
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü vesilesiyle, Van'da kadınlar kötü hava şartlarına rağmen coşkuyla bir araya geldi.
Kadın Meclisimiz ve TJA tarafından organize edilen etkinlikte Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay ve Diyarbakır Milletvekilimiz Feleknas Uca konuştu. Uca ve Kemalbay şöyle konuştu:
Feleknas Uca:
Onurlu anneler, geleceğimiz olan gençler hepiniz hoş geldiniz. Kar, kış ve bütün engellemelere rağmen evinde oturmayarak, bu alanda toplanarak, bu kar ve kış soğuğunu içiyle ısıtan bütün katılımcılar, hepiniz var olun. Sakinelerden Delallere, Sêvê, Pakîze ve Ronahî’den Bêrîvanlara, bu direniş yolunda ilerleyen ve yolumuzu aydınlatan bütün kadınları selamlıyorum.
Bizler bugün burada, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde sadece kadına yönelik şiddeti değil, aynı zamanda halaylarımızla, tilililerimizle yüzümüzü ve yönümüzü güneşimize çevirip, güneşimizi selamlayacağız. Buradan eşbaşkanlarımızı, tutsak arkadaşlarımızı tekrardan selamlıyorum. İnanıyorum ki eşbaşkanlarımız ve bütün tutsak yoldaşlarımız da sizin selamlarınızı alıyor ve aynı sıcaklıkla sizi selamlıyorlar. Buradan söylemek istiyorum, eğer halkımız ayağa kalkarsa, biz hepimiz de ayağa kalkar ve faşizme karşı mücadelemizi beraber veririz.
Kürt halkının mücadelesi bugün haritaları değiştirebilecek bir güce erişti
Değerli halkımız siz de biliyorsunuz ki, Kürt halkı çok tarihi bir dönemden geçmekte. Sykes-Picot ve Lozan’dan sonra tekrar Ortadoğu’da yeni haritalar çizilmektedir. Kürt halkı tekrar iradesiz, mücadelesiz, kimliksiz ve temel haklarından mahrum bırakılmak istenmekte. Onun için de 4 parçada, bütün Kürtlere karşı ağır bir savaş konsepti devreye sokuldu ve Kürt halkının bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya dönük bir amaç mevcut. Bunlar Kürt halkını 50-100 sene önceki Kürtler sanıyor ama görünen o ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Kürtler eski Kürtler değil, Kürt halkı bir mücadele geleneğinden gelir. Kürt halkının mücadelesi bugün haritaları, siyaseti değiştirebilecek bir güce erişti.
AKP’nin Kürt halkı ve kadınlara dönük siyasetiyle ilgili birkaç noktaya değinmek istiyorum. Sizin de bildiğiniz gibi 4 Kasım’da siyasi bir darbe konsepti devreye sokuldu. Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere 12 milletvekilimiz tutuklanarak cezaevine konuldu. Hakkında fezleke düzenlenmiş tek bir milletvekilimiz yok. Bütün bu baskı zor uygulamalarına karşı bütün vekillerimiz, buna karşı mücadele etti, boyun eğmedi ve bu halkın vekili olduğu konusunda ısrar etti. Bizler halkımızdan aldığımız güçle, mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bizleri susturamayacağını anlayanlar, bu halkın iradesini yok sayarak belediyelere kayyumlar atadılar. Kadın isimleri taşıyan, barışı simgeleyen bütün park isimleri kayyumlar tarafından kaldırıldı. Park isimlerine bile tahammül edemediler, Barış Parkı isminden bile korktular. Van’a atanan kayyumların ilk icraatları kadın kazanımlarına saldırmak oldu. Her şeyden önce kadın belediye eşbaşkanlarımız tutuklandı, kadın kurumlarımız evvela kapatıldı. Çünkü kadınların aydınlatacağı bir toplumun önünde kimsenin duramayacağını iyi biliyorlar.
Erkekler şiddet uygulama cesaretini yasal düzenlemelerden alıyor
Bu ülkede kadına yönelik şiddet, en şiddetli haliyle artmaktadır. Şiddet, taciz, tecavüz, katliam bütün şiddetiyle artmaktadır. Kadınlar bu yönlü kapsamlı şiddet ve saldırılara karşı mücadelesini yürütüyor, yürütecek. Mesela Ekim ayında toplamda 40 kadın katledildi. Maalesef kadınlara bu denli saldırıların özneleri olanları koruyan yasal düzenlemeler yapılıyor ve bu şiddet dalgasının cesaretinin kaynağı bu yasal düzenlemelerdir. Ama bunu da iyi bilsinler, bu dünyada tek bir kadın da kalsa, bu faşist zihniyete karşı mücadele etmeye devam edecek ve kadın kırımına karşı hayır hayır hayır diyecek.
Çözümü mümkün kılacak tek kişi Sayın Öcalan’dır
Konuşmamın sonunda dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim. Son 2.5 senedir Kürt Halkı Önderi Sayın Abdullah Öcalan büyük bir tecritle karşı karşıya bırakılmış durumda. Yıllardır İmralı’dan herhangi bir haber alınmamakta, Sayın Öcalan’ın sağlığı ve güvenliği ile ilgili büyük bir endişe taşımaktayız. Onun için bizler burada sadece “şiddete hayır” demeyeceğiz, aynı zamanda bu meydanda hep beraber “İmralı tecridine hayır” da diyoruz. Hatta sadece “tecride hayır” da demiyoruz, bizler burada, bu meydanda “Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü istiyoruz” diyoruz.
Sayın Öcalan, düşünceleri ve felsefesiyle Kürt halkının tarihsel yürüyüşüne öncülük etmiş bir karakterdir. Sadece çözüm sürecine baksak bile özgürlük ve barışın mimarı Sayın Öcalan’dır. Bizler acil bir şekilde İmralı’ya bir heyetin gitmesini istiyoruz. Ya ailesi, ya avukatları ya da bir heyetin Sayın Öcalan’la görüşmesi gerekmektedir. Bakın Sayın Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan’la yaptığı son görüşmede ne demişti: “masada barış ve çözüm bulunmakta, eğer devletin bu sorunu çözmek gibi bir niyeti varsa, 2 kişi göndersin ve ben bu sorunu 6 ayda çözebilirim.” Burada AKP Hükümeti’ne seslenmek istiyorum. Ey AKP Hükümeti, Sayın Öcalan bu mesajı size gönderdiğinde sizler neden buna gözünüzü ve kulağınızı kapattınız, neden bu ülkenin barışının sağlanmasına katkı sunmadınız. Sayın Öcalan’ın çağrısı, tarihi bir çağrıydı, bu ülkeyi bu karanlıktan çıkaracak ve çözümü mümkün kılacak tek kişi Sayın Öcalan’dır.
Tekrardan hepinizi selamlıyorum, yaşam özgürleşecek, tecrit kaybedecek ve özgürlük kazanacak. Jin Jiyan Azadî
Serpil Kemalbay:
Sevgili kadınlar, bu karda, soğuk havada sizler buradasınız. Demokrasi, barış özgürlük için alanları terk etmiyorsunuz. İşte AKP-Saray iktidarı bu yüzden korkuyor. Çünkü sizin gibi demokrasi sevdalısı bir halk var ve asla vazgeçmiyor.
Dün Mısır’da bir camide IŞİD katliamı gerçekleşti. Bu katliamda yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Sivillere yönelik bu katliam asla kabul edilemez. Dünya halkları artık barışa kavuşsun, şiddet, savaş, çatışma bitsin istiyoruz. Bu yüzden de mücadelemizi sürdürüyoruz.
AKP-Saray rejimi Mirabel Kardeşler gibi Sêvê’yi, Fatma’yı, Pakize’yi katletti
25 Kasım’da alanları terk etmeyen bütün kadınlara, İzmir’e, İstanbul’a, Diyarbakır’a selam olsun. Mirabel Kardeşler, faşizme karşı mücadele ettiler ve katledildiler fakat onların mücadelesi bugün dünya kadınlarının meşalesi oldu. Türkiye’de de AKP-Saray rejimi Mirabel Kardeşler gibi Sêvê’yi, Fatma’yı, Pakize’yi katletti. Onların mücadelesini bir meşale gibi taşıyacağız.
Yerel yönetimleri daha güçlü bir şekilde alacağız
AKP-Saray iktidarı yeni bir rejim kurmak istiyor. Çünkü Kürt halkı özgürlüklerini istiyor, güneşin altındaki yerini istiyor, demokratik bir yaşam istiyor, kendi kendini yönetmek istiyor. Türkiye demokrasi güçleri, işçileri, emekçileri, kadınları özgürlük ve demokrasi istiyor. İşte bu AKP-Saray rejimini ve onun etrafındaki ittifak bir savaş kitlesi olarak saldırıyor. Bu şiddetin en ağır bedelini de kadınlar yaşıyor. Kadınlar hem erkek hem devlet şiddeti altında hayatı karartılmaya çalışılıyor. Fakat kadınlar susmayacak! AKP döneminde kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı. Çünkü gerici, itaatkar bir toplum yaratma politikalarını toplumun tüm alanlarına yaymış durumda. Bakın yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir diyoruz, fakat bu kadar yerel yönetimi kazanmış olmamıza rağmen belediyelerimize kayyum atanmış durumda.
Kayyum sömürgeciliktir. Halkın iradesini yok sayan, Kürt halkının kaderine hükmetmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bizim kadınların kamusal alana çıkmasını sağlamamızın ardından bütün kadın kazanımları kayyumlar tarafından gasp ediliyor. Kayyumlar kadın çalışanları işten atıyor. Fakat burada görüldüğü gibi baskılara rağmen Van halkı direniyor.
Türkiye halklarının bu kadar çok sorunu varken yolsuzluk iddiaları ile yargılanan Zarrab için üzülecek halimiz yok!
Bugünlerde AKP-Saray rejimi Zarrab’la yatıyor, Zarrab’la kalkıyor. Her an bir ekonomik kriz patlayabilir, savaş almış başını yürümüş, ancak iktidarın düşündüğü şey “Zarrab Amerika’da ne durumda”. Türkiye halklarının bu kadar çok sorunu varken rüşvet, yolsuzluk iddiaları ile yargılanan Zarrab için üzülecek halimiz yok! Biz demokrasi mücadelesi yürütüyoruz. Siyaseten yenemediklerinizi Türkiye’de almış cezaevine koymuşsunuz ama Zarrab’ın siyasi bir operasyonla tutuklandığını söylüyorsunuz.
Bizler yerel yönetimleri daha güçlü bir şekilde alacağız, daha güçlü bir şekilde parlamentoya gireceğiz.
Dün katil dediğin Esad’la masaya oturmayı düşünüyorsun da Kürt halkı ile neden masaya oturmuyorsun?
Suriye halklarının barışı için bir fırsat var. Siyasi bir çözümle masada çözülmek üzere. Ama AKP-Saray rejimi Kürtler bu masaya oturmasın diye elinden geleni yapıyor. Ayda üç kez Rusya’ya gideceğine bir kez olsun Kürt halkı ile görüş! Dün katil Esad dediğine bugün kardeşim demeye hazırsın. Peki sana soruyoruz bu kadar cenazenin geldiği bu coğrafyada niye Kürt halkı ile masaya oturmayı düşünmüyorsun? Dün katil dediğin Esad’la masaya oturmayı düşünüyorsun da Kürt halkı ile neden masaya oturmuyorsun?
Halkın olduğu her yerde HDP milletvekilleri olacaktır
Kürt düşmanlığı ile kendi iktidarlarını korumaya çalışıyor. Biz de diyoruz ki, cumhuriyeti demokratikleştirelim. Bunun için AKP’den beklentimizi yok. Türkiye halklarına sesleniyorum; Evlerinde katledilen kadınlara, çocuklara gözünüzü açın. Her seçim öncesi İmralı’nın kapısını çalanlar bugün bu kadar cenaze varken tecrit uyguluyor. HDP milletvekillerine de diyorlar ki cenazelerde ne işiniz var. Halkın olduğu her yerde HDP milletvekilleri olacaktır. Biz cenazelerin gelmediği, Kürt halkının kendini yönetebildiği, Alevi toplumunun korkusuz, kadınların özgür yaşadığı, işçilerin emeklerinin karşılığına kavuşabildiği bir ortak vatan yaratabiliyor muyuz? Biz demokratik bir anayasa için kolları sıvamalıyız. Kürt düşmanlığına karşı eşitliği, kardeşliği, ortak yaşamı savunmalıyız. Bu sorumluluk en çok Türkiye halklarına düşüyor. Çünkü Kürt halkı her zaman bunun mücadelesini yürütüyor.
Sizlere büyük bir saygı duyuyoruz. HDP’yi bu kadar baskı altında tutmalarının nedeni sizlerin sesi olması, halkı temsil etmesidir.
OHAL en çok kadınları vurdu. Buradan Nuriye öğretmene selam gönderelim. Nuriye öğretmenin mücadelesinin yanındayız. Nuriye öğretmen demokrasi mücadelesi veriyor tıpkı sizler gibi, Yüksekdağ gibi. Yüksekdağ’ın vekilliğini aldılar diye Yüksekdağ hiçbir şey kaybetmedi biz hiçbir şey kaymedik. O hala bizim milletvekilimiz. Tuğba Hezer hala bizim milletvekilimiz.
Kadın, yaşam, özgürlük diyen siz değerli yoldaşlarımızı bir kez daha selamlıyoruz.
25 Kasım 2017