Kapatma ve Kobanî davalarının tüm aşamalarında gizli tanıklık müessesesinin suistimal edilmesi

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Kobanî Kumpas Davası ve HDP Kapatma Davasının tüm aşamalarında gizli tanıklık müessesesinin suistimali ve yarattığı zararların ortaya çıkarılması amacıyla TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi.

Önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Özellikle 2014 yılından sonra HDP’li siyasetçiler hakkında siyasi faaliyetlerden başka hiçbir bilgi ve belge bulunmayan siyasi yargılamalarda, hukuka uygun maddi delil bulamayan iddia makamları, iddialarını “kuvvetlendirmek” için gizli/açık tanık arayışına çıkmıştır. Kobani Davası ve partimize açılan kapatma davasının tüm aşamalarında gizli tanıklık müessesesinin oldukça fazla suistimal edilmesi ve bu sebeple hukuka güvenin zedelenmesinin yarattığı zararların ortaya çıkarılması ve ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin derhal yerine getirilmesi amacı ile Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.

GEREKÇE

Başta HDP’li siyasetçiler olmak üzere muhalif kesimlerin yargılandığı davalarda mahkemelerin somut başkaca hiçbir delile başvurmaksızın sadece kim olduğu şaibeli gizli tanık beyanları ile hüküm tesis ettiklerine şahit olmaktayız. Çoğu kez polis veya etkin pişmanlıktan yararlandırılan kişilerin gerçeğe aykırı beyanları “gizli tanık ifadesi” olarak karşımıza çıkmakta ve mahkûmiyet kararlarında tek delil olarak değerlendirilmektedir.

Kobani Kumpas Davası ve HDP Kapatma Davasında “gizli tanığın gizlenmesi” üzerine kurulu bir sistemde maddi hakikate ulaşmaktan ziyade, “arzu edilen maddi hakikate” ulaşma yolunun tercih edildiği gözlemlenmektedir. 2014 yılında ilk başladığında herhangi bir gizlilik kararı bulunmayan Kobani Kumpas Davasına, -Ankara adliyesinin kıdemli 8 savcısı görev yaptıktan sonra- Savcı Ahmet Altun’un atanmasıyla birlikte gizlilik kararı getirilmiştir. Neredeyse Türkiye’deki her emniyet müdürlüğü ve yargı makamlarından ısrarla bilgi ve belge talep edildiği, ancak siyasi faaliyetlerden başka hiçbir delil bulamayınca bu sefer de gizli/açık tanık arayışına çıkıldığı dosyadaki yazışmalardan açıkça anlaşılmaktadır. Kobani Davası bahsi geçen zorlama yöntemlerle 6-8 Ekim olaylarından tam 6 yıl 3 ay sonra bu şekilde başlatılmıştır. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 142 yıl hapis cezası talebiyle yargılandığı davanın iddianamesinde 2009 yılında dinlenen gizli tanık Mercek’in beyanlarına yer verilmiştir. Ancak yargılama aşamasında Mercek isminde bir gizli tanığın olmadığı ortaya çıkmıştır. Yine Kobani Davasının ve kapatma iddianamesinin ana omurgasını oluşturan gizli tanık Ulaş, gizli tanık Mahir ve Kerem Gökalp’in verdikleri ifadeler incelendiğinde her üçünün de tanıklık ettikleri olayları hangi sebep ve vesile ile öğrendiklerine dair herhangi bir beyanlarının olmadığı görülmektedir. Soruşturmayı yürüten savcıların da bu yönlü bir araştırması/sorusu bulunmamaktadır.

HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın ikinci kez tutuklandıkları 20.09.2020 tarihinde bu üç tanığın da ifadeleri alınmamıştı. Savcılık ısrarlı arayışlarına rağmen açık ve gizli tanık bulamamıştır. Eş başkanlar yeni tek bir delil yokken tutuklandıktan sonra savcılığın bu arayışı karşılık bulmuştur.

04.12.2019 tarihinde Gizli Tanık Mahir’in ifadesi Ankara Tem Şube Müdürlüğü’nde Savcı Ahmet Altun tarafından alınmıştır. 5 sayfalık bu ifade, Kobani Davasının ve kapatma iddianamesinin ana omurgasını oluşturan bir çerçeve ifadedir.

5726 sayılı Yasanın 9. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tek başına gizli tanığın ifadesinin hükme esas alınamayacağını bilen Savcılık, bu sefer gizli tanığın beyanlarını destekler bir ifadeyi 07.01.2020 tarihinde yine Ankara Tem Şube Müdürlüğü’nde almıştır. Kerem Gökalp’in altı sayfalık bu ifadesi incelendiğinde, ifadenin Gizli Tanık Mahir’in kurgulanmış ifadesini kullanışlı hale getirmek için alındığı anlaşılmaktadır. Sayfa sayısı bile tek başına ifadede kullanılan bazı beyanların kopyala yapıştır yapıldığının ispatıdır. Her iki ifadenin sayfa sayısı dahi eşittir.

Gizli tanık müessesi üzerinden hukuk dışı delil üretme usulü, hukuki delil bulamayan iddia makamı tarafından kapatma davasında da kullanılmıştır ve en son partimizin Hazine yardımına bloke konulması talebinde hayat bulmuştur. Aynı minvaldeki talebi daha önce AYM tarafından reddedilen Başsavcı Bekir Şahin, 13 Aralık 2022’de Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurup alacağımız Hazine yardımına tedbir konulsun diye talepte bulunmuştur. AYM bu talebi 29 Aralık günü görüşüp Başsavcılıktan iddiasını somutlaştırması için 5 günlük süre vermiştir. Yukarıda anlattığımız usullere çok benzer şekilde alelacele “CV23TV4Y45UP78” rumuzlu bir gizli tanık bulunup mesai saatleri dışında 31 Aralık Cumartesi günü Diyarbakır Savcılığı tarafından beyanları alınıp aynı gün olağanüstü bir hızla Yargıtay Başsavcılığı’na gönderilmiştir. Herkesin yılbaşı kutlama telaşında olduğu bir cumartesi günü, bir tanığın kendi ayakları ile adliyeye gidip tam da Yargıtay Başsavcılığının işine yarayacak beyanlarda bulunması ve bu beyanın aynı gün Yargıtay Başsavcılığına gönderilmesinin tesadüf olmadığı, hayatın normal akışına uymadığı kuvvetle muhtemeledir.

Gizli tanık uygulamasının suistimalinin yarattığı/yaratacağı tahribat yalnızca HDP ve tabanını değil tüm siyasi partileri ve yurttaşları doğrudan etkilediğinden her iki dava sürecinde tanıklık müessesi üzerinden meydana gelmiş tüm hukuka ve demokratik toplum düzenine aykırılıkların tespit edilmesi, ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin derhal yerine getirilmesi Parlamentonun sorumluluğundadır.

26 Ocak 2023