Kemalbay: AKP koltuk değnekleri ile ayakta duruyor

İSTANBUL - AKP ve Tayyip Erdoğan’ın polis, asker ve yandaş medyadan oluşan koltuk değnekleri ile ayakta durabildiğini kaydeden HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, bu rejimin en zayıf döneminde olduğuna dikkat çekti. Partisinin 3'üncü kongresine yönelik, "Umutla yeni dönemi karşılaşacağız" diyen Serpil, "Umut çalışkanların rüyasıdır. Biz de çalışarak, direnerek, yeni politikalar ve çözüm önerileri ortaya koyarak bu süreci hazırlıyoruz" diye ifade etti. 

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, 11 Şubat'ta Ankara'da yapılacak 3'üncü olağan kongre öncesi ajansımızın sorularını yanıtladı. İktidarı "AKP-Erdoğan" rejimi olarak tanımlayan Serpil, bu rejime karşı tüm demokratik kesimlerin yan yana gelmesi ve ortak mücadele etmesi gerektiğine dikkat çekti. "Umut çalışkanların rüyasıdır" diyen Serpil, HDP'nin 3'üncü kongresinin ‘muhalefet şenliğine’ dönüşeceğini söyledi. 

‘Hayır HDP bitmez, bitmiyor, çünkü HDP halk!’

*2017 yılı baskıların, ihraçların, katliamların yaşandığı yoğun bir yıl oldu. Öncelikle siz HDP açısından 2017’yi nasıl özetliyorsunuz, kısaca değinebilir misiniz?

2017 yılı bizim için tam bir mücadele yılı oldu. Devlet, HDP’yi yok edebilmek için olabildiğince saldırdı. Eş başkanlarımız 4 Kasım darbesi ile tutuklanmıştı, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız tutuklanmıştı. Bu bir tasfiye hareketiydi. Şöyle düşündüler, ‘Eğer, biz tutuklarsak, gözaltına alırsak, vekilliklerinizi düşürürsek,  HDP'yi bitirebiliriz.’ Ancak, 2017 bittiğinde şunu gördüler: Hayır HDP bitmez, bitmiyor, çünkü HDP halk!

*Bugünlerde, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Başkanı Devlet Bahçeli yeni ittifaklar için bir araya geldi. 2019 sürecini düşündüğünüzde, bu ittifaklar Türkiye halkları için ne ifade ediyor? 

Sanırım, Türkiye demokrasisi açısından bakmak gerekir. Bugüne kadar kendini devletin sahibi olarak görenler;  neoliberal ve tekçi politikalarını başka kılıkta sürdürüyor. Mehmet Ağarlar'ı,Bahçeliler'i çok iyi tanıyoruz biz. Bunlar imhacı ve katliamcı politikalarını yeniden uygulamak istiyorlar. Bunların buluştuğu nokta aynı. Bu kez kendilerini sürdürmek için Erdoğan - Bahçeli ittifakı ile karşımıza çıktılar.  Erdoğan'a popülist politikalarından kaynaklı verilen desteği sopaya dönüştürmek için kullanmak istiyorlar. 

‘HDP, faşizmi yenmek zorunda’

*Peki, HDP bu ittifaka karşı mücadele etmek için nasıl bir yol haritası izleyecek?

Önümüzde zorlu bir demokrasi mücadelesi olduğunun farkındayız. Erdoğan ve Bahçeli ittifakı, gözaltı, işkence, baskı, ihraçlar, bomba ile ayakta kalıyor. Hatta  OHAL ve KHK'ler ile ayakta kalan bir rejim var. Aslında nasıl bir 2018 ve 2019 öngördüklerini biz de gösteriyorlar. HDP, 2018’de en geniş demokrasi kesimlerini yan yana getirmek zorunda. Bunu başarmak zorunda! Zaten parti programı da bunu kapsıyor.  HDP, çoğulcu,  ekolojist, cinsiyet özgürlükçü, aynı zamanda emek sömürüsüne karşı duran, bütün inançlara saygılı bir yapıyı örgütlemek zorunda. Bunu en geniş hali ile yapmayı hedefliyoruz. 

Aynı zamanda HDP'nin az önce özelliklerini saydığımız bu yapıyı daha örgütlü bir hale getirip, faşist sömürü düzeninin karşısında, faşizmi yenmek gibi bir sorumluluğu var.   

'12 Eylül'ün postallarını Erdoğan giydi'

*Son KHK ile yasallaşan cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulamasına değinmek istiyorum. Tutuklular ve aileleri açısından çok yakıcı bir gündem. Yine faşizm ile tüm Türkiye’nin tek tipleştirilmesine dair adımlar atıldı zaten. HDP, tek tip kıyafet dayatmasına karşı ne yapacak?

Zaten büyük bir tutsaklık politikası izleniyor. 220 bini aşkın kişi hapishanelerde. Cezaevlerinde sistematik işkencenin yaşandığını biliyoruz. Siyasi tutsakları, siyasi kimliklerinden arındırmaya yönelik bir politika işletiliyor. Bunu 1980'lerden biliyoruz. 12 Eylül askeri darbesi de bunu uygulamıştı.  12 Eylül’de, tek tip giydirmek istemişti, kendi kimliğini kişiliğini terk etmeye zorlanmıştı tutsaklar ve 12 Eylül rejiminin sahipleri büyük bir direnişle karşılaşmıştı. Hatırlarsanız biz de son 15 yılda AKP- Erdoğan iktidarı döneminde, birçok kere 12 Eylül'le hesaplaşma noktasında tartışmalar yürüttük. Erdoğan'ın 12 Eylül rejimi ile mücadele ettiğine dair konuşmaları da duyduk. Şimdi aynı postalları Erdoğan giydi ve aynı şekilde cezaevlerine saldırıyor. Burada saldırılan şey aslında Türkiye'deki halkların, eşitlik ve demokrasi özlemidir. Nasıl ki 12 Eylül'de darbecilere karşı tutsaklar direndiyse, 12 Eylül'de Gültan Kışanak nasıl direndiyse yine tutsaklar direnecek ve kazanacak.

Tek tip sadece cezaevlerine dayatılan bir şey değil. Türkiye'nin tamamına dayatılan bir rejimdir. Aslında ‘tek tip’ olan Erdoğan rejimidir. Yerli ve milli adı altında halka sunduğu şey, tek tipliliktir. Farklılıkları yok etmeye, inkâr etmeye dayalı bu tekçi politikaya karşı, mücadele edeceğiz. Önümüzdeki dönem tek tipe yönelik mücadele dönemi olacak.

'Son KHK toplumun tüm kesimlerini hedefliyor'

*Sizce, sivillere yargı muafiyeti getirilmesini içeren KHK'ler ile hedeflenen bir iç savaş mı?

Yönetemiyorlar, bu yüzdende baskının dozunu arttırıyorlar. Yapılmak istenen şey, iç savaştan daha çok, aslında Zilan'ı, Maraş'ı, Çorum'u hatırlatan tarzda daha derin devlet denilen ya da Türkiye'nin mücadele dinamiklerini tasfiye etmeye yönelik katliam girişimleri olan bir yöntem.  Bu yüzden aslında KHK toplumun bütün kesimlerini hedefliyor. Bugün kim ki özgürlük istiyorsa bu KHK'lerle karşı karşıya. OHAL'i de şimdiye kadar ki KHK'leri de ortadan kaldıracak bir demokrasi mücadelesine ihtiyaç var.

*Peki, bu mücadelenin ekseni ne olmalıdır? 

Hukuku ve insan hakları mevzuatını yok sayan, uluslarası antlaşmaları yok sayan, Türkiye'yi dünyadan koparan bu faşist anlayışa karşı mücadele etmek gerekiyor. OHAL'in mağdur ettiği insanların sayısı milyonları buluyor. İlk yapılması gereken bu mağduriyetin ortadan kaldırılması.Ardından halkın iradesini açığa çıkartan bir zemin oluşturmalıyız. O zaman demokratik bir anayasayı tartışabiliriz, o zaman demokratik seçimleri tartışabiliriz. OHAL'e karşı direnmek, mücadelenin eksenidir. Sandık başında silahlar varsa siz halkın inisiyatifinden nasıl söz edebilirsiniz? Bu politikaların üzerine giden bir politikaya ihtiyacımız var. 

'Devlet oklarını kadınlara yönlendiriyor' 

*‘HDP bir kadın partisidir’ şiarının somutlaşmış halini önümüzdeki dönem ne şekilde göreceğiz?  

Bölge konferansları yapıyoruz. HDP'li olmayan ama HDP konusunda fikir belirtmek isteyen insanlarla da buluşuyoruz.  HDP'nin kadın partisi olma özelliği kendisini her yerde gösteriyor. Elbette biz bunu yeterli görmüyoruz. HDP'nin kadın partisi olma yolunda ilerleyeceği çok yol var. Türkiye'deki cinsiyet ayrımcı politikalar o kadar şiddetli ve siyasete katılım o kadar sınırlı ki, HDP bu konuda devrimci bir rol üstleniyor. 

HDP'nin en güçlü yanı kadınlar ve iktidar da oklarını bu güçlü yana yönlendiriyor. Yine kadın siyasetçilerimize saldırılar var. Kadınların asli görevini ev işleri ve üreme olarak tanımlıyorlar.Erkek egemen sisteme hizmet edecek tarz istiyorlar. Onların istediği kadın bu şekildedir. Oysa biz, parlamentoda, sokakta, kadınların özgülüklerinden söz ediyoruz.  Bağımlı bir kadın ilişkisinden söz etmiyoruz aksine bağımsız, özgür, eşit bir kadından söz ediyoruz. Bunun bedelini ödüyoruz, siyasetini yapıyoruz bunun kazanımlarını elde ediyoruz. Bu kazanımlara yönelik saldırılar var. Her zaman bu iktidarlar şunu gördü, kadınların mücadelesi böyle baskılar karşısında ortadan kalkmıyor. En son 25 Kasım bir kez daha gösterdi. On binlerce kadın sokaklara döküldü, toplumsal cinsiyet eşitliğinden ve özgürlüklerden yana tutum sergiledi. 

'Dini bu sömürü düzeninin şalı örtüsü haline getiriyorlar'

*Peki, 15 yıllık kadın politikalarını bir bütün olarak değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor, bu politikaların oluşmasında okullardaki eğitim sisteminin önemi nedir?

Türkiye'de son 15 yılda yaşanan cinsel istismarın arttığı,  cinsiyet eşitliğinin tamamen gerilediği ve yasal olarak da hakların kadınlar açısından geriye gittiği dönemi yaşıyoruz. Yine kadınlar devlet şiddeti ile karşı karşıya. Yine devlet, kadınların üzerine basa basa kendini yapılandırıyor. Dini, yeni rejimin örtüsü haline getiriyorlar. Dini, yeni tekçi, militarist, neoliberal rejimin şalı haline getiriyorlar. Yine sistemin devamı için okulları şekillendiriyorlar. Mesela okul öncesi sistemi, Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis ediliyorlar, değerlerin üretilmesi adı altında AKP-Erdoğan rejimine boyun eğen ve onun iktidarını yeniden yeniden üreten bir nesil yaratmaya çalışıyorlar. Bunun için de her şeyi Diyanet İşleri'ne bağlar oldular. Şuan okullarda bilimsel ve laik eğitim sisteminden söz edemeyiz. Ne oldukları belli olmayan çeşitli tarikatları okullarda görüyoruz.

Burada yine kadınların, kız çocuklarının üzerine basılıyor.  9 yaşındaki kız ve 12 yaşındaki çocukların evlenebileceklerini ifade eden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bugün binlerce insan laik eğitim istiyor ve ne yapacağız diye düşünüyor. Bu çok önemli bir nokta. Biz de onlarla birlikte laik eğitim için mücadele edeceğiz.

‘Erdoğan rejimi tükenme noktasında’

*11 Şubat’ta partinizin 3’üncü olağan kongresi gerçekleşecek. Kongrede hangi vurgular öne çıkacak?

HDP, ilkeler partisi olduğunu, Türkiye'de demokrasi mücadelesinin en önemli öznesi olduğunu bir kez daha ortaya koyacak. AKP - Erdoğan rejimi çok zor bir durumda. Aslında koltuk değnekleri ile ayakta duruyor. Asker, medya, polis, asker ve sivil paramiliter güçler olmasa bir gün bile ayakta kalamaz. 

Erdoğan rejimi tükenme noktasında bunun için güçlerimizi birleştirelim. 

'Muhalefet şenliği olacak'

*Peki, kongreye dair hazırlıkları okuyucularımızla paylaşır mısınız?

3'üncü büyük kongremiz, 11 Şubat'ta Ankara Arena'da gerçekleşecek. Eş başkanlarımız rehin alınmış durumda ve bu zamana kadar kolektif mücadele ile direndik. Atılım kongresi yapmak istiyoruz! Partimiz kendisini güçlendirerek yeni döneme hazırlık yapmak istiyor. Kadınlar, gençler, bütün renkler, halaylar, horonlar adeta bir muhalefet şenliği olacak. Faşizme karşı antifaşist bir cephenin nasıl örüleceğini göstereceğiz. On binler akacak bu kongreye. Umutla yeni dönemi karşılaşacağız. Umut çalışkanların rüyasıdır. Biz de çalışarak, direnerek, yeni politikalar, çözüm önerileri ortaya koyarak bu süreci hazırlıyoruz. 

*Son olarak kongre öncesi demokratik kesimlere çağrınız nedir?

Herkesin huzur içinde olduğu sömürünün, baskının, şiddetinin ve tutuklamaların olmadığı günlere ihtiyacı var Türkiye’nin. Demokratik bir ülkede eşit ve özgür ortak bir toplum inşa edebiliriz, hepimizin buna ihtiyacımız var. HDP projesi de tam olarak bunu amaçlıyor. Ortak vatanda, özgür demokratik bir toplum, cinsiyet özgürlükçü bir toplum yaratmak için yola çıktık. Doğanın ve emeğin savunulduğu bir toplum yaratmak için mücadele ediyoruz. Bunlar sadece HDP'ye oy verenler için bize zıt gibi görünen kesimler için de gerekli.  

Türkiye'de bu gerçekleşebilir. Toplumun büyük bir kesimi bunu gördüğü için insanlar konuşturulmuyor.  Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak,  Selahattin Demirtaş, akademisyenler, gazeteciler toplumun en önemli insanları, aydınları, bu nedenle cezaevinde… Bu saldırlar karşısında, bu iktidar karşısında hızlı bir şekilde çoğulcu ittifakı yan yana getirmeliyiz. Kaybedecek zamanımız yok.

Röportaj: Evrim Kepenk
18 Ocak 2018