Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken, Sayın Öcalan'ın son açıklaması, belediyelere kayyum atanması ve kamu emekçilerinin görevden alınması başta olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin bugün Meclis'te düzenlediği basın toplantısında şunları belirtti:

Türkiye halklarına tam bir savaş ve darbe süreci dayatılmak isteniyor. Siyaset kurumu herhangi bir çıkış önerisi üretemiyor. HDP dışında Parlamento’da bulunan diğer partiler Erdoğan’ın savaş pratiğine eklemlenme dışında bir şey yapmıyor.

Sayın Öcalan’ın ailesi ile yaptığı görüşmede gönderdiği mesajlar Türkiye’nin savaş ve darbe sarmalından çıkması için tarihi bir teklifti. Sayın Öcalan iki önemli hususun altını çiziyordu. Birincisi çözüm süreci AKP tarafından bozuldu. “Biz İmralı’da 15 gün içerisinde bir heyetin buraya gelerek resmi müzakerelere başlanması noktasında anlaşmalara varmış olduğumuz halde, AKP heyet göndermek yerine sahaya kanlı bir savaş sürdü” tespiti. İkincisi de “Eğer akan kandan rahatsızlık varsa bizim çözüm projelerimiz hazırdır. Buraya gelecek bir heyetle biz 6 ayda bütün sorunlarımızı çözebiliriz” mesajıdır. Böylesi tarihi bir fırsat önümüzde varken gençler ölmeye devam ediyor. Her gün onlarca insanın ölmesine toplum alıştırıldı. 6 aylık sürede barışı geliştirebiliriz teklifi de toplumun gözünden kaçırılmaya çalışılıyor. AKP Hükümeti ne düşünüyor bilmiyoruz. Rasyonel bir devlet aklı üzerinden bu mesajı nasıl değerlendirdi bilmiyoruz. HDP dışındaki diğer siyasi partiler ne düşünüyor, Meclis ne düşünüyor bilmiyoruz. Tatilden gelip de tek bir tartışma yürütmeyen bir Meclis var. Medya bir şeyler yazmaya yeltendi ancak gelen talimatla birlikte bütün sesler bıçak gibi kesildi. Medyada önemli köşe taşlarını tutmuş insanların ne düşündüğünü bilmiyoruz. AKP gelen tarihi mesaja karşı deve kuşu politikası izliyor. Başını kuma gömdüğü her saatte bu ülkede toplumsal barış yok ediliyor. Ülke toplumsal barışı tartışacak bir ortamı bulamayacak bir noktaya doğru savruluyor.

Meclis niye tatilde? Defalarca çağrı yaptık. Ülkede bir darbe var. Erdoğan ve AKP, 15 Temmuz’dan sonra karşı darbe gerçekleştirdi. Meclis’in iradesini ayaklar altına aldı. Her gün Türkiye’nin her yerinden cenazeler kalkıyor, milletvekilleri tatilde. Biz bu durumu kabul etmiyoruz. HDP olarak halklarımıza sorumluluğumuz gereği talebimizi yineliyoruz. Hükümet Sayın Öcalan’ın mesajına cevap vermelidir.

Uluslararası kamuoyunda da bu mesaja dair önemli beklenti ve heyecan oluşmuştur. Ben birkaç gündür Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu nezdinde önemli diplomatik görüşmeler yürüttüm. İlk sordukları soru, “Sayın Öcalan’ın mesajına Hükümet’in yanıtı ne oldu?” sorusudur. Utanarak henüz Hükümet’ten resmi düzeyde bir cevap gelmediğini, CHP ve MHP’den de kendi görüşlerini açıklayacak bir beyanları olmadığını söylemek zorunda kaldım. Hayretler içerisinde kaldılar.

Barış umudunu tekrar yeşertene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Ben artık bu Hükümet’e çağrıda bulunmuyorum. Her gün çocukları cephede ölüm ile burun buruna kalan ailelere sesleniyorum. Çocuklarınızı bir hiç uğruna götürüp cenazelerini size geri getiriyorlar. Barışın şansı, imkanı, teklifi var. Bu teklif varken çocuklarınızı bilinçli olarak ölüme götürüp AKP’de CHP’de MHP’de ölümler üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışıyor. Barışın eli İmralı’dan uzatılmış, ne uğruna bu savaş devam ediyor? Kendi çocukları ölmedikleri için rahatlar. Hiç kimse çocuğunu bile bile ölüme göndermeye razı olmamalı.

Sayın Öcalan’ın mesajının açıklandığı gün 24 belediyemize kayyum atandı. Barış çağrısına AKP kayyumla cevap verdi. AKP barış çağrısına kayyum atadı. Aynı gün içerisinde büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşan 12 bine yakın kamu emekçisi KHK ile tasfiye edildi. Yandaş gazeteciler tarafından bu saldırı dalgasının milletvekillerine kadar gideceğine dair mesajlar verildi. 15 Temmuz’dan bugüne kadar yüzlerce arkadaşımız gözaltına alındı, çoğu tutuklandı. Toplumum muhalif damarı üzerine bir saldırı geliştirildi. 6 milyon oy almış bir siyasi partinin eş genel başkan yardımcısı 8 gün boyunca gözaltında tutuldu ve işkence uygulandı. Alp Altınörs arkadaşımız hukukun katledildiği mahkeme koridorlarında gecenin bir yarısında keyfi bir şekilde ve siyasi bir kararla tutuklandı. Alp Altınörs gözaltına alınırken başı dik, ona kelepçe takan polisin başı eğik. Bu tutuklama kararını verenlerin hepsi yüzlerini kapasalar bile tarih önünde hesap vermekten kurtulamayacak. Alp’nin duruşu HDP’nin onurlu duruşunu, O’nu cezaevine götürürken başını eğenler de HDP’yi sindirmeye çalışanların resmini özetliyor. Bu resmi yaratanlar üst düzey bir IŞİD liderini lütfederek gözaltına alıyorlar. Biz bu yaklaşımları kabul etmiyoruz.

Türkiye, başında Erdoğan’ın olduğu ve hedefinde de diktatöryal bir sistem olan darbe süreci yürütmektedir.

Olağanüstü Hal Kanunu’na da aykırı bir şekilde, devreye konan faşizan KHK’lar ile Türkiye’de diktatöryel bir sisteme geçiş AKP ve Erdoğan tarafından gerçekleştirilmiştir. Bütün KHK’lar mevcut OHAL Kanunu’na bile aykırıdır. KHK’lar Meclis’ten onay almamıştır. Bu KHK’lar darbecilerle mücadele etmekten çok Kürtleri, tüm sol sosyalist ve muhalif kesimleri hedefleyecek şekilde devreye konmuştur.  

Biz HDP olarak bu OHAL faşizmine karşı mücadeleye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde son derece sert bir direniş süreci ile bu KHK’ların ve bu faşizm uygulamalarının topluma dayatılmasına karşı HDP’nin duruşunun nasıl şekilleneceğini tüm topluma göstereceğiz.

Uluslararası kamuoyunda da AKP’ye ve AKP’nin uygulamalarına bağlı olarak Türkiye’ye dönük bazı yaptırımlar konuşulmaya başlanmıştır. Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu nezninde yaptığım görüşmeler sonrasında, Avrupa’dan kimi heyetlerin birkaç hafta içinde Türkiye’ye geleceği, bu KHK’ların tamamını inceleyeceği, uluslararası hukuka aykırı tüm KHK’ların geri çekilmesi hususunda hükümete baskı yapılacağına dair bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.  AKP bu tutumlarından vazgeçmezse, uluslararası alanda da yaptırımlarla karşılaşacağı bir sürecin tartışıldığını buradan belirtiyorum.

Biz Cerattepe direnişini yakından takip eden bir parti olarak Artvin halkının yanında olduğumuz ve sonuna kadar bu süreci takip edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum.  Bugün de arkadaşlarımız Artvin halkı ile birlikte, buradaki hukuksal süreci takip etmektedir. Birkaç yandaş müteahhitte Artvin halkının yaşam alanlarının peşkeş çekilmesine boyun eğmeyeceğiz.

Bugün eğitim öğretim yılının açılış günü. 11,000’e yakın eğitim emekçisinin tasfiye edilmiş olması zaten devasa sorunlarla boğuşan eğitim alanını çok daha büyük bir çıkmazın içerisine sokmuştur. Bu vesile ile işine son verilen tüm kamu emekçilerinin yanında olduğumuz mesajını vurgulamak istiyoruz. Buradan tüm eğitim emekçilerine de AKP’nin bu uygulamalarını kabul etmeme ve tasfiye edilen meslektaşları ile mesleki bir dayanışma içinde olma çağrısını yinelemek istiyorum.

Eğitim alanındaki bu tasfiye çoğunlukla Kürt emekçilerden başladı. Türkiye'nin Batı'sında da muhalif sendikalara üye olan kamu emekçilerine yönelecektir. Amaç Eğitim-Sen ve KESK şahsında sendikal mücadeleyi ortadan kaldırmaktır. Tıpkı Kenan Evren’in yaptığı gibi, AKP bu tasfiyelerle sendikaların kapısına kilit vurmaya, sendikal mücadele hakkını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Eğitim-Sen’li kamu emekçileri hakkında hazırlanan istihbarat raporlarını, bugün terör örgütü olarak nitelendirdikleri Fetullahçı yapı hazırlamıştır. Diyarbakır’da 4500 kamu emekçisinin işten atılmasına neden olan raporu hazırlayanlar şu anda cezaevindedir. Fetullahçılar rapor hazırlıyor, AKP açığa alıyor. Türkiye kamuoyu biten bir ortaklık varmış gibi düşünmesin. Darbecilerle AKP’nin ortaklığı aynı şekilde devam ediyor. Söz konusu Kürtler olunca, söz konusu muhalifler olunca AKP ve darbeciler kol kola yürüyor. Ergenekocular için de bu geçerli.  Fettullahçılar için de bu geçerli. Böyle bir ayrışma falan yok. Bunu darbenin siyasi ayağı ile ilgili tek bir işlem yapılmamasından da anlıyoruz.  AKP Fetullahçı ortaklığı şu anda bütün muhalif dinamikleri sindirmek üzere örtülü bir şekilde, daha önceki uygulamaları da kapsayacak şekilde, devam etmektedir.

Eğer bu ortaklık bozulmuşsa, bizim için turnusol kağıdı bu operasyonların AKP içine yansıyıp yansımayacağıdır. Kabine içinde darbeciler görevlerine devam ediyorken, AKP sıralarında darbeci milletvekilleri oturmaya devam ediyorken, Fettulahhçılara her türlü kamusal desteği peşkeş çekmiş belediye başkanları koltuklarında oturmaya devam ediyorken kimse bize çıkıp bu ortaklığın bittiğini söylemesin.

Bu mücadele adı altında tasfiye ettiği kamu emekçilerinin hiçbirinin darbecilerle bir ilişkisi yoktur. Cemaat mensubu olsa bile, darbecilerle ilgisi yoktur. Darbecilerle ilişkiye giren beyin takımı farklıdır. Onlar burada, Ankara’dadır, AKP’nin içerisindedir, devletin içerisindedir, belediyelerin içerisindedir. Bu yapıyla ilgili bir sonuç ortaya çıkmadan hiç kimse bize AKP darbecilerle mücadele ediyor demesin. Ortaklık devam ediyor. Ortaklık üzerinden tüm toplumsal kesimleri sindirmeye yönelik bir faşizm dalgası devam ediyor.

Eğitim emekçilerinin bunlar karşısındaki haklı direnişi AKP’yi zorlamakladır. Tam da bu noktada AKP-CHP ortaklığı üzerinden kamu emekçilerinin bu direnişini kırmaya dönük popülist bir takım süreçler işletilmektedir. Dersim’de bunun örneğini gördük. 419 eğitim emekçisi geriye alındı ve bunu CHP milletvekillerinin yaptığı görüşmelere dayandıran ucuz bir taşra kurnazlığı sergilenmek istendi. Ama bu kararla birlikte 85 eğitim emekçisinin Dersim’de tasfiye edilmesine onay verilmiş olundu. AKP eğitim emekçilerine ölümü gösteriyor. CHP de sıtmaya razı ediyor.

AKP’de, bölgede HDP’ye karşı CHP’yi canlandırmanın aciz siyasetini ortaya koymaktadır.

Darbe gecesi Meclis’e atılan bombalar ne ise kayyum atamaları belediyelere yapılan saldırı aynıdır. Ha uçaktan meclisi bombalamışsın, ha saraydan KHK iler ile Meclis iradesini hiçe saymışsın.  Arada hiçbir fark yok.

Senin yaptığının onda birini bile yapmayanların sonunun ne olduğunu sana hatırlatmak istiyoruz. Senin sonun Hitler, Musolini, Kaddafi, Saddam gibi diktatörlerin sonu gibi olacaktır. Tarihe böyle geçeceksin.

Sen seçilmişlere bal gibi darbe yaparım diyorsan, 15 Temmuz’da seçilmişlere bal gibi darbe yapmaya çalışanlardan hiçbir farkın kalmamış demektir. Onlar Meclis’i bombalarken, cezaevine gönderilecek milletvekillerinin listesini hazırlarken seçilmişleri bal gibi alacağız mesajı veriyorlardı. Burada tam bir darbe zihniyeti ile karşı karşıyayız.

Sanmasınlar ki bu kayyum mevzusu böyle kabul edilecek. Halkımız bu darbeye karşı büyük bir kararlılıkla, tarihi bir direniş ortaya koyacaktır. Bugün Batman’da, Diyarbakır’da, Van’da, Ağrı’da halkımız alanlara inmeye başladı. Önümüzdeki süreçte, bu faşizm uygulamasından geri adım atılıncaya kadar, bedeli ne olursa olsun, hepimiz alanlarda olacağız, eylemde olacağız. Halka ait olan belediyeleri gasp etmelerine izin vermeyeceğiz. Faşizmi hayata geçirmek bu ülkede o kadar kolay olmayacak.

Çanakkale ve Seferihisar belediyelerinin kayyumu tanımayıp Sur halkının, Silvan halkının temsilcilerini tanıdıklarını beyan etmeleri son derece değerlidir. Tarihe geçecek bir tutumdur.