
Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay, Ağrı il kongremizde yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kemalbay, şu ifadeleri kullandı:
Türkiye halkları son 2 buçuk yıldır barış, demokrasi ve emek mücadelesinde ağır bedeller ödüyor. Türkiye’nin kadim sorunlarını çözmek için hayatlarını ortaya koyan insanlar barış ve demokrasi için bir proje ortaya koymuştu. 100 yıllık tıkanıklık, sindirme, tekçi politikalar karşısında halkların emeğinin karşılığını alabileceğini 7 Haziran’da ete kemiğe büründürdük. İşte bugün karşı karşıya kaldığımız saldırılar, katliamlar halkların bu tercihine karşıdır.
Bize yönelik saldırıların sebebi özgürlüğü, eşitliği barışı istememizdir
Devletin bize yönelttiği saldırıların esas sebebi özgürlüğü, eşitliği, barışı, emeğin hakkını, kadınların her alanda var olmasını istememizdir. Kürt halkının kendi kendini yönetmesini istememizdir, ortak bir vatanda yaşamak istememizdir. Egemen iktidarsa “biz tekçiliğe devam edeceğiz” diyor. Tek tek sayıyor. Bizlerse “gökkuşağı gibiyiz” dedik. Her kimlikten, her renkten insanlar yaşıyor bu vatanda. Halkımıza tekrar tekçiliği dayatmak zulmü dayatmaktır.
Bu kadar şiddet, katliam, işkence hangi sorunu çözecek?
Bugünlerde ablukaların 2’inci yıl dönümünü yaşıyoruz. Halkın özgürlük taleplerine karşın topyekûn bir savaşla karşılaştık. Ablukalarla 1 yılı aşkın süren sokağa çıkma yasakları oldu. Bu dünya tarihinde görülmemiş bir şeydir. Halkın sağlığa, eğitime, ekmeğe, gündelik ihtiyaçlarına erişimi 2 yıldan fazladır engelleniyor. Böyle bir baskı ortamı, böyle bir zulümle nereye kadar gidecek bu iktidar? Bu kadar şiddet, katliam, işkence hangi sorunu çözecek?
Mevcut iktidar başka bir projeye sahip değil. AKP-Erdoğan iktidarı, devletin 100 yıllık statükosunu başka bir kılıkla bizlere dayatmaktadır. Fakat bizler mutlaka kazanıncaya kadar mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız. Çünkü onların yolu yol değil.
Erdoğan ikinci bir İsrail olmaya ant içmiş görünüyor
Bugün Bitlis’te Garzan Mezarlığını yıkan, oradaki cenazeleri alıp bilinmeyen yere götüren zihniyetin, İsrail zihniyetinden hiçbir farkı yoktur. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı hangi zulüm vardır ki Türkiye devletinin iktidarları bizim halklarımıza uygulamasın. Bugün Türkiye, bugün Erdoğan ikinci bir İsrail olmaya ant içmiş görünüyor. SİHA’larıyla, savaş yatırımlarıyla, İsrail’in Filistin halkına yaptıklarını Kürt halkına yapmak için elinden geleni ardına koymuyor.
İşte bu yüzden bu bütçe savaş bütçesidir. Bu bütçe halkımıza tank top olarak gidiyor Oysa sağlık olarak, eğitim olarak, kalkınma olarak gitmesi lazım. Ama bir avuç egemenin çıkarları korunacak diye bizim vergilerimizden elde edilen bütçe savaş bütçesi, zulüm bütçesi olarak geçti.
Cemile’nin cenazesi İsrail’de değil Şırnak’ta buzdolabında saklandı
Ey Erdoğan, dünya lideriymişsin gibi algı operasyonu yapma. Herkes seni biliyor. Filistin halkının derdi seni zerre kadar ilgilendirmiyor. İlgilendirseydi İsrail’le bu kadar ekonomik ilişki kurar mıydın? Mavi Marmara’da Kudüs ve Ankara arasında anlaşma imzalar mıydın? Bugüne kadar Filistin halkının yaşamına değen hangi adımı attın? Hangi ablukayı kaldırdın Filistin’de? Ablukayı kırmak yerine burada yeni ablukalar kurdun. Şırnak’ta Taybet Ana’nın cenazesi 7 gün sokakta kaldı, Cemile buzdolabında saklandı, Seyda evinin mutfağında vuruldu. Bunlar İsrail’de olmadı, Şırnak’ta oldu.
Medyayı eline aldı diye halklarımızı kandırabileceğini sanıyor. Ama bu halkın karnı böyle yalanlara tok. Ağrı halkı barış için bedenini ortaya koyan bir halk. Diyadin’de askerle gerilla arasına girdi, “yeter artık bu savaş, barış olsun” diye direndi. Bu halk özgür, onurlu ve barış içinde yaşamak istiyor. Fakat AKP-Erdoğan iktidarı bugüne kadar Kürt halkına dayatılan imha politikalarını bir kez daha siyasal İslam sosuyla bulayarak, kendisine 15 yıl önce verilen kredileri harcayarak Ergenekoncuların sopası olarak ortaya koydu.
“Yeni bir Kobanî istemiyoruz” demek “IŞİD gelsin ve tekrar kafa kessin” demek
Meksika’dakilere, Amerika kıtasındakilere “duvar örmeyin” diyenler Kürdistan’da duvar örüyor, Efrîn’e her gün savaş ilan ediyorlar. Neymiş, yeni bir Kobanî istemiyorlarmış. Kobanî demek IŞİD’e karşı mücadele demek. “Yeni bir Kobanî istemiyoruz” demek “IŞİD gelsin ve tekrar kafa kessin, kadınları sokaklarda satsın, katliamlar yapsın” demektir. Oysa Efrîn IŞİD’in gidemediği, 500 bini aşkın insanın barış içinde yaşadığı bir yerdir. Efrîn’de barış var, gelecek umudu var. Sen Efrîn’e saldırarak bu barış umudunu yok etmek istiyorsun. Ama yağma yok; barış da olacak, kardeşlik de olacak. Yeni bir yaşam Rojava’da olduğu gibi bu topraklarda da hayat bulacak.
Bizi çöktürmek için yola çıkanlar kendileri çöktüler
HDP tasfiye edilmeye çalışılıyor. Siyasi temsilcilerimiz bugün rehine durumunda. Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, tüm partililerimiz rehine. Ama amaçlarına ulaşamadılar. Çöktürmek için çabaladıkları Kürt halkının dimdik ayakta durduğunu görüyorlar. Bizi çöktürmek için yola çıkanlar kendileri çöktüler, çökecekler.
Kendi kendine karşı politika yapan bir iktidarla karşı karşıyayız
Bakın geliyor Şırnak’ta, Hakkari’de konuşmalar yapıyor. Hakkari’de diyor ki, “yaylalara yasakları kaldırıyorum”. Yahu bu yasakları kim koydu? Kendi kendine karşı politika yapan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şırnak’ta salona doldurduğu polis askere diyor ki “biz yüzde 28 oy aldık”, salon alkışlıyor. Sonra diyor ki “alkışlamayın yanlış anlaşıldı.” Sen bu kadar katliam yaptığın bir kentte daha ne bekliyorsun?
Tek tip direniş demektir, başkaldırı demektir
Tıpkı cezaevinde direnen yoldaşlarımız gibi bizler de siyasi iddialarımızdan vazgeçmedik. Hiçbir baskı bizi iddialarımızdan vazgeçiremez. AKP-Erdoğan rejimi statükocu güçlere yaranmak için saldırıları artıracaklarını gösteriyor. Yeni KHK ile cezaevlerinde tek tipi dayatmak istiyorlar. Tek tip direniş demektir, başkaldırı demektir. 80’lerde 90’larda siyasi tutsaklara tek tip giydirirken karşılaştığınız direncin fazlasıyla karşılaşacaksınız. Tek tip demek katliam demektir. AKP-Saray rejimi bu politikalarında ne kadar ısrar ederse biz de o adar direneceğiz. Bu iktidarı tarihin çöplüğüne göndereceğiz.
Diyor ki “İki faşist partiyi tarihin çöplüğüne göndereceğiz.” AKP-Saray rejimi sadece Türkiye halklarının değil dünya halklarının da aklıyla alay ediyor. Eğer kendini inkar edecekse diyecek lafımız yok. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra faşizmi hayata geçirdi, faşizmi kalıcılaştırmak için referanduma gitti, tankla topla tek adam rejimini kalıcılaştırmak istedi. Bu halk senin faşizmine, katliamlarına boyun eğmeyecek.
“Çocuklar ölmesin” demek suç, çocukları panzerle katletmeye ceza yok
Ayşe Öğretmen 2 yıl önce “çocuklar ölmesin” demişti. “Çocuklar ölmesin” demek suç olmaya devam ediyor ama çocukları panzerlerle, zırhlı araçlarla katletmek cezasızlık politikasıyla karşılaşıyor. Çünkü Erdoğan rejimine göre bu halk 10-15 çocuk doğuruyor ve AKP’ye oy vermediği için katledilmesi meşru. Bizler bunu görüyoruz, bunun hesabını er ya da geç soracağız. Katliamları yapanlar sakın “devlet bize gidin, rahat olun, istediğiniz gibi zulüm yapabilirsiniz.” diyor diye düşünmeyin. Bir gün bu topraklarda hukuk hakim olacak. Hukuk önünde hepsinin cezasını vereceğiz.
Öcalan’a tecrit uygulamak bu çözümsüzlüğün bir unsurudur
Nasıl bir birlikte yaşam inşa edebileceğimizi Sayın Abdullah Öcalan bundan 2 buçuk yıl önceki iklimi hazırlayarak ortak bir yaşamın nasıl kurulacağını gösterdi. Barış diyaloğu bu iklimde gerçekleşti. Sayın Öcalan’a tecrit uygulamak bu çözümsüzlüğün bir unsurudur. Çözümü bu halklar kendi elleriyle inşa edebilir. Her birimiz bunun neferleriyiz. Birleşik mücadeleyi geliştirerek kazanabileceğimizi biliyoruz.
HDP Soma’nın, Amed’in, Agirî’nin, Ermenek’in, Yırca’nın partisidir
Bütün demokrasi güçleri burada Kürt halkı katliamlara maruz kalırken, Soma işçisi de, kadınlar da taşeron işçi de baskılara maruz kalır. Birbirimizin hakkını korumamız ve birlikte mücadele etmemiz gerekir. Onun için HDP barışın, emekçilerin, kadınların, Soma’nın, Amed’in, Agirî’nin, Ermenek’in, Yırca’nın partisidir.
Bugün burada yeni bir yönetimi seçmek için buluştuk. Emek harcayan Ağrı İl Yönetimi’ne teşekkür ediyoruz. Birbirimizle dayanışarak, ortak çözüm için çaba harcayarak yeni bir yaşamı kurabiliriz. Halklar direnirlerse, egemenler asla kazanamaz. Bu direnişi ileriye taşıyarak mutlaka kazanarak yoldaşlarımızı özgürleştireceğiz.
24 Aralık 2017