Kemalbay: Barajlar yıkılsın MHP de yararlansın

Kadın Meclimiz ve TJA öncülüğünde, "Tecrit Kaybedecek Özgürlük Kazanacak" sloganıyla Diyarbakır’da düzenlenen miting, binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti. Mitingde Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay, Diyarbakır Milletvekilimiz Feleknas Uca ve TJA Aktivisti Ayla Akat Ata konuştu. Kemalbay, Ata ve Uca’nın konuşmalarından öne çıkan ifadeler şöyleydi: 

Serpil Kemalbay: 

4 Kasım seçilmiş siyasilere karşı bir darbeydi. “Neden böyle bir darbe yapıldı” sorusu sorulduğunda, Türkiye egemenlerinin, Erdoğan - Bahçeli ittifakının, Erdoğan rejiminin Kürt düşmanlığı üzerine kurulmuş bu ittifakın sizlerin iradesine yaptığı saldırıyı görüyoruz. Bu ülkenin egemenleri aslında bu savaştan besleniyorlar. Bunun karşısında HDP, barışı ve özgürlüğü savunmak için direniyor. 

Türkiye Cumhuriyetinin 94. yıl dönümü kutlandı. Peki demokrasinin kaçıncı yılını kutladık? Demokrasisiz bir cumhuriyet halklara ne verebilir? Bizler Türkiye’nin demokratikleşme sorununu çözmek için bu mücadeleyi veriyoruz. Bugün zindanlardaki tüm yoldaşlarımızı demokratikleşme mücadelesinin bedelini ödüyorlar. 

Onlar istiyorlar ki her siyasi talep silahla ezilsin. Onun için her gün bir katliam işliyorlar. Cizre’de, Sur’da gerçekleştirdikleri katliamlar Kürt sorununu demokratik yolla çözmek isteyenleri yok etme politikasının sonucudur.

Sizler, siz bu mücadelenin neferleri, demokrasi mücadelesini yükseltmekten bedeli ne olursa olsun geri durmuyorsunuz. Biz HDP olarak sizlere layık olmaya çalışıyoruz. Sizlerin sözü, sesi olmak için çalışıyoruz. 

Bu ülke 2013-15 arasında gerçek sorunlarını konuşmaya başladı. İşsizliği, ekolojiyi, kadınları konuşmaya başladı. Başka bir Türkiye için, halklar bütün farklılıklarına saygı duyarak bu mücadeleyi yükselttiler. Bu mücadele 7 Haziran’ı getirdi. Biz öyle doğru ve önemli bir şey yapıyoruz ki aslında tüm Türkiye halklarının kaderi bu mücadelenin başarısına bağlı. Çünkü bizler bu toprakların en diri demokrasi dinamiğiyiz. Faşizme karşı en önde koşan partisiyiz. Bunun için sizlerle ne kadar gurur duysak azdır. 

Erdoğan rejimi tükenmişlik sendromu yaşıyor

Neden savaş bu kadar yükseltiliyor? Bu sorunun cevabı İmralı’daki tecritle açıklanabilir. Eğer siz Sayın Abdullah Öcalan’ın demokrasi projesini bir kenara koyuyorsanız size sorarız; “sizin projeniz ne”. Bugün Erdoğan rejimi tükenmişlik sendromu yaşıyor. Erdoğan rejiminin halklara vereceği hiçbir şey kalmadı. Sadece silah, sadece yok sayılma, sadece tecrit. Artık halkların bu yok sayılmışlığa tahammülü kalmadı. Bu nedenle Sayın Öcalan üzerindeki hukuksuzluğun sonlanması, mutlak tecridin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bizlerin de demokrasi önündeki engelleri hep birlikte aşmamız gerekmektedir. 

Rojava’yı ilham alarak demokratik bir toplum inşa ediyoruz

Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması demokrasi önündeki engellerin kalkması demektir. Bu toplumun demokratik dönüşüme el birliği ile götürülmesi anlamına gelir. Demokratik siyasetten korkanlar bizleri hapsederek abluka altına alabileceklerini sanıyorlar. Oysa Rojava’da bir güneş doğuyor, 100. yılı kutlanan Ekim Devrimi'nin bir benzeri yaşanıyor. Rojava’da halklar birlikte nasıl yaşanacağını biliyor, bunu el birliği ile hayata geçiriyorlar. IŞİD faşizmine karşı kazanılan savaşın ardından demokratik bir toplum inşa ediliyor. Biz Rojava’yı ilham alarak demokratik bir toplum inşa ediyoruz. 

AKP Genel Başkanını insanlığa davet ediyorum

AKP Genel Başkanı ne diyor: “Müslüman kadınlar sizin de çok çocuk yapmanız lazım. Çünkü teröristlerin 15 çocuğu var.” Siz hiç bugüne kadar böyle bir cümle duydunuz mu? Bu ülke pek çok faşist iktidar gördü ama böyle bir cümle duymadı. AKP Genel Başkanını sizlerin huzurunda insanlığa davet ediyorum, insanlığa! Bu coğrafyada kimin çok çocuğu var? Çok çocuklu dediğimizde kimi anlıyoruz? Kürtleri. Kürtleri terörist ilan eden, ötekileştiren bu siyaset anlayışını kınıyoruz. Bu ötekileştirme diline, bu nefret diline, bu ırkçı dile lanet olsun!

Erdoğan’ın zehirli dili halkları kışkırtıyor

Bu dil, bu üslup bu ülkeyi karanlığa sürüklüyor. Bugün iktidarının sonuna gelmiş olan Erdoğan rejimi Kürt düşmanlığı yaparak tutunmaya çalışıyor. Kürt düşmanlığı ile, Ergenekoncu, ırkçı tayfayı da yanına alarak savaş suçlarını örtmeye, tek adam rejimini kurmaya çalışıyor. Biz bu ırkçı iktidara yol verecek miyiz? Bizler halkların özgürlüğü ile, eşitliği ile tüm coğrafyamızda bu cinsiyetçi, ırkçı, militarist iktidara dur diyeceğiz!
Diyor ki; “Eğer siz kendinize Kürt diyorsanız müslüman değilsiniz”. Bu öyle zehirli bir dil ki halkları öyle kışkırtıyor ki, bizlerin nerede yaşıyorsak yaşayalım bu ötekileştirici politikaların karşısında durmalıyız. 

Daha çok insan ölsün diye kadınlar daha çok doğursun istiyor

Bütün kadınların Erdoğan’a cevap vermesi gerekiyor. Bedeni, bir kuluçka makinesi gibi bu ülkenin iktidarına askerler yetiştirilsin, İdlib’de Suriye’de ölsün diye askerler yetiştirsin diye bakılıyor. Bu ülkenin kadınlarının bedenlerine kömür madenlerinde ölecek çocuklar doğursun diye bakılıyor. Kadın cinayetlerinde, inşaatlarda, panzer cinayetlerinde ölenler. Bu ülke ölümler yaşıyor ama AKP Genel Başkanı Erdoğan kadınlar daha çok doğursun ki daha çok insan öldürebileyim, daha çok insanı savaşa sürebileyim istiyor. 

Bu coğrafya Vedat Aydınların, Mazlum Doğanların coğrafyası. Amed demek direniş demektir. Amed demek özgürlük için mücadele demektir. 

Türkiye’nin yarısı seçmediği kişiler tarafından yönetliliyor

Bu tükenmiş iktidar Kürt illerinde belediyelere kayyum atadı. O zaman dedik ki bu bir işgaldr, darbedir. Ne oldu? Şimdi metropollere de kayyum atanıyor. Çünkü Kürtlere, ezilenlere sessiz kalırsanız o canavar sizin de kapınıza dayanır. Türkiye halkları bu coğrafyanın acılarına göz yumduğu müddetçe kendisi de büyük acılar yaşamaktan kurtulamıyor.

Bugün Türkiye’nin neredeyse yarısı seçmediği kişiler tarafından yönetiliyor. Türkiye’nin bugüne kadar iyi kötü seçimleri vardı. Onu bile yok ettiniz. Çünkü seçimlere gidilirse Kürtlerin bir milim bile durduğu yerden geriye gitmediğini görecekler. Çünkü HDP hala baraj üstünde. 

Barajlar yıkılsın MHP de yararlansın 

Şimdi barajları indirmekten bahsediyorlar. Biz demokrasiyi sadece kendimiz için değil halklarımız için, ezilenler için istiyoruz. Biz barajın yıkılmasını, tüm anlayışların temsil edilmesini istiyoruz. Parlamentoda bütün görüşler temsil edilsin diyoruz. Bizler bugüne kadar barajlarla siyasi iradesi parlamentoya yansıtılmayan bir siyaset olarak bunu söylüyoruz. Bundan MHP de yararlanırsa yararlansın. Kim yararlanırsa yararlansın barajlar yıkılsın. 

Bizler istiyoruz ki Türkiye barış içinde ortak bir vatanda, farklılıklarla birlikte çoğulcu bir demokrasiyi hayata geçirsin. Türkiye bu 90 yıllık handikaptan çıkabilsin. Bunun için bırakın siyasetin önü açılsın. Bırakın demokratik siyaset konuşsun. Tecride son verin, zindanlar yıkılsın, siyasi tutsaklar özgürleşsin. Zindandaki yoldaşlarımıza, sürgündeki yoldaşlarımıza sözümüz var. Bizler bu mücadeleyi başarıyla, dayanışma ile sonuçlandıracağız. 

Tek adam rejimi hepimize düşman 

Bugün Türkiye’de bu tek adam rejiminden sadece Kürtlerin canı yanmıyor. Tek adam rejimi Aleviler,kadınları, emekçileri de korkutuyor. Tek adam rejimi hepimize düşman. O zaman bizler birleşerek bu mücadeleyi kazanacağız. Bu mücadeleyi mutlaka kazanacağımız, özgürleşeceğimiz günlere taşıyacağız. Birlikte kazanacağız, özgürlüğü, barışı, demokrasiyi kazanacağız. Bu bizim Türkiye halklarına sözümüzdür.

Feleknas Uca:

Onurlu Amed halkı, hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bütün baskı ve engellemelere rağmen, burada toplanmanız, mitingimize teşrif etmeniz, en büyük başarımızdır. Bugün burada güneşimizle beraberiz. Güneşimiz burayı da anlatmış.

Bildiğiniz gibi 25 Kasım Dünya Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’dür. Kadınların maruz kaldığı katliam, kırım, şiddet, taciz ve tecavüz; bütün dünyada karşısında durulması ve mücadele edilmesi gereken bir konu olarak güncelliğini koruyor. Biz de burada bu gün vesilesiyle, “Tecrit kaybedecek, özgürlük kazanacak” şiarıyla buradayız. Bugün burada Amed halkı kendi gerçekliğine, kendi iradesine ve kendi tarihsel hakikatine sahip çıkıyor, bu meydanda görünen gerçek budur. Bugün burada verilen mesaj da budur.

Tarihte birçok kez görüldüğü gibi, bugün de Kürt halkı maruz kaldığı baskı ve zulüm politikalarına boyun eğmedi ve görünen o ki hiçbir zaman boyun eğmeyecek. Gelin hep beraber tilililerimizle bütün tutsaklarımıza, eşbaşkanlarımıza ve güneşimize selamlarımızı gönderelim. İçinden geçtiğimiz süreç Kürt halkı ve bütün halkların kendi gelecekleriyle ilgili çok önemli bir dönemece tekabül etmektedir.

Çözümün anahtarı Öcalan’dır 

Bugün burada hepimiz Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecride hayır diyoruz. İki buçuk yıldır Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış bir tecrit politikası uygulanmaktadır. Fakat bunu herkesin iyi bilmesi gerekir ki 2013-2015 yılları arasında da görüldüğü gibi, özgürlüğün mimarı ve çözümün anahtarı Sayın Abdullah Öcalan’dır. Hepinizin de bildiği gibi, çözüm sürecinin sonlandırılmasıyla beraber bu topraklarda şiddet ve çatışmalar arttı.

Buradan, Amed’den tekrar Hükümet ve bütün dünyaya seslenmek istiyoruz. Sayın Abdullah Öcalan özgürleşmediği sürece, mevcut sorunların hiçbiri çözülmeyecektir. Bu vesileyle bugün burada sadece “Tecride hayır” demiyoruz, aynı zamanda “Sayın Öcalan’a Özgürlük” diyoruz. Bunun için de size, iradesine sahip çıkan Amed halkına teşekkür ediyoruz. Bugün tekrar ayan olan şey, tarih kendini bu uğurda feda edenleri mutlaka yazacaktır.

Bu mitingin ön çalışmasında emeği geçen halkımıza, vekil arkadaşlarımıza ve bütün arkadaşlara teşekkür ederiz ve tekrar belirtmek isterim ki “tecrit kaybedecek, özgürlük kazanacak” diyoruz. Kimse güneşimizi karartamayacaktır.

Ayla Akat Ata:

Bu meydan çok miting gördü. Hatta ve hatta 5 Haziran mitinginde canlarımızı bu meydanda bıraktık. Burada yaptığımız mitinglerin değişmeyen bir konusu var. Bu gündem 1999’dan bu yana değişmedi. Dönemin Başbakanı, Sayın Öcalan için “neden bize teslim edildi bilmiyoruz” dediğinden bugüne yapılan mitinglerimizin hiçbirinde gündemimiz değişmedi. Halkımız alanlarda Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü haykırdı. Bu ülkeyi yönetenler de bunu çok iyi bildikleri için 3 Ocak 2013’te İmralı Cezaevinde bir süreç başlatıldı. Biz demokratik çözüm süreci dedik. En kutsalımız olarak gördük, çünkü canlar toprağa düşmüyordu. Genç, yaşlı, kadın,  asker, polis, gerilla… Canlar toprağa düşmüyordu. Bu yüzden bu süreç kutsalımızdı. Ama bu süreç sonlandırıldı. İmralı Cezaevinin kapıları kapatıldı. 

İmralı kapıları bize değil demokratik çözüme kapandı 

Peki, İmralı Cezaevinin kapıları halka, anaların yüreklerine, kadınlara kapatılabilir mi? Gençlere kapatılabilir mi? Bu kapılar bize kapanmadı. Bu kapılar demokratik çözüme kapandı. 

“Tecrit kaybedecek özgürlük kazanacak” kampanyamızla yine alanlardayız. Dünyadaki tek çok kimlikli ülke Türkiye değil, tek çatışma yaşanan ülke Türkiye değil. Bu ülkelerin hepsinde bir deneyim var. Biz bu noktada hazır olduğumuzu, toplumsal barışı inşa etmeye hazır olduğumuzu haykırmak için bir kez daha buradayız. Tecrit kaybedecek özgürlük kazanacak diyoruz. 

99’dan bu yana devam eden, dünyada eşi ve benzeri olmayan bir tecrit. 2006’da topladığımız ve 2007’de TBMM’ye de teslim ettiğimiz imzalar vardı. Halkımız, Sayın Öcalan siyasi irademdir demişti. Yüzler binler değil tam 3 milyon 300 imza noterden tasdik edildi. Başta parlamento olmak üzere ilgili her kesime iletildi. “Öcalan’a özgürlük” talebi bir süre sonra sınırları aştı ve 10 milyon 328 bin imza toplandı Sayın Öcalan’a özgürlük için. Bu imzalar da TBMM, AP ve ilgili tüm kesimlere teslim edildi. Örnekleri TBMM arşivindedir. 

“Demokratik Ulus” çözümün olmazsa olmazıdır

Şimdi hükümet ne yapacak? O halkın iradesini görecek. Hepimizin sırtında 100 binlerin sesi var. 100 binlerin sesi olmaya buraya geldik, bu meydanda toplandık. OHAL koşullarında Diyarbakır’da toplandık. Bu ses kısılabilecek bir ses değil. 7 Haziran’da demokratik ulus projesi, Sayın Öcalan’ın sorunların çözümü olarak ortaya koyduğu bu sistemin mümkün olduğu ve halkların hep beraber sonuç almasının mümkün olduğunu ortaya koyan projesi 6 milyon insanın oyuyla tüm dünyaya yansıdı. Demokratik Ulus çözümün olmazsa olmazıdır. Demokratik Ulus, Ortadoğu’daki tüm sorunların çözümünün anahtarıdır. Bunu görenler eninde sonunda o tecridi kaldıracak ve demokratik çözümün kapılarını aralamış olacaklar. İşte biz o günün takipçisiyiz. 

Cumhurbaşkanı “kardeşlerinin” artmasından neden rahatsız

Özgürlüğe sevdamız tartışılamaz. Ama bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Kardeşlik hukuku ile gerçekleştireceğiz. Daha dün Cumhurbaşkanı kardeşlik hukukunu tartışma konusu yaptı. Ben 10 çocuklu bir ailenin son çocuğuyum. Eğer bu gerçek, geniş aile yapısı bu ülke içinde tehdit olarak algılanıp kamuoyuna tehdit olarak lanse ediliyorsa bunun tehlikesini işaret etmek de kadınların görevidir. Eğer bir kardeşlik hukuku varsa, Sayın Cumhurbaşkanı “kardeşlerinin” artmasından neden rahatsız, neden bunu tehdit olarak algılar.

MGK’nın Kürt halkının nüfusu konulu gizli gündemi açıkça deklare ediliyor 

Kardeşlik hukukunu, eşitlik hukukunu inşa etmek için kadınlar yola çıktılar. Gerisi Cumhuriyet tarihi boyunca bizim geniş aile yapımız tehdit olarak algılandı. Bu İttihat Terakki zihniyetinden geliyor. Bugün üzücü olan gerçek de şu: eğer bu bir tehdit olarak algılanıyorsa MGK toplantılarının Kürt halkının nüfusu konulu gizli gündemi açıkça Türkiye kamuoyuna deklare ediliyor. Bunun adı halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, kini büyütmek, halkı kutuplaştırmaktır. Biz kadınlar bunun yaşanmaması için buradayız, hazırız. 

Bugün OHAL koşullarında bir araya gelmemizin sebebi ortak acılarımızdır. Birbirimizin elini tutup kaldırdığımızda görülmesi gereken kardeş olduğumuzdur. Dün Sincan Cezaevinde Muş Milletvekilimiz Burcu Çelik’le görüştüm. Dedi ki; “seçilmiş olan biz değiliz, halkımızdır. Eşitlik, özgürlük diyen halkımızdır.” Asıl biz sizinle gurur duyuyoruz. 

O sandık eninde sonunda kurulacak 

Bakın belediyelerimize kayyum atandı, eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz cezaevinde. Ama biz bu mücadeleye vekillik, belediye başkanlığı için başlamadık. Bizim bu mücadeleye başlama gerekçemiz, halkımızın özgürlük iddiası. Bugün bu meydandan Tarakya’ya kadar duyulan bir iddiadır bu iddia. Biz tutsak edilmiş olabiliriz ama siz varsınız. Eninde sonunda o sandık yine kurulacak. 

11 Kasım 2017