
11 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz 3. Olağan Büyük Kongre öncesi, siyasi sürece ilişkin tartışmaların yürütüldüğü konferanslarımız devam ediyor. 2. Olağan Büyük Konferansımızın ilk gününde açılış konuşmasını Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay yaptı. Kemalbay, gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulunduğu konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Güçlüyüz ve kararlı bir şekilde yine birlikteyiz. Tüm saldırılara karşı ayaktayız. Bu kadar baskı ve her sabah uyandığımızda karşılaştığımız operasyonlara karşın böylesine büyük bir dirençle sürdürdüğümüz bu mücadelemiz birilerini şaşırtıyor olmalı. Biz her gün üstlerine gidiyoruz. Bu kadar topyekün saldırı karşısında böylesine onurlu bir mücadelenin sahipleriyiz, çünkü bir davamız var. Halklarımıza verdiğimiz sözümüz var. Biz zaten halkların içinden gelen, bedel ödeye ödeye mücadele yürüten devrimcileriz, HDP’nin neferleriyiz.
AKP’nin durumu içler acısı
Buradan içerideki ve dışarıdaki tüm yoldaşlarımıza en içten duygularımızla teşekkür etmek istiyorum. 2 buçuk yıldır yürütülen bu mücadele halklarımıza onur ve umut vermektedir. Geleceğin güzel olduğuna, kazanacağımıza dair umudu bu kararlı mücadelemiz vermektedir.
Bunun karşısında savaşı ve kötülüğü her gün örgütleyenler var. Biz bu onurlu mücadeleyi yürütürken kötülüğü her gün örgütleyen AKP’nin durumu içler acısıdır. Zor durumda olan bizim mücadelemizi ortadan kaldırmaya çalışanlardır. Onların elemanları, onların kurmaylarıdır. Her gün nasıl yapsak da Erdoğan’ın döktüğü incileri toplasak, ne yapsak da bu kadar kötülüğü güzelleyerek meşruiyetini sağlasak diye akla karayı seçiyorlar. Belki de onlar bile umudunu bize bağladılar. Şu AKP despot iktidara son verse de biz de rahat nefes alsak diye düşünüyorlar. Bizim mücadelemiz onları bile kurtaracak.
Savaş silah baronlarının çıkarları için yapılır
Afrin’e savaş açtılar. Meşru mu, haklı mı, hayır. Türkiye devleti küçük bir kasabadan, bir kantondan, savaştan kaçanların bir araya geldiği bir coğrafyadan ne istiyor. Bunun meşruiyetini sağlamak için bu savaşın karşısında duranlara karşı her gün operasyon düzenliyorlar. TTB’ye yaptıkları utanmazca saldırı da böyle bir şey. TTB ne dedi? Savaş bir halk sağlığı sorunudur. Değil midir? Savaş yüzünden milyonlarca insan göç etmek zorunda kalmadı mı, 100 binlerce insan bu savaşta yaşamını yitirmedi mi? Açlık, yokluk, sürgün koşulları; kadınlar ve çocuklar her gün ezilmiyor mu? Savaş iyi bir şey mi? Hekimler ne diyecekti? Savaş iyi bir şeydir mi diyecekti? Tabi ki savaş kötüdür diyecekti. Çünkü savaş hiçbir sorunu çözmedi. Savaş sorunları çözmek için yapılmadı. Savaş egemen güçlerin, silah baronlarının çıkarları için yapılır. Savaş ezilenleri sömürmek, doğayı yağmalamak için yapılır. Savaş halkları tahakküm altına almak için yapılır.
Halklara savaş açarak antiemperyalist olunmaz
AKP Genel Başkanı antiemperyalist olmaya soyunuyor ya. Antiemperyalist olmak halkların buluşması ile mümkün olabilir. Halklara savaş açarak antiemperyalist olunmaz. Kaldı ki Türkiye’nin 100 yıllık bir sorunu var. Bu sorunu görmeyen, çözüm üretmeyen hiçbir politika halklarımızı iyi bir geleceğe taşıyamaz. O yüzden bugün Türkiye hiç iyi bir yere gitmiyor. Bugün Türkiye uçurumun kenarına geldi.
HDP, devleti insanın hizmetine koşmak için var
HDP olarak biz çözümün partisiyiz. Türkiye’nin kangrenleşen sorunlarına çözüm aramak için bir araya gelen demokrasi güçlerinin partisiyiz. Türkiye’ye nefes olacak parti bizim partimiz. Demokrasi ve özgürlükler için bir araya geldik. Emekçilerin ağır sorunlarına çözüm olmak için bir araya geldik. Kadınların sorunlarını ve doğanın talan edilmesinin ağır tahribatını ortadan kaldırmak için bir araya geldik. Nitekim bu sorunların hepsi birbirine bağlı. Kürt sorununun, kadın sorununun, emekçilerin sorunlarının hepsi birbirine bağlı. Devlet işte bütün bu dinamikleri bastırmak için var Türkiye’de. Devlet bu farklılıkları toplumun ihtiyaçlarını bastırmak ve sindirmek için var. Diyorlar ki topluma, “siz devleti var etmek için çalışın”, “insan devlet içindir” diyorlar. Hayır. HDP, devleti insanın hizmetine koşmak için var.
Biz en başa her zaman insanı koyduk
Biz en başa her zaman insanı koyduk, emeği, kadınları, halkları, barışı, özgürlükleri koyduk. Bu yüzden bize saldırılıyor. Biz bu halkın umudu olduğumuz için, bu ceberrut sistemin alternatifi olduğumuz için bu kadar güçlüyüz. Her gün yapılan saldırılara rağmen geri adım atmamamız ondandır. Bu toplumun en ağır meselelerinin çözümünün HDP’de olmasından kaynaklanıyor. O yüzden güçlüyüz, kararlı bir mücadele sürdürüyoruz.
28 Şubat’tan mağduriyet üretenlerin yakınmaları daha fazla 28 Şubat içinmiş
AKP-Erdoğan iktidarı millicilikle, yerlicilikle, dincilikle bu halkı deli gömleği içine sokmaya çalışıyor. Kürt düşmanlığı ile, Alevileri yok sayan politikalarıyla, her gün kadınlara saldırarak, tekçi politikalarla saldırıyor. Bu iktidara karşı halklar bu deli gömleğini yırtıp atmak istiyor. Ne zaman ki halklar bu dayatmalara karşı mücadeleyi yükseltse 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı, tek adam rejimini buluyor. Bir zamanlar 28 Şubat’tan mağduriyet üretenlerin yakınmaları demek ki daha fazla 28 Şubat, daha fazla 12 Eylül, daha fazla baskı ve zor içinmiş.
Vatanı sevmek üzeri imzalı bombaları çocukların üzerine yağdırmak mıdır?
Tek adam rejimini dayatanlara karşı bizler geri durmayacağız. Bu mücadele başarılı olacak. Bu darbe mirasçıları ise kaybedecek. Yeni bir yaşamı bizler kurduğumuz o gün halklar bahçesinde eşit bir şekilde demokratik süreçlere katıldığımız o günlerde halklara karşı suç işleyenler hukuk önünde hesap verecekler. Bugünlerde, yürüttükleri savaş politikalarını, AKP-Erdoğan rejimi vatan sevgisi olarak tanımlıyor. Vatanı sevmek üzeri imzalı bombaları çocukların üzerine bomba yağdırmak olabilir mi? Sivil halkın katledilmesi vatan sevgisi olabilir mi?
Devlet halktır
Onların vatan sevgisi Dünya Ticaret Örgütü ile imzaladıkları projeler, BM ile girdikleri ekonomik ilişkilerdir. Onlar Türkiye’de tarımın ortadan kalkmasını, çalışma hayatının berhava olmasını, işçilerin yaşamını yitirmesini sağlayan tabloyu ortaya çıkarıyor. Bakın 27 milyon dekar arazi artık ekilmiyor, biçilmiyor. Çünkü maliyetler çok yüksek. Düşünün, Arnavutluk kadar, Ermenistan kadar toprakların üretmemesi demek bu kadar alan. Bu mu vatan sevgisi? Bütün zenginlikleri dünya finans kapitaline peşkeş çekip sonra da milli ve yerli politikaları savunanlara vereceğimiz cevap, Cerrattepe’de Havva Ana’nın dediği gibi: Devlet halktır. Halkın hakkını gasp edenler de, vatan sevgisi adı altında Türkiye emekçilerinin alınterini başkalarına topraklarını peşkeş çekenlerdir.
Koalisyon kötüdür diyenler ittifak hesapları yapıyorlar
Bizlerin gördüğü temel sorun devletin Türkiye’nin farklılıklarını kabul etmekte, zenginliklerini kabul etmekte gösterdiği bu direnci kırmaktır. AKP - Erdoğan - Bahçeli bir aradaysa bu ittifak politikası; halkların iradesinin Meclis’e yansımasını nasıl olur da ortadan kaldırabiliriz’in cevabını bulmaktır. Nasıl yaparız da halkların özgürlük talebinin önüne geçeriz görüşmeleridir. Bugüne kadar koalisyon kötüdür diyenler bugün oturmuşlar seçim planları, ittifak hesapları yapıyorlar. Bizler bu ittifak hesaplarını da boşa düşürecek bir Türkiye ve Kürdistan halklarının yeni yaşamını inşa etmeyi başaracağız.
KHK’ler de, HÖH’ler de, PÖH’ler, de bu halka vız gelecek
Nasıl ki Diyarbakır hapishaneleri, Jitem’ler Kürt halkını sindiremediyse, demokrasi güçlerini sindiremediyse KHK’ler de HÖH’ler de PÖH’ler de bu halka vız gelecek. Bu halk bir kez daha yeni demokratik bir yaşamı inşa edecek. Bugüne kadar sürdürülen mücadele dünya halklarının mücadelesinden devralınmıştır. Bir sonraki kuşaklara da devredilecektir.
Şehadet tüccarları bu toplumun sorunlarını çözemez
Şehadet tüccarları bu toplumun sorunlarını çözemez. Bu toplumun sorununu çözecek olan cenazelerden medet umanlar olmayacaktır. Bu toplumun sorunun halkların yanında duranlar, bedel ödeyenler çözecektir.
Gerçekler inatçıdır
Bu toplum yakın bir süreçte barışa oldukça yaklaşmıştı. Sayın Öcalan’ın yürüttüğü barış çalışmaları büyük ilgi gördü, çekim merkezi oldu. Bunları korkutan da bu adımlardı. Bu tek adam rejiminin yürüttüğü savaş politikaları, bir taraftan tek adam rejimini inşa etmek için gerçekleştirilirken bir taraftan da Kürt halkının kazanımlarına yöneliktir. Ama gerçekler inatçıdır. Bu dünyada 50 milyona yakın Kürt halkı varsa onu yok sayamazsınız.
Zaman barışın zamanıdır
Barış politikası aynı zamanda antiemperyalist bir politikadır. Halklarla birlikte hareket etme politikasıdır. HDP bu politikanın öznesidir. Bizler halklarla konuşarak, kadınlarla, köylülerle, emekçilerle yeni bir yaşamı inşa edecek olanlarız. Tecritle, cezaeviyle, şiddetle gidilecek yer kalmamıştır. Zaman bizim zamanımızdır, zaman barışın zamanıdır.
Bizler de bu mücadeleyi güçlü kılmak için 11 Şubat’ta kongre gerçekleştireceğiz. Bugünkü konferansta da bu mücadeleyi nasıl zaferle taçlandıracağımızı konuşacağız.
Buradan cezaevlerindeki yoldaşlarımızı da selamlamak istiyorum. Sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Leyla Güven ve onların nezdinde HDP’nin tüm isimsiz kahramanlarını selamlıyorum. Bu mücadelede yaşamını yitiren yoldaşlarımı selamlıyorum. Onlara sözümüz; mücadelemiz mutlaka kazanacak.
3 Şubat 2018