
Grup Başkanvekilimiz Filiz Kerestecioğlu'nun Meclis’te düzenlediği basın toplantısının gündemi İstanbul’du. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’da ihanet ettik, ben de sorumluyum” açıklamasına da değinen Kerestecioğlu, şöyle konuştu:
Kadir Topbaş'ın istifa ettiği günlerde, Erdoğan sanki kendi iktidarı döneminde İstanbul rant için bilinçli biçimde tahrip edilmemiş gibi açıklamalar yapmaya başladı. Aslında Erdoğan’ın 94’te belediye başkanı olmasıyla başlayan rant belediyeciliği İstanbul’un geldiği bu halden sorumludur, sadece Topbaş değil.
Erdoğan kendi kendine muhalefet etmeye başladı
Şimdi bir bakıyoruz yeni bir muhalefet partisi doğuyor. Şimdi de Erdoğan kendi kendine muhalefet etmeye başladı.
Bir iktidar hem rant uğruna evleri, mahalleleri yok edip; orman arazilerini, sit alanlarını, tarım ve su havzalarını, arkeolojik rezerv alanları imara açıp, insanları kamulaştırma tehdidiyle evlerini ve yaşam alanlarını terk etmek zorunda bıraktıktan sonra "İhanet ettik, sorumluyuz" diyorsa yapacağı tek şey istifa etmektir. 94 yılından beri bu şehri mahvedip sonra “ihanet ettik” diyerek her şey bitiyor mu? Sorumluluk nerede? İhanetin bedeli nerede? Yine Allah affetsin mi denecek!
Diğer ihanetler ne olacak?
İstanbul’a yaptığın ihaneti itiraf etmen yetmez, yaptığın diğer ihanetler ne olacak? Zeytin ağaçlarına göz diktiğiniz Ege’ye, yerle bir ettiğiniz Şırnak’a, Hakkari’ye, buldozerlerle tarihini yok ettiğiniz Hasankeyf’e, Sur’a, nükleer santraller için feda ettiğiniz Sinop, Akkuyu, İğneada’ya, fındığını değersizleştirdiğiniz, madenlerle delik deşik ettiğiniz Karadeniz’e, otel yapmak için peşkeş çekilen yerlere ne olacak?
Erdoğan düşen oylarının farkında
Erdoğan aslında kendisini iktidara taşıyan kent yoksullarından, halktan gökdelenlerde, saraylarda yaşayan AKP kadrolarının ve bizzat kendisinin ne kadar koptuğunun farkında. Düşen oylarının farkında. İstanbul’un düştüğü durumu, TOKİ borcu ödeyen her gün 2 saat şehir trafiği içinde işyerine gitmeye çalışan ve artık AKP’yi terk eden seçmene anlatması lazım. Çevresi denizlerle kaplı bir şehirde neden deniz ulaşımının yalnız AKP’li zenginlerin yatlarına hizmet ettiğini anlatması lazım. Banliyo trenlerine ne olduğunu da anlatması lazım.
Yeraltında yapılaşmanın önü açılıyor
Erdoğan’ın bir diğer planı da yüksek binalardan dem vurup yatay rant düzeni kurmak!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yatay yapılaşma emrini yerine getirme gerekçesiyle parsellerin daha geniş bir bölümü inşaat için kullanılabilecek. Yönetmelikle, inşaat ruhsatının çıkmasını beklemeden kazı izin belgesi alınabilecek. Böylelikle ruhsat çıkmadan inşaatlara başlanabilecek.
Yeni yönetmelik, yerüstünün yanı sıra yeraltında da yapılaşmanın önünü açıyor. Buna göre, zemin katlarda otoparkın yanı sıra alışveriş merkezi, kuaför, terzi, muayenehane, lokanta, pastane, anaokulu, kreş gibi yapılar da inşa edilebilecek. Yer altında yapılaşma, toprağın suyla buluşmasını engelliyor ve bu tip yapılaşma yüksek yapılaşmadan da tehlikeli hale geldi. Bu nedenle her yağmur yağdığında kenti su basıyor.
Madem ihanet diyorsun, neden ihanet sürüyor?
Peki Erdoğan bunca şikayet ediyor, şehrin dört bir köşesinde yükselen binalar nedir diyeceksiniz? Mimarlar Odası’nın da dikkat çektiği gibi, bu açıklamalara karşın, mutlak yapı yasağı olan, yeşil alan ya da kısmı imarı olan yerlerde, merkezi hükümetin kararıyla ve ayrıcalıklı imar izinleriyle, Ataşehir, Fikirtepe, Ümraniye bölgelerine pek çok sayıda yeni gökdelen yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Madem ihanet diyorsun, neden ihanet sürüyor?
Mimarlar Odasını hedef gösteren Erdoğan’dı
Hükümeti bu konuda defalarca kez uyaran Mimarlar Odası’na “İşi gücü nerede kentsel dönüşüm ile adım atacaksınız bu malum oda hemen işi yargıya götürür. Netice alıyor mu almıyor ama bize süre kaybettiriyor. Biz sıçramak hızla mesafe almak durumundayız.” Bu sözler Erdoğan’ın sözleri. Mimarlar Odasını hedef gösteren Erdoğan’dı.
Şimdi Gezi Parkı için direnenler de soruyorlar, Haklı değil miydik? Taksim’in, İstanbul’un kalbinde bir parkı korurken haklı değil miydik, diye soruyorlar!
İhanete neden devam ediyorsunuz?
Erdoğan’ın yok “vahşi kapitalizm”, yok “böyle bir dünyada yaşamak istemiyorum”, yok “şehre ihanet ettik” sözleriyle bir film çevrilmesine izin vermeyeceğiz. Bu filmin adı ”İhanetin Bedeliyse” tamam ama yok “Allah affetsin” ise hayır, kabul etmiyoruz!
İktidardasınız, yaptıklarınızdan sorumlusunuz
Madem bir ihanet var, gelin hep beraber değerlendirelim. Bu hafta İstanbul’la ilgili bir araştırma önergesini Genel Kurul’a taşıyacağız. Gelin bu önergeyi kabul edin, İstanbul şimdiye kadar nasıl zarar görmüş, araştıralım.
Bugüne kadar bizler, meslek odaları, kent savunucuları her sözü söyledik. Öyle kente ihanet ettik diyerek kimse muhalefet yerine geçmeye çalışmasın. Muhalefet biziz, siz değilsiniz. Bunu gayet güzel yapıyoruz. Siz iktidarda olarak yaptıklarınızdan sorumlusunuz ve bunların bir bedeli var. Onu da ödemeniz lazım. Kent yoksullarına, bu kenti sevenlere… Öyle Turgut Cansever’i anarak da olmaz bu işler, yaşasaydı o da gülerdi bu duruma.
SORU: Ankara ve bazı illerin belediye başkanlarının istifası gündemde. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yolsuzluklara gerçekten duyarlıysalar, gerçekten bunun için ve yapılan haksızlıklar için istifaları isteniyorsa aslında yargının yapması gereken şeyler vardır. Seçilen insanların seçimle gitmesi gerekir. Ankaralılar en iyi kararı verecektir. Ama bu dönem otokratik bir dönem. Başta bizim belediye başkanlarımız seçimle değil kayyumlar atanarak görevden alınıyor. İstanbul’da, Ankara’da her şeyin sorumlusu Gökçek'miş, Topbaş'mış gibi davranacaklar. Halkla buluşma yaratmanın yeni bir yöntemi. Yeni bir muhalefet tarzı diye düşünüyorum.
SORU: Eski hava kuvvetleri komutanı Abidin Ünal’ın açıklamalarını nasıl yorumlayacaksınız?
Darbe Komisyonunda onun dinlenmesini istedik. Komisyonda önemli açıklamalar yapabilecek insanlar dinlenmediler. Ya da orada yaptığı açıklamalar beğenilmeyen insanlar tıpkı Kışanak gibi cezaevine götürüldü.
23 Ekim 2017