
İstanbul Milletvekilimiz Filiz Kerestecioğlu, İnsan hakları konusunda dünyada en saygın sivil toplum kuruluşlarından sayılan İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch) Türkiye’de sivil halka karşı yapılan kitlesel hak ihlalleriyle ilgili raporunu ilişkin Meclis'te basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kerestecioğlu basın açıklamasında şunları söyledi:Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce Mazlumder, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği'nin Cizre hakkında rapor yayımlaması üzerine, “Bu raporları yayımlayanların üzerine gidilmesi lazım. Neyin raporunu yayımlıyorsun?” demişti. Durum Erdoğan’ın meydan okuyacağı sınırları geçti artık… Uluslararası sivil toplum örgütleri bir bir Türkiye’de yaşananların ciddi bir alarm verdiğini açıklıyorlar. Haziran ayında üyesi olduğum Avrupa Konseyi’nde yayınlanan Türkiye Raporu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks’in hazırladığı Rapor, Venedik Komisyonu’nun yayınladığı görüş ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra'ad Hussein'in Mayıs ayında kamuoyuna yaptığı açıklama, Türkiye’yi açıkça kınıyor ve Türkiye’yi yaşama hakkı başta olmak üzere insan hakları ihlallerini durdurmaya çağırıyor.
Henüz hükümet kanadından bir cevap yok! Zeid Ra'ad Hussein'in askeri operasyonlardaki hak ihlallerini incelemek üzere, Birleşmiş Milletler ekibinin bölgede tetkiklerde bulunabilmesi için izin istediği mektubuna dahi yanıt gelmedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, pazartesi günü yayınladığı Raporda, insan hakları örgütlerinin ihlalleri belgelendirmek amacıyla bölgeye girmesine, operasyonlar bittikten ve sokağa çıkma yasakları kaldırıldıktan sonra bile, izin verilmediğini söylüyor. Kendi araştırmacılarının dahi Terörle Mücadele Şubesi memurları tarafından,
kaymakamlık izni gerektiği söylenerek engellendiğini ilan ediyor. Örgüte göre bu durum, bir şeylerin örtbas edilmeye çalışıldığına ilişkin şüpheleri artırıyor.
Yetkililerin, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün faaliyetlerini engellemesinin öncesinde, İnsan Hakları İzleme Örgütü Cizre'deki kimi ölümleri ayrıntılı bir şekilde tespit etme fırsatı bulduğunu, özel mülklerin yaygın bir şekilde ve hukuksuz olarak tahrip edildiğini belgelendirdiğini açıkladı. Ayrıca, sokağa çıkma yasaklarının hukuksuzluğuna, yaralanmış kişilerle ilgi olarak, AİHM’in aldığı karara rağmen tedavi edilmediklerine ve bodrumlarda hayatlarını korkunç biçimde kaybeden insanlara dikkati çekti. Rapor, bugüne kadar ortaya çıkan delillerin, bu ölümlerin yargısız infaz ve hatta cinayete varan kanunsuz öldürmelerden kaynaklanmış olabileceğine işaret ettiğini söylüyor.
Bugün söylediğini yarın inkara; bugün tehdit ettiğinden yarın özür dilemeye alışmış diplomasimiz, en saygın uluslararası kurumların yaptıkları uyarıların Türkiye’nin uluslararası konumuna etkisini de öngörebilecek durumda değil.
Bildiğiniz gibi, Haziran ayı oturumunda Avrupa Konseyi Türkiye Raporu 96 lehte ve yalnızca 24 aleyhte oyla kabul edildi. Türkiye’nin Avrupa Konseyi kriterlerini yerine getirip getirmediğini değerlendiren rapor, çok daha geniş bir alandaki insan hakları ihlallerini tespit ediyor.
Bu önemli kurumların hazırladıkları raporlar üzerine hükümete sormak istiyoruz:
Avrupa Konseyi raportörleri, Kürt halkının kültürel ve anadil haklarıyla ilgili gelişmelere vesile olan barış görüşmelerinin 2015’te sona ermesinden duydukları üzüntüyü dile getirdiler. Tekrar barış görüşmelerine dönmek için bir adım atacak mısınız?
Konseyin Raporunda, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, Türkiye’nin bugün yüzleştiği sorunlar karşısında ihtiyaç duyacağı sağlıklı politik ortama ve parlamenter siyasete zarar verecek politik sonuçlar doğuracağı tespiti yapılırken seçilmiş milletvekillerini siyasi davalarda yargılamakta ısrar edecek misiniz?
Raporda yargının bağımsızlık özelliğini yitirdiği, yürütmeye bağlandığı, bu durumun milletvekillerinin yargılanmasıyla ilgili endişeleri artırdığına ilişkin eleştiriyi dikkate alarak yargının bağımsız ve tarafsız çalışmasını sağlamak için bir adım atacak mısınız?
Türkiye’de güvenlik operasyonları adı altında sivil halka karşı yapılan kitlesel hak ihlalleriyle ilgili uluslararası kurumlardan gelen uyarıları dikkate alacak mısınız? Sorumluları yargılayacak mısınız? Yapılan çağrılara uyarak, insan hakları alanında faaliyet gösteren grupların, ihlalleri belgelendirmek amacıyla bölgeye girmesine izin verecek misiniz?
İç Güvenlik Yasası, Askere Dokunulmazlık Getiren Yasa ve Danıştay Kanunu gibi uluslararası düzeyde eleştirilere konu olan kanunlarla ilgili geri adım atacak mısınız?
Akademisyenler ve gazetecilerin üzerindeki baskı ve haklarında yürütülen soruşturmalardan duyulan endişeye bir yanıt verecek misiniz?
Raporda ısrarla üzerinde durulduğu gibi, Avrupa Komisyonu’nun İnsan Hakları konusundaki içtihatı uyarınca Türk Ceza Kanunu’ndaki 301 ve 299. maddeleri kaldıracak mısınız?
Türkiye’yi kınayan bunca uluslararası rapor ve uyarıyla ilgili ne yapacaksınız? Sessizliğinizi koruyacak mısınız?
Bildiğiniz gibi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’deki gelişmeleri İzleme Komisyonu vesilesiyle yakından takip etme kararı aldı. 2017’de Türkiye’nin İzleme-sonrası raporunda yukarıda sayılan konularda gelişme kat edilip katedilemediği belgelenecek. Bu değerlendirme, ülkemiz ve halklarımız için önemli… 2017’ye varmadan bu soruların pozitif yanıtlarına ulaşmayı diliyorum.