Kemalbay: İster sarayda ister evde hiçbir reisi kabul etmiyoruz

Kadın Meclisimizin "Bu Böyle Gitmez, Kadınlar İzin Vermez" diyerek başlattığı kampanyanın tanıtım etkinliği bugün, İstanbul Şişli Kenter Tiyatrosu'nda gerçekleştirildi.

Etkinliğe çok sayıda kadın kurumlarından temsilciler ile birlikte Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay, Kadın Meclisi Sözcümüz Besime Konca ve Kadın Meclisi üyelerimiz katıldı.

Etkinlikte söz alan Kemalbay ve Konca şöyle konuştu:

Serpil Kemalbay

Sêvê, Pakize, Fatma; onlar özgürlüğün peşindeydiler, özgürlüğe tutkundular. Onların özlemi, onların özgürlüğe tutkunluğu şimdi bize emanet. Özgürlük, demokrasi, eşitlik için yaşamını yitirmiş tüm kadınlara selam olsun.

Biz Türkiye’de, Kürdistan’da ve dünyadaki kadın mücadelesinin bu coğrafyadaki taşıyıcılarıyız. Kadınların bütün ezilmişliklerini, yok sayılmalarını ortadan kaldırmak için önemli bir mücadele yürüttük. HDP Kadın Meclisi bu coğrafyada hiç yaşanmamış bir kazanım elde etti. O büyük kazanımdır ki egemen güçleri bu kadar rahatsız etti. Özellikle siyasette eşit temsil ve hayatın her alanında kadınların kendine yer açması, kadınların toplumun her alanında iradesini ortaya koyması, kadınların mücadelesiyle, emekleriyle gerçekleşti. 

AKP-Erdoğan-MHP-Bahçeli rejimi bizlerin mücadelesinin önünü kesmek istiyor. 7 Haziran’dan bu yana söylemleriyle Türkiye halklarını birbirinden uzaklaştırmaya, kadınlar üzerinden siyaset yaparak kendi gerici, kadın düşmanı, halk düşmanı politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Bundan sonra da daha güçlü cevap vereceğimizi görecekler. 

Bugün Figen Başkan, Gültan Başkan, Sebahat Başkan, Çiçek Başkan, milletvekillerimiz, partililerimiz içerideyseler demokratik değerleri hiç durmadan savundukları içindir. Dışarıda da yine özgürlükler için mücadele eden kadınlara saldırılıyor.

Yaşadığımız tam bir faşist diktatörlüktür

Egemen siyaset kendini yeniden yapılandırmaya çalışıyor, biz de bunun adını koymaya çalışıyoruz bir süredir. Otoriterlik dedik, din tüccarlığı dedik, muhafazakarlaşma dedik. En sonunda da faşizmin kurumsallaştığı bir süreçten geçtiğimizi gördük. Yaşadığımız tam bir faşist diktatörlüktür. Biz nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu, kadınlar olarak nasıl bir yok sayılmayla karşı karşıya olduğumuzu söylemeliyiz ki buna karşı mücadelemizi örelim. 

Hiçbir zaman 16 Nisan referandum sonuçlarını unutmuyoruz, büyük kentlerin hayır dediğini unutmuyoruz. Bu mücadeleyi sürdüreceğiz. 

AKP-Saray rejimi, kadınların bedeni üzerinden kendi iktidarını şekillendirmeye çalışıyor. Bir zamanlar AKP Genel Başkanı Erdoğan, İstanbul’daki konutundan vapurdan inen kadınları izliyor ve onların kılık kıyafetiyle ilgili beyanda bulunuyordu. Ya da şort giydiği için kafasına tekme atılan Ayşegül Terzi hakkında önerilerde bulunuyordu bu ülkenin başbakanı. Bugün saldırılar ayyuka çıktı. Buraya gelirken bir tarikat temsilcisinin kadınlara yönelik ağza alınmayacak sözler söylediğine tanıklık ettik...

Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başka bir darbe yaşadığını, Fethullahçıların yerine yeni cemaatlerinin yerleştirildiğini hepimiz görüyoruz. Kendi otoriter faşist sistemlerini kurabilmek için, kadınları aşağı gören, kadınların itaat etmesini söyleyen, köhnemiş fikirleri çocuklarımıza öğretmek isteyenlere güçlü bir şekilde hayır dememiz gerekiyor.

Bazı hapishanelerin nüfusu kimi kentlerin nüfusundan fazla

Savaş politikalarını hayata geçiriyor, çocuklarımızı robotlar olarak görüyor, Kürt sorununu da savaşla çözebileceklerini söylüyorlar. Mevcut sistem Türkiye halklarına bombalar, silahlardan, hapishanelerden başka hiçbir şey veremiyor. Bazı hapishanelerin nüfusu kimi kentlerin nüfusundan fazla. Artık bebekler doğumhaneden anneleriyle birlikte cezaevlerine gidiyor.

Başkaldıran herkesin cezalandırıldığı, itaat etmeyen herkesin kriminalize edildiği bir dönemden geçiyoruz.

İster sarayda ister evde hiçbir reisi kabul etmiyoruz

Barışı kadınlar her zaman haykırdı ama bugün hem içeride hem bölgede savaşa sürükleniyoruz. Biz kadınlar savaş istemiyoruz. Bunun için de mücadeleyi yükseltmekten başka yol bilmiyoruz. Hiçbir reisi kabul etmiyoruz. İster sarayda ister evin içinde hiçbir reisi kabul etmiyor ve itaat etmiyoruz. 

Bu ülkeye barışı getirmek için mücadele eden Sayın Abdullah Öcalan bugün tecrit altında. Barış mücadelesi Sayın Öcalan’ın tecridine karşı mücadele yükseltilerek kazanılabilir. Çünkü Ortadoğu’da ve Türkiye coğrafyasında kadınların özgürleşmesine olanak tanıyan politikaların savunucusu olan, halkların birlikte yaşaması için politikalar geliştiren, barış sürecinin sorumluluğunu üstlenen bir kişinin tecrit altında olması bu savaşın devam etmesi anlamına geliyor.

İHA’lar bir masanın başında oturanlar tarafından kumanda ediliyor

Eskiden Beyaz Toroslar vardı. 2008 -2009’da Kürdistan’da ve Taksim meydanında nöbetler tutarak 90’lı yılları birbirimize anlatmıştık. Bu kayıplarla yüzleşebileceğimizi, ortak bir yaşam kurabileceğimizi söylemiştik. Bugün Lice’de Hakkari’de silahlı insansız hava araçlarıyla köylüler katlediliyor. Köylülerin katledildiğini söylemek suç oluyor. Bunu söyleyen milletvekillerin hakkında fezlekeler düzenleniyor. Bugün katledilen köylülerin köylerine gidilebilir. Onlara cenaze aracı bile vermeyerek, cami açılmayarak dışladılar, ötekileştirildiler ve tıpkı 90’lardaki gibi öcüleştirilmeye, yok saymaya maruz bıraktılar.

Bizler kadınlar olarak bu katliamlara bu yargısız infazlara asla izin vermeyeceğimizi, 90’lardaki hataya düşmeyeceğimizi, bu yargısız infazlara karşı mücadelemiz, dayanışarak yükselteceğimizi bir kez daha söylüyoruz. Lice’de bir kardeşimiz adresi saklı bir kurşunla yaşamını yitirirse hiçbirimiz özgür olamayız! 

Bu İHA’lar bir masanın başında oturanlar tarafından kumanda ediliyor. Bilgisayar oyunu oynar gibi insanların yaşam hakları ellerinden alınıyor. Buna karşı sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. ABD Afganistan ve Pakistan’da binlerce insanı bu yöntemlerle öldürdü. Bugün bunun özeleştirisini verenler var. Bizler bu katliamlara dur demeli, dur diyebilmek için de faşizmi durdurmamız lazım. Çünkü hukuk yok, demokratik siyaset ortadan kaldırıldı, insan hakları ayaklar altında. Saray’dan gelen talimatlara uyan yargıçlar tarafından milletvekillerimiz tutsak ediliyorsa bu ülkede hak, hukuk, adalet yoktur. Kimse güvende değil. Bugün gazeteciler, sosyalistler, kadınlar yargılanıyor. Bu sistemde kimse güvende değil. 

Bizim kazanımlarımız için öyle çok bedel ödendi ki bu kazanımlardan asla vazgeçmeyiz. Kadınlar hayatın her alanından uzaklaştırılıyor diyoruz. En çok da sokaktan, meydanlardan, çalışma alanından uzaklaştırılıyor. Perihan ırkçı bir saldırıyla öldürülüyor ve karşısında cezasızlık var. Benzeri birçok arkadaşınızı kaybettik. Bu cesareti nereden alıyorlar. Faşizmin temsilcilerinin kutuplaştırıcı politikaları böylesine kötü sonuçlar doğuruyor. 

Biz Türkiye’de yeniden demokrasiyi, adaleti, hukuku tesis etmek için mücadelemizi yükseltmek durumundayız. Kadınlar faşizmin kurumsallaşmasını asla kabul etmeyecek. Artık elimizdekileri korumak önemli bir hedef. Nevin özsavunmasını yapmak için şiddete başvuruyorsa demek ki bu ülkede kadınlar korunmuyor. Biz kadınlar el ele vererek Nevin’e de, Nuriye’ye de, Perihan’a da sahip çıkmak durumundayız. 

Türkiye’de HDP önemli bir demokrasi dinamiğidir. En önde mücadele ettiği için en çok bedeli ödüyor. Ama biz bu mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız. Figen Başkan’ın da dediği gibi zulmün gözünün içine baka baka bu mücadeleyi geleceğe taşıyacağız. 

Faşizme karşı mücadele ancak birlikte yürütülürse başarıya ulaşabilir. Kadınların sorunları ortak, özgün meseleleri var. Bu özgün meseleler etrafında bir araya gelmeliyiz. Demokrasi için birlikteliği başarmamız, en geniş çevreye ulaşmamız lazım. “Böyle Gitmez” kampanyası işte bunun için gerçekleşti. Faşizmi durdurmak için mücadeleyi birlikte örmemiz lazım. İnancımız sonsuz. Mutlaka birlikte kazanacağız. Kadınlar izin vermeyecek, kadınlar kazanacak.

Besime Konca

Zindanda hala rehin tutulan, özgür bedenleri ile aramızda olmayan fotoğrafları ile aramızda olan eşbaşkanımız, milletvekilleri ve belediye eşbaşkanı yoldaşları selamlayarak başlamak istiyorum.

Erkeğin her türlü şiddetine karşı, direniş içinde olan, itaat etmeyen, devlet şiddetine biat etmeyen kadınlar, gülüşü yasaklı kadınlar, iki kişinin yan yana gelmesine bile izin vermeyen devlet karşısında bu salonu dolduran yoldaşlar, hepiniz hoşgeldiniz.

Gücümüzü kadınların binlerce yıllık deneyiminden aldık

HDP Kadın Meclisi olarak kendimizi, HDP’yi bir kadın partisi olarak tanımladık. Kendimizi böyle tanımlarken sadece gücümüzü partimizden almadık, biz gücümüzü, cesaretimizi kadınların binlerce yıllık deneyimlerinden aldık ve “Böyle Gitmez, Kadınlar İzin Vermez” derken de bu tarihsel deneyimimize dayanarak bu sözü kurduk. 

AKP İktidarı 15 yıllık bir iktidar olmakla övünüyor, biz kadınlar iktidar olmakla övünmüyoruz, biz sadece 15 yıldır değil yüzyıllardır, binyıllardır mücadele ediyoruz.

Biz köleci sisteme karşı, kapitalist modernitenin burjuva akımlarına karşı emekçi kadınlar olarak mücadele ettik. Biz yıllara sığdıracak bir mücadele içerisinde değiliz biz tarihi bir mücadelenin içerisindeyiz.

"Böyle gitmez, kadınlar izin vermez" derken de kadına yönelik gerçekleştirilen her türlü şiddeti ortadan kaldırmak, demokratik özgür bir ülkede yaşayacaksak bunu kadının örgütlülüğü ile olacağını biliyoruz.

Türkiye tarihinde kadın mücadelesi büyük deneyimlere sahiptir. Sol sosyalist devrimci emekçi kadınlar olarak, sokakta fabrikada direniş meydanlarında bedeller ödedik. Kürt kadın hareketi olarak her türlü zulme boyun eğmemiş bir deneyime sahibiz. HDP’nin 7 Haziran’da elde ettiği başarı bir kadın başarısıydı. Bu başarıya yeni bir başarı eklemek için bu kampanyamızı ev ev sokak sokak örgütlemek, etkinlikler, çalıştaylar düzenlemek, faşizme karşı kadınlarla el ele vermek bizim sorumluluğumuzdur. Faşizmin sindirmeye çalıştığı kadın kitleleri ile sokakta olarak, politika tartışarak bu saldırıları durdurabileceğimizi biliyoruz. Her arkadaşımızın bu çalışmaya bu güçle, bu moralle katılacağına inanıyoruz. 

Nasıl ki zindanda rehin alınan siyasi irademiz, nasıl ki politik düşüncelerinden dolayı zindana alınmış binlerce kadın tek tip elbiseye karşı direneceğiz diyorsa biz de dışarıda bize dayatılan tek tip yaşam biçimine karşı çoğulculuğumuzu ve yasaklanan gülüşlerimizi daha da güçlendirerek çalışmamızı yürüteceğiz.

Bugün de Cizre’de Sur’da Nusaybin’de yaşanan direniş, oradaki kadınların toprağını, kültürünü terk etmeyerek direnişi ortaya koyması, bizim de bu direnişi özgürlüğe götüren bir ivme olarak görmemizde kampanyamız çok etkili olacak. 

Biz etkinliklerimizi 25 Kasım’a kadar ara vermeden sürdürmek istiyoruz, 25 Kasım sonrası ile ikinci bir adım olarak yeniden eylemler ve etkinliklerle çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Katılan bütün kadın yoldaşlarımı, bu mücadelede bedeller ödeyen, emeklerini ortaya koyan tüm yoldaşlarımızı selamlıyorum. 

11 Eylül 2017