şu sözlerle vurguladı:
“Ülkemize dayatılan tekçilik, AKP şahsında geliştirilen ve ülkedeki hiçbir farklı inancı, hiçbir farklı siyasi anlayışı kabul etmeyen dayatmacı anlayış, yani diktatörlük ile özgürlük arasında bir seçim yapılacak. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak, Türkiye’nin bütün ezilen kimliklerini bir araya getirdik. Yok artık ayrımız gayrımız. Madem her birimiz alınterimizle üretip, her birimiz emeğimizle bu ülkeyi kalkındırırken iş yönetmeye gelince bize ‘Sen yoksun’ diyorlarsa o halde biz de ayrı gayrı yapmayacağız. Kürt, Türk, Alevi el ele vereceğiz. Bizler zeybekle horonu, bizler deliloyla halayı buluşturup ülkemizde birliği de eşitliği de adaleti de özgürlüğü de yaratıp biz yöneteceğiz artık ülkemizi.”
Büyük İnsanlığı yeniden ayağa kaldırmak istiyoruz
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki siyasi sorunlara işaret ederek tüm yurttaşlar için eşit ve onurlu bir yaşamı Halkların Demokratik Partisi’nin kurabileceğini ifade etti:
“İşte HDP gri bir ülke yaratmaya çalışanlara inat bütün çoğulculuğuyla çok kültürlülüğüyle Türkiye’nin bu zenginliğini ortaya çıkaran parti oldu. Yıllardır kimliklerimizden utanalım diye, yıllardır inançlarımızdan mezheplerimizden utanalım diye bize yapmadıkları baskı kalmadı. Birbirimizden korkalım diye yapmadıkları zülüm, hata kalmadı. Devletten, Hükümetten korkalım diye yapmadıkları baskı, zalimlik kalmadı. Ama başaramadılar. Bu ülkenin insanları birbirinden de korkmuyor, korkmayacak. Hükümetten de devletten de korkmuyor, korkmayacak. Allah’tan başkasından korkmuyoruz korkmayacağız. ‘Onun önünden başkasında da diz çökmedik, çökmeyeceğiz’ diyerek bu günlere geldik. Şimdi artık yeni bir yaşam, özgür bir gelecek yaratmanın zamanıdır.”
“Neden ‘Büyük İnsanlık’ diyoruz? Çünkü bu topraklar Anadolu, Mezopotamya toprakları ilk insanlığın var olduğu yerlerdir. İlk tarımın yapıldığı ilk yerleşimin olduğu, yani dünyaya medeniyetin yayıldığı topraklar, burası bizim ortak anavatanımızdır. Ama ne yaptılar? Bütün dünyaya insanlığı, medeniyeti yayan bu topraklarda insani değerleri bitirdiler. İnsanlığı ele ayağa düşürdüler. Şimdi Büyük İnsanlığı yeniden ayağa kaldırmak istiyoruz. Herşeyden önce insan onuruyla yaşamayı hak eden bütün yurttaşlar olarak, ayırım yapmaksızın her birimiz bu ülkede değer gördüğümüzü hissetmek istiyoruz. İşçi de olsak, köylü de olsak, çiftçi de olsak, paramız da olmasa, işsiz de olsak, genç olsak, yaşlı olsak, kadın da olsak, bu ülkenin ötekileştirilmiş kimlikleri, inançları olarak rengarenk ezilenler olsak artık onurlu bir insan olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Sadece parası olanın, sadece hırsız olanın, sadece yolsuzluk yapanın itibar gördüğü bu ülkede yönetime ezilenler olarak, yoksullar olarak el koymak istiyoruz.” Yaklaşan seçimleri hatırlatan Demirtaş, Aydınlılara bunun için yapmaları gereken son şeyi hatırlattı: “7 Haziran Günü sandık başına giderek, elimizdeki mührü doğru yere, yani HDP’nin ağacının altına basarak yeni bir yaşamı başlatabiliriz.”
Darbe Anayasasını Evren’in arkasından göndermeliyiz
Konuşmasını Türkiye’nin geleceği için yeni bir anayasının önceliğini vurgulayarak sürdüren Demirtaş “Yeni bir anayasa, özgürlükçü sivil bir anayasayla işe başlamamız lazım” dedi. Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mevcut anayasa, Kenan Evren’in ülkenin başına musallat ettiği, bela ettiği darbe anayasasıdır. Yüce yaradan onu yanına aldı, herhalde orada ona hesap soruyordur. Ama biz de onun bize bıraktığı anayasadan hesap sormalıyız, oradan işe başlamalıyız, darbe anayasasını Kenan Evren’in arkasından göndermeliyiz öncelikle. YÖK’ü, Milli Güvenlik Kurulu’nu, %10 Barajı’nı yani darbenin bütün kurumlarını kaldırmak zorundayız.”
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, kapsayıcı ve eşitlikçi bir anayasayı hayata geçirmeye Halkların Demokratik Partisi dışında hiçbir partinin cesaret edemeyeceğini şu sözlerle ifade etti:
”Öyle bir anayasa yapmalıyız ki kardeşlerim, o anayasaya bakan herkes ‘İşte bu benim anayasam’ diyebilmeli. Alevi’si ‘İşte bu benim anayasam’ diyebilmeli. Sünni’si, başı kapalısı, Hristiyan’ı kim varsa bu ülkenin yurttaşı, ‘İşte ben bu anayasada varım, benim özgürlüğüm var’ diyebilmeli. Bir Kürt baktığında, bir Türk, bir Türkmen, bir Avşar, bir Çerkez, bir Ermeni herkesin eşit haklara sahip olduğu, kimsenin kimliğinden dolayı üstünlük sağlamadığı, hor görülmediği, eşit yurttaşlığı tanımlayan sivil bir anayasaya ihtiyacımız var. Ve bu anayasa sadece devleti korumamalı. Önce insanı korumalı, yurttaşı. Kendi yurttaşını birinci sınıf insan olarak gören bir anayasa yapmalıyız. Bunu HDP’den başka hiç kimse bırakın yapmayı, konuşamaz bile.”
Çözmeyen çözülür, ampülün miadı doldu
AKP’nin 13 yıldır iktidarda olduğunu hatırlatan Selahattin Demirtaş, Hükümet partisinin tek başına yasa, tek başına anayasa yapma gücüne sahip olmasına rağmen 13 yıldır ülkenin hiçbir temel sorununu çözmediğinin altını çizdi. Demirtaş 7 Haziran seçiminin AKP için tarihi anlamını şu sözlerle ifade etti: “Çözemezler, çözmeye niyetleri de yok. Sorunları çözmeyen, çözülür. Sorunların üstesinden gelmeyenin, halk üstesinden gelir. Onların son kullanma tarihi doldu artık. Ampulün miadı doldu. Son kullanma tarihi geçti artık.”
Çalışandan yana ve üreten bir ekonomi kurmak istiyoruz
Gençlere seslenen Demirtaş, işsizlik sorununa işaret ederek halkın yaşadığı geçim sıkıntısıyla Türkiye’nin zenginlikleri arasındaki çelişkilere vurgu yaptı:
“Ülkemiz tarım ülkesi, turizm ülkesi. Bu ülke tek başına tüm Ortadoğu’yu besleyebilecek güce sahiptir. Aydın’dan tutun Trakya’ya, Akdeniz’den Çukurova’dan Iğdır’a, Harran’dan Karadeniz’e, Konya Ovası’na kadar bütün ovalarımız nehirlerle sulanıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine bereketli topraklar, böylesine bereketli sular, dereler, nehirler bulamazsınız. Ama biz mercimeği Kanada’dan alıyoruz. Biz eti, yani canlı hayvanı Avusturalya’dan alıyoruz, Afrika’dan alıyoruz. Bütün dünyayı besleyecek topraklara sahip bir ülkenin fukara halkına dönüştürdüler bizi. Tarımı bitirdiler, hayvancılığı bitirdiler. Sizler artık toprağa ektiğiniz tohumun parasını alamıyorsunuz. Pamuğun parasını alamıyorsunuz artık. Bağda, bahçede çalışan, ırgatlık yapanlar, alınteriyle soframıza o tarım ürünlerini getirenler, sizler karnınızı bile doyuramıyorsunuz artık.”
Demirtaş bu durumun Hükümetin bilinçli politikaları sonucu yaşandığını şu sözlerle ifade etti: “Ama bu kader değil, bir tercihtir. Ya işçiden, köylüden, çalışandan yana olursunuz ya da büyük sermaye sahipleri, uluslararası büyük şirketlerin, Arap şeyhlerinin, Kuveytlilerin, Katar’dan gelenlerin, Suudi’den gelen petrol krallarının yanında olursunuz. Bu bir tercihtir.”
“Biz sizden yana bir ekonomi, çalışandan yana bir ekonomi kurmak istiyoruz. Öncelikle üreten bir ekonomi kurmak istiyoruz. Ülkemizin tek bir santim tarım toprağı boş kalmayacak. Tek bir santim tarım toprağını imara açmayacağız. Tarlada elbette ki ürün ekilir, tohum ekilir. Tarlaya bina yapılmaz. Bina yapacak arsalar var. Ama orman arazilerini, tarım arazilerinin tamamını imara açıyorlar, tarımı bitirmek istiyorlar. Bunun da nedeni şudur çiftçiler daha iyi bilir: Bir yerde tarım yapamıyorsanız artık sizin isminiz “işsiz”dir. Ne yapacaksın? Aydın kent merkezine geleceksin. Burada iş bulamazsan İzmir’e gideceksin, bulamazsan İstanbul’a, bulamazsan yurtdışına. Orada ne olacaksın peki? İş var mı ki orada? Hayır. İşsiz kalman lazım. Neden işsiz kalman lazım? Dışarıda ne kadar çok işsiz olursa, fabrikada çalışan, devlette çalışan işçiyi, memuru o kadar ucuza çalıştırabilirler. Sen dışarda iş arayacaksın ki içerdekine tehditte bulunabilsin. “İstersem seni işten atarım, dışarıda bekleyen milyonlarca işsiz var” diyebilmek için seni işsiz bırakıyorlar. Seni tarımda, seni fabrikada, tarlada köleleştirmelerinin nedeni budur.”
Bu durumu değiştirmenin gençlere yönelik politikalardan geçtiğini vurgulayan Demirtaş, gençlerin bütçesine aylık 200 Lira destek öngören “Genç Yaşam Kartı” projemizi ve sınavsız üniversite hakkı politikamızı hatırlattı. Demirtaş çalışanların sorunlarını ise şu sözlerle dile getirdi:
“Taşeron işçiliği kaldıralım, herkes kadrolu olsun, iş güvenceli olsun. Çalıştığınız yerde iş güvenceniz olsun, iş cinayetlerine kurban gitmeyin. Soma’da, Ermenek’te her gün inşaatlarda, tersanelerde canınızı bu şekilde kaybetmeyin diye güvenceli işiniz olsun. Taşeronluk bitsin, kadro gelsin. Ama asgari ücret de emekli aylığı da en az 1800 Lira olsun. Bir ailede iki kişi çalışsın en az, her biri en az 1800 Lira alsın ki aylık 3600 Lira ile insan onuruna yakışır bir şekilde karnı doysun.”
Ev kadını çalışan kadındır
Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ev kadınlarının çalışmıyormuş gibi görülmesine itiraz ederek tanınması gereken sosyal haklara işaret etti:
“Ev kadınları, sizler evde çalışıyorsunuz, biliyoruz. Çamaşır, bulaşık, çocuk bakımı, evin temizliği sizden soruluyor. Dünyanın en ağır işlerini yapıyorsunuz. Ama ev kadınlarının adı ne? ‘İşsiz.’ ‘Çalışıyor musunuz?’ diye soruyorlar, ‘Yok çalışmıyoruz, ev kadınıyız.’ Zannedersin evde şezlong var orada güneşleniyorlar. Hayır, dünyanın en ağır işini yapıyorlar, emekli olmalılar, sosyal güvenceleri olmalı, maaşları olmalı onların. Evde çalışan kadın işsiz kadın değil, çalışan kadındır. O yüzden herkesin sosyal güvenlik hakkıyla birlikte asgari insan onuruna yakışır gelirinin olması lazım.”
İsrafı durdursak bile ülkeyi kalkındırabiliriz
Hükümetin sosyal ve ekonomik haklara yönelik politikalarımıza dair eleştirileriyle kendi israf politikaları arasındaki çelişkiye değinen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onun ‘çerez parası’ dediği var ya, 3,3 milyar Lira yeni parayla, 3 katrilyon 300 trilyon eski parayla, makam araçları, “çerez parası” diyorlar ya. Sadece gençlere istihdam yaratmak için o çerez parası dedikleri şey yetiyor bakın. Lüks makam araçlarını bile, israfı durdursak bile, sadece onu durdursak bile ülkeyi kalkındırabiliriz.”
“Bülent Arınç ne dedi? ‘Eğer bu kadar israf ve lüks yapmasaydık. Sizden vergi almaya bile gerek yoktu’ dedi. Ülkenin bakanı bu, AKP’nin bakanı. Kendisi lüksün, israfın farkında.”
Her şeyden önce barış getireceğiz
Askeri harcamaların ekonomiye getirdiği yüke dikkat çeken Demirtaş, barış ve refah arasındaki ilişkiye değindi:
“Orduya harcanan, askeri ve güvenlik harcamalarına aktarılan paralar ülkenin kaynağını kurutuyor. Onları biz yarı yarıya indireceğiz çünkü biz ülkemize her şeyden önce barış getireceğiz. Barışın olduğu yerde hiç kimse silahtan, kurşundan, gazdan, toptan konuşmayacak. Herkes barış, kardeşlik diliyle konuşacak. Silaha da, tanka da, topa da, gaza da, TOMAya da para yatırmayacağız.”
“Vicdani Red hakkınız olsun diyoruz genç arkadaşlarım. Vicdani Red hakkıyla birlikte bu da bir tasarruf imkanı sağlayacak ve bütün o arttırdığımız kaynakları size harcamak istiyoruz. Sizler bunu hak ediyorsunuz. Çok kazanandan çok vergi alarak bir adalet düzeni sağlamak istiyoruz. Bunu yapmamız için sadece HDP’nin barajı yüksek bir oyla aşması yetecek değerli kardeşlerim. Sizlerin oyu sadece HDP’nin barajı aşmasını sağlamayacak. Sizlerin oylarıyla birlikte ülkenin batısıyla doğusu, kuzeyiyle güneyi hiçbir zaman olmadığı kadar buluşmuş olacak. Helalleşme başlayacak. El ele tutuşmuş olacağız. Bu ülkede bölünme korkusu ortadan kalkacak. Türk, Kürt o zaman gönül gönüle, kucak kucağa, omuz omuza, eşit, adil, barış içinde yaşamanın tadını çıkartacak. HDP birlikte özgür yaşamın garantisi, sizlerin oyları bunun garantisi olacak. Biz bu anlayışla, bu inançla seçim kampanyası yürütüyoruz.”
Cumhurbaşkanı ve Başbakan ülkeyi gererek oy toplamaya çalışıyor
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın partimize karşı yürüttüğü kampanyaya işaret eden Demirtaş, Halkların Demokratik Partisi’nin önerilerinden en fazla AKP’nin rahatsız olduğuna dikkat çekti. Demirtaş partimize yönelik karalama kampanyasını şu sözlerle eleştirdi:
“Türkiye’nin dördüncü büyük partisiyiz. Bizi barajın altında bırakmak için her türlü hileyi, maalesef her türlü çirkinliği yapa yapa seçim kampanyası sürdürüyorlar. Bakın hiçbir yerde ‘AKP’ye oy verin’ demiyorlar artık. ‘HDP’ye oy vermeyin’ diyorlar. Çünkü onların derdi HDP, HDP barajın altında kalsın, bunlar da bedavadan yüzde 10’luk oy oranına kavuşsun istiyorlar. Bunun adı da ‘ileri demokrasi’ diye meydanlarda yutturulmaya çalışılıyor.”
“Değerli arkadaşlarım, bütün aday arkadaşlarımız, bütün partililerimiz, Türkiye’nin her yerinde birlikte yaşam, yeni yaşam mesajı vermeye çalışırken, barışı Türkiye’nin her sokağında, her mahallesinde hakim kılmaya çalışırken, Cumhurbaşkanı, ülkeyi yöneten Başbakan ve Hükümet tahrik ve provokasyonlarıyla ülkeyi germeye ve oy toplamaya çalışıyor. Bakın size ilginç bir şey söyleyeyim. Bizler önümüzdeki günlerde, ayın 30’unda Kazlıçeşme’de büyük bir miting yapma kararı almıştık. Ve günler öncesinden İstanbul Valiliği’nden izin aldık. Şimdi öğrendik ki daha iki gün önce Cumhurbaşkanı ve Başbakan bizim İstanbul’da miting yapacağımız yere 1 km uzaklıkta miting yapma kararı almışlar. Aynı gün, aynı saat. Elbette herkes istediği yerde miting yapabilir. Bu konuda hiçbir sıkıntımız yok, ama milyonlarca insanı, milyonlarca HDP seçmenini ve milyonlarca AKP seçmenini aynı saatlerde, aynı güzergahı kullanarak gidip gelecek şekilde çağrı yapmak ve hazırlık yapmak açıkça bir tahrik, bir provokasyon girişimidir.”
“Ben buradan çağrı yapıyorum ve her gün çağrı yapmaya devam edeceğim. İstanbul’da bizim mitingimize gelecek olan kardeşlerim. Yollarda, gemilerde, vapurlarda, tramvayda, metroda, otobüste, kaldırımda AKP’lilerle karşılaşacaksınız. Lütfen hepsine kardeşçe selam verip, kardeşçe dokunarak miting alanına gelip gidin. Hepsine içten, yürekten gülüşlerinizle, sıcak mesajlar vererek İstanbul Mitingi’ne gelin. Dağılırken de aynı coşkuyla, kardeşlikle dağılın.
“Onların derdi başka biliyorum. Onların derdi HDP-AKP seçmenini İstanbul’da tahriklerle nasıl birbirine düşürebilirim hesabı, planı içindeler. Ama eminim benim arkadaşlarım, HDP’ye gönül vermiş herkes duyarlı olacak. AKP’ye oy verenler düşmanımız değil. MHP’ye CHP’ye diğer partilere, her biri bizim kardeşimizdir. Biz siyasetçiler olarak, biz parti yöneticileri olarak, seçim kampanyaları yürütürken her zaman halkın bu kardeşlik duygularını bozmamaya dikkat ettik. Ama bunların tamamı HDP’yi, HDP’lileri düşman gibi göstermeye çalışıyorlar. Her yerde bizi yuhalatıp, her yerde düşmanlaştırıp, hedef göstermeye çalışıyorlar. Sonra da aynı gün, aynı saatte milyonlarca AKP’li ve HDP’linin karşı karşıya gelmesinin hesabını yapıyorlar. Hiçbir yerde bu tuzaklara düşmeyin. İnsanlar oy vermekte özgür ve serbestler. İstediği partiye oy verirler. Yoktur birbirimizden farkımız. Hepimiz emekçiyiz, hepimiz bu ülkenin gerçeğiyiz, kardeşiz. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun hepsini kucaklayın, sıcak selamlarla, sıcak barış duygularıyla onun elini tutun ki bu tahrikler boşa çıksın.”
Abdullah Gül’ü AKP propagandası yapmaya zorluyorlar
İstanbul mitingimizle aynı güne denk getirilen “Fetih Kutlamaları”na değinen Demirtaş, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AKP propagandası yapmaya zorlandığını belirtti:
“Ve yine göreceksiniz. Sözde, İstanbul’da, ‘Fetih Kutlamaları’ adı altında Cumhurbaşkanı bir kez daha AKP mitingi yapacak, AKP’nin propagandasını yapacak. Ve orada eski Cumhurbaşkanını da, Sayın Abdullah Gül’ü de aynı sahnede bir arada olmaya zorluyor. Yani yeni Cumhurbaşkanı, eski Cumhurbaşkanı, AKP’nin Genel Başkanı el ele verecekler, birlikte AKP propagandası yapacaklar. Bunu da duyuyoruz. Yani mevcut Cumhurbaşkanının AKP propagandası yetmemiş olacak ki, önceki Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ü de AKP propagandası için meydanlara davet ediyor, zorluyorlar.”
“Ben öyle inanıyorum ki 7 yıl bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Sayın Abdullah Gül çıkıp şu ortamda bir partinin propagandasını yapmayacaktır. AKP kurucusu olduğu parti olsa da kendisi henüz Cumhurbaşkanlığını yeni bırakmış ve parti yöneticisi de değil şu anda. Sakın ola ki mevcut Cumhurbaşkanının düştüğü hataya düşmesin derim. Ben inanıyorum zaten kendisi bize oy verecek. İnanıyorum, Sayın Abdullah Gül’ün gönlü bizden yanadır. Elbette ki kendisinin oyunu, hangi partiye oy vereceğini açıklamasını istemeyiz, zorlayamayız da, AKP’nin kurucusudur. Ama biliyorum ki onlar da bıktılar. Onlar da usandılar o kibirliden, burnu büyükten, o öfkeliden, o gece gündüz millete kızıp bağırandan onlar da bıktılar artık ya.”
“Bıkmayan mı kaldı Allah aşkına? Siz bıkmadınız mı? Televizyonda görmekten, her gün, sabah-öğle-akşam, aç karnına-tok karnına ne zaman televizyonu açsanız kızıp bağırıp çağıran bir adam var. Doğru mu? O yüzden diyorum ya açmayın televizyonunuzu. Açmayın, elektrik de boşa gitmesin, paranız da ziyan olmasın, boş yere de moraliniz bozulmasın. Bunlar artık yavaş yavaş hırsızlık düzeninin sonunun geldiğini hissediyorlar.”
Ülkeyi 7 Haziran’da inşaat emekçilerinin nasırlı elleri, temiz yürekleri değiştirecek
HDP dışında Erdoğan ve AKP’yi durduracak bir güç olmadığına vurgu yapan Demirtaş partilileri memleketlerinde oy kullanmaya ve sandıklara sahip çıkmaya çağırdı:
“Onları HDP dışında durduracak hiçbir demokratik güç de yok. Bakın matematik ortada, HDP barajın altında kalırsa, AKP tek başına anayasayı da başkanlık sistemini de bu ülkeye bela edecek. Ama HDP parlamentodaysa içiniz rahat olsun. O zaman işte demokratik bir anayasa, o zaman barış süreci, o zaman kardeşlik süreci, o zaman ezilenden yana bir düzen garanti altında olacak. ‘Bir oy ne değiştirir?’ demeyin. Bir oy çok şey değiştirir. Her oyun çok kıymeti var. Sizler lütfen sandığa gidip oylarınızı mutlaka kullanın. Başkalarını da ikna edip sandığa götürün ve oylarınıza sahip çıkın.”
“Genç arkadaşlarım özellikle sizler müşahit olarak, sandıklarda görevli olarak mutlaka kendinizi yazdırın. 7 Haziran’da oy sayma işlemi bitinceye kadar da görevinizin başından ayrılmayın. Ayrıca üniversite öğrencileri, mevsimlik işçiler, inşaat işçileri, oy kullanacağınız yere, seçmen olduğunuz yere gidecek imkanınız yoksa, parti teşkilatlarımıza başvurun, bizler sizi otobüslerle oy vereceğiniz memleketinize götüreceğiz, oyunuzu kullandıktan sonra tekrar sizi buraya getireceğiz. Özellikle Aydın’daki inşaat işçileri, biliyorum bugün mitinge gelebilmek için Pazar günü çalıştınız, izin yapmadınız, bugün izin kullandınız, geldiniz. İnşaat emekçisi kardeşlerim, gece gündüz inşaatta alınteriyle bu ülkeyi kalkındıran kardeşlerim, sizin o nasırlı elleriniz var ya, sizin o tertemiz yüreğiniz var ya, 7 Haziran akşamı bu ülkeyi değiştirecek gerçek güçtür. Siz başaracaksınız, siz. Değişecekse bu ülke, siz ezilenler değiştireceksiniz.”
Biz Kibar Feyzo’yuz, o Maho Ağa’dır
Ve bizler, HDP’nin çatısı altında, HDP’nin meşesinin gölgesi altında bir araya gelmiş olan, bu ülkenin yarınlarına, özgür yarınlarına sevdalı olanlar, inanın ki başarmak için çok az bir çabaya ihtiyaç var. Hepiniz önümüzdeki günleri disiplinli, neşeli, coşkulu, provokasyonlara da prim vermeden geçirirseniz, inşallah 7 Haziran akşamı Türkiye’nin her yerinde düğün bayram havasıyla, bir zafer coşkusuyla derin bir oh çekeceğiz. Çünkü sizler tarlada, bağda, bahçede, inşaatta çalışıp üretenler yani bizler, yani biz aslında Kibar Feyzo’yuz. O da Maho Ağa’dır. Onun sonunu getireceğiz. Maho Ağa’nın iktidarını bitireceğiz özetle.”
“Sizler hazırsanız, Aydın bu meydandaki coşkusuyla özgür yarınlara hazırsa, biz hazırız. Eğer bizler verdiğimiz her sözü yerine getirmezsek, sizlere taahhüt olarak burada ettiğimiz her şeyi yerine getirmezsek, HDP’yi cezalandırma hakkınız da olacak. Bugün verdiğiniz her oyun bizden hesabını sorma hakkınız da olacak. Aydın Meydanı’ndan ayrılacağız ama gönlümüz sizlerle kalacak. Sizden ricam Aydın’ın adaylarıyla, HDP’nin pırıl pırıl emekçi adaylarıyla kol kola, el ele verin. Onların etrafında kenetlenin ve Aydın’dan HDP milletvekillerini parlamentoya gönderin, Aydın orada emekçilerin temsilcilerini de bulsun. Kadın milletvekilleri de buradan sizin desteğinizle parlamentoya gitsin. Şimdiden hayırlı uğurlu olsun. Allah hepimizin yolunu açık etsin. Hepinize yürekten başarılar diliyor, sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. Bu meydanı dolduran on binleri kutluyorum, bu meydanda saatlerdir coşkusundan, neşesinden eksiltmeden, azaltmadan barışı, kardeşliği haykıranların önünde saygıyla eğiliyorum. Allahaısmarladık kardeşlerim, sağ olun, var olun.