
Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Üyemiz Nuray Özdoğan, Milletvekilimiz Filiz Kerestecioğlu ÖHD ve İHD üyesi avukatlar ile birlikte Sincan Kadın Cezaevi ve Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi idaresiyle cezaevlerinde yaşanan sorunlara dair görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeden sonra heyet Sincan Cezaevi önünde açıklama yaptı. Kerestecioğlu, şunları söyledi:
Kerestecioğlu: Cezaevi müdürü, milletvekillerinin cezaevlerinden gelen şikayetleri denetleme görevini engelliyor
Sincan Yüksek Güvenlikli ve Kadın cezaevlerine ziyaret için cezaevi idaresinden randevu talebinde bulunmuştum. Bunlardan 1 No’lu Kadın Cezaevi bu talebimize olumlu cevap vermişti ancak 2 No’lu çok meşgul olduğu gerekçesiyle bir hafta önceden başvurmamıza rağmen talebimizi reddetti. Kendisine yazılı bir dilekçe sunduk. "Bizim milletvekili olarak cezaevlerinden gelen şikayetleri takip etmek, aynı şekilde müdürlerle görüşmek, değerlendirmek ve istişare etmek, denetlemek görevimiz var. Siz bu görevimizi engelliyorsunuz, bu nedenle yazılı cevap verin" dedik. 2 No’ludan henüz bir yazılı cevap gelmedi. Bu nedenle kendisi hakkında şikayette bulunacağım. Bununla ilgili eğer mantıklı bir yazılı gerekçe iletmezse, hem Adalet Bakanlığı’na hem ombudsmana hem de CİMER’e bir şikayet dilekçesi vereceğiz. Çünkü bir cezaevi müdürünün 1 hafta meşgul olması gibi bir şey takdir edersiniz ki bizim açımızdan kabul edilebilir değil.
Cezaevi müdürünün “örgüt avukatlarıyla konuşmam” hadsizliği yapmaya hakkı yoktur
Gelelim bugün yaptığımız görüşmeye. Avukat meslektaşlarımızla, arkadaşlarımızla gittik. Önce 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gittik. Müdür Bey enteresan bir gerilim içerisindeydi. Sorunları konuşmaya başlayamadan avukatları ve bizi sorgulamaya başladı. "Burada yiyecek yetersiz, beslenme yetersiz, biz sizinle bunları konuşmak ve değerlendirmek istiyoruz" dememize rağmen, kendisi gerçekten konuşamayacak bir ruh halindeydi. Onun ruh halini kendisine bırakıyoruz ama şikayetçi olacağımız bir başka konu var. Meslektaşlarıma “Örgüt avukatlarıyla konuşmam” dedi. 40 yıla yaklaşan meslek hayatımda bu fütursuzluk çok az duyduğum bir şey. Bunu da kamuoyu ve basın mensupları önünde ifade etmek isteriz. Hangi davaya bakıyor olursa olsun avukatlar müvekkilleriyle özdeşleştirilemez ve hiçbir kimsenin, hiçbir cezaevi müdürünün -orada diyaloğu, güvenliği, iletişimi sağlaması gereken bir cezaevi müdürünün- böyle bir hadsizlik yapmaya hakkı yoktur. Bununla ilgili de kendisiyle ilgili ayrıca şikayet dilekçeleri vereceğiz.
Milletvekilleri olarak cezaevi sorunlarını çözme görevimizden de vazgeçmeyeceğiz
Son olarak Kadın Cezaevi ile görüştük. Sohbet hakkı aslında iki yüksek güvenlikli cezaevinde de yok ama Kadın Cezaevinde başlanmış iki saatlik sohbet hakkı var. En azından şunu ifade etmek isterim. Diyalog kurulabildi, yani insani bir konuşma gerçekleşti. Konuşmak Türkiye’de artık önemli bir şey. Türkiye’yi konuşamaz insanlar yekunu haline getirmeye çalışanlara inat biz bu tür girişimlerimize devam edeceğiz. Milletvekilleri olarak cezaevlerindeki sorunları konuşma ve çözüm yolu bulma görevi olan insanlarız biz. Bu görevimizden de vazgeçmeyeceğiz.
Dışarıdaki yoksulluk cezaevlerine de yansıyor
Kadın Cezaevinde televizyon ve gazete sınırları var. Mesela Meclis TV’yi izleyemediklerini söylüyor arkadaşlar. Bunları gündeme getirdik. Keyfi aramaların olduğunu, bazı avukat görüş odalarında şeffaf filmlerin kaldırılmamış olduğunu; bunların avukat arkadaşlarımızın savunma yapabilme, görüşmeyi sağlıklı gerçekleştirebilme ve evrakları karşı taraftaki müvekkillerine gösterebilmelerine engel teşkil ettiğini ifade ettik. Pandemi koşulları farklıydı, bugünün koşulları farklı. Pandemi olduğu iddia edilebilir, ama görüyoruz ki her yerde herkes maskesiz ve ilan edilen bir pandemi koşulu da yok ortada. Buna göre yapılması gerektiğini konuştuk. Mektupların sansüre uğramaması gerektiğini söyledik. İadeli taahhütlünün çok pahalı olduğunu, normal mektupların ise akıbetinin gerçekten bilinmediğini ve dolayısıyla cezaevi idarelerini töhmet altında kaldığını söyledik. Hijyen problemleri ve yetersiz kötü beslenme, kantin fiyatlarında fahiş artışlar olması. Bu aslında cezaevinin sorunu değil, Adalet Bakanlığının sorunu ve ülkedeki yoksulluğun da bir sonucu. Buna göre dışarıdaki yoksulluk cezaevlerine de yansıyor.
"Kadının yeri mutfağıdır" anlayışının cezaevlerinde de devam etmesini istemiyoruz
Spor haklarının olduğunu söylediler. Birtakım atölyeler kurulmuş ama bunlar mantı yapma ve el işi atölyeleri. Bunların dışında arkadaşlarımızın resim, müzik ve başka yeteneklerini ortaya koyabilecekleri, geliştirebilecekleri atölyelere de ihtiyaç vardır. "Kadının yeri mutfağıdır" anlayışının cezaevlerinde de devam etmesini asla istemiyoruz. Bununla ilgili de herhalde bazı gelişmeler olacaktır diye ummak istiyoruz. Bunların takipçisi olacağız. Son olarak en önemli sorun tabii ki infaz yakmalar, infaz ertelemeler. Ben isimleri sayarak konuşmamı bitirmek istiyorum. Hanım Yıldırım, koşullu salıverilme tarihi 21 Eylül 2021 olmasına rağmen bir yıl süreyle infazı yakılmış. Rojlan Erez, bir yıl süreyle infazı yakılmış. Jiyan Ateş, uyku saati ve planına uymaması, okula kayıt yaptırmaması, dezenfektan kullanmaması ve koridorda gördüğü arkadaşına sarılması gerekçeleriyle bir yıl süreyle infazı yakılmış. Berrin Sarı, koşullu salıverilme tarihi 21 Kasım olmasına rağmen infazı 9 ay süreyle infazı yakılmış. Dilan Oynaş, örgütlü koğuşta kalmaya devam etmesi gerekçesiyle 3 ay süreyle infazı yakılmış. Sedef Demir, iyi halli olduğuna dair kurul kararı verilmesine rağmen 3 ay süreyle infazı yakılmış. Ağrı Belediye Eşbaşkanımız Mukaddes Kubilay, koşullu salıverilme tarihi 4 Ağustos olmasına rağmen infazı yakılmış. Önceki dönem Varto Belediye Eşbaşkanımız Sabite Ekinci, koşullu salıverilme tarihi 17 Haziran olmasına rağmen infazı yakılmış. Yine Erzurum Karayazı Belediye Eşbaşkanı Zeynep Bingöl, koşullu salıverilme tarihi 22 Temmuz olmasına rağmen infazı yakılmış.
İnfaz yakmalar ile bu ülkeyi cezaevi kampüsü haline getirmeye devam ediyorlar
Türkiye’deki cezaevlerinde aslında tahliye zamanı gelmiş olmasına rağmen idari gözlem kurulunun puanlamaları -ki hakimlerin, savcıların dahi anlayamadığı puanlamalar- nedeniyle ve bunu gözleyenlerin cezaevlerindeki idareciler olması, bir mahkeme olmaması nedeniyle insanlar yattıkları cezanın dışında da aslında cezaevinde bir kez daha cezaya maruz kalıyorlar. Asıl gündem yapmak istediğimiz sorunlardan biri de bu. Cezaevleri dolu mu? Boşalması isteniyor mu? Gerçekten tahliyesi gelen insanların dışarı çıkması isteniyor mu? Yoksa cezaevlerinde herkes kalmaya devam mı etsin? Biz A’dan başladık; F’ler, D’ler, C’ler, S’lere geldik şimdi. Tip tip cezaevleri yaparak bu ülkeyi büyük bir cezaevi kampüsü haline getirmeye devam ediyorlar. Türkiye’nin ve bütün kamuoyunun buna karar verme zamanıdır. Buna izin vermemeliyiz. Gerçekten mahpusluk başka bir şeydir, mahkeme cezası başka bir şeydir. Ama burada gözlem kurullarının insanlar birbirine sarıldı diye, görüşçüsü geldiğinde birbirinin kardeşine, yaşlı annesine sarıldı diye disiplin cezaları verilmesi akla ziyandır, faşizmdir. Bunun başka bir açıklaması yoktur.
Avukat Nuray Özdoğan ise şunları söyledi:
Özdoğan: Ayrımcı olmayan, eşit bir infaz sistemi talep ediyoruz
İnsan haklarına uygun adil bir ceza infaz sisteminin uygulanmasını istemek ve belki bunun görüşmelerini yapmak üzere geldik. Diyalog kurarsanız çözersiniz bir sorunu. Diyalog kurmadığınız sürece çözme iradeniz olmaz o sorunu. Dolayısıyla diyalog kapısını açmak üzere geldik. Elbette ki birçok sorun var. Hem yasal mevzuattan kaynaklı hem de Adalet Bakanlığının uyguladığı ceza infaz sisteminden kaynaklı sorunlar. Bunların bir an önce düzeltilmesini talep ediyoruz. İçeride cezaevi idareci ve memurlarının da ülke genelinde oluşan taraflaşmaya bağlı olarak, siyasi bir taraflaşmanın ürünü olarak işlem yapmamasını, eşit ve adil davranmasını söylemeye geldik. Ülke bir ayrımcılığın körüklendiği, faşizmin körüklendiği bir ülkeye çevrildi. Bunun buraya yansıması demek içeride bir kabus demektir insanlar için. Bunun önlenmesi için geldik. Bir cezaevi idarecisinin bizlere ve genel olarak avukatlara yönelik “örgüt üyesi” tanımı karşılığını hukuken bulacaktır. Şikayet mekanizmalarını işleteceğiz. Bize bu beyanı söyleyen idarecinin, içeride tutsak olanlara nasıl bir tutum sergileyeceğinin endişesi içindeyiz. Ayrımcı olmayan eşit bir infaz sistemi, siyasi görüşünden dolayı kimseyi yargılamayan bir infaz sistemi, mesleğini yapmaya çalışan avukatları da mesleğini yaptığı için yargılamayan bir idari sistemdir bizim talep ettiğimiz. Bu nedenle diyalog kapısını açık tutan idarecilerdir belki birçok sorunu çözecek olan. Özellikle Adalet Bakanlığı’na seslenmek isteriz. Yeni kurdukları puan sistemini kişilerin siyasi görüşü, tutumu üzerinden değerlendirmemeleri gerektiğini tekrar söylemek isteriz.
31 Ağustos 2022