Kandıra Cezaevinden Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, BM, AGİT ve büyükelçiliklere mektup

Kandıra Cezaevindeki kadın siyasetçiler tarafından kaleme alınıp yine onlar tarafından Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu , BM, AGİT ve büyükelçiliklere gönderilen mektup:

Sayın Yetkili,

Bizler haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanan ve bir yılı aşın bir süredir Türkiye Cezaevlerinde tutuklu bulunan kadın milletvekilleri, belediye eş başkanları ve siyasetçileriz. Türkiye’nin Afrin’e yönelik başlattığı askeri operasyona ilişkin kaygılarımızı, demokratik ve barışçıl çözüm çağrılarımızı sizlere iletmek üzere bu mektubu kaleme almış bulunmaktayız.

Savaş uçakları dahil en ağır silahların kullanıldığı bu harekatın hedefindeki Afrin’de yerleşik halkla beraber, İŞİD saldırılarından, savaşın yıkımlarından kaçan yüz binlerce sivil yaşamaktadır. Afrin, Suriye’de yedi yıldır devam eden savaşın felaketinden korunmayı başarmış ve bölge halkları için güvenli alan haline gelmiştir. Afrin’e yönelik başlatılan 20 Ocak 2018 tarihli operasyonun ne kadar süreceği belirsizdir. Bu harekat şimdiye kadar onlarca sivilin ölümüne, yerleşim yerlerinde büyük yıkıma ve göçe neden olmuştur. Bu savaşta en büyük acıyı kadınlar ve çocuklar yaşamaktadır.

Belirtmek isteriz ki Suriye’ de ve Irak’ ta, Kürt Halkının öncülüğünde yürütülen mücadelede, başta kadınlar olmak üzere bütün insanlık için tehdit olan İŞİD çeteleri bertaraf edilmiş, kaçırılan, tecavüze uğrayan, köle pazarlarında satılan her halktan binlerce kadın özgürlüğüne kavuşturulmuştur. Demokratik ulus düşüncesiyle, Demokratik Suriye Federasyonu çatısı altında Kürt, Arap, Türkmen, Asuri, Süryani, Ezidi, Ermeni Halklarının eşit, özgür ve barış içinde bir arada yaşamalarını; yapılan demokratik ve özgür seçimlerle garanti altına alınmıştır. Bugün de Afrin Halkına sahip çıkmak tüm insanlığın görevidir, sorumluluğudur.

Türkiye tarafından öne sürülen sınır güvenliği iddiaları, bu operasyonun sadece gerekçesidir. Bugüne kadar Afrin’de İŞİD teröristlerinin Türkiye’ye geçişi önlenmiş ve bu anlamda Afrin Türkiye’nin sınır güvenliğini koruyan bir konumda olmuştur.

Bu operasyon ile Türkiye, tarafı olduğu uluslararası sözleşmeleri, uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Angajman kuralları hiçe sayılarak başlatılan bu operasyonun hukuk literatüründeki tanımı işgaldir.

Sayın Yetkili;

Suriye ve Irak’ta İŞİD’in büyük ölçüde yenildiği, çatışmazlık, barış ve çözüm arayışlarının ön plana çıktığı bir dönemde başlatılan bu operasyon, siyasi çabaları sekteye uğratacaktır. Savaşı ve kaosu derinleştirecek bir adım olan bu askeri harekat, bölge istikrarı ve güvenliği için açık bir tehdittir. Bu operasyon aynı zamanda Türkiye’de yaşayan yaklaşık 20 Milyon Kürt’ün de demokratik çözüme ve barışa dair inancını kırmakta, birlikte yaşama umudunu zayıflatmaktadır.

Devletlerin politikaları, halkların birlikteliğini ve toplumsal barışı esas almalıdır. Birlik bütünlük ve ülke sınır güvenliğinin sağlanması, askeri ve güvenlikçi politikalarla değil ancak barışçıl politikalarla tesis edilebilir.

Bu kapsamda;

*Afrin’e yönelik askeri operasyonun derhal durdurulması,

*Afrin’de yaşayan halkların başta yaşam ve sağlık hakları olmak üzere temel haklarının garanti altına alınması,

*Sağlık, gıda ve her türlü insani yardımın bölgeye acilen gönderilmesi gerekmektedir.

Bölgede kalıcı barışın sağlanması için demokratik ve siyasi müzakere sürecinde Suriye’deki tüm halkların temsiliyetinin sağlanması, halkların ve inançların bir arada yaşamasının teminatı olacaktır.

Kürtler savaşın ve kaosun değil, çözümün, demokrasinin ve barışın bir parçası olmak istemektedir.

Bu hassas konudaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmayı insani ve vicdani bir sorunluluk olarak görüyoruz. Afrin’e yönelik savaşı durdurmak için yüksek duyarlılık ve göstereceğinizi umuyoruz.

Aysel Tuğluk

Burcu Çelik Özkan

Çağlar Demirel

Edibe Şahin

Figen Yüksekdağ

Gülser Yıldırım

Gülten Kışanak

Nurhayat Altun

Sebahat Tuncel

Selma Irmak

5 Şubat 2018