
Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız ve Bingöl Milletvekilimiz Hişyar Özsoy, Meclis Plan Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerine şöyle konuştu:
Vatan Partisi’nin Başkanı, paralel Dışişleri Bakanı gibi konuşuyor
HDP olarak biz yüzde 10-12 gibi bir oyu temsil ediyoruz, CHP yüzde 25. Ben iddia ediyorum, CHP’nin bilgisi Doğu Perinçek’in bilgisinin çeyreği kadar değildir. Bakın, takribi olarak 100-120 bin civarında bir oy almış Vatan Partisi Başkanı'ndan bahsediyoruz. Hükümete yakın basına bakıyorum sanki paralel Dışişleri Bakanı gibi konuşuyor, şaşırıyorum.
"Rusya’yla ilişkileri düzelttik, darbeyi biz haber verdik" diyorlar. Kim bu insanlar? Gerçekten düşünüyorum. Mecliste grubu yok. Dış politikada öyle görünüyor ki bir Avrasyacılık güzellemeleri yapılıyor, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz. "Ergenekon" denilen yapının dış politikaya müdahalesi olduğu tartışmaları söz konusu.Sadece dış politika değil, iç politikada da 100-120 bin oy almış, bu kadar muteber bir Doğu Perinçek, bir taraftan 6 milyon oy almış Selahattin Demirtaş, Eş Genel Başkanımız cezaevinin içerisinde. Bu dengelerle hem iç hem dış siyaseti konuşmaya çalışıyoruz.
PYD, YPG, Kürtler oradalar, buharlaşacak halleri yok
Rusya'yla yakınlaşma, Amerika'dan uzaklaşmanın merkezinde "Suriye'de ne olacak, Rojava'da ne olacak, bu Kürt meselesi ne olacak?" tartışması var. Geçenlerde "Soçi'deki toplantıya PYD katılsın, katılmasın." tartışması üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığından bir açıklama geldi ve "Bu insanlar oranın vatandaşı" dediler. Bakın, PYD'yle sıkıntı şu an yaşıyor olabilirsiniz. Ama Suriye'de bir denklemin kurulabilmesi için Kürtlerin o siyasal sürecin içerisine dahil edilmesi lazım. "Kürtler" derken sadece Türkiye'yle iyi ilişkileri olan kesimleri söylemiyoruz, YPG, PYD dahil oradalar, orada yaşıyorlar. Yani buharlaşıp gidecek hâlleri yok.
Kürtler varlar ve bir statü istiyorlar
Herkes şunu biliyor ki, eğer Suriye tek başına ayakta kalacaksa bir ülke olarak eski yapının, Baasçı yapının devam etmesi mümkün değil. Desantralize olacak bir şekilde. Desantralize olurken Türkiye'nin yapması gereken, "Kapıyı kapatırım, aç bırakırım, zorlarım, bir gece Afrin'e girerim" demek değil. Türkiye'nin, aktif bir şekilde, oradaki Kürtlerin durumunun ne olacağına dair bir politika üretmesi lazım. Irak için bunu yapması lazım, Türkiye için bunu yapması lazım. Dolayısıyla, şimdi, Amerika, Rusya ve Avrupa Birliği’yle ilişkilere baktığımız zaman, yakınlaşma olabilir, uzaklaşma olabilir ama merkezinde Orta Doğu'da artık bölgesel ve küresel bir karakter almış olan Kürt meselesine yaklaşımın son derece belirleyici olduğunu düşünüyoruz. 100 yıl boyunca Orta Doğu'daki o statükonun dibine gömülen Kürtler varlar bir şekilde ve bir statü istiyorlar, bunu Irak'ta da istiyorlar, bunu Türkiye'de de istiyorlar, bunu Suriye'de de istiyorlar.
Dış politikanın içeride başladığını düşünüyoruz
İçeride, evde bu kadar çok sıkıntı olduğu zaman dışarıda toparlamanın çok fazla imkânı olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, dış politikanın içeride başladığını, burada başladığını düşünüyoruz. Zaten çok fazla tartışma konusu olan AB-Türkiye ilişkilerinde, Türkiye-Amerika ilişkilerinde bu durumlara baktığımız zaman şu içeride yaşadığımız meselelerin önemli oranda şekillendirdiği gerilimler bunlar.
BM'nin, Avrupa Konseyinin, Avrupa Birliği Komisyonunun, Avrupa Parlamentosunun bütün raporlarına bakın. Size gelen konu başlıkları: Güçler ayrılığı hukuk devleti meselesi, demokratik standartlar, tutuklanan siyasetçi, gazeteci, sivil toplum üyeleri, işkence mevzusu yeniden tartışılmaya başlandı, ihraçlar meselesi, işten atılmalar, el konan mallar, akademinin durumu... Bunlar gerçek sorun alanları olarak var, ortada. Dolayısıyla evdeki bu sıkıntıları, bu sorunları gidermeden dışarıda da böyle çok proaktif, çok başarılı bir dış politika izlenebileceğini düşünmüyoruz.
17 Kasım 2017