
Kayyım Darbesinin 3’üncü yıldönümünde Amed’de açıklama yaptık. Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Saruhan Oluç, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Rüştü Tiryaki, Gençlik Meclisi Sözcümüz Dersim Dağ, Kürdistani partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, milletvekillerimiz ve yöneticilerimizin katılımıyla gerçekleştirilen açıklamada Oluç ve Tiryaki şunları söyledi:
Zeyyat Ceylan: Ev der qada berxwedanê ye, em ê qeyûman bişînin
Gelê Amedê gelê Kurdistanê hûn gel bi xêr hatin, ser seran ser çavan hatin. Îro salvegera derbeya qeyûman e. AKP û MHP nikaribûn bibin îrade, qeyûm danîn pêşiya me. Bi hikmê dewletê xwestin îradeya gelê Kurd bişikînin. Îro jî tu rewabûna wan di nav gelê Kurd de tune ye. Gelê me tu car qeyûm qebûl nekirin. Îrade em in îrade partiya me ye em ê heya dawiyê li vê îradeya xwe xwedî derkevin. Şaredariyên me rûmeta gelê Kurd bûn. Ev êrişa wan, wan mafdar dernaxe yên mafdar em in. Qeyûman êrişa li zimanê me çanda me bû ji bo êrişê nirxên me bikin hatin diyarkirin. Çi dibe bila bibe em ê siyaseta qeyûman bişkînin û em ê li îradeya xwe, xwedî derkevin. Ev der qada berxwedanê ye. Em ji qeyûman re dibêjin na.
Mehmet Rüştü Tiryaki: Türkiye’nin demokrasisi için mücadele ediyoruz
Bugün 19 Ağustos. Amed, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyım atanmasının yıl dönümü. Aslında halkın iradesi ilk kez 19 Ağustos tarihinde yok sayılmadı. 27 Mayıs ihtilalini yapanlar da 12 Eylül darbecileri de siyasi partileri kapatmış, meclisi tatil etmiş, belediye başkanlarını görevden uzaklaştırmıştı. Ama ilk kez AKP ve MHP iktidarı döneminde sözde bir sivil iktidar döneminde halkın seçme ve seçilme hakkı yok sayıldı, halkın iradesi gasp edildi, belediye başkanları görevden uzaklaştırıldı. Bir yanda halkın iradesini yok sayanlar, seçme seçilme hakkını yok sayanlar, diğer yandan halkın seçme ve seçilme hakkına sahip çıkanlar. Yani burada demokrasiye sahip çıkanlar. Bugün burada bulunanlar sadece bulundukları makamlar için burada değiller, aslında bir bütün olarak Türkiye’nin demokrasisi için mücadele ediyoruz.
Gaspa gasp demeye devam edeceğiz
Emin olun bugün burada belediye başkanlarını görevden uzaklaştırılanlar, bugün burada belediye meclislerini fiilen lağvedenler buna karşı ses çıkarılmazsa yarın öbür gün Türkiye’de seçilmiş hiçbir organa saygı duymayacaklar. Bu demokrasi düşmanları bir şey daha yapıyorlar. Demokrasi düşmanları 19 Ağustos’ta belediyelerin gasp edilmesine karşı sesimizi çıkarmamızı yasaklamaya çalıştılar, belediyeleri gasp edenler bizi protesto edemezsiniz dediler. Bu zihniyet 3 yıldır değişmedi. Bakın arkadaşlarımız dün Diyarbakır’da kayyım darbesine karşı el ilanı dağıttılar fakat Diyarbakır Valiliği buna tahammül edemedi, bunu yasakladı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyormuşuz. Nasıl "dest nede vîna min" diyerek. "Qeyûm dizî ye", "kayyım darbedir" diyerek "eşbaşkanlık mor çizgimizdir" diyerek "kayyım irade gaspıdır" diyerek halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyormuşuz? Gerçekten halkın iradesini gasp edenler buna tepki gösterilmesine bile tahammül edemiyorlar. Buradan ilan ediyorlar. Gaspa gasp, katile katil tecavüzcüye de tecavüzcü demeye devam edeceğiz. Hiç kimse bizi susturamaz.
Berdevka Meclisa me ya Ciwanan Dersim Dag: Qeyûm polîtîkaya mêtingeriyê ye
Kedkarên çapemeniyê, hevşedarên me yên hilbijêr hûn hemû bi xêr hatin. Îro ji bo salvegera qeyûman em li vê derê ne. Me 6 sal berê jî got 3 sal berê jî digot îro em cardin dibêjin. Qeyûm nenaskrina îradeya gelê Kurdistanê, talana îradeya gelê Kurd e. Em kesên ku dixwazin bi hişmendiya dagirkeriyê li Kurdistanê tevbigerin qebûl nakin, li hemberî vê hişmendiyê me têkoşîna xwe mezin kir. Em ê her demê li hemberî mêtingeriyê ew kesên ku dixwazin bi şerê taybet, qirkirina siyasî dimeşînin têbikoşin. Îro qeyûm li Kurdistanê qirkirina çandî dikin. Hemû tabeleyên Kurdî ji holê radikin. Di heman demê de êrişî têkoşîna jinan dikin. Di şarediyan de cara ewil me pergala hevserokatiyê anî. Desthilat êrişî hevserokatiyê dike, êrişî saziyên jinan dike. Dixwazin vê mêtingeriyê li ser jin û ciwanan ferz bikin û di şexsê jin û ciwanan de têkoşîna gelê kurd tune bikin. Tayînkirina qeyûman êdî bûye amûreke polîtîkaya şerê taybet. Qeyûm ne tenê êrişî jinan dikin, êrişî têkoşîna jinan jî dikin. Li ku saziyek jin, hevserokekî jin hebe li hemberî wê em dibînin êriş pêk tê. Têkoşîna jinan li dijî mêtingeriyê didome. Çawa heya niha bi canê xwe têkoşîna xwe dabe ew ê ji îro şûnde jî bidome. Pergala hevserokatiyê xeta me ya mor e. Em tu car dev ji hevserokatiyê bernadin. Qeyûm amûreke şerê taybet e. Sala ku qeyûm hatin tayînkirin heya niha li hemû bajarên Kurdistanê bikaranîna tîryakê tacîz û tecawiz her ku diçe zêde dibe. Tu car ev hişmendî li hemberî destdirêjiya jinê û tîryakê têbikoşe, ji ber ku ew van polîtîkayan dimeşînin. Em ê heya dawiyê li hemberî qeyûman wekî jinên Kurd û ciwanên Kurd têkoşîna xwe mezin bikin. Di sala 2019’an de qeyûm têk çûn her dem ew hişmendî wê têk biçe. Yên ku bi ser bikevin gelê têkoşêr û yên li dijî mêtingeriyê ne. Yên ku bi ser bikevin ciwanên Kurd û jinên Kurd in.
Saruhan Oluç: Kürt halkının iradesi irade değildir diye bakıyorlar
Üç yıl önce bugün önce Amed, Van ve Mardin büyükşehirlerinde başlayan ve daha sonra diğer şehirlere ve ilçelere yayılan bir kayyım darbesi dönemi başladı. 19 Ağustos’ta önce Amed, Van ve Mardin’de halkın iradesi gasp edildi. Seçim hukuku, sandık hukuku, seçim adaleti yerle bir edildi. Kayyımlar atanmaya başlanarak halkın kendi iradesine sahip çıkmasının önüne çok büyük bir engel getirildi. Şimdi sorsanız Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına ve sözcülerine, “Sizin için Demokratik işleyişte en kutsal olan nedir?” diye sorsanız hepsi ardı ardında derler ki “Sandık ve seçim hukuku? Bu çok önemlidir. Millet iradesine asla müdahale edilemez” her seferinde bunu tekrar ederler. Ama kendileri halkın iradesini gasp etmekten, seçim ve sandık hukukunu yok saymaktan, çiğnemekten bir adım bile geri durmadılar. 65 belediyemizden 48’ine kayyım atadılar. 6 Belediye başkanını belediye eş başkanlarının mazbatalarını KHK’li oldukları gerekçesiyle vermediler. İşte Adalet ve Kalkınma Partisinin “millet iradesi her şeyin üstündedir” dediği şey koskoca bir yalan olarak ortaya çıktı.
Mafyayla irtibat ve iltisaklı İçişleri Bakanı; senin yaptığını 12 Eylül’de de yaptılar
Millet iradesi onları seçerse millet iradesi olur ama Kürt halkının iradesi irade değildir diye bakıyorlar. İşte yalancılıkları bir kez daha kayyım atamalarıyla ortaya çıktı. Halkın iradesi gasp edildi. Peki bu yeni bir şey mi? Değil. Hani İçişleri Bakanı var bir tane. Mafya iltisaklı ve irtibatlı, bu yapılarla her türlü fotoğrafı olan bir İçişleri Bakanı var. O bakan hala dün yaptığı konuşmasında büyük bir icatmış gibi kayyum uygulamalarını savunuyor. İnsan tarihten bu kadar bihaber mi olur. Bak İçişleri Bakanı Soylu, senin bu yaptığını Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Şark Islahat Planı ile de yaptılar. Senin bu yaptığını Umumi Müfettişliklerle de yaptılar. Bu yaptığını 12 Eylül darbesinden sonra OHAL ilan ederek yaptılar. Yani senin darbeci anlayışın, senin iktidarının darbeci anlayışı yeni değil. Şark Islahat Planı’ndan beri devam eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Bütün bu anlayışın temelinde bir tek şey var, “Kürt kendisini yönetmesin, herhangi bir statüye ve hakka sahip olmasın.” Temel anlayış budur.
Bunların fıtratında demokrasiyi ve hukuku çiğnemek var
İçişleri Bakanı Soylu ve iktidarın yeni bir icatmış gibi sunduğu kayyım yeni değil geçmişte uygulananların devamı ve tekrarıdır. Demokrasi ile hukukla alakası yoktur. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası demokratik sözleşmelerle alakası yoktur, anayasa ile alakası yoktur. Ama bunların, bu adamın zaten fıtratında hukuku ve demokrasiyi çiğnemek var, hukuksuzluk var. Bakın bir örnek vereceğim. İki tane AKP’den belediye başkanı ceza aldı, hüküm giydiler. Şu anda hüküm giymiş durumdalar peki görevden aldı mı içişleri bakanı? Almadı, ne yaptı onlarla kutlama fotoğrafı çekti, albümüne ekledi. Yani AKP’den olan belediye başkanları hüküm giyseler de koltuklarında oturmaya devam ederler ama bizim belediye eşbaşkanlarımız haklarında henüz bir dava açılmamış olsa da kayyım atanarak görevden uzaklaştırırlar. Ne zaman çıkmış bunun kararı, 31 Mart'tan bir gün sonra 1 Nisan 2019’da. Yahu daha belediye başkanları mazbatalarını almamışlar, bunlar kayyım atama kararı almışlar. İşte bu kadar yalancılar, bu kadar sahtekarca demokrasinin ilkesini çiğniyorlar ve yok sayıyorlar.
TDK’da kayyım kelimesinin anlamı ‘hırsızlık, yolsuzluk, talan’ diye değişecek
Kayyım, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne AKP dönemi bitince şöyle tanımlamalarla yazılacak. Kayyım demek yolsuzluk, hırsızlık, talan hukuksuzluk demektir, diye yazılacaktır. Neden mi, boşuna söylemiyoruz bunu. Çünkü Sayıştay hazırladığı bütün raporlarda kayyımların yapmış olduğu yolsuzlukları usulsüz harcamaları sıra sıra yazdı. Sayıştay raporlarında ortaya çıktı. Meclis'te bunların hepsini konuştuk. Yolsuzluk, usulsüz harcama, halkın varlıklarını, malını mülkünü talan etmek, yandaşa peşkeş çekmek, yandaş şirkete firmalara akrabalara peşkeş çekmek. İşte kayyım bu demektir aslında. Neden mi bunu söylüyoruz. Sadece Sayıştay raporları değil. Kayyım atadılar yolsuzluk yaptı, kayyımlar onun yerine kayyım atadılar, onun yerine de bir kayyım atadılar. 4 tane kayyım atanan yerler var. Kendi atadıkları kayyımlar hırsızlık, yolsuzluk yaptığı için onun yerine yeni kayyımlar atadılar. O nedenle TDK sözlüğüne kayyım lafının arkasına artık "yolsuzluk", "hırsızlık", "usulsüz harcama" ve "talan" geçecek.
Kayyım demek kadına düşmanlık demektir
Kayyım demek kadın düşmanı demektir, kayyım geldi kadınların bütün kurumlarını teker teker kapattılar. Çünkü kadınların eşitliğine karşılar, çünkü onlar kadınları eşit görmüyorlar, çünkü onlar kadın düşmanı aslında. Kadın kurumlarını kapattılar, eşbaşkanlığı ortadan kaldırdılar, eşbaşkanlık demek eşitlik demektir, kadınların politik mücadele ile elde ettikleri önemli bir kazanım demektir. Bütün dünya mücadele tarihine yazılan büyük bir kazanım demektir. İşte kayyımlar bunları ortadan kaldırdılar. Kayyım demek aynı zamanda Kürtçeye düşman olmak demektir. Kayyımlar geldiler Kürtçe tabelaları kaldırdılar. Yetmedi Kürtçe kurslarını kapattılar, yetmedi Kürtlerin tarihsel kültürel değerleri olanların isimlerini caddelerden, parkalardan kaldırdılar. İnternet sitelerinde bile Kürtçeye tahammül edemediler.
Kayyım demek Kürtlere ve Kürtçeye düşmanlık demek
Kayyım demek Kürtçeye, Kürt kültürüne ve tarihine düşmanlık demektir. Bu da yazılacak TDK’nın sözlüğüne ve tarihe. Bu kadar değil. Kayyım demek, aynı zamanda kültürel kırım demektir. Tiyatro oyunlarına yasak koymak demektir. Kültürlerini geliştirmek için fırsat vermemek demektir. Konser gibi etkinlikleri sürdürememek demektir. Kayyım demek aslında yerel demokrasinin yerelden ve yerinden yönetim mekanizmalarının, belediye meclislerinin feshedilmesi demektir. Kayyım demek aslında bir tür sömürge valisi ve kaymakamı gibi davranmaktır.
Kayyım tehdidini Demokles'in kılıcı gibi tepelerinde sallandırdılar
Bunların hepsini gördük, yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. 3 yıldır bunu yaşıyoruz. Biz bu iş başladığı zaman buradan, bu meydandan bütün Türkiye’deki demokrasi güçlerine, siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, derneklere ve herkese dedik ki "bakın zannetmeyin ki kayyım rejimini oluşturmak sadece HDP’nin sorunudur. Bunu sadece HDP’nin, Kürt halkının sorunudur diye düşünmeyin. Bugün bu mesele bu coğrafyada ortaya çıkıyor ama yarın bu mesele, bu musibet Türkiye’nin her tarafına yayılacaktır. Onun için bugün tavır almazsanız, bu gerçekle karşı karşıya kalacaksınız" dedik. Haklı çıktık. Batıda da beğenmedikleri belediyelerin çalışmalarını engellemek için kayyım atadılar, bazılarına ya da kayyım tehdidini Demokles'in kılıcı gibi tepelerinde sallandırdılar.
Bu iktidar her türlü demokrasi düşmanlığını yapmaya hazırdır
Yetmedi, şirketlere atadılar, üniversitelere Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atadılar. Bunlar aslında bu kayyım rejimini Kürdistan coğrafyasından başlatıp Türkiye’nin her tarafına yaydılar. Söylediklerimizde haklı çıktık. Uyarlarımızda haklı çıktık. Bir kez daha gördük ki ancak ve ancak Türkiye’deki demokrasi ihlallerine, hak ve özgürlük ihlallerine, hukukun çiğnenmesine, özgürlüklerin çiğnenmesine hep birlikte, amasız fakatsız karşı durmalıyız. Aksi takdirde bu iktidar bulduğu bütün boşluklarda her türlü demokrasi düşmanlığı, hukuksuzluğu yapmaya hazırdır. Hele hele böyle içişleri bakanı varken, defalarca yapmaya hazırdır. O nedenle aslında bildiklerimi daha fazla anlatıp uzatmak istemiyorum.
Muhalefete çağrı: Gelin kayyım rejimine son vereceğinizi kamuoyuna açıklayın
Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bütün muhalefet partilerine, bütün muhaliflere, sivil toplum kuruluşlarına, derneklere, vakıflara, meslek birliklerine, çevre hareketlerine, gençlik hareketlerine, Türkiye’deki demokrat ve vicdan sahibi bütün yurttaşlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin bu kayyım rejimine karşı mücadeleyi birlikte sürdürelim. Siyasi muhalefete söylüyorum, kayyım rejimini nihai olarak sonlandıracağınıza dair açık ve net, iktidara geldiğinizde asla kayyım rejimine izin vermeyeceğinizi, sandık hukukunun, seçim hukukunun ve adaletinin, halkın iradesinin asla gasp edilmeyeceğine dair halka söz verin.
Bu halk kayyımı savunanları cezalandırır
Önce Kürt halkına sonra bütün halklara söz verin. Aksi takdirde ama fakat diyerek şöyle olur, böyle olur diyerek kayyım rejiminin orasını burasını savunmaya kalkarsanız, bu halk sizi sandıkta, kayyım getirenleri cezalandırdığı gibi cezalandırır. Bunu bilin ve bir kez daha açık net söylemiş olalım.
İktidar kayyımın ne olduğunu ilk seçimde görecek
Çok iyi biliyoruz, bütün arkadaşlarımız, milletvekillerimiz, il ve ilçe yöneticilerimiz, seçmenlerimiz, PM üyelerimiz, hepimiz saha çalışmalarında Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin kararlı mücadelesini görüyoruz. Özellikle Kürt halkı, Kürdistan coğrafyasında yapılacak ilk seçimlerde bütün bu 3 yıllık kayyım pratiğinin sandıkta cevabını verecek. İktidar görecek, kayyım uygulamalarının ne anlama geldiğini. Genel seçimde görecek. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde görecek. Eğer geri adım atmazsanız, seçilmişleri görevlerine iade etmezseniz, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde Kürt halkı ve demokrasi güçleri size cevabını verecek. Ondan sonra 2024’te yerel seçimler geliyor.
Halk hesap sormak için sabırsızlanıyor
Herkes zihnen hazırlanıyor. Yüreğiyle hazırlanıyor ve bu kayyım rejiminin hesabını sormayı, kendi iradesinin gasp edilmesinin, sandık hukukunun ve seçim adaletinin ortadan kaldırılmasının hesabını sormak için sabırsızlanıyor. O gün geldiğinde herkes görecek ki bölge halkı kayyımların cevabını 2024 yerel seçiminde dün kazandığımızdan çok daha fazlasını kazanarak, Kürt halkı bulunduğu coğrafyada Arap halkı Türk halkıyla beraber yerel yönetimleri idare edebilir. Kendisini yönetebilir. Kültürüne, anadiline sahip çıkabilir, çıkacaktır da. Bunu 2023 ve 2024’te göstermiş olacağız. Bu mücadelede yolumuz açık olsun, hiç moralimizi bozmadık, hiç diz çökmedik ve çökmüyoruz, bundan sonra da bildiğimiz doğru yolda, demokratik siyaset kulvarında kararlı bir biçimde mücadelemizi sürdüreceğiz. Geleceğimize, siyasi irademize sahip çıkacağız. Bundan eminiz. Mutlaka başaracağımızdan eminiz. Yolumuz açık olsun. An serkeftin an serkeftin.
19 Ağustos 2022