
Grup Başkanvekilimiz Filiz Kerestecioğlu, Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada müftülüklere nikah kıyma yetkisi veren tasarıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kerestecioğlu, şöyle konuştu:
Önümüzde yine, İçişleri Komisyonundan jet hızıyla neredeyse bütünüyle erkeklerden oluşan Alt Komisyona, oradan tekrar İçişleri Komisyonuna ve oradan da Meclis’e gelen bir torba kanun var. Bu torba kanunla yapılması öngörülen en önemli değişiklik, Müftülüklere nikah kıyma yetkisi verilmesi! Kadınlar haftalardır bu tasarıya karşı sokakta!
Hatırlarsanız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, “Müftü kıysın nikâhı; imam niye kıysın?” demişti. Buna rağmen, tasarı müftülerin yetkilerini imam ve vaizlere devredebilmelerine izin verecek şekilde genişletildi. Bu küçük bir ayrıntı değil. Tasarıdaki “müftüler” ifadesi, “müftülükler” yapıldı. Yani imam ve vaizler de nikah kıyabilecekler.
Bakanın hiç tasarrufu yok
Korkarız ki bu ifadeye dayanılarak, “Köyde, küçük beldelerde yaşayıp müftü nikâhı isteyenlerin taleplerinin tümünü karşılayamıyoruz” denilecek, “Müftünün sorumluluk sahasındaki geniş il sınırları, ulaşımı” bahane edilecek ve imamlara da nikah kıydırmanın önü açılacak. Yani tasarı, Müftülük yasası diye anılsa da imamlara, vaizlere ve müftülere nikah yetkisi veriyor. Ya Fatma Betül Sayan Kaya halkı bilerek yanlış bilgilendiriyor ya da ne acıdır ki kadınların hayatını bu kadar derinden etkileyecek bir tasarıyla ilgili kendisinin hiçbir tasarrufu yok!
Muhafazakar bir tek tip hayat dayatması
Kimin tasarrufu var? Recep Tayyip Erdoğan, Cuma günü, “İsteseniz de istemeseniz de bu yasa Meclis’ten geçecek” demişti. Yine maalesef anlaşılıyor ki bu yasa da yukarıdan bir talimatla gelmiş. Bu yasayla hedeflenen, 4+4+4'ten beri uygulamaya sokulmaya çalışılan, dinin yaşamın her alanına egemen olduğu bir sistem yaratmak. Muhafazakar bir tek tip hayat dayatması. Bu sistemi tesis etmek için neler yapıldı ve nasıl zararlar yarattı bakalım:
- Çocuklar, henüz 3 yaşında, ağır dini bir eğitime tabi tutuldukları Sübyan okullarına mahkum edildi.
- ENSAR Vakfı gibi vakıflara dindar ve kindar bir nesil yetiştirme görevi verildi.
- Tüm bunlar o kadar hoyratça, o kadar hızla yapılmaya çalışıldı ki, denetimsiz kurumlarda çocuklar istismara uğradı.
- Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın adı değiştirilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yapıldı.
- Kadın erkek eşitliğini güçlendirmek konusunda politikalar üretmekle görevli tek resmi mekanizma olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü de Bakanlık altında etkisiz ve yetkisiz bir birim haline getirildi.
- Kadına yönelik şiddetin temel nedeni kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliktir. Türkiye’nin imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesinde bunun altı kalın harflerle çizilmiş olmasına rağmen, kadın erkek eşitliği fikri, bilerek tahrip edildi ve soyut bir aile mefhumu her kadına dayatıldı.
- Kadınların yaşadıkları sorunlara dini yanıtlar arandı. Diyanet ile yapılan protokoller aracılığıyla “aile eğitimi” ve “aile danışmanlığı” adı altında kadına yönelik şiddeti görmezden gelen eğitimler verildi.
- Kadınların hayattaki istekleri gözetilmeden 3 - 5 çocuk istendi.
- Hayatları boyunca bilime teşvik edilme şansına erişememiş eğitimli genç nesiller erken evliliğe teşvik edildi.
- Kürtaj yasağı geri getirilmeye çalışıldı.
- Pek çok yargı kararında erkek şiddeti meşru görüldüğünden ve kanunlar uygulanmadığından kadın cinayetleri arttı.
- Aile Bakanlığı, Diyanet ile işbirliğiyle o kadar meşguldü ki kadınlar savcılığa başvurdukları halde öldürülmeye devam ettiler.
- Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Eylül’de en az 28 kadın öldürdü, yedi kadına tecavüz etti, 29 kadını taciz etti, 22 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu ve 28 kadını yaraladı.
Ne yazık ki bu yasa ile kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkça ifade eden, kadınlara sürekli boşanmamaları gerektiğini telkin eden bir kuruma çok ciddi bir yetki verilecek. Bu yetki genişlemesinin doğurabileceği sonuçlar üzerine hiç düşünülmemiş bile.
Çoklu hukuka geçiş adımı
İmamlara nikah kıydırmak, Medeni Hukukun dışına çıkmak anlamına geliyor ve korkarız ki çoklu hukuka geçmenin bir ön adamı atılıyor. Bu gerçekleşirse bir sonraki adımda İslam Hukuku öne sürülerek yanlış yorumlamalarla kadınların kazandıkları Medeni haklar tehlikeye düşecek. Belki de bir sonraki adımda hukukun bazı alanlarının İslam hukukuna devredilmesini tartışacağız. Bu neden-le, kadınların Medeni Hukuk ile edindikleri mal paylaşımı, boşanma gibi pek çok hakları tehlike altında.
AKP içindeki kadınlar bile direniyor müftü nikahına
Tam da bu yüzden çok iyi biliyoruz ki her cenahtan kadın bu tasarıya karşı. Hatta bazı muhafazakar kadın yazarlar bunu açıkça dile de getirdiler. AKP içindeki muhafazakar kadınlar bile direniyor müftü nikahına; çünkü yasanın getireceği sakıncaların farkındalar. Çünkü kadınlar, Müslüman kadınların da mal paylaşımı, boşanma gibi konularda ta Osmanlı döneminde başlattıkları mücadeleyi biliyorlar.
Din devlet dini haline gelmiş
Laik devletlerde devlet, yurttaşların dini özgürlüğüne karışmaz, fakat aynı zamanda hiçbir dini desteklemek için kamu kaynakları da kullanılamaz, din devlet eliyle yönetilemez. Devletin dini ise asla olmaz, olmamalı. Laik bir ülkede kamu kaynaklarının herhangi bir eğitim kurumunda dini eğitim için kullanılması skandallara yol açar ve mahkemeler derhal bu uygulamayı mahkum eder. Oysa Türkiye’de tek bir inanç açıkça öne çıkarılıyor. Diyanetin yıllık bütçesi 6.8 milyar lira, bu da yetmiyor, hükümetten ek bütçe istiyor, yetmiyor çeşitli Bakanlıklarla protokoller imzalayarak etki alanını genişletiyor. Yani din Türkiye’de “orada da dini nikah var” diye örnek gösterilen Batı ülkelerinin aksine devletten ayrılmamış, devlet dini haline gelmiş durumda.
Erdoğan’ın Batıda bu işi Kilise yapıyor iddiasına da yanıt verelim. ABD’de hemen hemen her eyalette ve çoğu Avrupa ülkesinde bir resmi belgesini kiliseye ibraz etmeden, Kilisede evlilik töreni gerçekleşemiyor, kişiler kilisede sembolik olarak evlenebiliyorlar.
Çocuk yaşta evliliklerin artmasına neden olacak.
Müftülüklere nikah yetkisi vermenin sakıncaları bunlarla da sınırlı değil. Türkiye gibi çocuk yaşta evliliklerin yani çocuk istismarının yaygın olduğu bir ülkede imamlara, müftülere nikah kıydırmak, bırakın Bakan’ın önerdiği gibi “küçük yaşta yapılan imam nikahı evlilikler ile ikinci eş olaylarını sona erdirmeyi” korkarız ki çocuk yaşta evliliklerin artmasına neden olacak!
Devlet görevlisi imamlar halihazırda suça ortak oluyorlar
Bu yasa tasarısına karşı kadınların milletvekillerine gönderdikleri mektupta da ifade ediliyor. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı destekli 2014 seneli araştırmasına göre, 18 yaş altı çocukların evlendirildiği imam nikâhlarının çoğunu resmi imamlar kıyıyor. Yani devlet görevlisi imamlar halihazırda suça ortak oluyorlar. Bu araştırmayı yaptıran Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptırdığı araştırmayı okumuş mu? Sonuçlarının farkında mı? Eğer öyleyse neden toplumdaki bu yakıcı sorunu çözmek yerine imamlara daha fazla yetki tanınarak daha fazla çocuğu tehlikeye atıyor? Neden daha fazla çocuğun hayatını karartıyor?
Tacizci ve tecavüzcü korunacak
Nikahın din görevlileri tarafından düzenlenmesi özellikle küçük yerlerde imamların gereğinden fazla inisiyatif almasına neden olacak. Onların bu kadar inisiyatif alması neyle sonuçlanacak? Demin de ifade ettiğim gibi, 18 yaş altı kız çocuklarını evlendiren pek çok resmi imam varsa ne yazık ki imamlara bu yetkinin verilmesi, tacizcinin ve tecavüzcünün korunması, gerekirse imam nikahı yapılarak olayın üstünün kapatılmasıyla sonuçlanabilir.
Üstelik imamlara bu yetki verilirse yeni bir yönetmelik düzenlemek gerekecek. Bu yönetmelik düzenlemesinin nasıl yapılacağını da bilmiyoruz. Acaba her yerde kayıtlar titizlikle tutulacak mı? Yoksa bu yeni durumun yaratacağı denetimsizlik çocuk yaşta evlilikleri mi artıracak?
Çoklu evlilikleri önlemiyor
Çoklu evlilikleri de önlemek için hiçbir etkisi yok bu değişikliğin. Erkekler ya kız çocuklarıyla evlenebilmek ya da birden çok kez evlenebilmek için imam nikahını tercih ediyor. Dolayısıyla resmi nikahı imam kıysın ya da kıymasın, bu konuda gerçek tedbirler alınmadığı müddetçe erkekler yine resmi nikah değil, imam nikahı kıymayı deneyecekler.
“Belediye nikahı mı imam nikahı mı” kutuplaşması
Bu Kanun Tasarısı ayrıca korkarız ki, toplumda halihazırda var olan kutuplaşmanın daha da büyümesine hizmet edecek. Tıpkı, gönderecek okul bulamadığı için çocuklarını İmam Hatip’e ya da Sübyan mekteplerine gönderen aileler gibi, kadınlar da imamlara resmi nikah kıydırmak norm haline eleceği ve olağanlaşacağı için artık nikahlarını imamlara kıydırmak durumunda kalacaklar. Mahalle baskısı nedeniyle birçok kadın istese de istemese de dinin hayatına daha fazla hakim olduğunu hissedecek. Ayrıca toplumda belediyenin kıydığı nikah – müftünün kıydığı nikah gibi yeni kutuplaştırmalar oluşacak.
Sözlü bildirim varsa denetim zayıftır
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılan bir diğer değişiklik, sözlü beyanla yapılan nüfus bildirimlerine zayıf bir denetim getirmektir. Getirilen değişiklikle yasaya “beyanın teyidi amacıyla mülki idare amirinin emriyle, aile hekimlerinin aracılığıyla araştırma yaptırılır” ifadesi eklenerek kısıtlı bir dene-time tabi tutulması öngörülüyor. Fakat mülki amir emir vermezse hiçbir işlem yapılmıyor. Oysa sözlü beyanla nüfus bildirimi, çocuk istismarını gizlemek için ne yazık ki başvurulan bir yol, bu nedenle mülki amirin iznine tabi olmaksızın her sözlü bildirimin araştırılması gerekiyor Sözlü bildirim varsa denetim zayıftır. BM raporu da aynı şeyi söylüyor.
Son olarak Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların evlilik yoluyla vatandaşlığa başvurabilmesi için “genel ahlak” kriteri getirilmesi öngörülüyor. Bu erkeklerin ahlakıdır Biz bunun kalkması için yıllarca mücadele ettik.
Kadınları tanımamışsınız
Kadınlar, Mirabal kardeşler gibi öldürülseler de, Nezihe Muhiddin gibi akıl hastanesine de yatırılsalar mücadeleden vazgeçmiyorlar. Herhangi bir siyasi iktidarın, kadınların medeni haklarını ellerinden alabileceğini düşünüyorsanız, siz ne tanıdığınızı iddia ettiğiniz Türkiye toplumunu, ne de kadınları tanımışsınız demektir.
Bugün Erdoğan, karşısındaki en güçlü muhalefet olan kadınlarla inatlaşıyor şimdi. Biz çok sayıda berbat yasayı değiştirmeyi becerdiğimiz gibi bunu da engellemeyi, yoksa da iptal ettirmeyi başarırız. Kimse umudunu kaybetmesin, özellikle tüm kadınlar kazanılmış haklarımızı kaybetmemek için mücadeleye devam edeceğiz bundan emin olabilirsiniz…
18 Ekim 2017