Kayyım atamalarının yarattığı tahribata ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç'un, belediye eşbaşkanlarına yönelik yargı operasyonları ve kayyım atamalarının yarattığı tahribatın tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla TBMM'ye verdiği araştırma önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA

HDP'li seçilmiş belediye başkanlarına yönelik yargı operasyonları ile bunlar neticesinde gerçekleşen görevden uzaklaştırma ve belediyelere kayyım atanmasına dair yaşanan gelişmelerin; hukuk devleti ilkesi ve demokratik ilkeler çerçevesinde yarattığı telafisi imkânsız zararların ve halk iradesinin bir yansıması olan demokratik seçim yöntemlerinin yok sayılmasının yarattığı tahribatın tespiti, araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

GEREKÇE

Demokratik seçim yöntemlerinin yok sayıldığı kayyım uygulaması ilk olarak OHAL döneminde, 11 Eylül 2016 tarihinde ve çok sayıda belediye başkanının merkezi hükümet tarafından görevlerinden alınması ve 28 belediyeye kayyım atanması ile başlamıştır. 674 sayılı KHK ile gündeme gelen bu hukuk dışı uygulama daha sonra yasalaşarak kalıcı hale getirilmiş olsa dahi, bu kanun Anayasa'ya açıkça aykırıdır.

Yasalar nezdinde görevleriyle ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan seçilmiş yerel yöneticiler kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan görevden alınamaz; yerlerine atama yapılamaz. Bu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın Türkiye'nin uymayı taahhüt ettiği "Yerel makamlara verilen yetkiler normal olarak tam ve münhasırdır. Kanunda öngörülen durumların dışında, bu yetkiler öteki merkezi veya bölgesel makamlar tarafından zayıflatılamaz veya sınırlandırılamaz" hükmüne de aykırıdır.

OHAL dönemi içerisinde dahi hukukla bağdaşmayan kayyım uygulaması, iktidar eliyle meşrulaştırılmakta olup demokratik hukuk devleti ilkelerine de aykırıdır. Son olarak 15 Mayıs günü Iğdır Belediye Eş Başkanları Yaşar Akkuş ve Eylem Çelik, Siirt Belediye Eş Başkanları Berivan Helen Işık ve Dara Turhan, Kurtalan Belediye Eş Başkanları Baran Akgül ve Esmer Baran, Baykan Belediye Eş Başkanı Ramazan Sarsılmaz ve Altınova Belde Belediye Eş Başkanı Casim Budak gözaltına alınmış ve 5 belediye binası ablukaya alınarak mülki amirler kayyım olarak atanmıştır. 31 Mart seçimlerinden bugüne kadar, 45 belediyemize kayyım atanmış ve 28 belediye eş başkanı hakkında yargı süreci başlatılmıştır. Halihazırda 21 belediye eş başkanı cezaevinde olup, bunun halkın iradesine aykırılık teşkil ettiği aşikardır.

2019 Yerel Seçimleri sonuçları ile kayyımlardan devralınan belediyelerin yeniden kayyımlara teslimi HDP'ye oy veren milyonların demokratik taleplerini, seçme hakkını, gösterdiği iradeyi, seçim ve sandık hukukunu-adaletini yok saymaktır. Yerel yöneticileri görevden alacak olan halkın iradesi, görevden alma yöntemi de demokratik seçimlerdir. Seçme ve seçilme hakkı yok sayılarak sadece HDP'li belediyelere dönük kayyım uygulamasının demokratik bir sistemle bağdaşır yanı yoktur. OHAL KHK'si ile yasalaşan ve Anayasa'ya aykırı olan bu uygulamanın yalnızca HDP'li belediyelerde vücut bulması da izaha muhtaçtır. Nitekim başka belediyelerde belediye başkanlarının haklarında açılan dava nedeniyle görevden uzaklaştırılmalarının ardından yerlerine kayyım atanmamış, belediye meclisi tarafından seçilen isimler görevi devralmıştır. Ancak HDP'li belediyelere doğrudan mülki amirler kayyım olarak atanmıştır. Valilerin göreve atanması ise hukuka aykırılığı katmerlemektedir. Bu atamalar, mahalli idareleri ortadan kaldıran bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Kayyım atanan belediyelerimizde mahalli idare olarak belediyelerin varlığı sona erdirilmiş, merkezi idare bu yönetimleri devralmıştır. Dünyadaki demokratik sistemlerde valilerin dahi halk tarafından seçilmesi savunulmaktayken, halkın seçtiği belediyelere valilerin atanması hukuk devleti ilkesini temelinden sarsmaktadır. Yerel yönetimler, yerel demokrasinin gereği olarak yerinden yönetim anlayışına sahip olmalı ve yerel yönetim organları o yerelde yaşayan yurttaşların seçimlerine göre belirlenmelidir. Bunun aksine geliştirilen yöntemler ise seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Seçme ve seçilme hakkına aykırı uygulamalar; hem Anayasa'ya hem de Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere aykırıdır. Demokratik yollarla seçme hakkına doğrudan müdahale teşkil eden bu uygulamalar, iktidar partilerine mensup olmayan diğer bütün belediyeleri de hedef almaktadır. Yani sadece HDP'li belediyeler değil, AKP-MHP'li olmayan diğer belediyeler de risk altındadır ve bu topyekun seçme ve seçilme hakkını yok sayan bir tehdittir.

İktidar, 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişimini ve ardından 20 Temmuz'da ilan edilen OHAL'i gerekçe göstererek seçimlerde kazanamamış olduğu yerel yönetimleri denetimi altında tutmak için kayyım uygulamasını başlatmıştı. Bu tavrını 19 Ağustos 2019'dan sonra yaptığı kayyım atamalarında sürdürdü. Şimdi ise bu tavrını Covid-19 salgınının yarattığı olağanüstü dönemde bile, toplamda 13 belediyeye kayyım atayarak devam ettirmektedir. Bu bahisle belediyelere ve belediye başkanlarımıza yönelik hukuk dışı uygulamaların değerlendirilmesi, araştırılması, ülkeye ve ülke demokrasisine verdiği zararların tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin ivedilikle belirlenmesi çalışmalarının; halk iradesinin temsil edildiği bu çatı altında gerçekleştirilmesi demokrasinin gelişmesine sunacağı katkı açısından son derece mühimdir.

2 Haziran 2020