Hukuksuzluk canavarı iktidarı ve yargıyı da yiyecek


Milletvekillerimizin dokunulmazlıklarını bir dönem için kaldıran hukuk dışı Anayasa değişikliğinin ardından 4 Kasım itibariyle çok daha vahim bir hukuk katliamı ile karşı karşıya kaldık. Milletvekilliği ve dokunulmazlık statüsü devam eden Eş Genel Başkanlarımızla birlikte 13 arkadaşımız gözaltına alındı ve 10’u halen tutuklu durumda.

Milletvekili arkadaşlarımızın tutuklanması zaten başlı başına hiçbir hukuk kararıyla bağdaşmayacak derecede ciddi bir hukuk garabeti anlamına geliyor. Ama bu yetmiyor. Tek başlarına tecrit altında tutulmaktan başlayan, yasama faaliyetlerine katılmalarının engellenmesine, grup toplantılarına göndermek istedikleri konuşmalara el konulmasına kadar sistematik ihlaller de söz konusudur. 

Grup Başkanvekilimiz Sn. İdris Baluken’le ilgili hazırlanan iddianameye dair Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı açıklama da böyle bir örnektir. Başsavcılık, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve silahlı örgüte üye olma, örgüt propagandası yapma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine silahsız katılma” suçlarından iddianame düzenlediğini duyurmuştur. 

Basın açıklamasına katılmak, mitinglerde konuşma yapmak, siyasetçi kimliğiyle ülkedeki vahim sorunlara dair çözüm önerilerini düşünce yoluyla sunmak gibi etkinliklerin suç olmadığı ortada iken, sırf bu demokratik etkinliklerden dolayı böyle bir iddianamenin hazırlanması, başlatılan operasyonun hukuki değil siyasi olduğunu apaçık ispatlamaktadır. 

Gerek Baluken gerekse diğer arkadaşlarımızla ilgili açılan davaların içeriklerine bakıldığında, beraat etmeleri gerektiği alenen ortada iken, sırf başlattıkları cadı avını haklı kılmak adına “vahim” suç isnatlarında bulunarak gerçeği gizlemek istemektedirler. Dosyaların içeriğine bakıldığında, isnat edilen suçların tamamının düşünce ve örgütlenme özgürlüğü hakkının kullanımına dair olduğu ortadadır. Benzer bir vahamet de Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak için 230 yıla varan cezaların istendiği iddianame için geçerlidir. 

İktidar yarattığı hukuksuzluk canavarının toplumda infiale yol açmasını engellemek için, çeşitli açıklamalarla algı yönetme operasyonlarını sürdürmekte ve yargıyı da buna alet etmektedir. Ama güneş balçıkla sıvanamaz. Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler bir yana, kendi mevzuatı bile bu fiilleri suç olarak göremez. 

Eş Genel Başkanlarımız dahil tüm tutuklu milletvekillerimiz, benzer şekilde tutuklanan belediye eşbaşkanlarımız ve demokratik siyasetçilerimiz, iktidarın çıkarlarına uymayan bir siyaset yürüttükleri, sorunların çözümünde savaştan ve çatışmadan değil, barışçıl adımlardan yana oldukları için duvarlar ardında tutulmaktadır. 

Konuyla ilgili çeşitli makamlardan yapılan açıklamaların TCK’daki ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ eylemine denk geldiği çok açıktır. Hukuksuz bir ortamda başlatılan yargılamaların adil yargılama ilkesi ile alakası yoktur. Yasalara ve hukuka aykırı olan tüm bu gözaltı, tutuklama ve yargılama işlemlerinin altında yargıç veya savcıların imzaları vardır. 

Konuyla ilgili HSYK’ya başvuru dahil tüm ulusal ve uluslararası mekanizmaları işleteceğimizi bir kez daha duyuruyoruz. Bu akıl ve vicdan tutulması haline son verilerek, siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımızın derhal tahliyesini talep ediyoruz. 

Aysel Tuğluk
Halkların Demokratik Partisi
Eş Genel Başkan Yardımcısı
1 Aralık 2016